Türkiye'ye döndükten sonra yurtdışında geçen hizmetlerini borçlanmak isteyenlerden, herhangi bir sosyal güvenlik kuruluşuna tabi olmayanların, Sosyal Sigortalar Kurumuna; müracaat tarihinde çalışmakta olanların tabi oldukları sosyal güvenlik kuruluşuna; başvuru tarihinde herhangi bir sosyal güvenlik kuruluşuna tabi olmamakla birlikte yurda dönüş tarihinden sonraki çalışmalarından dolayı son defa tabi oldukları sosyal güvenlik kuruluşuna; hizmetlerinden bir kısmı yurt dışında iken borçlananlardan kalan hizmetlerini yurda dönüş yaptıktan sonra borçlanmak isteyenlerin ilk borçlanmayı yapan sosyal güvenlik kuruluşuna ve ev kadınlarının ...'a yazılı olarak müracaat etmek suretiyle borçlanabileceği öngörülmüştür....
Davanın yasal dayanağı olan 3201 sayılı Kanunun “Başvurulacak Kuruluşlar” başlıklı 29.07.2003 tarih 4958 sayılı Kanun ile değişik 3. maddesi hükmünde: “1) Halen yurtdışında bulunanlar; a)Yurtdışına çıkmadan önce Türkiye’de herhangi bir sosyal güvenlik kuruluşuna tabi çalışması olmayanlar Sosyal Sigortalar Kurumuna, b) Yurtdışına çıkmadan önce Türkiye’de son defa prim, kesenek ve karşılık ödenen sosyal güvenlik kuruluşuna, c) Ev kadınları Bağ-Kur’a yazılı olarak müracaat etmek suretiyle borçlanabilirler. 2)Türkiye’ye döndükten sonra yurtdışında geçen hizmetlerini borçlanmak isteyenler; a) Herhangi bir sosyal güvenlik kuruluşuna tabi olmayanlar, sosyal sigortalar kurumuna, b)Müracaat tarihinde çalışmakta olanlar tabi oldukları sosyal güvenlik kuruluşuna, c) Başvuru tarihinde herhangi bir sosyal güvenlik kuruluşuna tabi olmamakla birlikte yurda dönüş tarihinden sonraki çalışmalarından dolayı son defa tabi oldukları sosyal güvenlik kuruluşuna, d) Hizmetlerinden bir kısmı yurtdışında iken...
Buna karşın, itiraz konusu işçilik alacağının tamamen veya kısmen mevcut olmadığı ileri sürülerek açılan menfi tespit davasında ise; davacının işveren, davalının ise işçi olacağı tartışmasızdır. İtiraz davasının, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı aleyhine açılması halinde ise dava pasif husumet ehliyeti yokluğu sebebi ile reddedilmelidir. Somut olayda, davacı işveren Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı iş müfettişleri tarafından düzenlenen ve işçilerin fazla çalışma ücret alacaklarının bulunduğu yönünde tespit içeren rapora, işyerinde fazla çalışma yapılmadığını ileri sürerek itiraz ettiğinden husumetin davanın kabulünden zarar görecek ve aleyhine hukuki sonuç doğacak işçilere yöneltilmesi gerektiğinin dikkate alınmaması ve davalı Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı aleyhine açılan davanın dava şartı olan husumet ehliyeti yönünden reddedilmesi gerekirken esastan reddine karar verilmesi isabetsizdir....
Buna karşın, itiraz konusu işçilik alacağının tamamen veya kısmen mevcut olmadığı ileri sürülerek açılan menfi tespit davasında ise; davacının işveren, davalının ise işçi olacağı tartışmasızdır .İtiraz davasının, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı aleyhine açılması halinde ise dava pasif husumet ehliyeti yokluğu nedeni ile reddedilmelidir ....
Buna karşın, itiraz konusu işçilik alacağının tamamen veya kısmen mevcut olmadığı ileri sürülerek açılan menfi tespit davasında ise; davacının işveren, davalının ise işçi olacağı tartışmasızdır .İtiraz davasının, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı aleyhine açılması halinde ise dava pasif husumet ehliyeti yokluğu nedeni ile reddedilmelidir ....
