bir yıl sonra babanın uyarısı üzerine düzenlendiğini, çocuğun kaydettirildiği başka bir ilçedeki özel okula çocuğun okula anne tarafından arabayla bırakıldığını, ancak araçta çocuğun güvenliği için emniyet kemeri takması konusunda özenli davranılmadığını, çocuğun hijyenine ve beslenmesine anne tarafından özen gösterilmediğini, anne tarafından çocuğa zaman ayrılmadığını, çocuğun bilgisayar ve TV karşısında çokça zaman geçirdiğini, iş yoğunluğu gerekçesiyle hastalanan çocuğun anne tarafından hastalığı önemsiz görülerek hastaneye götürülmediğini, annenin özel hayatına dikkat etmediğini, çocuğun annesinden söz ederken sürekli yeni bir erkek isminden söz ettiğini, çocuğun baba ve babanın birlikte yaşadığı babaanne ve amcası ile arasının iyi olduğunu, davalı annenin de velayetin babaya verilmesini istediğini ileri sürerek, çocuğun velayetinin değiştirilerek davacı babaya verilmesine, çocuk için hükmedilen iştirak nafakasının kaldırılmasına, karar verilmesini talep etmiştir....
Davalı annenin babanın velayet hakkını ihlal ederek müşterek çocuğu mutat meskeni ülkesinden izinsiz olarak getirip alıkoyduğu, iade talebinde bulunan babanın çocuğun haksız olarak alıkonulma tarihinden itibaren yetkili makamlara 1 yıllık yasal süre içinde başvurduğu ve çocuğun iadesi halinde çocuk için muhtemel maddi ya da manevi bir tehlikenin varlığı da ispat edilemediğine göre, davanın kabulü ile çocuğun mutat meskeni ülkesine iadesine karar verilmesi gerekirken, mahkemece tarafların evliliğinin nüfusa tescil edilmemiş olması sebebiyle annenin evlililk dışı doğum nedeniyle velayet hakkına sahip olduğu, babanın velayet hakkının ihlal edilmediği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmesi doğru olmamıştır. SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda gösterilen sebeple BOZULMASINA, temyiz peşin harcının istek halinde yatırana geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere oybirliğiyle karar verildi.17.11.2014(Pzt.)...
Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine, alınan SİR raporları ile, müşterek çocuğun aşamalardaki beyanına, davalı annenin yeniden evlenmesinin tek başına velayet değişikliğine sebep teşkil edecek bir durum olmadığına, davacı babanın annenin protokole uygun olarak müşterek çocuğu kendisiyle görüştürmediği, çocuğu okula geç götürdüğü, ona fiziksel şiddet uyguladığı yönündeki iddialarını ispat edemediğine, davalının yeni eşi ile davacı arasında meydana gelen yaralama olayının müşterek çocuğun gelişimi üzerinde kısmen olumsuz etki yaratacak olsa da bu durumun annedeki velayet hakkının değiştirilmesini gerektirmemesine, velayetin anneye verilmesine ilişkin kararın 07/01/2019 tarihinde kesinleşip, eldeki davanın 30/05/2019 tarihinde açılması dikkate alındığında, aradan geçen sürenin annenin velayet görevini kötüye kullandığını kabul etmek için yeterli bir süre olmadığı gibi bu yönde ispatta bulunmamasına...
Bu düzenlemelerden çıkan sonuç şudur; çocuğun soyadı, ana ve babasıyla soybağı ilişkisini göstermektedir. O halde, ergin olmayan çocuğun, doğumla veya kan bağına dayanan soybağının yahut da yapay soybağının (evlat edinme) kurulmasıyla kazandığı soyadının; velayet hakkına sahip olan ebeveyn yahut çocuk vesayet altında ise vasisinin talebiyle değiştirilip değiştirilemeyeceği sorunu, Türk Medeni Kanunu'nun 321'nci maddesi hükmü ve soybağının hükümleri esas alınarak çözülecektir....
Hukuk Dairesi'nin yerleşmiş içtihatlarında da vurgulandığı üzere, velayetin düzenlenmesi ve değiştirilmesi kamu düzenine ilişkin olup, bu davalarda re'sen (kendiliğinden) araştırma ilkesi geçerlidir (HMK m. 385/2). Düzenlemede, ana ve babanın istek ve tercihlerinden önce, çocuğun bedeni, fikri ve ahlaki gelişimi önem ve öncelik taşır. Bu bakımdan, velayet hakkına sahip olanın "davayı kabul" açıklaması bu davalarda tek başına sonuç doğurmaz....
"(TMK m. 361/1) Türk Medeni Kanunu'nun 360., 361. maddesi koşulları bulunmadıkça; başka bir ifade ile ana ve babanın çocuğun mallarını yönetmekte her ne sebeple olursa olsun yeterince özen göstermemeleri durumu mevcut olmadıkça; hakim, çocuk mallarının korunması konusunda ana ve babanın yönetme hakkına müdahale edemez, bu sonucu doğuracak bir karar veremez. Tüm dosya kapsamından velayet hakkına sahip olan annenin çocuğun mallarını yönetmekte yeterli özeni göstermediği iddia ve ispat edilmemişken annenin kanundan doğan yönetim hakkına müdahale niteliğinde yazılı şekilde tedbir kararı verilmesi doğru olmadığı gibi koşulları oluşmadığından davanın reddine karar verilmesi gerektiği halde davanın kabulü ile çocuk mallarının kayyıma devredilmesine karar verilmesi doğru olmayıp, bozmayı gerektirmiştir....
