WhatsApp Hukuki Asistan

Yeni

Son Karar yapay zeka destekli hukuk asistanınız artık WhatsApp üzerinden cebinizde. Aşağıdaki hizmetlerden dilediğinizi seçerek WhatsApp asistanınıza soru sorarak hemen kullanmaya başlayabilirsiniz.

Hukuki Destek Alma
Hukuki sorularınız için anında uzman desteği alın
Yargıtay ve BAM Kararı Arama
Emsal kararlar ve içtihatlar için arama yapın
Dava Dilekçesi Hazırlama
Yapay zeka ile hızlı ve profesyonel dilekçeler oluşturun
Sözleşme Hazırlama
Özelleştirilmiş sözleşme şablonları oluşturun
Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

Mahkemece, dava 4721 sayılı TMK.nın 981 ve devamı maddelerinde düzenlenen salt zilyetliğin korunması davası olarak nitelendirilerek, davanın hak düşürücü süre nedeniyle reddine karar verilmiş; karara karşı davacı vekilince istinaf itirazında bulunulmuştur. Dosya kapsamına göre, davacı taraf davasında salt zilyetliğe dayanmayıp, zilyetlik yanında, şahsi hakka (kira sözleşmesine) da dayandığı anlaşılmaktadır. 3- Yargıtay 8. Hukuk Dairesinin Dairemizce de benimsenen 18/09/2014 tarihli, 2013/22227 Esas-2014/16366 Karar sayılı kararında da vurgulandığı üzere, 4721 sayılı TMK'nun 981, 982 ve 983. maddeleri mal üzerinde zilyetlikten başka hiçbir hakkı bulunmayan kişilerin zilyetliğinin korunması için konulmuş hükümleri ihtiva etmektedir. TMK'nun 973. maddesinde zilyetlik “bir şey üzerinde fiili hakimiyeti bulunan kimse onun zilyedidir” biçiminde tanımlanmıştır. TMK.nun 982 ve 983.maddelerinde zilyetlik herhangi bir hakka bağlı olmaksızın dava yoluyla korunmuştur....

Sulh Hukuk Mahkemesi tarafından, davanın hakka dayalı olduğu ve salt zilyetliğin korunması davalarından olmaması nedeniyle görevsizlik kararı verilmiştir. Yine Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 2009/8- 518 Esas, 2009/573 Karar sayılı İçtihadında “TMK 981, 982 ve 983. maddeleri mal üzerinde zilyetlikten başka hiçbir hakkı bulunmayan kişilerin zilyetliğinin korunması için konulmuş hükümleri ihtiva etmektedir. TMK'nin 973. maddesinde zilyetlik "bir şey üzerinde fiili hakimiyeti bulunan kimse onun zilyedidir" biçiminde tanımlanmıştır. TMK'nin 982 ve 983. maddelerinde zilyetlik herhangi bir hakka bağlı olmaksızın dava yoluyla korunmuştur. Hemen belirtmek gerekir ki, zilyetliğin korunması davasıyla zilyet, zilyetliğin hakka dayandığını ispat külfetine katlanmadan sadece zilyetliğini öne sürerek Sulh Hukuk Mahkemelerinde uygulanan basit yargılama usulünün sağladığı kolaylıklardan yararlanır....

SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 6100 Sayılı HMK.’nun 21. ve 22.(1086 sayılı HUMK.’nun 25. ve 26.) maddeleri gereğince Sürmene Sulh Hukuk Mahkemesinin YARGI YERİ OLARAK BELİRLENMESİNE, 07/12/2012 gününde oybirliğiyle karar verildi....

    İlgili Hukuk 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri; 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 4 üncü maddesinin 1 inci fıkrasının c bendi. TMK'nın 981 inci maddesi. 3. Değerlendirme 1. Tarafların iddia, savunma ve dayandıkları belgelere, uyuşmazlığın hukuki nitelendirilmesi ile uygulanması gereken hukuk kurallarına, dava şartlarına, yargılamaya hâkim olan ilkelere, ispat kurallarına ve temyiz olunan kararda belirtilen gerekçelere göre davalılar vekilinin aşağıdaki paragrafın kapsamı dışındaki temyiz itirazları yerinde görülmemiştir. 2. Eldeki dava zilyetliğin tespiti ve korunması isteğine ilişkindir. Davacının ne ayni ne de kişisel hakkı söz konusu olmadığına göre, uyuşmazlığın zilyetliğin korunmasına yönelik TMK'nın 981 inci vd. maddeleri hükümleri çerçevesinde çözümlenmesi gerekir. Zilyetliğin korunmasına ilişkin davalarda da görev sulh hukuk mahkemesine aittir. (HMK. m. 4./1-c)....

      Dava konusu talep zilyetliğin korunmasına ilişkin olduğundan, öncelikle yapının (yayla evinin) bulunduğu zeminin yayla-kışlak ya da mera mı olduğu, yoksa özel mülkiyete konu bir taşınmaz mı sayıldığı husussu, mahallinde yapılacak keşifle belirlendikten sonra; taşınmaz zeminin 4342 sayılı Mera Kanunu'na tabi yerlerden olması halinde üzerinde yer alan yapıya yönelik müdahalenin TMK'nın 981. ve devamı maddeleri uyarınca zilyetliğin korunması kuralları çerçevesinde çözüme kavuşturulması gerekirken, mahkemece bu konuda araştırma ve inceleme yapılmadan ve beyanla yetinilerek yazılı şekilde davanın reddine karar verilmesi yerinde olmamıştır....

      Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; dava, davacının haklı ve fiili zilyet olarak bulunduğu taşınmazlarda davalılarının saldırı ve gasp hareketlerine karşı korunması istemli olarak açıldığını, davacı ve davalıların kat malikleri oldukları taşınmazda, alınan kat malikleri kararı ve davalıların talimatı ve yetkilendirmesi ile davacı dava konusu taşınmazda restorasyon ve güçlendirme çalışmaları yapmış olması nedeniyle davalılardan alacaklı olduğunu, davalıların kendilerine ait bağımsız bölümlerin güçlendirmesi ve restorasyonu masraflarını ödememesi üzerine davacının TMK.nun 994 vd. maddeleri uyarınca davalıların taşınmazlarına hapis (alıkoyma) hakkını kullandığını, davacının alıkoyma hakkı/hapis hakkına davalıların saldırıda bulunduğunu ve zorla kilitleri kırmak suretiyle taşınmazları ele geçirmeye çalıştıkları için TMK.nun 973. maddesi uyarınca taşınmazda zilyet olan davacının, zilyetlik hakkının TMK.nun 981, 982 ve 983. maddeleri uyarınca mahkemece uygun görülecek güvenlik önlemleri...

      Davacı, davalı taraf ile kira sözleşmesi akdettiği, ancak bir takım düzenleme neticesinde idare tarafından fuzuli şagil gibi gösterilerek, hakkında 3091 S.Y. uyarınca men kararı aldırıldığını, ancak idari yargı yoluyla bu kararın hükümsüz kaldığını belirterek, yeniden men kararı alınması ihtimali bulunduğundan zilyetliğinin korunarak müdahalenin önlenmesini talep etmiştir. Burada davacı, zilyetliğini mevcut kira ilişkisine dayandırmış ise de, kiracılık hususunda herhangi bir talebi bulunmadığı gibi, zilyetliğinin korunması dışında bir istemi de yoktur. O halde yalnızca taşınmaz zilyetliğinin korunmasına ilişkin uyuşmazlığın Sulh Hukuk Mahkemesinde görülüp sonuçlandırılması gerekmektedir. SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 6100 Sayılı HMK.’nun 21. ve 22.(1086 sayılı HUMK.’nun 25. ve 26.) maddeleri gereğince... Sulh Hukuk Mahkemesinin YARGI YERİ OLARAK BELİRLENMESİNE, 16/11/2012 gününde oybirliğiyle karar verildi....

        Açıklanan tüm bu bilgiler ışığında görülmekte olan davadaki üstün zilyetlik hakkının belirlenmesine ilişkin delillerin irdelenmesine gelince; dosyada mevcut teknik bilirkişilerin 22.5.2008 tarihli rapor ve krokisinde A, B ve D harfleriyle gösterilen dava konusu parsel dahilinde bulunan toplam 783,41 m2 taşınmaz bölümünün ve üzerinde mevcut seranın 7-8 yıldır davalılar zilyetliğinde bulunduğu, aynı parsel içinde yer alan davacılar zilyetliğindeki bölümün kadim su arkıyla ayrıldığı yerel bilirkişi ve taraf tanıkları tarafından bildirilmiştir. Bu açıklamalar karşısında davalıların üstün zilyetliğinin varlığının kabulü gerekir. Kaldı ki, TMK.nun 984. maddesi hükmüne göre gasp ve saldırıdan dolayı dava hakkı, zilyedin fiili ve failini öğrenmesinden başlayıp iki ay ve herhalde bir yıl geçmekle düşer....

          Mahkemece, davacının 10.05.2012 tarihli yargılama oturumundaki açıklamaları ve tüm dosya kapsamı dikkate alındığında; davalıdan Hazine'ye ait yerin zilyetliğini devraldığı, iddiasını herhangi bir belgeyle ispat edemediği, çekişmeli yerin tapulu olduğu, tapulu yerin zilyetliğinin devir ve teslim edilmediği gerekçeleriyle davanın reddine karar verilmiştir. Hüküm, süresi içerisinde davacı tarafından temyiz edilmiştir. Bilindiği üzere ve kural olarak, tapulu taşınmazlarda kayıt maliki veya mirasçılarının 4721 sayılı TMK'nun 683. maddesi uyarınca işgalci aleyhine her zaman elatmanın önlenmesi davacı açması mümkündür. 4721 sayılı TMK'nun 974. ve devamı maddeleri gereğince tapusuz veya 3. bir kişi adına tapulu olan bir taşınmaz üzerinde üstün zilyetliğin kimde olduğu konusunda taraflar arasında zilyetliğin korunması davasının görülmesi de olanaklıdır....

            Somut olayda, davacı ..., mülkiyeti taraflara ait olmayan taşınmaz üzerinde bulunan ve kendisi tarafından yapılan binalara davalının müdahalede bulunduğunu iddia ederken, davalı taraf ise davaya konu binaları bedelini ödemek suretiyle satın aldığı savunmasında bulunmuştur. Bu durumda uyuşmazlığın; taşınmaz mal üzerinde bulunan kalıcı yapı niteliğindeki binalara ilişkin olup, tarafların hak iddiasında bulunduğu, davanın bu haliyle, TMK'nin 981 ve devamı maddelerinde yer alan zilyetliğin korunması davası niteliğinde bulunmadığı, davacının mülkiyet hakkına dayandığı TMK'nin 683. ve devamı maddeleri gereğince uyuşmazlığın çözümlenmesi gerektiği sonucuna varılmaktadır. Hal böyle olunca, davaya konu uyuşmazlığın çözümlenmesi Asliye Hukuk Mahkemelerinin görev alanına girdiğinden, Mahkemece, görevsizlik kararı verilmesi gerekirken, işin esasına girilerek hüküm tesis edilmesi doğru görülmemiştir....

              UYAP Entegrasyonu