Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

Somut olayda, dava açıldığı tarihte davalı eş üzerine kayıtlı taşınmaz üzerinde davalı banka lebine konulmuş bir ipoteğin varlığı söz konusu olup davacı sağ eş dava açarak ipoteğin geçersiz olduğunu ileri sürmüştür. Şayet iddia edildiği gibi açık rıza alınmamış ise bu ipotek işleminin geçersiz olduğu açıktır. Dolayısıyla, geçerli bir işlemin olmadığının kabul edildiği hallerde, malik olan eşin ölümünün bu işleme hukukilik kazandırması düşünülemez. Diğer bir anlatımla ölü olan bir işlem diriltilemez. Belirtildiği üzere sağ kalan eşin mirasçı sıfatıyla yukarıda açıklanan hakları (TMK madde 240 ve 652) bulunmaktadır ve davacının bu davayı açtığı sırada var olan hukuki yararı yargılama sırasında davalı eşin ölümünden sonra da devam etmektedir. Bunun yanında halen ortada geçersizliği ileri sürülen bir ipotek bulunmaktadır. Bu nedenlerle, evlilik ölümle sona ermekle birlikte davanın konusuz kaldığını söylemek mümkün değildir....

    Haklı sebeplerin varlığı hâlinde, sağ kalan eşin veya ölen eşin yasal mirasçılarının istemiyle intifa veya oturma hakkı yerine, konut üzerinde mülkiyet hakkı tanınabilir. Sağ kalan eş, mirasbırakanın bir meslek veya sanat icra ettiği ve altsoyundan birinin aynı meslek veya sanatı icra etmesi için gerekli olan bölümlerde bu hakları kullanamaz..." hükmüne yer verilmiştir. Aile konutu, resmi evli eşlerin birlikte seçtikleri ve ortak aile yaşam faaliyetlerini gerçekleştirdiği, yaşantılarını buna göre düzenlemeyi amaçladıkları konuttur (TMK'nun m. 186, HGK 28.09.2011 tarih, 2011/556 ....)....

      Aile Mahkemesi ise sağ kalan eşin yerleşim yerinin Mersin ili olduğu ve TMK.'nın 21. maddesi gereği çocuğun yerleşim yerinin çocuğun kendisine bırakıldığı ana veya babanın yerleşim yeri olduğu gerekçesiyle yetkisizlik kararı vermiştir. Somut olayda, mallarının korunması istenen çocuk ...'ın babasının vefat ettiği anlaşıldığından, bu halde, yetkili mahkeme, velayeti kullanma hakkına sahip sağ kalan annenin yerleşim yeri mahkemesidir. Türk Medenî Kanununun 21. maddesine göre velayet altında bulunan çocuğun yerleşim yeri ana ve babanın ortak yerleşim yeri olduğu gibi Türk Medenî Kanununun Velayet, Vesayet ve Miras Hükümlerinin Uygulanmasına İlişkin Tüzüğün 4. maddesi uyarınca sağ kalan veya velayet kendisine verilen eşin yerleşim yeri mahkemesi yetkilidir. Somut olayda, küçüğün velisi annesi ...'nın MERNİS'te kayıtlı yerleşim yeri adresinin .... olduğu anlaşıldığından, uyuşmazlığın ..... 1. Aile Mahkemesinde görülüp sonuçlandırılması gerekmektedir....

        Asliye Hukuk (Aile Mahkemesi sıfatıyla) Mahkemelerince ayrı ayrı yetkisizlik kararı verilmesi nedeni ile yargı yerinin belirlenmesi için gönderilen dosya içindeki tüm belgeler incelendi gereği düşünüldü: K A R A R- Dava, TMK.’nun 352 ve devamı maddeleri uyarınca çocuk mallarının korunması istemine ilişkindir. Türk Medeni Kanunu’nun 21. maddesine göre velayet altında bulunan çocuğun yerleşim yeri ana ve babanın ortak yerleşim yeridir. Somut olayda, mallarının korunması istenen çocuk ...'un babasının vefatı sonucu, velayeti kullanan annesinin yerleşim yeri mahkemesinin yetkili olacağı hususu kuşkusuzdur. Dosya kapsamından, adrese dayalı nüfus kayıt sistemi bilgilerine göre sağ kalan eşin yerleşim yerinin ... Mahallesi... adresi olduğu anlaşılmasına göre, uyuşmazlığın ...2. Asliye Hukuk Mahkemesinde görülüp, çözümlenmesi gerekmektedir. SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 6100 sayılı HMK.'nın 21. ve 22. maddeleri gereğince... 2....

          Asliye Hukuk (Aile) Mahkemesinin 2013/511 E.,2013/415 K. Sayılı 09/12/2013 tarihinde kesinleşen boşanma kararı ile anlaşmalı olarak boşandıkları bu kararla birlikte müşterek çocuk Tevrat Baran'ın velayeti baba Mehmet Aşçı'ya verilmiş; baba 27/06/2018 tarihinde ölmüştür. Çocuğun velayeti boşanma kararı ile eşlerden birine verilip, bu eşinde ölümüyle, velayet kendiliğinden sağ kalan diğer eşe geçmez. Böyle bir durumda; hakim kararıyla velayetin diğer eşe verilmesi veya velayetin sağ kalan eşe verilmesi uygun bulunmadığı taktirde; çocuğa vasi atanıncaya kadar velayet askıda kalır (TMK. md. 335/2, 337/2). Velayet kendisine bırakılan babanın ölmüş olduğundan; küçük Tevrat Baran'ın velayeti askıdadır....

