Ancak, çocuğun menfaati gerektirdiğinde velayet sahibi değiştirilebileceği gibi, durum ve koşullara göre velayet kaldırılarak çocuğa vasi de atanabilir.” hükmü yer aldığı gibi, TMK'nın 351. maddenin birinci fıkrasında da durumun değişmesi hâlinde çocuğun korunmasına ilişkin önlemlerin yeni koşullara uydurulması gerektiği düzenlemesi mevcuttur. O hâlde, koşulların değişmesi (TMK m.183, 349, 351/1) veya velayetin değiştirilmesini gerektiren haklı bir sebebin bulunması hâlinde mahkemece velayetin değiştirilmesine karar verilebilir. Öte yandan, TMK'nun 335 ila 351. maddeleri arasında düzenlenen “velayet”e ilişkin hükümler kural olarak, kamu düzenine ilişkindir ve velayete ilişkin davalarda resen (kendiliğinden) araştırma ilkesi uygulandığından hâkim, tarafların isteği ile bağlı değildir. Velayetin değiştirilmesine yönelik istem incelenirken ebeveynlerin istek ve tercihlerinden ziyade çocuğun üstün yararı göz önünde tutulur....
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ ve GEREKÇE : Dava; velayetin değiştirilmesi ve iştirak nafakası hükmedilmesi talebine ilişkin olup, ilk derece mahkemesince verilen karara karşı; davacı taraf; hükmedilen iştirak nafakası miktarı yönünden süresinde istinaf talebinde bulunmuştur. Türk Medeni Kanunu'nun 182/2 maddesinde; velayetin kullanılması kendisine verilmeyen eşin, çocuğun bakım ve eğitim giderlerine gücü oranında katılmak zorunda olduğu hükme bağlanmıştır. Ancak nafaka takdir edilirken; velayet kendisine tevdi edilmeyen tarafın ekonomik imkanları yanında; çocuğun yaşı, eğitim durumu ve ihtiyaçları da dikkate alınmalı, velayet hakkı kendisine tevdi olunmuş tarafın bu görev nedeniyle emeği ve yüklendiği sorumluluklar da gözönünde bulundurulmalıdır. Türk Medeni Kanunu'nun 327/1. maddesinde; çocuğun bakımı, eğitimi ve korunması için gerekli giderlerin anne ve baba tarafından karşılanacağı hükme bağlanmıştır....
Velayet düzenlemesi yapılırken göz önünde tutulması gereken temel ilke, çocuğun "Üstün yararıdır" (Birleşmiş Milletler Çocuk Haklarına Dair Sözleşme m.3; Çocuk Haklarının Kullanılmasına ilişkin Avrupa Sözleşmesi m, 1; TMK m.339/1.343/1, 346/1; Çocuk Koruma Kanunu m.4/b). Çocuğun üstün yararını belirlerken; onun bedensel, zihinsel, ruhsal, ahlaki ve toplumsal gelişiminin sağlanması amacının gözetilmesi gereklidir. Somut olayda; ortak çocuk Yılmaz Yiğit'in dava sırasında annesinin yanında yaşadığı ve hazırlanan sosyal inceleme raporunda çocuğun velayetinin anneye verilmesinin uygun olduğu belirlenmiştir. Ancak raporda çocuğun yaşından küçük belirtiler göstermesi ve sebebinin araştırılmamış olması hususu birlikte değerlendirildiğinde hazırlanan rapora dayalı olarak velayetin düzenlenmesi konusunda hüküm tesisi yeterli değildir....
Alınan sosyal inceleme raporu içeriği ile de çocukların anne yanında yaşamakta istekli oldukları,düzenlerinin tesis edildiği,davacı anne ile duygusal bağlarının güçlü olduğu,temel haklardan yararlanmaları(eğitim,sağlık gibi)için velayet haklarının anneye verilmesinin menfaatlerine olacağı,annenin velayet hakkını almasına engel bir durumun varlığının da ispatlanamadığı,Uyap aracılığı ile yapılan araştırma ile taraflar arasında daha öncesinde bir adet velayetin değiştirilmesi davasının görüldüğü(İstanbul Anadolu 21.Aile Mah.nin 2020/1053 E) ve o dava dosyasının takip edilmeme sebebiyle işlemden kaldırıldığı ,sonrasında da süresinde yenilenmediğinden açılmamış sayılmasına karar verildiği,dolayısıyla o dava dosyasında davacı anneye velayetin verilmesini engeller bir tespitin mevcut olmadığı,davalının dosyada mevcut dilekçesinde sadece ifadesinin talimat yolu ile alınmasının talep edildiği,hukuk davalarında tarafların talimat yolu ile ifadelerinin alınması şeklinde bir hüküm bulunmadığı,taraflarca...
