Kişisel ilişki sebebiyle çocuğun huzuru tehlikeye girer veya ana ve baba bu haklarını birinci fıkrada öngörülen yükümlülüklerine aykırı olarak kullanırlar veya çocuk ile ciddî olarak ilgilenmezler ya da diğer önemli sebepler varsa, kişisel ilişki kurma hakkı reddedilebilir veya kendilerinden alınabilir (TMK.m.324)....
Öyleyse, mahkemece; raporda belirtildiği şekli ile anne, baba ve çocukların yetişkin psikiyatri ve çocuk psikiyatri kliniğine sevk ile çocuk yaklaşımı ve kişisel ilişki yönünden yardım almalarının sağlanması, gerekirse taraflar hakkında belirli bir süre danışmanlık tedbiri uygulanarak uzmanların izleme ve değerlendirme raporları değerlendirilmeli, süreç sonunda kişisel ilişki ve velayet konusunda pedagog, psikolog ve sosyal çalışmacıdan oluşan üçlü uzmanlardan oluşan heyetten rapor alınması ve tüm deliller birlikte değerlendirilerek, velayet, kişisel ilişki hakkının tanınıp tanınmayacağı veya bu ilişkinin şekli ve süresinin nasıl olması gerektiği hususu birlikte değerlendirilerek, hasıl olacak sonucuna göre karar verilmesi gerekir. Açıklanan hususlar nazara alınmadan eksik inceleme ile hüküm kurulması doğru görülmemiştir....
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Aile Mahkemesi DAVA TÜRÜ : Velayetin Değiştirilmesi Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm davacı tarafından; kişisel ilişki ve nafakaya hükmedilmemesi yönünden, davalı tarafından ise davanın tamamı yönünden temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü: 1-Anne ve babanın deneyimsizliği, hastalığı, başka bir yerde bulunması veya benzeri sebeplerle velayet görevini gereği gibi yerine getirememesi; ana ve babanın çocuğa yeterli ilgiyi göstermemesi veya ona karşı yükümlülüklerini ağır bir biçimde savsaklamaları halinde hakim velayet hakkını kaldırabilir (TMK m.348). Gerçekleşen ve mahkemece kabul edilen olaylar sebebi ile ancak velayetin değiştirilmesine karar verilebilir....
O halde ortak çocuklar ile velayet kendisine verilmeyen anne arasında infazı mümkün bir kişisel ilişki hükmü bulunmamaktadır. Açıklanan nedenlerle mahkemece ortak çocuklar ile anne arasında kişisel ilişki kurulması talebi hakkında bir karar verilmesi gerekirken olumlu-olumsuz hüküm kurulmaması doğru görülmemiş ve bozmayı gerektirmiştir....
Bu dava ise davacı baba tarafından velayetin değiştirilmesi istemine yönelik olup, davacı baba ile ortak çocuk arasında kişisel ilişkinin yeniden düzenlenmesi talebine yönelik bir dava bulunmamaktadır. Hal böyle iken, kişisel ilişki düzenlemesine ilişkin bir dava olmaksızın davalı anne vekilinin duruşmadaki talebi üzerine davacı baba ile ortak çocuk arasında boşanma davası ile düzenlenen kişisel ilişki sürelerini de kısıtlar şekilde yeniden kişisel ilişki düzenlenmesi usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirmiştir. SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda 2. bentte gösterilen sebeple BOZULMASINA, bozma kapsamı dışında kalan temyize konu diğer bölümlerinin ise yukarıda 1. bentte gösterilen sebeple ONANMASINA, temyiz peşin harcının istek halinde yatırana geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere oybirliğiyle karar verildi.08.12.2016(Prş.)...
Kişisel ilişki düzenlenmesinde esas olan çocuğun üstün yararıdır. Çocukla, ana- baba arasında düzenli kişisel ilişki kurulması ve bu ilişkinin sürdürülmesi çocuk için bir hak olduğu gibi ana-baba içinde bir haktır. Kişisel ilişki tesisinden beklenen amaç, çocukla ebeveynleri arasında aile bağlarını geliştirmek ve bu suretle çocuğun sağlıklı gelişimini sağlamaktır .Bu sebeple kişisel ilişki analık ve babalık duygusunun tatmin edecek nitelikte olmalıdır.Kişisel ilişkiye dair ilamın maddi anlamda kesin hüküm niteliğinde olmayıp koşulların değişmesi halinde yeniden düzenlenmesi her zaman istenebilir. Somut olayda, Mersin 4....