          (TMK m. 575) Mirasçı olabilmek için miras bırakanın ölümü anında mirasa ehil olarak sağ olmak şarttır. (TMK m. 580) Mirasçılar, miras bırakanın ölümü ile mirası bir bütün olarak kanun gereğince kazanırlar. (TMK m. 599) Miras bırakanın birinci derece mirasçıları, onun altsoyudur. Çocuklar eşit olarak mirasçıdırlar (TMK m. 495). Sağ kalan eş, miras bırakanın altsoyu ile birlikte mirasçı olursa, mirasın dörtte biri eşe kalır (TMK m. 499). Halkbankası .... şubesinde bulunan hesap ... ve ... adına açılmış ortak hesaptır. Müşterek hesaptaki paylar aksi iddia edilip kanıtlanmadıkça birbirine eşittir. Zira para müşterek hesaba yatırıldığına ve pay bakımdan bir anlaşma bulunmadığına göre mülkiyetin yarı yarıya olmak üzere hak sahiplerine ait olması gerekir. Müşterek hesap birden fazla kişiye ait ise mudilerden birinin ölümü halinde, aksine sözleşme yoksa, hesaptaki paralar eşit paylara bölünecek ve hayatta kalan mudiye kendi payı ödenebilecektir....

            Yürürlük K. md. 10/1) Edinilmiş mallara katılma rejiminde; sağ eş, ölen eşine ait birlikte yaşadıkları konut üzerinde katılma alacağına mahsup edilmek üzere intifa veya oturma hakkı tanınmasını isteyebilir. (TMK. md. 240) Katılma alacağı da, bu rejimin devamı süresince ölene ait edinilmiş mallar varsa söz konusu olur. Katılma alacağını doğuran böyle bir malın varlığı iddia ve ispat edilmediğine göre davacı Türk Medeni Kanunun 240. maddesi çerçevesinde bir talepte bulunamaz. Aynı yasanın 255. maddesi gereğince sağ eşe böyle bir hakkın tanınması için, her şeyden evvel eşler arasında “paylaşmalı mal ayrılığı” rejiminin geçerli ve birlikte yaşanılan konutun da paylaşma konusu mallardan olması, davacının da miras ve paylaşmadan doğan bir hakkının bulunması gerekir. Oysa, dava konusu taşınmaz, paylaşma konusu mal olmayıp, ölen eşin “kişisel malı”dır....

              Bugün dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği görüşülüp düşünüldü: Uyulmasına karar verilen bozma ilamında da anlaşılacağı üzerine, davacı, aile konutu olduğunu iddia edilen taşınmazın bilgisi ve rızası olmaksızın davalı eş İsmail tarafından, diğer davalı ...’ye satıldığını ileri sürerek taşınmazın tapu kaydının iptali ile yeniden davalı eş adına tescilini ve taşınmazın tapu kaydına aile konutu şerhi konulmasını talep etmiştir. Dava, Türk Medeni Kanunu’nun 194. maddesine dayalı tapu iptali ve tescil ile aile konutu şerhi konulması davasıdır. Aile konutunun, hak sahibi eş tarafından devri ve konut üzerindeki hakların sınırlandırılması, diğer eşin açık rızasına bağlıdır. (TMK m. 194). Bu rıza alınmadan konutla ilgili yapılan tasarruf işlemi geçersizdir. Bu geçersizliği, rızası gereken eş, konutun bu vasfını devam ettirmesi koşuluyla ileri sürebilir....

                "İçtihat Metni"MAHKEMESİ:ASLİYE HUKUK (AİLE) MAHKEMESİ Taraflar arasında görülen nafaka davasının yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir. Y A R G I T A Y K A R A R I Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü.Davacı, hastalığı nedeni ... Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesinde tedavi gördüğünü, davalı eşinin ise hastalığını ve tedavi sürecini bahane ederek müşterek konutu terk ettiğini ileri sürerek; lehine 500 TL tedbir nafakasına hükmedilmesini talep etmiştir.Davalı vekili; tarafların müşterek konutunun ...’da bulunması nedeniyle yetki itirazında bulunmuştur.Mahkemece; yasa koyucunun TMK. nun 197/2 maddesine göre açılan davalarda özel bir yetki kuralı koymadığı, bu nedenle yetkili mahkemenin 6100 sayılı HMK. nun 6. maddesi gereğince davalı eşin yerleşim yeri olan ......

                  "İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Aile Mahkemesi DAVALILAR : DAVA TÜRÜ : İpoteğin Kaldırılması KARAR DÜZELTME İSTEYEN :Davalı ...Ş. Yukarıda tarihi, konusu ve tarafları gösterilen hükmün; onanmasına dair Dairemizin 29.03.2018 gün ve 2016/25670 - 2018/4103 sayılı ilamıyla ilgili karar düzeltme isteminde bulunulmakla, evrak okundu, gereği düşünüldü; Davacı erkek, dava konusu taşınmazın aile konutu olduğunu ve rızası alınmadan davalı kadın eş tarafından davalı şirket lehine ipotek tesis edildiğini iddia ederek, ipoteğin kaldırılmasını talep etmiş, mahkemece davanın kabulüne dair verilen karar Dairemizin 29.03.2018 tarih, 2016/25670 esas ve 2018/4103 karar sayılı ilamı ile onanmış, bu karara karşı davalı şirket karar düzeltme talebinde bulunmuştur. Aile konutunun, hak sahibi eş tarafından devri ve konut üzerindeki hakların sınırlandırılması, diğer eşin açık rızasına bağlıdır (TMK m. 194). Bu rıza alınmadan konutla ilgili yapılan tasarruf işlemi geçersizdir....

                    UYAP Entegrasyonu