Yalnız bir davalı tarafından ileri sürülen yetki itirazı hukuki sonuç doğurmaz. HMK’nın 60.maddesine göre ise zorunlu dava arkadaşları birlikte hareket etmek zorundadır. Ancak duruşmaya gelmiş olan dava arkadaşlarının yapmış oldukları usul işlemleri, usulüne uygun olarak davet edildiği halde duruşmaya gelememiş olan dava arkadaşları bakımından da hüküm ifade eder. Somut olayda davalı üçüncü kişiler vekili süresi içinde yetki itirazında bulunmuş, davalı borçlu tarafından yapılmış bir yetki itirazı yok ise de, davalı borçlu duruşmaya katılmadığından davalı 3. Kişi tarafından yapılan yetki itirazı borçlu için de hüküm ifade edecektir. Davacının davalı borçlu ile yaptığı sözleşmedeki yetki şartının yukarıda yapılan açıklamalar gereğince bu davada uygulama yeri yoktur. Her iki davalının da yerleşim yeri Şahinbey/Gaziantep olup yetkili mahkeme Gaziantep mahkemeleridir. Bu nedenle mahkemece yetki yönünden ret kararı verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi hatalı olmuştur....
na kambiyo taahhüdünde bulunma yetkisi verilmediğinden adı geçen eski yöneticinin imzaladığı bu bonolardan dolayı site yönetiminin sorumlu olmadığını ileri sürerek takibin iptalini istediği; mahkemece usulsüz tebligat şikayeti kabul edilerek takibin davacı yönünden iptaline karar verildiği anlaşılmaktadır. Borçlunun başvurusu bu hali ile İİK.'nun 168/5. maddesine dayalı borca itiraz niteliğindedir. Bu durumda, itiraz hakkında İİK.'nun 169/a maddesinin uygulanması gerekmekte olup; anılan maddenin 5. fıkrasında; “İtirazın kabulü kararı ile takip durur.” hükmüne yer verilmiştir. O halde, mahkemece; borçlunun borca itirazı kabul edildiğine göre, İİK'nun 169/a-5. maddesi uyarınca takibin durdurulmasına karar verilmesi gerekirken; takibin iptali yönünde hüküm tesisi isabetsiz olup, hükmün bu nedenle bozulması gerekir ise de, anılan yanlışlığın giderilmesi yeniden yargılama yapılmasını zorunlu kılmadığından, kararın düzeltilerek onanması yoluna gidilmiştir....
Dairemizce yapılan değerlendirmelere göre; Mahkemece, usulsüz tebligat şikayeti yönünden borçlunun iddiası doğrultusunda araştırma yapılarak tebligatın usulsüz olduğunun belirlenmesi ve usulsüz tebligat şikayetinin İİK'nun 16/1. maddesi uyarınca (7) günlük süre içinde yapıldığının tespiti halinde tebligat tarihinin öğrenme tarihi olarak düzeltilmesine, öğrenme tarihine göre itirazın süresinde yapıldığı sonucuna varılırsa borçlunun imzaya vaki itirazının incelenerek oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm tesisinin isabetsiz olduğu, borçlunun usulsüz tebligat şikayeti yönünden gerekli delillerin toplanması ve sonrasında oluşacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken herhangi bir araştırma yapılmaksızın yazılı şekilde sonuca gidilmesinin usul ve yasaya uygun bulunmadığı, bu durumda yargılama işlemlerinin eksik bırakıldığı anlaşıldığından davacı borçlu vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına ve davanın yeniden...
Ancak, usulsüz tebligat şikayeti nedeniyle haczin geçerli olup olmayacağı, tebligat usulsüzlüğü şikayeti üzerine verilen kararın kesinleşmiş olmasına bağlıdır. Bu durumda tebligat usulsüzlüğüne ilişkin karar kesinleşmeden dosyaya yatan paranın iadesi istenemez. Yine dosyaya teminat olarak yatırılan paranın iadesi ise ancak teminatın yatırıldığı dosyadan talep edilebilir. Açıklamalar kapsamında davanın reddine ilişkin karar yerinde olmakla davacının istinaf talebinin reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir. HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere, 1- İstanbul Anadolu 3....
