Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

Y A R G I T A Y K A R A R I Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü.Davada, davacı oğlu olan davalıdan Türk Medeni kanunu’nun 364 ve devamı maddelerine göre yardım nafakası talep etmiş mahkemece davanın kısmen kabulüne karar verilmiş hüküm davalı davalı tarafından temyiz edilmiştir. Aile Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve yargılama usulüne dair 4787 sayılı Kanunun 4.maddesi uyarınca 4721 sayılı Türk Medeni Kanunun ikinci kitabı ile(3.kısım hariç) 4722 sayılı Türk Medeni Kanunun yürürlüğü ve uygulama şekli hakkında kanun kapsamındaki Aile Hukukundan doğan dava ve işler Aile Mahkemesinde görülür. Dava yardım nafakası talebine ilişkin olup alacağın TMK.364.ve devamı maddelerinden kaynaklandığı ve dolayısıyla Aile Hukukuna ilişkin bulunduğu anlaşılmaktadır. Alacak Aile Hukukundan doğduğuna göre, açılan bu davanın 4787 sayılı kanunun 4.maddesi gereğince Aile Mahkemesinde bakılması gerekir....

    Dava konusu taşınmaz tapu kaydına göre 22.05.2015 tarihinde davalı ... tarafından dava dışı 3. kişiden satın alınmış, 11.07.2018 tarihinde davalı ... taşınmazı tapuda davacı ...'a satarak devretmiştir. Dosyadaki mevcut nüfus kayıtlarına göre davalılar 22.01.2016 tarihinde evlenmişlerdir. Aralarında boşanma davası sürmekte ise de, henüz boşanmanın gerçekleşmediği anlaşılmaktadır. Türk Medeni Kanununun “Aile Konutu” başlıklı 194/1 maddesinde; “eşlerden biri, diğer eşin açık rızası bulunmadıkça, aile konutu ile ilgili kira sözleşmesini feshedemez, aile konutunu devredemez veya aile konutu üzerindeki hakları sınırlayamaz” hükmü getirilmiştir. Somut olaya gelince; davalılar karı koca olup, halen boşanma gerçekleşmemiştir. Türk Medeni Kanununun 194/1 maddesi gereğince eşlerden birinin açık rızası bulunmadıkça aile konutu devredilemez. Taşınmazın aile konutu olduğu hususunda taraflar arasında ihtilaf bulunmamaktadır....

      KARŞI OY YAZISI Aile konutu üzerinde tasarruf işleminde bulunan eş,diğer eşin açık rızasını almak zorundadır (TMK md.194/1). Açık rıza yazılı veya sözlü olarak verilebilir. Örtülü rıza yeterli kabul edilemez. Açık rızanın varlığını ispat yükü; tasarruf işleminini yapanların üzerindedir. Türk Medeni Kanununun 194/1. maddesindeki kısıtlama; evlilik biriliği ve çocukların korunmasını amaçlayan, bir kamusal menfaatin gereği olarak; “kanundan doğan bir kısıtlama”dır. Taşınmazın işlem tarihinde aile konutu olması koşuluyla, aile konutu olma durumu tapu kaydına şerh konulmuş veya konulmamış olsun; kanundan doğan bu kısıtlama mevcut sayılır. Kanımca; Türk Medeni Kanununun 194/1. maddesindeki düzenleme, emredici nitelikte olmakla birlikte; mutlak emredici nitelikte olmayıp, nispi emredici niteliktedir. Bu nedenle, kanunun bu maddesine aykırı olarak yapılan bir tasarruf işleminin yaptırımı “kesin hükümsüzlük” olmayıp; “askıda hükümsüzlük” yaptırımıdır....

        Buna göre, eşlerden biri diğer eşin “açık rızası bulunmadıkça” aile konutu ile ilgili kira sözleşmesini feshedemez, aile konutunu devredemez ve aile konutu üzerindeki hakları sınırlayamaz. Bu cümleden hareketle, aile konutunun maliki olan eş, aile konutundaki yaşantıyı güçlüğe sokacak biçimde, aile konutunun ipotek edilmesi gibi “tek başına” bir ayni hakla sınırlandıramaz. Bu sınırlandırma “ancak diğer eşin açık rızası alınarak” yapılabilir. Türk Medeni Kanununun 194. maddesi yetkili eşin izni için bir geçerlilik şekli öngörmemiştir. Bu nedenle söz konusu izin bir şekle tabi olmadan, sözlü olarak da verilebilir. Ancak maddenin ifadesinden de anlaşılacağı üzere, iznin "açık” olması gerekir. Yargıtay 2. Hukuk Dairesi'nin 13.10.2021 tarih 2016/8884 Esas 2017/11881 Karar sayılı ilamı ile; ".......

        TMK’nın 194. maddesinin birinci fıkrası; “Eşlerden biri, diğer eşin açık rızası bulunmadıkça, aile konutu ile ilgili kira sözleşmesini feshedemez, aile konutunu devredemez veya aile konutu üzerindeki hakları sınırlayamaz” hükmünü içermektedir. Aile konutunun tanımına ise anılan maddenin gerekçesinde yer verilmiş; aile konutu “Eşlerin bütün yaşam faaliyetlerini gerçekleştirdiği, yaşantısına buna göre yön verdiği, acı ve tatlı günleri içinde yaşadığı anılarla dolu bir alan” olarak tanımlanmıştır. TMK’nın 193. maddesi dikkate alındığında kural olarak eşlerin birbirleri ve üçüncü kişilerle her türlü hukuki işlem yapma serbestisi kabul edilmişken, aynı Kanun’un 194. maddesi ile bu kurala istisna getirilmiş ve aile konutu üzerindeki hakların sınırlandırılması esası kabul edilmiştir....

