SAVUNMA: Davalı vekilinin cevap dilekçesi özetle; Davacı tarafın dava dilekçesinde ki iddiaları yerinde olmadığı gibi kabul da etmediklerini, öncelikle davacı-Borçlu tarafa tebligatta herhangi bir usulsüzlük sözkonusu olmadığını, dava konusu dosyada borçlu-davacı tarafa yapılan tebligat incelendiğinde görüleceği üzere ;Tebligat kanunu 21/1 göre tebligat yapıldığını, yine tebligat incelendiğinde, borçlu-davacı tarafın tebligat sırasında adresinde bulunmadığını ve “çarşıya “geçici olarak gittiğini ve kapısına haber kağıdı bırakıldığını ve komşusu “Kemal Soylu'ya haber verildiğini ve mahalle muhtarına tebligat yapıldığının görüldüğünü, yani tebligatta herhangi bir usulsüzlük sözkonusu olmadığını, davacı tarafın dilekçesinde bahis edilen tebligatın usulü Tebligat Kanunu'nun 21/2'ye göre tebligatın usulü olduğunu, kaldı ki Yargıtay son içtihatlarında Tebligat Kanunun 21/2' de dahi tebligatın ilk evvel iade edilmesine gerek olmadığı yönünde olduğunu, Tebligatın usulüne uygun olmakla davacı...
Buna göre süre, şikayete konu hacze ilişkin olarak borçluya tebligat yapılmışsa, tebliğ tarihinden, aksi halde haczi öğrenme tarihinden başlayacaktır. Davacı borçlu, kendisine 103 davetiyesi tebliği yapılmadığını, hacizlerden 06/08/2020 tarihinde haberdar olduğunu iddia etmiş, ancak tebligatın usulsüz olduğunu belirtmemiştir. Davacının dava dilekçesinde ileri sürmediği tebligat usulsüzlüğüne ilişkin istinaf sebebinin HMK'nın 357. maddesi uyarınca istinaf incelemesi sırasında dikkate alınması mümkün değildir. Somut olayda, davacıya şikayete konu hacze ilişkin 103 davetiyesinin 26/06/2020 tarihinde tebliğ edildiği, bu tebligatın usulsüz olduğunun şikayet sebebi yapılmadığı, böylece davacının hacizden 26/06/2020 tarihi itibariyle haberdar olduğu, şikayetin 7 günlük yasal süreden sonra yapıldığı anlaşılmakla mahkemece, şikayetin süre aşımı nedeniyle reddine karar verilmesinde isabetsizlik bulunmamaktadır....
O halde mahkemece, tebligat usulsüzlüğü şikayetinin süresinde olduğu gözetilmek suretiyle tebligatın usulüne uygun yapılıp yapılmadığı hususunda değerlendirme yapılarak tebligatın usulsüz olması halinde borçlunun şikayet dilekçesinde usulsüz tebliğden haberdar olunduğu tarihe ilişkin bir beyanı bulunmadığından ve aksi yazılı delille kanıtlanamadığından TK.'nun 32. maddesi uyarınca tebliğ tarihinin dava tarihi olarak düzeltilmesine karar verildikten sonra borçlunun hacizlerin kaldırılması ve takibin iptali hakkındaki taleplerinin de esastan incelenerek oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde istemin süre aşımı nedeniyle reddine karar verilmesi isabetsizdir....
GEREKÇE: Uyuşmazlık usulsüz tebligat şikayeti ile borca, imzaya itiraz ve zaman aşımı itirazına ilişkindir. Adana 13.İcra Müdürlüğünün 2019/15436 esas sayılı dosyasının incelenmesinde Alacaklı T. Vakıflar Bankası T.A.O....
Yukarıdaki açıklamalar doğrultusunda davacının usulsüz tebliğ şikayetinin reddine, usulsüz tebliğ şikayeti reddedilmiş olmakla sair talepleri konusunda hüküm kurulmasına yer olmadığına dair karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde karar kurma yoluna gidilmiştir..." şeklinde açıklanan gerekçeleriyle; Davacının usulsüz tebliğ şikayetinin REDDİNE, Davacının usulsüz tebliğ şikayeti reddedilmiş olmakla sair talepleri konusunda hüküm kurulmasına yer olmadığına" karar verildiği görülmüştür. Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; mahkeme tarafından verilen kararda Tebligat Kanununun 21. Maddesine göre yapılan tebligatın usulüne uygun olduğu beyan edildiğini, oysaki söz konusu tebligatın usulüne uygun yapılmadığı gerek dosyada mübrez belgelerden ve gerekse de sayın mahkemede dinletmiş olduğumuz tanıklardan çok açık bir şekilde ortada olduğunu, mahkeme Tebligat Kanununun 21.maddesine eklenen 2....