İCRA HUKUK) MAHKEMESİ TARİHİ : 10/09/2021 NUMARASI : 2021/15 2021/133 DAVA KONUSU : Usulsüz Tebligat Şikayeti, Yetkiye, İmzaya, Borca İtiraz KARAR : İlk Derece Mahkemesi tarafından verilen karara karşı süresinde istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü; Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalı tarafça müvekkili aleyhine Kemalpaşa İcra Müdürlüğü'nün 2019/409 Esas sayılı dosyası ile icra takibi yapıldığını, ödeme emirlerinin İsa Bilecik isimli bir şahsa tebliğ edildiğini, tebligatın yapıldığı İsa Bilecik isimli şahsı müvekkilinin tanımadığını, müvekkilinin adına kayıtlı işyerini 31 Aralık 2018 tarihinde kapattığını, bu durumun icra dosyasında yapılan Bağkur kaydı sonucunda açıkça görüleceğini, iş yerini kapattıktan sonra müvekkillinin yanında birinin çalışmasının söz konusu olmadığını, müvekkilinin yanında çalışmayan ve tanımadığı bir şahıs tarafından alınan tebligatın usulüne uygun olmadığını, usulsüz tebligat uyarınca üzerine...
Ancak, mahkemece, usulsüz tebliğ şikayeti kabul edilerek, tebliğ tarihinin öğrenme tarihi olarak kabul edilmiş olması karşısında, takip borçlusunun dayanak çeke yönelik zamanaşımı iddiası bu durumda, İİK'nun 168/5. maddesine dayalı takibin kesinleşmesinden önceki döneme ilişkin zamanaşımı itirazı niteliğindedir. Bu durumda, itiraz hakkında İİK'nun 169/a maddesinin uygulanması gerekir. 2004 sayılı İİK'nun 169/a-1 maddesine göre; "İcra mahkemesi hakimi, itiraz sebeplerinin tahkiki için iki tarafı en geç otuz gün içinde duruşmaya çağırır. Hakim, duruşma sonucunda borcun olmadığının veya itfa veya imhal edildiğinin resmi veya imzası ikrar edilmiş bir belge ile ispatı halinde itirazı kabul eder. İcra mahkemesi hakimi yetki itirazının incelenmesinde taraflar gelmese de gereken kararı verir". Buna göre; başvurunun niteliği de gözetilerek anılan madde gereğince mutlaka duruşma açılmalı ve itiraz duruşmalı olarak incelenmelidir....
Değerlendirme Somut olayda, kıymet takdiri talimat yoluyla, Adana Gayrimenkul Satış İcra Dairesince yapılmış olsa da uyuşmazlığın davacının usulsüz tebligat şikayetine ilişkin olduğu anlaşılmakla şikayeti inceleme yetkisi İstanbul 27. İcra Hukuk Mahkemesi'ne aittir. III. KARAR Açıklanan sebeplerle; 6100 sayılı Kanun’un 21 ve 22 nci maddeleri ile 5235 sayılı Kanun’un 36 ncı maddesinin üçüncü fıkrası gereğince İstanbul 27. İcra Hukuk Mahkemesinin YARGI YERİ OLARAK BELİRLENMESİNE, 05.07.2023 tarihinde oy birliğiyle kesin olarak karar verildi....
olmadığının anlaşılacağını belirterek, usulsüz tebligat şikayetinin kabulü ile 12/04/2022 tarihinin öğrenme tarihi olarak düzeltilerek ödeme emrinin iptaline ve bu kapsamda takibin keşinleşme işleminin iptaline, tüm hacizlerin kaldırılmasına karar verilmesini istemiştir....
Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı kanıtlara, yasaya uygun gerektirici nedenlere ve özellikle; mahkemesince davacı tarafından dava dilekçesinde usulsüz tebligat iddiasınında bulunmadığı, davacı tarafından borca itirazlarını en geç 06/07/2021 tarihinde kadar yapması gerektiği halde davanın 20/09/2021 tarihinde açıldığı, bu durumda borçlunun itirazlarının süresinde olmadığı anlaşıldığından dava yasal sürede açılmadığından yetkiye ve borca itirazının süre aşımından reddine karar verilmiş olduğu görülmüştür. Halbuki dava dilekçesi incelendiğinde açık bir şekilde davacının usulsüz tebligat şikayeti olduğu anlaşılmakta olup, bu hususun göz ardı edilerek açılan davanın süre aşımından reddine karar verilmesi doğru görülmemiştir. Mahkemesince yapılması gereken öncelikle usulsüz tebligat olup olmadığını tespit edip, sonra usulsüz tebligat var ise öğrenme tarihini belirleyip sonucuna göre taraf delillerini toplayıp davanın esası hakkında karar vermekten ibarettir....
O halde, mahkemece, borçlunun usulsüz tebligata ilişkin şikayeti dışında kalan borca itirazının incelenerek sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, Yargıtay bozma ilamına uyulduğu halde, bozmanın gerekleri yerine getirilmeden sadece usulsüz tebligat şikayetinin irdelenerek yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsizdir. SONUÇ : Borçlunun temyiz isteminin kabulü ile mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİK'nun 366 ve HUMK’nun 428. maddeleri uyarınca (BOZULMASINA), peşin alınan harcın istek halinde iadesine, ilamın tebliğinden itibaren 10 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 31.03.2016 gününde oybirliğiyle karar verildi....