          Mahkemece istemin reddine karar verilmesine üzerine hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir. 4787 sayılı Aile Mahkemelerinin Kuruluş ve Görev ve Yargılama Usullerine Dair Kanunun 4.maddesinde;4721 sayılı Türk Medeni Kanununun ikinci kitabındaki üçüncü kısım hariç olmak üzere(TMK’nun 118-395 mad.) kaynaklanan bütün davalara aile mahkemesinde bakılacağı hükme bağlanmıştır. Olayımıza gelince; Dava kişisel malların iadesi istemine ilişkindir. Kişisel eşyaların iadesine ilişkin davaların Türk Medeni Kanununun yürürlüğe girmesinden önce veya sonra açılmasına bakılmaksızın Aile mahkemesinde görülmesi zorunludur. Bu nedenle bağımsız Aile Mahkemesi bulunan yerlerde bağımsız Aile Mahkemesinde,bağımsız Aile Mahkemesi bulunmayan yerlerde ise Hakim ve savcılar yüksek Kurulunca belirlenen Asliye Hukuk mahkemelerinde davanın Aile Mahkemesi sıfatıyla görülüp karara bağlanması gerekmektedir....

            Eşler kanunun yürürlüğe girdiği tarihten başlayarak bir yıl içinde başka bir mal rejimi seçmedikleri taktirde bu tarihten geçerli olmak üzere yasal mal rejimini seçmiş sayılırlar.” hükümleri yer almaktadır. 4787 Sayılı Aile Mahkemelerinin Kuruluş Görev ve Yargılama Usullerine Dair Yasaya 5133 Sayılı Yasa ile ekleme yapılan 4/2. maddesinde “22.11.2001 tarihli 4721 Sayılı Türk Medeni Yasasının 3. kısmı hariç olmak üzere 2. kitabı, 03.12.2001 tarihli ve 4722 Sayılı Türk Medeni Yasasının Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkındaki Yasaya göre aile hukukundan doğan dava ve işlerin” aile mahkemesi görevinde olduğu açıklanmıştır....

              Türk Medeni Kanunu madde 193. hükmü ile eşlerin birbirleri ve üçüncü kişilerle olan hukuki işlemlerinde özgürlük alanı tanınmış olmakla birlikte TMK m. 194. madde hükmü ile eşlerin aile konutu ile ilgili bazı hukuksal işlemlerinin diğer eşin rızasına bağlı olduğu kuralı getirilerek eşlerin hukuki işlem özgürlüğü, “aile birliğinin korunması” amacıyla sınırlandırılmıştır. Buna göre, eşlerden biri diğer eşin "açık rızası bulunmadıkça” aile konutu ile ilgili kira sözleşmesini feshedemez, aile konutunu devredemez ve aile konutu üzerindeki hakları sınırlayamaz. Bu cümleden hareketle, aile konutunun maliki olan eş, aile konutundaki yaşantıyı güçlüğe sokacak biçimde, aile konutunun ipotek edilmesi gibi “tek başına” bir ayni hakla sınırlandıramaz. Bu sınırlandırma “ancak diğer eşin açık rızası alınarak” yapılabilir. Türk Medeni Kanunu madde 194. maddesi yetkili eşin izni için bir geçerlilik şekli öngörmemiştir. Bu nedenle söz konusu izin bir şekle tabi olmadan, sözlü olarak dahi verilebilir....

              Hükmü davacı vekili temyiz etmiştir. 4787 sayılı Aile Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yargılama Usullerine dair Kanunun 4. maddesi ve anılan kanunda değişiklik yapan 5133 Sayılı Kanunun 2. maddeleri hükmünce Aile Mahkemeleri 22.11.2001 tarihli Türk Medeni Kanununun 2. kitabı ile 03.12.2001 tarihli ve 4722 sayılı Türk Medeni Kanununun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli hakkındaki Kanuna göre aile hukukundan doğan dava ve işler ile 2675 sayılı Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku Hakkında kanuna göre Aile Hukukuna ilişkin yabancı mahkeme kararlarının tanıma ve tenfizi bundan ayrı kanunlarla verilen diğer işlerde görevlidir. Az yukarıda sözü edildiği üzere istem Türk Medeni Kanununun 724. maddesine dayalı temliken tescilden ibaret bulunduğundan, mahkemece çekişmenin esası incelenerek bir hüküm kurulması yerine yasaya uygun düşmeyen bazı gerekçelerle görevsizlik kararı verilmesi doğru olmamıştır. Karar açıklanan nedenle bozulmalıdır....

                Davacı Hava Çanık’ın 27/3/2008 tarihinde Mehmet Mehdin Çanık’a karşı açtığı davada, davalının 6/8/1999 doğumlu ikiz çocuklarını evlat edinmesine karar verilmesini istediği, mahkemece davanın kabulüne karar verildiği ve hükmün temyiz edilmeksizin kesinleştiği, davaya Aile Mahkemesi Sıfatıyla bakılmadığı anlaşılmıştır. 4787 sayılı Aile Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yargılama Usullerine Dair Kanunun 4’üncü maddesinin birinci bendinde, 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun üçüncü kısım hariç olmak üzere ikinci kitabı ile 3/12/2001 tarihli ve Türk Medeni Kanununun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkında Kanuna göre aile hukukundan doğan dava ve işlerde aile mahkemelerinin görevli olduğuna ilişkin hüküm getirilmiş bulunduğundan, 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun yürürlüğe girdiği 1 Ocak 2002 tarihinden itibaren evlat edinme davalarında, görevli olan asliye hukuk mahkemesinin görevi, aile mahkemelerinin kuruluşuyla sona erdiğinden mahkemece davaya Aile Mahkemesi sıfatıyla bakılması gerekirken...

                  UYAP Entegrasyonu