ehliyetini haiz olduğunu, kanser hastası olması ile vasiyetname düzenlenmesi yönündeki hukuki işlemi arasında illiyet bağı bulunmadığını, ölüm döşeğinde olan bir kişinin veya hastanın dahi her türlü konuda vasiyet ettiği bir gerçek olduğunu, kanser hastalığının insan hayatında ne denli olumsuz etkiler oluşturduğunun bilinen bir gerçek olduğunu ancak iradeyi engelleyici bir yönünün olmadığını, müvekkilinin muris ile ilgili dava dilekçesinde iddiayı ve maksadı aşan beyanlarla hiçbir ilgisinin olmadığını, murisi etkisi altına aldığı iddiasının maksadı aşan ve suçlayıcı ifadeler olduğunu, kabulü olmayan bu beyanların soyut ifadelerle davacı yanın kendisi adına hukuki zemin oluşturma çabasından başka bir şey olmadığını, kendi iradesi ile acılarının dineceği düşüncesi ile birçok malını ivazsız olarak bağışlayan bir kişinin vasiyetname düzenlenmesi yönünde iradesinin bulunması hayatın olağan akışına aykırı bir durum olmadığını, murisin vasiyetname tanzim tarihinde tasarruf ehliyeti olmadığı yönündeki...
Bu yönüyle vasiyetname Türk Medeni Kanunu'nun 535/2 nci maddesine uygun olarak düzenlenmediğinden iptaline dair Trabzon Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesinin karanın onanması gerektiği düşüncesindeyim....
Somut olayda; davacı tarafça, murisin 19/04/2017 tarihinde Vasiyetname (Mirasçılıktan Çıkarma) başlıklı, bilgisayarda yazılan, altında "bu vasiyetnameyi hazırlattım, okudum, imzaladım" yazılan belgenin, el yazılı vasiyetname kurallarına uygun olmadığından bahisle iptalinin talep edildiği, ilk derece mahkemesince vasiyetnamenin 4721 sayılı TMK'nın 538.maddesinde düzenlenen emredici kurallara aykırı olarak düzenlendiği gerekçesiyle davanın kabulüne karar verildiği, mahkemenin kararının usul ve yasaya uygun olduğu anlaşıldığından davalı vekilinin bu karara yönelik istinaf başvurusunun HMK 353/1- b-1 maddesi uyarınca esastan reddine karar verilmesi gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur; HÜKÜM : Yukarıda açıklanan gerekçeler ile; 1- Nazilli 2....
Kurumu'na gönderilerek murisin vasiyetname tarihindeki hukuki işlem ehliyeti yönünden inceleme yapılmasının talep edilmesi, varılacak sonuca göre bir hüküm kurulması gerekirken, yalnızca bir kısım tanık beyanları ve düzenleme şeklindeki vasiyetname ekinde bulunan tek hekim raporu göz önünde bulundurularak eksik incelemeye dayalı davanın reddi yönünde hüküm tesisi isabetsiz olup bozmayı gerektirmiştir. SONUÇ: Yukarıda (1) nolu bendde açıklanan nedenle davacının sair temyiz itirazlarının reddine, (2) nolu bendde açıklanan nedenlerle temyiz edilen hükmün temyiz eden davacılar yararına BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edenlere iadesine, 6100 sayılı HMK'nun geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK.nun 440.maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 14.09.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi....
Mahkemece; dava konusu taşınmazların öncesinin muris ... ’ya ait olduğu, murisin terekesinin mirasçılar arasında taksim edildiği, dava konusu taşınmazlardan hiçbirinin 30.04.1997 tarihli vasiyetname kapsamında davacılara bırakılan yerlerden olmadığı, bir kısmının bu vasiyetname kapsamında davalıya bırakıldığı, bir kısmının da 25.09.2002 tarihli senet kapsamında davalıya bırakıldığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş ise de; yapılan inceleme ve araştırma hüküm kurmaya elverişli bulunmamaktadır. Dosya kapsamına göre, dava konusu taşınmazların evveliyatının muris ... ’ya ait olduğu hususunda uyuşmazlık bulunmamaktadır. Çekişmeli taşınmazlar irsen intikal, taksim ve kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği nedeniyle davalı ... adına tespit edilmiştir. Davacı taraf, 30.04.1997 tarihli vasiyetnameye, davalı ise aynı vasiyetname ile 04.02.1992 ve 25.09.2002 tarihli satış senetlerine dayanmaktadır....