Buna göre; ilgili mevzuatta, sosyal güvenlik destek primi ödeme yükümlülüğü konusunda, sosyal güvenlik kanunlarına göre aylık almakta olan herkesin kapsam içine alınmadığı; 5510 sayılı Kanun'un Geçici 14. maddesi uyarınca uygulanmasına devam edilen mülga 1479 sayılı Kanun'un Ek 20. maddesinin üçüncü fıkrasında, diğer sosyal güvenlik kurumlarından emekli olup yeniden çalışmaya başlayanlardan, sadece "yaşlılık aylığı ve malullük aylığı" alanların sosyal güvenlik destek primi ödemekle yükümlü tutulduğu; söz konusu düzenleme uyarınca, 5434 sayılı Kanun kapsamında "emekli aylığı" alıp, Bağ-Kur'a tabi olarak yeniden çalışmaya başlayanların ise "sosyal güvenlik destek pirimi" ödeme zorunluluğunun bulunmadığı sonucuna ulaşılmıştır....
Uyuşmazlık; davacının boşandığı eşi ile fiilen birlikte yaşama olgusunun yöntemince tespit edilip edilmediği noktasında toplanmaktadır. Davanın yasal dayanağı 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu'nun 56. maddesinin ikinci fıkrası olup, uyuşmazlığın çözümünde sosyal güvenlik, sosyal güvenliğin amaç ve yöntemleri, sosyal sigortalar, sosyal güvenlik sistemi gibi kavram ve olguların değerlendirilmesine gereksinim bulunmaktadır. Sosyal sigorta sistemlerinde sigortalılar veya hak sahipleri belli şartların yerine getirilmesi halinde sosyal edime (yardıma) hak kazanırlar. Sosyal edim ya da sosyal yardım hakkı kişilerin belli bir yardım ya da edim üzerinden yargısal yönden icrası mümkün kamusal talep hakkını ifade eder....
Uyuşmazlık; davacının boşandığı eşi ile fiilen birlikte yaşama olgusunun yöntemince tespit edilip edilmediği noktasında toplanmaktadır. Davanın yasal dayanağı 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu'nun 56. maddesinin ikinci fıkrası olup, uyuşmazlığın çözümünde sosyal güvenlik, sosyal güvenliğin amaç ve yöntemleri, sosyal sigortalar, sosyal güvenlik sistemi gibi kavram ve olguların değerlendirilmesine gereksinim bulunmaktadır. Sosyal sigorta sistemlerinde sigortalılar veya hak sahipleri belli şartların yerine getirilmesi halinde sosyal edime (yardıma) hak kazanırlar. Sosyal edim ya da sosyal yardım hakkı kişilerin belli bir yardım ya da edim üzerinden yargısal yönden icrası mümkün kamusal talep hakkını ifade eder....
Uyuşmazlık; davacının boşandığı eşi ile fiilen birlikte yaşama olgusunun yöntemince tespit edilip edilmediği noktasında toplanmaktadır. Davanın yasal dayanağı 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu'nun 56. maddesinin ikinci fıkrası olup, uyuşmazlığın çözümünde sosyal güvenlik, sosyal güvenliğin amaç ve yöntemleri, sosyal sigortalar, sosyal güvenlik sistemi gibi kavram ve olguların değerlendirilmesine gereksinim bulunmaktadır. Sosyal sigorta sistemlerinde sigortalılar veya hak sahipleri belli şartların yerine getirilmesi halinde sosyal edime (yardıma) hak kazanırlar. Sosyal edim ya da sosyal yardım hakkı kişilerin belli bir yardım ya da edim üzerinden yargısal yönden icrası mümkün kamusal talep hakkını ifade eder....
Ülkemizde, 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu, 1479 sayılı Esnaf ve Sanatkarlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kurumu Kanunu, 2925 sayılı Tarım İşçileri Sosyal Sigortalar Kanunu, 2926 sayılı Tarımda Kendi Adına Ve Hesabına Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kanunu, 5434 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanunu olmak üzere beş ana sosyal güvenlik yasası bulunmakta olup, bu mevzuatlarda düzenlenen sosyal güvenlik hakkı, Sosyal Sigortalar Kurumu, kısaca Bağ-Kur olarak adlandırılan Esnaf ve Sanatkarlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kurumu , Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı tarafından yerine getirilmekte iken, öncelikle 20/05/2006 tarihinde Resmi Gazetede yayınlanarak yürürlüğe giren örgütlenme yasası niteliğindeki 5502 sayılı Sosyal Güvenlik Kurumu Kanunu ile kamu tüzel kişiliğine sahip, idari ve mali açıdan özerk, Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) kurularak, anılan üç kurum tek çatı altında bu Kurumda birleştirilmiş, sonrasında mevzuat birliğini...