Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

haberdar olunduğunun kabulü gerektiği, davacının bu yöndeki itirazlarının süresinde olmadığı anlaşılmış, şikayetlerin reddine dair aşağıdaki şekilde karar vermek gerekmiştir..." şeklinde açıklanan gerekçeleriyle, Davacının usulsüz tebligat şikayeti ve gecikmiş itiraz talebinin derdestlik sebebiyle, dava şartı yokluğundan reddine, Davacının ödeme emrine dayanak belgelerin eklenmediği ve icra müdürünün mührü ile imzasını içermediği yönündeki şikayetinin süre yönünden reddine karar verilmiştir....

Karara karşı davalı vekili istinaf başvurusunda bulunarak, davanın konusunun usulsüz tebligat olmadığı ve icra takibine gecikmiş itiraz olduğunu, davacı tarafın dava dilekçesi açıkça gecikmiş itirazlarının kabulünün istenildiğini, mahkemece açıkça HMK'nın 25. maddesine aykırı hareket edildiğini, ayrıca mahkemece HMK'nın 26. maddesinde düzenlenen taleple bağlılık ilkesine de aykırı hareket edildiğini ,davacının talebinin dışına çıkılarak karar verildiğini, davacıya yapılan tebligatların hukuka uygun olduğunu ve mevcut tebligat mazbatalarının incelenmesinde açıkça görüleceğini, tebligatın 16/03/2022 tarihinde muhatap hanede olmadığından dolayı aynı hanede ikamet eden ve davacının eşi olan Kadriye Gebeç'e yapıldığını, 7201 Sayılı Tebligat Kanununun 16. maddesi gereği yapılan tebligatın usul ve kanuna uygun olduğunu ve davcının gecikmiş itiraz talebinde bulunmasının hukuka aykırı olduğunu, tebliğ yapılan eşin muhatap eşe bu konuda bilgi vermesi hayatın olağan akışı içerisinde kabul görecek...

No:14/12 Bahçelievler/İstanbul adresine çıkarılmış, fakat muhatabın adresten ayrılması ve yeni adresinin bilinmemesi sebebile bu davetiye de 04/9/2018 tarihinde bila tebliğ iade edilmiştir. Bilahare bu son adrese 103 davetiyesi ve kıymet takdir raporu "Mernis adresidir. TK 21/2 madde gereğince tebliği rica olunur" şerhi ile gönderilmiş, muhatabın yurtdışında olduğu daire 13'ün beyanından tespit ile TK 21/2 maddesine göre18/10/2018 günü tebliğ muamelesi ikmal edilmiştir. Dava dilekçesinde gecikmiş itirazın kabulü ile takibin durdurulması talep edilmiş ise de ödeme emrinin usulünce tebliğ edilmesine rağmen kendinden kaynaklanmayan bir sebepten dolayı müddeti içinde itiraz hakkına kaçıran kişinin gecikmiş itiraz iddiasında bulunabileceği, tebliğin usulsüzlüğü iddiası halinde gecikmiş itirazdan söz edilemeyeceği anlaşılmakla davanın usulsüz tebliğ şikayeti olduğu kanaatine varılmıştır. Davacı vekili, ödeme emri, yenileme emri ve diğer tüm tebliğlerin usulsüz olduğunu ileri sürmüştür....

İcra Dairesinin 2019/434 esas sayılı dosyasında, davacı adına gönderilen ödeme emrinin, davacının yurt dışında ikamet ettiği şerhiyle iade olunduğunu, bu kez alacaklı vekilince tebligatın iade olunduğu adresin vekil edeninin mernis adresi olmasından dolayı T.K'nun 21.madde gereği tebliğ talebinde bulunulduğunu ve ödeme emrinin 12/02/2019 tarihinde usulüne aykırı bir şekilde tebliğ edildiğini, davacının yurt dışında ikamet ettiğini ve Türkiye'ye yalnızca yaz aylarında izinli olduğu zamanlarda geldiğini, davacının yurt dışında ikamet ettiği tebligat mazbatası ile sabitken, T.K'nun 21.maddesine göre yapılan tebliğ işleminin usulsüz olduğunu, ayrıca tebligat evrağı incelendiğinde hangi muhtarlığa tebligatın bırakıldığının dahi yazılı olmadığını belirterek, usulsüz tebliğ işleminin iptali ile öğrenme tarihinin 17/04/2019 olarak düzeltilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle, davanın reddi gerektiğini savunmuştur....

