Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

Dolayısıyla, Semra Samangül’ün ticari mümessil olmadığının, şirketin ticari vekili durumunda bulunduğunun kabulü zorunludur. Vekâletnamede Semra Samangül’e, feragat yetkisi verilmemiştir. Şirket adına feragatte bulunulması için, feragat yetkisinin ticari vekile verilen vekâletnamede açıkça belirtilmiş olması gerekir. Davacı şirketin ticari vekili konumunda bulunan Semra Samangül’e açıkça feragat yetkisi verilmediğinden, taraflar arasında düzenlenen ortaklık sözleşmesinden kaynaklanan iş ile ilgili davacı şirketin hiçbir sorumluluk kabul etmediğine, hiçbir masraf yapılmayacağına, ortaklık sözleşmesinin davacı şirkete tanıdığı her türlü maddi ve manevi haklardan vazgeçildiğine ilişkin feragat geçerli bir feragat değildir. Bu nedenle, ortaklık sözleşmelerinin davacı şirkete tanıdığı her türlü maddi ve manevi haklardan feragat edildiğine ilişkin yerel mahkeme tespiti yerinde olmamıştır....

    TTK'nın 636/3. maddesi hakime, şirketin feshi haricinde duruma uygun düşecek diğer bir çözüme hükmetme hususunda yetki vermekte, başlı başına ekonomik değer taşıyan şirketin, fesih ve tasfiyesinden ziyade, mevcut uyuşmazlıklar giderilerek ticari hayatına devamını sağlamaktadır. İlk derece mahkemesince bu yönde değerlendirme yapılarak davacının ayrılma akçesi ödenerek şirket ortaklığından çıkarılması uygun bulunmamış ise de mahkemenin bu yöndeki değerlendirmesinde isabet bulunmamaktadır. Zira dosya kapsamında alınan bilirkişi ropurundan davalı şirketin gayri faal durumda olmadığı, halihazırda tarafı olduğu sözleşmeler uyarınca sürdürülen inşaat işlerinin bulunduğu anlaşılmaktadır. Öte yandan davalı şirketin borca batıklığı da söz konusu değildir. Ongan eksikliği hususu da şirkete kayyım atanmasıyla bir nebze olsun giderilmiştir. Güven sorununa sebep olan ortaklardan Tuncay Yiğit'in hissesini devretmesi sonrasında ortaklık yapısı da değişmiştir....

    Taraflar da yargılama süresince mahkemenin görevli olmadığını ileri sürebilirler. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun 4. maddesinde nisbi ve mutlak ticari davalar düzenlenmiş olup her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan hukuk davaları nisbi ticari dava olup, tarafların tacir olup olmadıklarına bakılmaksızın maddenin ilk fıkrasında a, b, c, d, e ve f bentlerinde sayılan hususlardan doğan hukuk davaları ise mutlak ticari dava niteliğindedir. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu'nun 19/II. maddesi uyarınca, taraflardan biri için ticari iş sayılan bir işin diğeri için de ticari iş sayılması, davanın niteliğini ticari hale getirmeyecektir. Zira, Türk Ticaret Kanunu, kanun gereği ticari dava sayılan davalar haricinde, ticari davayı ticari iş esasına göre değil, ticari işletme esasına göre belirlemiştir....

    Mahkemece, iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre; davacı şirket ile davalı şirketin tüzel kişiliğe sahip tacir sıfatını taşıdıkları, dava konusunun her iki ticari şirketin ticari işletmesiyle ilgili olduğu ve ticari dava niteliğinde bulunduğu, 6335 sayılı Kanunu'nun 2. maddesi ile değişik, 6102 sayılı TTK'nın 3. ve 4/1. maddesi ve 5/1. maddesinde tüm ticari davalarda Asliye Ticaret Mahkemeleri'nin görevli olduğunun düzenlendiği, 6100 sayılı HMK'nın 1. maddesi uyarınca, göreve ilişkin düzenlemeler kamu düzenine ilişkin olduğundan taraflarca ileri sürülmese dahi yargılamanın her aşamasında res'en gözetilmesi gerektiği, ayrıca görev HMK'nın 114. maddesinde dava şartları olarak düzenlenmiş bulunduğundan, HMK'nın 115. maddesi uyarınca dava şartlarının mevcut olup olmadığı, davanın her aşamasında dikkate alınması gerektiğinden, HMK'nın 138. ve 115/2. maddesi uyarınca yargılamada ......

      Davacı, davalının adi ortalık sözleşmesi hükümlerine uymadığını ileri sürerek ortaklığın feshi ve 20.000 USD cezai şart karşılığı 28.000 TL nın tahsili için eldeki davayı açmıştır. Davalı, davacı ile aralarında düzenlenen 12.04.2008 tarihli ortaklık sözleşmesine herhangi bir itirazda bulunmamış olup, yalnızca sözleşmenin noterde düzenlenmediğini ve aralarında ortaklık sözleşmesinin kurulmadığını savunarak davanın reddini dilemiştir. Oysa ki adi ortaklık sözleşmesinin noter huzurunda düzenlenmesi gerektiğine ilişkin herhangi bir yasal düzenleme 2013/57 - 2013/14389 bulunmamaktadır. Hal böyle olunca dosya kapsamından idareci ortağın davalı olduğu da gözetilmek suretiyle idareci ortaktan hesap istenmeli, verilen hesap doğrultusunda tarafların uyuştukları ve uyuşmadıkları noktalar saptanmalı uyuşulmayan konularda taraflardan delil ve karşı delilleri sorulup toplandıktan sonra tasfiyenin bizzat hakim tarafından gerçekleştirilmesi gerekir....