İLK DERECE MAHKEMESİ KARAR ÖZETİ: "Sosyal hizmet uzmanına göre çocuğun beyanlarının yaşı ile uyumlu olduğu, dosya kapsamında ileri sürülen iddialardan davacı tarafın iddialarının müşterek çocuk tarafından doğrulandığı, her iki tarafın da velayeti alabilecek düzeyde ve yeterlilikte olduğu, ancak çocuğun baba ile daha mutlu olduğu, annenin yeni eşine alışamadığı, eşin çocuğun eline vurduğunu beyan ettiği, annenin davaya kadar kendisini anneannesine bıraktığını beyan ettiği, çocuğun karar tarihi itibariyle yaklaşık 12 yaşında olduğu, beyanlarına itibar edilebileceği, beyanı ve tercihi doğrultusunda kendi kararını verebilecek düzeyde olduğu "gerekçesi ile; "Açılan davanın KABULÜNE, daha önce Samsun 3....
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Ceza Mahkemesi SUÇLAR : Çocuğun kaçırılması ve alıkonulması, suçluyu kayırma HÜKÜMLER : Beraat Gereği görüşülüp düşünüldü: 5237 sayılı TCK.nın 234/1. maddesinde düzenlenen çocuğun kaçırılması ve alıkonulması suçunda on sekiz yaşını bitirmeyen çocuğun annesi ile babasının çocuk üzerinde sahip oldukları velayet haklarının koruma altına alınması nedeniyle atılı suçtan zarar görenin çocuğun anne veya baba olması ve çocuğun velayet hakkına sahip annenin gerekçeli kararın usulüne uygun tebliğ edilmesine rağmen beraat hükmünü temyiz etmemesi karşısında, mağdura yaş küçüklüğü nedeniyle tayin edilen vekilin hükmü temyize hakkı bulunmadığından, ayrıca mağdur ... vekilinin suçluyu kayırma suçundan açılan davaya katılma ve hükmü temyiz etme hakkı da bulunmadığından mağdur ... vekilinin vaki temyiz isteminin 5320 sayılı Kanun'un 8/1. maddesi gözetilerek 1412 sayılı CMUK'nın 317. maddesi uyarınca REDDİNE, 05.07.2022 gününde oybirliğiyle karar verildi....
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Ceza Mahkemesi SUÇLAR : Çocuğun kaçırılması ve alıkonulması, suçluyu kayırma HÜKÜMLER : Beraat Gereği görüşülüp düşünüldü: 5237 sayılı TCK.nın 234/1. maddesinde düzenlenen çocuğun kaçırılması ve alıkonulması suçunda on sekiz yaşını bitirmeyen çocuğun annesi ile babasının çocuk üzerinde sahip oldukları velayet haklarının koruma altına alınması nedeniyle atılı suçtan zarar görenin çocuğun anne veya baba olması ve çocuğun velayet hakkına sahip annenin gerekçeli kararın usulüne uygun tebliğ edilmesine rağmen beraat hükmünü temyiz etmemesi karşısında, mağdura yaş küçüklüğü nedeniyle tayin edilen vekilin hükmü temyize hakkı bulunmadığından, ayrıca mağdur ... vekilinin suçluyu kayırma suçundan açılan davaya katılma ve hükmü temyiz etme hakkı da bulunmadığından mağdur ... vekilinin vaki temyiz isteminin 5320 sayılı Kanun'un 8/1. maddesi gözetilerek 1412 sayılı CMUK'nın 317. maddesi uyarınca REDDİNE, 05.07.2022 gününde oybirliğiyle karar verildi....
"İçtihat Metni" MAHKEMESİ :Aile Mahkemesi DAVA TÜRÜ :Velayetin Değiştirilmesi Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü: Velayetin düzenlenmesi ve değiştirilmesi kamu düzenine ilişkin olup, bu davalarda re’sen (kendiliğinden) araştırma ilkesi geçerlidir (HMK.md.385/2). Düzenlemede, ana ve babanın istek ve tercihlerinden önce, çocuğun bedeni, fikri ve ahlaki gelişimi önem ve öncelik taşır. Bu bakımdan, velayet hakkına sahip olanın "davayı kabul" açıklaması bu davalarda tek başına sonuç doğurmaz. Müşterek çocuk 02.11.2005 doğumludur. Taraflar boşanmışlar, boşanma kararıyla velayeti anneye bırakılmış, karar 28.11.2007 tarihinde kesinleşmiştir. İşbu dava ise, yaklaşık beş yıl sonra 15.03.2012 tarihinde açılmıştır....