İcra Daireleri olduğunu, müvekkilinin borcunun bulunmadığını, borca, faize ve oranı ile tüm fer'ilere itiraz ettiklerini belirterek şikayet ve itirazlarının kabulü ile takibin durdurulmasına karar verilmesini talep etmiştir....

; gecikmiş itiraz taleplerinin kabulü ile ödeme emri tebliğ tarihinin 27/10/2021 olarak tespit edilmesine, müvekkili adına konulan hacizlerin fekkine, takibin durdurulmasına karar verilmesini talep ve dava ettiği görülmüştür....

08/09/2020 tarihi olup vaktinde itiraz edildiğini, davalarının gecikmiş itiraz değil usulsüz tebliğ şikayeti olduğunu ve şikayetin süresinde yapıldığını, yerel mahkemenin süre konusunda kendisi ile çelişmekte olduğunu, dava konusu olayı ele aldığında mahkemece kabul edilen tarih 02/09/2020 tarihine 7 gün eklediği zaman 09/09/2020 tarihi olduğunu, davanın açılma tarihi ise 09/09/2020 olup, dava vaktinde ve zamanında açılmış olduğunu, istinaf başvurularının kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının istinaf incelemesi neticesinde kaldırılmasını ve yeniden yargılama yapılarak talepleri doğrultusunda davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir....

İİK'nın 65. maddesinde "Borçlu kusuru olmaksızın bir mani sebebiyle müddeti içinde itiraz edememiş ise paraya çevirme muamelesi bitinceye kadar itiraz edebilir. Ancak borçlu, maniin kalktığı günden itibaren üç gün içinde, mazeretini gösterir delillerle birlikte itiraz ve sebeplerini ve müstenidatını bildirmeye... mecburdur" hükmüne yer verilmiştir. Anılan hükmün uygulanabilmesi için borçluya, tebliğin usulüne uygun olarak yapılmış olması, ancak muhatabın kendisinden kaynaklanmayan bir engel nedeniyle süresinde itiraz edememiş olması gerekir. Bir başka anlatımla gecikmiş itirazın ön koşulu usulüne uygun bir tebliğin varlığıdır. Bu nedenle davacı usulsüz tebliğ şikayetinde bulunmasa dahi -ki bu dosyada usulsüz tebliğ şikayeti de bulunmaktadır- öncelikle borçluya ödeme emrinin usulüne uygun tebliğ edilip edilmediği araştırılmalı ve tebliğ usulüne uygun kabul edildiği takdirde borçlunun gecikmiş itirazı incelenmelidir....

Davacı borçlunun dilekçesinde dayandığı maddi vakalar, anlatım ve takip dosyasındaki tebligatlar bir bütün olarak değerlendirildiğinde, başvurunun yorum yoluyla dahi olsa da usulsüz tebligat şikayeti niteliğinde olduğu, ancak ödeme emri tebliğ işleminin hangi maddi vakaya dayalı olarak usulsüz olduğu yönünde açık bir iddia içermediği görülmektedir. Usulsüz tebligat şikayetlerine ilişkin dilekçede tebligat usulsüzlüğüne ilişkin herhangi bir maddi vakanın ileri sürülmemesi halinde, tebligatın şeklen usulüne uygun olarak yapılıp yapılmadığının denetlenmesi gerekir....

Usulüne uygun tebligat bulunmaması halinde, HMK'nun 33. maddesi gereği, hukuki tavsif hakime ait olacağından, borçlunun dilekçesinde gecikmiş itiraz isteminde bulunması ile bağlı kalınmaksızın, tebligatın usulsüzlüğü ve Tebligat Kanunu'nun 32. maddesi gereği, tebliğ tarihinin belirlenmesi yoluna gidilmelidir (HGK 5.6.1991 tarih ve 1991/12- 258E.-1991/344 K)....

UYAP Entegrasyonu