Dava dosyası içeriğine ve dosyadaki yazılara göre; ilk derece mahkemesi kararında usule ve esasa ilişkin herhangi bir aykırılığın bulunmadığı, delillerin değerlendirilmesinde, kanunun olaya uygulanmasında ve gerekçede hata edilmediği, tarafların 2013 yılındaki boşanmaları sonrasında, boşanma sürecinde yaşanılan olaylar nedeni ile 07.02.2014 tarihli tutanağa yansıyan olay dışında, davalının mahkemece belirlenen kişisel ilişki tarihlerinde kişisel ilişkiye engel olduğuna ilişkin velayetin değiştirilmesini gerektirir ölçüde delil bulunmadığı, davacının kişisel ilişkinin tesisi yönünde mahkeme ilamını icra kanalı ile yerine getirme konusunda aktif bir tutum içine girmediği, dava süresince davalının kişisel ilişkiye engel tutum ve davranışlarının olup olmadığının takip edilmesi yönündeki değerlendirme raporuna rağmen, dava süreci boyunca da kişisel ilişkinin tesisi amacı ile girişimde bulunmadığı, çocuğun velayet konusundaki tercihi, fiili durum ve sosyal inceleme raporundaki tespitler kapsamında...
Aile Mahkemesinin 2017/894 esas ve 2018/1026 karar sayılı ilamı ile boşandıklarını, tarafların müşterek çocuğu Toprak'ın velayetinin davalı kadına verildiğini, davacının oğlunun cezaevinde olması nedeniyle çocuk ile baba arasında cezaevinin görüş günü olarak belirlediği günlerde kişisel ilişki düzenlendiğini, ancak çocuğun babası, davacı babaannesi ve dedesi ile kişisel ilişki kuramadığı için kişisel ilişki kurulması davası açtıklarını, davalı kadının küçük Toprak'a sürekli psikolojik ve fiziksel şiddet uyguladığını belirterek küçük Toprak'ın velayetinin davalı anneden kaldırılmasına, davacının küçüğe vasi olarak atanması için Sulh Hukuk Mahkemesine ihbarda bulunulmasına hükmedilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı kadın, cevap dilekçesinde özetle; davanın reddine karar verilmesini istemiştir. İlk derece mahkemesince; davanın reddine hükmedilmiştir. Davacı vekili; reddedilen davaya yönelik istinaf başvurusunda bulunmuştur....
Velayetin kullanılması kendisine verilmeyen eşin çocuk ile kişisel ilişkisinin düzenlenmesinde, çocuğun özellikle sağlık, eğitim ve ahlak bakımından yararları esas tutulur (TMK m.182/2). Çocuk ile ana veya baba arasında düzenli kişisel ilişki kurulması ve bu ilişkinin sürdürülmesi; çocuk ve velayet kendisinde bulunmayan ana veya baba için bir haktır (Çocuk Hakları Sözleşmesi md.9/3). Bu tür kişisel ilişki çocuğun sadece yüksek yararları gerektirdiği takdirde veya ana ve babanın bu haklarını amacına aykırı kullanmaları halinde kısıtlanabilir veya engellenebilir (Kişisel İlişki Kurulmasına Dair Avrupa Sözleşmesi md.4/2). Kişisel ilişki tesisinden beklenen amaç çocukla ebeveynleri arasında aile bağlarını geliştirmek ve bu suretle çocuğun sağlıklı gelişimini sağlamaktır. Kişisel ilişkiye dair ilamlar maddi anlamda kesin hüküm niteliğinde olmayıp koşulların değişmesi halinde yeniden düzenlenmesi her zaman istenebilir....
Ana ve babadan her biri, diğerinin çocuk ile kişisel ilişkisini zedelemekten, çocuğun eğitilmesi ve yetiştirilmesini engellemekten kaçınmakla yükümlüdür. Kişisel ilişki sebebiyle çocuğun huzuru tehlikeye girer veya ana ve baba bu haklarını birinci fıkrada öngörülen yükümlülüklerine aykırı olarak kullanırlar veya çocuk ile ciddî olarak ilgilenmezler ya da diğer önemli sebepler varsa, kişisel ilişki kurma hakkı reddedilebilir veya kendilerinden alınabilir (TMK.m.324). Velayetin üzenlenmesinde ana ve babalık duygularının tatmini gözetilmekle birlikte, asıl olan çocuğun üstün yararıdır (TMK md. 339). Velayet hakkı anneye ait olmakla birlikte babanın da babalık duygularını tatmine elverişli, çocuğun da baba sevgisi ve şefkatini tatmasına yeterli, yatılı olacak şekilde çocukla düzenli ve sürekli bir kişisel ilişki kurmak ve bu ilişkiyi elde etmek hakkı mevcuttur. Aynı zamanda bu ilişki çocuk yönünden de bir haktır....