        A.Ş.) arasında 23.11.2005 tarihli adi ortaklık sözleşmesi imzalandığı, sözleşmenin 2. maddesinde sözleşmenin konusunun "...'ın ayrıntılı sözleşmede liste halinde belirtilen yerlerle ilgili olarak üçüncü kişilerle imzalamış olduğu reklam, ilan levhası, tanıtım amaçlı pano, levha vb reklam alanları ile ilgili kira sözleşmelerinden kaynaklanan hakların taraflarca ortaklığa devri ve bu sözleşmelerden kaynaklanan hak ve yetkilerin taraflarca ortaklık hükümlerine bağlı olarak birlikte yürütülmesi" şeklinde açıklandığı, 3. maddesinde ortaklığa devredilecek sözleşmelerin maddeler halinde sayıldığı, 5. maddesinde davacı şirketin ortaklık payının %15, davalı şirketin ortaklık payının %85 olarak belirlendiği, 7. Maddesinde sözleşmenin 22.11.2005 tarihinde başlayıp ortaklığın konusunu teşkil eden sözleşmelerin ve ... vasıtası ile ortaklık adına yapılacak yeni sözleşmelerin sürelerinin sonuna kadar devam edeceğinin belirtildiği anlaşılmaktadır....

          ın, borçları sebebiyle müvekkilinden borç para istediğini, müvekkilinin, güven doğrultusunda hareket ederek iki farklı zamanda şirketin hesabına 35.000,00 TL banka havalesiyle para gönderdiğini, dekont açıklamasında da ortaklık için gönderildiğine ilişkin not bulunmadığını, taraflar arasında herhangi bir ortaklık ilişkisinin söz konusu olmadığını, ticaret sicil kayıtlarında da görüleceği üzere davacı şirketin kuruluşundan bu yana tek yetkilisinin diğer davacı ... olduğunu, müvekkilinin ilgili şirket sahibi olan davacı şahısla arasında ki arkadaşlık ilişkisi ve kendi işi gereği şirketin satış konusu ürünlerin servis bakımlarında belli zamanlarda destekte bulunduğunu belirterek davanın reddine, takibin devamına, ve davacı tarafa dava konusu tutarın %20'sinden aşağı olmamak üzere kötü niyet tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini istemiştir....

            ın usulsüz işlemleri nedeniyle yargılandığınıileri sürerek, geçerli bir ortaklık ilişkisinin bulunmadığının tespitine, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 10.000,00 TL'nin avans faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, davacının müvekkili şirketin ortağı olduğunu, bu ortaklığın mevzuata uygun geçerli bir ortaklık niteliğinde bulunduğunu, müvekkili şirketin Sermaye Piyasası Kurulu kaydında olan, bu kurul ve diğer ilgili tüm resmi makamlar ile özel denetçiler tarafından faaliyetleri denetlenen çok ortaklı halka açık anonim şirket olduğunu, TTK'nın 329. ve 405. maddeleri gereğince anonim şirket ortaklarının sermaye olarak şirkete verdiklerini geri isteyemeyeceklerini, müvekkili şirketin tasfiye halinde olmadığını, zamanaşımı süresinin dolduğunu savunarak, davanın reddini istemiştir....

              Şöyle ki, borçlu şirkete ticari defterlerini sunması gerektiğini bildirir muhtıra ve bilirkişi raporu, borçlu şirketin Ticaret Sicil Müdürlüğünde kayıtlı adresine tebliğ edilmeyip, borçlu şirketin 02.02.2015 tarihinde taşındığı adresine TK'nin 35. maddesi uyarınca tebliğ edilmiş olmasına rağmen, borçlunun ticari defterlerini sunmadığından bahisle üçüncü kişinin defterlerinin incelenmesi ile yetinilerek karar verildiği görülmüştür. Öte yandan, üçüncü kişi şirketin fason üretim bedeli adı altında ödeme yapıp yapmadığının da ticari defterlerinde incelemesi yapılmamıştır. Kaldı ki, Mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporunda eldeki davanın tarafları ile ilgisi olmayan bilgilere yer verilmiş olup Mahkemece de bilirkişi raporunda hata yapıldığı dikkate alınmaksızın "davacı üçüncü kişi ile takip borçlusu ... arasında ......

                ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ ESAS NO : 2016/682 Esas KARAR NO : 2021/697 DAVA : Ticari Şirket (Pay Sahipliğinin Tespiti İle Fesih ) DAVA TARİHİ : 31/05/2016 KARAR TARİHİ : 30/06/2021 Mahkememizde görülmekte olan Ticari Şirket (Ortaklıktan Çıkma Veya Çıkarılmaya İlişkin) davasının yapılan açık yargılaması sonunda, GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: İSTEM; Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalı şirketin çoğunluk hisselerine ----- tarafından şirketin içinin boşaltılmaya başlandığını, şirketin iyi yönetilmediğini, müvekkilinin yönetim kurulu toplantılarına çağrılmadığını, şirketin hakim ortağı ile diğer ortak arasında sözlü ve fiili hakaret ve eylemlerin gerçekleştiğini, bilgi verme yükümlülüğünün ihlalini, kar payının dağıtılmadığını, şirket defler ve belgelerinin nerede olduğunun belirsizliğini, bireysel hakların ihalini,--- amacını gerçekleştirmesinin imkansız hale geldiğini, pay sahipleri arasındaki anlaşma ve uzlaşmanın gerçekleşemediğini, davalı---- olduğunu, davalı şirket, ------- alımında faaliyet...

                  UYAP Entegrasyonu