Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

Davada, vasiyetnamenin yerine getirilmesi ve vasiyete konu taşınmazın davacı adına tapuya tescili talep edilmiştir. Tenfizi istenen dava konusu vasiyetnamenin, muayyen mal vasiyeti niteliğinde olmayıp, mirasçı nasbına ilişkin olduğu anlaşılmaktadır. (TMK. md. 516). MK. md.600 uyarınca; muayyen mal vasiyetinde, vasiyet alacaklısı kişisel bir istem hakkı kazanır ve bu hak dava yoluyla talep edilebilir. Uygulamada bu dava vasiyetin tenfizi davası olarak anılmaktadır. Medeni Kanunun 600. maddesi, muayyen mal vasiyetini kapsayıp mirasçı atanmasını kapsamaz (Nitekim değişiklik öncesi medeni kanun 541 metninde "kendisine muayyen bir şey vasiyet edilen kimse" ifadesi kullanılmaktadır). Atanmış mirasçılarda ise miras, mirasbırakanın ölümü ile kazanılır (TMK. md.599/3). Mirasçı atanan kişi, mirasbırakanın ölümü ile tereke üzerinde doğrudan ve kendiliğinden bir ayni hak kazanır....

    Miras bırakan, tasarruf özgürlüğünün sınırları içinde, malvarlığının tamamında veya bir kısmında vasiyetname ya da miras sözleşmesiyle tasarrufta bulunabilir (TMK m. 514). Anılan hüküm uyarınca "malvarlığı" vasiyet edilebilir. Sosyal Güvenlik Yasalarından; kamu hukukundan doğan dul ve yetim aylığı, bu kişilere yasanın verdiği doğrudan talep edilen bir haktır ve terekeden yahut murisin malvarlığından talep edilmeyip, Sosyal Güvenlik Kurumu'ndan yasa gereği talep edilir. Bu itibarla, dul ve yetim aylığı murisin yahut vasiyet edenin "malvarlığı" içerisinde yer almayıp, ölüme bağlı tasarrufa konu edilemezler." Bu halde vasiyetnamenin tenfizi isteğinin reddi gerekir. Ancak, davacı Avusturya makamlarınca verilen dul maaşını talep ettiğine göre, Avusturya Sosyal Güvenlik Yasalarında aksine bir hüküm bulunmadığı takdirde tenfiz isteğinin reddi gerekeceğinden, bu yönde bir inceleme yapılmadan davanın kabulü doğru görülmemiştir....

      -K A R A R- Dava, vasiyetnamenin tenfizi istemine ilişkindir. ... 3. Asliye Hukuk Mahkemesince, dava taşınmazın aynından kaynaklı tapu iptali ve tescil olduğu, HMK'nın 12. maddesi uyarınca yetkili mahkemenin taşınmazın bulunduğu ... Asliye Hukuk Mahkemesi olduğu gerekçesiyle yetkisizlik kararı verilmiştir. ... 2. Asliye Hukuk Mahkemesince ise mirasbırakanın ölmeden önceki son ikametgahının, Kurtuluş Mah. .../... olduğu, murisin son yerleşim yeri mahkemesinin kesin yetkili olduğu gerekçesiyle yetkisizlik kararı verilmiştir. Türk Medenî Kanununun 596. maddesine göre, "Vasiyetname, geçerli olup olmadığına bakılmaksızın tesliminden başlayarak bir ay içinde miras bırakanın yerleşim yeri sulh hâkimi tarafından açılır ve ilgililere okunur."...

        Noterliği'nin 04/10/2000 tarih 7750 yevmiye sayılı düzenleme şeklinde vasiyetname ile taşınmazlarından 103 ada 242 parsel sayılı taşınmazı davacıya vasiyet ettiği, anılan vasiyetnamenin Uzunköprü Sulh Hukuk Mahkemesi'nin 2007/459 Esas 2007/648 Karar sayılı dosyası ile açıldığı, mirasçılara tebliğ edildiği, taraflarca temyiz edilmemekle kararın 03/06/2008 tarihinde kesinleştiği, yukarıda anılan kanun maddelerinde düzenlenen yasal süre içerisinde davalı mirasçı tarafından vasiyetnamenin iptali veya vasiyetnamenin tenkisi davaları açılmadığı, davacının yararına yapılan vasiyetnamenin tenfizinin talep etmede hukuki yararını olduğu, vasiyetnamenin tenfizi talebinin şartlarının oluştuğu kanaatine varılmakla davanın kabulüne, davalılar Ayşe Sarıdağ ve T4'ün sundukları cevap dilekçelerinde davayı kabul ettiklerine dair beyanda bulundukları göz önünde bulundurularak Harçlar Kanunu 22. maddesi gereğince anılan davalıların karar ve ilam harcının 1/3 oranında sorumlu oldukları tespitine karar verilmiştir...