Velayetin değiştirilmesi talebine ilişkin olarak da velayet sahibi annenin müşterek çocuğa karşı bakım ve gözetim sorumluluğunu ihmal ettiği,velayet hak ve görevlerini kötüye kullandığı,çocuğun babayla görüşmesi hususunda engelleyici tavır sergilediği yönünde herhangi olumsuz bir veriye rastlanmaması karşısında velayet değişikliğini gerektirir şartların iş bu davada gerçekleşmediği sonucuna varılarak ilerleyen dönemde çocuğun yaşı ,sağlık ve eğitim durumu gözetilerek kişisel ilişkinin yeniden düzenlemesi ve velayet değişikliğinin gelecek yıllarda da her zaman istenebileceğinden ilk derece mahkemesinin çocuk ile baba arasındaki kişisel ilişki düzenlemesi ve velayet değişikliği davasının reddine ,birleşen dava red ile sonuçlandığından kendisini vekil ile temsil ettiren davalı lehine vekalet ücretine hükmedilmesine ilişkin kararı usul ve yasaya uygun bulunduğundan davacının istinaf itirazının reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki gibi hüküm kurulmuştur....
Davacı erkek vekili istinaf dilekçesinde özet ile; İlk Derece Mahkemesince verilen karar da velayet talebinin reddine ilişkin kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu, velayetin değiştirmesi yasal şartlarının oluştuğunu, çocuğun üstün yararının gözetilmediğini, alınan SİR raporunun yetersiz olduğunu, pedagog, psikolog, sosyal hizmet uzmanından rapor alınması gerektiğini, velayet davalarında küçüğün üstün yararının gözetilmesinin gerektiği, düzenlenen kişisel gününe rağmen babanın çocuğunu göremediğini, annenin velayet görevini gereği gibi yerine getirmediğini belirterek, İlk Derece Mahkemesince verilen karar da velayet talebinin reddine ilişkin kararın kaldırılarak talep gibi müşterek çocuğun velayet hakkının anneden alınarak babaya verilmesini istinaf kanun yolu ile talep edildiği anlaşılmıştır....
Tüm dosya kapsamı, idrak çağında olan müşterek çocuğun görüşü, uzman raporu ve velayet görevinin anne tarafından ihmal veya istismar edilmediği de dikkate alındığında velayetin değiştirilmesi şartlarının gerçekleşmediği ve velayetin annede kalmasının müşterek çocuğun menfaatine olduğu sonucuna varıldığından ilk derece mahkemesince davanın reddine dair verilen karar usul, yasa, dosya kapsamı ve küçüğün menfaatine olmakla davacının istinaf talebinin reddine dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur....
(TMK m. 21) Somut olayda; davacının, davalı ile boşandıklarını, boşanma kararında çocukların velayetinin davalı babaya verildiğini ileri sürerek velayetin değiştirilmesi istemiyle dava açtığı anlaşılmaktadır. Velayetin değiştirilmesi ile ilgili olarak kesin yetki kuralı bulunmayıp, ancak davalılar tarafından bu hususun ilk itiraz olarak ileri sürülmesi halinde dikkate alınır. Hâkim yetkinin kesin olmadığı hallerde, bu hususu re'sen nazara alamaz. Davalının yetkiye ilişkin bir itirazı bulunmamaktadır. Buna göre davanın, ilk açıldığı yer olan ... 1. Aile Mahkemesince görülüp sonuçlandırılması gerekmektedir. SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, 6100 sayılı HMK'nın 21 ve 22. maddeleri gereğince ... 1. Aile Mahkemesinin YARGI YERİ OLARAK BELİRLENMESİNE 11/10/2016 tarihinde oy birliğiyle karar verildi....
Aile Mahkemelerince ayrı ayrı yetkisizlik kararı verilmesi nedeni ile yargı yerinin belirlenmesi için gönderilen dosya içindeki tüm belgeler incelendi, gereği düşünüldü: K A R A R Dava, velayetin değiştirilmesi davasıdır. Uşak 1. Aile Mahkemesince, davalının yetki ilk itirazında bulnduğu, davalının yerleşim yeri adresinin ".../..." olduğu gerekçesiyle yetkisizlik yönünde hüküm kurulmuştur. Bakırköy 6. Aile Mahkemesi ise, velayetin değiştirilmesi talebinin çekişmesiz yargı işi olduğu, çekişmesiz yargı işlerinde davacının kendi oturduğu yer mahkemesinde de bu davayı açabileceği gerekçesiyle karşı yetkisizlik yönünde hüküm kurmuştur. Velayet altında bulunan çocuğun yerleşim yeri, ana ve babasının; ana ve babanın ortak yerleşim yeri yoksa, çocuğun kendisine bırakıldığı ana veya babanın yerleşim yeridir. Diğer hallerde çocuğun oturma yeri, onun yerleşim yeri sayılır....
Sulh Hukuk Mahkemesince 337.maddesi gereğince küçüğün öncelikle velayet altına konulmasının gerekip gerekmediği hakkında karar verilmesi gerektiğinden bahisle görevsizlik kararı verilmiştir. Aile Mahkemesi ise, uyuşmazlığın görev alanına girdiği gerekçesiyle görevsizlik yönünde hüküm kurulmuştur. TMK.nun 337/2 maddesinde "ananın, küçük, kısıtlı veya ölmüş ya da velayetin kendisinden alınmış olması durumunda hakimin çocuğun menfaatine göre vasi atayacağı veya velayeti babaya tevdii edeceği" öngörülmüştür. Somut olayda öncelikle tartışılarak değerlendirilecek konu velayetin küçüğü tanıyan babaya tevdi edilip edilmeyeceğine yönelik olacaktır....