Vasiyetname yapabilmek için ayırt etme gücüne sahip olmak gerekir. Ehliyetsiz kişilerin yaptığı vasiyetnameler kendiliğinden batıl olmaz. Vasiyetname tarihinde murisin 83 yaşında olduğu anlaşılmaktadır. Murisin vasiyetname düzenlendiği tarihte akıl ve ruh sağlığının yerinde olmadığı ileri sürüldüğüne göre, bu durum tek başına tanık beyanları ile kanıtlanmış kabul edilemez. Hal böyle olunca; murisin tüm hastane kayıt ve belgeleri, varsa film ve grafileri, raporları getirtilip, vasiyetname tarihinde murisin tasarruf ehliyetinin bulunup bulunmadığı konusunda Adli Tıp Kurumundan rapor alınıp sonucu uyarınca karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ile davanın reddine karar verilmesi bozmayı gerektirmiştir....
Olayımızda; ikrah olarak öne sürülen, husus, tanıkların beyanlarına göre murisin hasta olup, hastalığının son zamanlarında davalıların lehlerine vasiyetname düzenlemesi için baskı yaptıkları, vasiyetname düzenlemeye yanaşmadığı takdirde kendisine bakmayacakları yönünde korkutup, murise zorlama ile eşi ve diğer davalı lehine vasiyetname düzenlettirdikleri olgusudur. Muris Mahmure'nin, vasiyetnamenin yapıldığı tarihte tasarruf ehliyetinin bulunduğu Adli Tıp Kurumu raporundan anlaşılmış ise de; vasiyetnamenin murise manevi ikrah altında yaptırıldığı dosya kapsamı ile sabit olduğundan davacıların davasının kabulü gerekirken, yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirmiştir....
'nin 01.10.1993 tarihli el yazılı bir vasiyetname hazırladığını, vasiyetnamenin açılmasına ilişkin davada kendilerine iptal davası açmak için süre verildiğini, bu vasiyetname ile mirasçılarından M.. T.. ve H. T. 'ı verasetinden mahrum ettiğini belirterek tüm mallarını davalılara bıraktığını, oysa vasiyetnamenin el yazılı vasiyetname şartlarını taşımadığı, murisin imzasının olmadığını, murisin asıl arzusunun ölünceye kadar bakma sözleşmesi yapmak olduğunu, murisin başka mirasçısı olmadığını düşündüğünü, vasiyete konu taşınmazlardan birini daha sonra bir yeğenine sattığını iddia ederek vasiyetnamenin iptalini talep ve dava etmiştir....
Vasiyetname ile ilgili olan çekişmeler ait olduğu mahkemede ayrıca dava konusu olacağından vasiyetnamenin açılmasına engel oluşturmaz. Vasiyetnamenin itiraza uğramadığının tespitine vasiyetnamenin açılması davasına bakan mahkeme değil vasiyetnamenin tenfizine bakan mahkeme tarafından karar verilir. Somut olayda; mahkemece vasiyetnamenin açılmasına karar verilmiş ise de, vasiyetname ile lehine mal vasiyet edilen hak sahibi ... ile mirasçılardan ...'...
Mevki, 1050 parsel sayılı taşınmazı oğulları ... ve ... vasiyet ettiğini, vasiyetname kesinleşmiş olmasına rağmen davalının üzerine düşen edimi yerine getirmediğini belirterek, dava konusu vasiyetnamenin tenfizi ile vasiyetname konusu taşınmazın vasiyet alacaklıları ... ve ... mirasçıları olan davcılar adına tescilini talep etmişlerdir. Davalı, dava konusu ölüme bağlı tasarrufun yapıldığı tarihte miras bırakanın 72 yaşında olup tasarruf ehliyetinin bulunmadığını, ayrıca vasiyetname konusu taşınmazın tek bir taşınmaz olduğu halde sanki iki farklı taşınmaz gibi, önce tamamının mirasçı ..., ardından aynı taşınmazın 1/2'şer pay ile mirasçılar ... ve ... vasiyet edilidğini, bu çelişki nedeniyle vasiyetnamenin hükümsüz olduğunu ileri sürerek, davanın reddini istemiştir. Mahkemece, davanın kabulü ile, dava konusu ... ili ... ilçesi, ... Mahallesi, ......