        "İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL Taraflar arasında görülen davada; Davacılar, miras bırakanın noterlikte düzenlediği vasiyetnamenin Sulh Hukuk Mahkemesinin 24.11.1982 tarih 1982/564-710 esas - karar sayılı kararı ile açıldığını, ancak vasiyetnamenin tenfizi şeklinde hüküm kurulduğunu, anılan mahkeme kararının tenfiz ilamı olarak değerlendirilemeyeceğini, aynı zamanda ilamın 10 yıl içinde infaz edilmediğinden zamanaşımına uğradığını, murise ait 295 ada 5 parselin yolsuz olarak davalı adına tescil edildiğini ileri sürerek, tapu iptal ve mirasçılar adına tesciline karar verilmesini istemişlerdir. Davalı, davanın reddini savunmuştur. Mahkemece, usulüne uygun bir tenfiz kararı bulunmadığı, vasiyetnamenin açılmasından itibaren 10 yıl içinde vasiyetnamenin yerine getirilmesi için dava açılmadığından hakkın zamanaşımına uğradığı gerekçeleri ile davanın kabulüne karar verilmiştir....

          Taraflar arasındaki vasiyetnamenin tenfizi davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davacılar vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü: Y A R G I T A Y K A R A R I Davacılar, murisin vasiyetnamesi ile tüm taşınmazları kendilerine bıraktığını, vasiyetnamenin iptaline ilişkin davanın reddedildiğini, bu kararın kesinleştiğini, vasiyetnamenin tenkisi davasının da kabul edilerek kararın kesinleştiğini ileri sürerek vasiyetnamenin tenfizine karar verilmesini talep etmişlerdir. Davalılar ..... davanın zamanaşımına uğradığını belirterek reddini istemişlerdir. Davalılar .....ise davayı kabul ettiklerini belirtmişlerdir....

            Bu bağlamda vasiyetnamenin tenfizi davasında davanın kabulüne karar verilmişse, hüküm fıkrası açık olmalı, duraksama yaratmamalıdır. Bu nedenle de hükümde tenfizine karar verilen taşınmazın ada-parsel numaralarının açık olarak yazılması, davacılara isabet eden ve iptal edilen payların gösterilmesi gerekir. Sadece vasiyetnamenin tenfizine şeklinde hüküm kurulamaz. Somut olayda davacılar; vasiyetnamenin tenfizi ile vasiyetnameye konu taşınmazın adlarına tescilini talep etmiş, mahkemece hükümde, davanın kabulüne karar verilmekle birlikte tenfizine karar verilen vasiyetnameye konu taşınmazların tapu bilgileri, kimler adına hangi hissenin tescil kararı verildiği belirtilmemiştir. Karar bu haliyle infazı kabil nitelikte değildir....

              Dava; vasiyetnamenin iptali, olmazsa tenkis istemine ilişkindir. Türk Medeni Kanunu’nun 576. maddesinde "Miras, malvarlığının tamamı için miras bırakanın yerleşim yerinde açılır. Miras bırakanın tasarruflarının iptali veya tenkisi, mirasın paylaştırılması ve miras sebebiyle istihkak davaları bu yerleşim yeri mahkemesinde görülür.” düzenlemesi mevcuttur....

              Hukuk Genel Kurulu'nun 13.02.1991 gün, 648-65 sayılı kararında da açıkça vurgulandığı üzere, vasiyetnamenin tenfizi diye adlandırılan davalar bir ayni hakkın tesisi için değil, yalnızca Sulh Hukuk Mahkemesince açılan vasiyetnamenin TMK'nun 595. ve izleyen maddelerinde düzenlenen tebliğ işlemlerinin tamamlanmasından ve gerekli yasal sürelerin geçmesinden sonra herhangi bir itiraza uğramadığı ve iptalinin istenmediği, bu nedenle de kesinleşmiş olduğunun tesbiti içindir. Diğer bir anlatımla "Vasiyetnamenin tenfizi, vasiyetnamenin açılıp itiraza uğramadığı veya yapılan itirazların sonuçsuz kaldığının tesbitinden ibarettir. Bu tesbit başlı başına ayni bir hakkın geçirimini sağlamaz. Kendisine belirli bir mal vasiyet edilen kimsenin durumu ise daha farklıdır....

                TMK'nun 595.maddesi gereğince; mirasbırakanın ölümünden sonra ele geçen vasiyetnamenin geçerli olup olmadığına bakılmaksızın hemen sulh hakimine teslimi zorunlu olup, vasiyetname teslimden başlayarak bir ay içinde açılır ve ilgililere okunur. Vasiyetname usulünce açılıp, okunma kararının kesinleşmesinden sonra vasiyetnamenin iptali için 1 yıllık hak düşürücü süre işlemeye başlar. Vasiyetnamenin tenfizi davasında öncelikle vasiyetnamenin açılmasına ilişkin kararın kesinleşme tarihli şerhini içerir onaylı sureti getirtilerek, dosya içine konulması gerekir. Somut olayda vasiyetnamenin açılmasına ilişkin davanın, temyize konu tenfiz davasının açıldığı tarihte henüz kesinleşmemiş olduğu anlaşılmaktadır. O halde mahkemece; vasiyetnamenin açılması davasının kesinleşmesinin bekletici mesele yapılarak sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ve yukarıdaki gerekçe ile davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiş bozmayı gerektirmiştir....

                  UYAP Entegrasyonu