şerhiyle 03.01.2022 tarihinde tebliğ edildiği, anılan tebligatın şirketin yetkili temsilcileri olmaması durumunda çalışanına teslimi gerekirken, mahalle muhtarına verilerek Tebligat Kanunu’nun 21/1. maddesine göre yapılmaya çalışıldığı, şirket çalışanına ise haber bırakıldığı, tebligatın bu haliyle TK'nın 21/1. maddesine aykırı olarak yapıldığı ve dolayısıyla usulsüz olduğu anlaşılmaktadır. Her ne kadar tebligat parçasında Tebligat Kanununun 20. maddesine göre tebliğ yapıldığı yazılmış ise de, Tebligat Kanununun 20. maddesine göre yapılmış bir tebligat bulunmadığından ihbarnamenin kapıya yapıştırılmasından itibaren 15 gün sonra tebligatın yapılmış sayılmasından söz edilemez....
yapılması gerekirken, usule uygun bir tebligat yapılmadan, TK'nın 35. maddesine göre tebligat yapılmasının müvekkilinin tebligat içeriğinden haberdar olmasının önüne geçtiğini, TK'nın 35. maddesinin uygulanmasına ilişkin koşulların oluşmadığını belirterek, ödeme emri tebliğ tarihinin 18/11/2021 olarak düzeltilmesine ve müvekkilinin taşınmazına ve bankalara konan hacizlerin kaldırılmasına karar verilmesini istemiştir....
Davalı alacaklı vekili istinaf dilekçesinde özetle; davacı tarafından şirket adresindeki değişiklik mersis sitemine bildirilmemiş iken davacının uyap sisteminde kayıtlı olan mersis adresine yapılan tebligatın usulsüz olduğu yönünde verilen karar hukuka aykırı olduğunu, mahkemece tebligatın usulsüz olduğu gerekçesi ile hacizlerin kaldırılmasına karar verilmiş ise de tebligat tarihi ile ilgili hüküm kurulmadığını, mahkemece şikayet eden lehine hükmedilen vekalet ücretinin hatalı olduğunu belirtmiştir. Uyuşmazlık; icra emrinin usulsüz tebliğine binaen kesinleşen icra takibi sebebiyle hacizlerin kaldırılması talebine ilişkin şikayet niteliğindedir. Takip dosyası incelendiğinde; alacaklı tarafından borçlu hakkında İstanbul Anadolu 14....
a tebliğ edildiği şerhi ile Tebligat Kanunu'nun 16. maddesi kapsımında tebliğ edildiği anlaşılmaktadır. Dosya içerisinde bulunan yerleşim yeri belgelerine göre ise, borçlunun tebligatın yapıldığı adreste, kendisine tebligat yapılan...'ın ise aynı binanın 8 nolu dairesinde ikamet ettiği anlaşılmaktadır. Borçlunun 10 nolu binanın 9 nolu dairesinde, kendisine tebligat yapılan...'ın ise aynı binanın 8 nolu dairesinde ikamet etmesi nedeniyle, kendisine tebligat yapılan... İle borçlunun aynı konutta oturan kişilerden sayılamayacağından, borçluya 27.03.2014 tarihli duruşma gününün tebliği usulsüzdür. Bu nedenle borçlunun duruşmada hazır olmadığı gerekçesi ile HKM'nun 150/1 maddesi uyarınca dosyanın işlemden kaldırılmasına ve davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesi doğru değildir. O halde mahkemece, borçlunun usulsüz tebligat şikayeti ve imza itirazının esası yönünden inceleme yapılarak sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsizdir....
DEĞERLENDİRME VE GEREKÇE :Dava, usulsüz tebligat şikayetine ilişkindir. Öncelikle belirmek gerekir ki; davacı tarafça dava dilekçesinde usulsüz tebligat şikayetinin yanında borçlu olmadığının tespitine karar verilmesi istemi de yer almakta ise de davacı vekilinin yargılama sırasındaki yazılı ve sözlü beyanlarında davalarının yalnızca usulsüz tebligat şikayetine yönelik olduğunu beyan etmesi karşısında artık davaya usulsüz tebligat şikayeti olarak devam edilmesi gerektiğinden mahkemece davacı tarafın menfi tespit istemi hakkında hüküm kurulması yerinde değildir. Öte yandan taraf teşkili dava şartı olduğundan, davanın her aşamasında mahkemece kendiliğinden dikkate alınması gerekmektedir. Şikayet, İcra ve İflas Hukukunda düzenlenmiş kendine özgü bir yol olup, Medeni Usul Hukuku kapsamında bir dava veya kanun yolu değildir....