Komşuluk hukukundan kaynaklanan tazminat davalarında öncelikle davacının uğramış olduğu zararın miktarının bilirkişi aracılığı ile tespit edilmesi, tazminatın bu zarara göre tayin ve takdir edilmesi gerekir. Hemen belirtmek gerekir ki, tazminat miktarı hiçbir zaman zararı aşamaz. Somut olaya gelince, mahkemece yapılan araştırma ve incelemeler hüküm kurmaya yeterli değildir. Hükme esas alınan bilirkişi raporunda, davacının zarar gördüğü tarih itibariyle gerçek zararı tespit edilmemiştir. Bu durumda, hükme esas alınan bilirkişi raporuna itibar edilemeyeceğinden mahkemece tarafların iddiaları çerçevesinde delilleri toplanıp ehil bilirkişiler vasıtası ile yeniden keşif ve inceleme yapılarak ödeme yapılan sigorta dosyasındaki veriler de göz önüne alınarak davacının uğradığı gerçek zarar miktarı tespit ettirilmeli, sigorta şirketi tarafından yapılan ödeme miktarı da mahsup edilerek sonucuna göre bir karar verilmelidir....
K.. müdafiinin tebliğnameye uygun olarak, temyiz davası isteği hakkında bir KARAR VERMEYE YER OLMADIĞINA, 2-Aile hukukundan kaynaklanan yükümlülüğün ihlali suçuna ilişkin beraat hükmüne yönelik temyize gelince; Aile hukukundan kaynaklanan yükümlülüğün ihlali suçuna ilişkin beraat kararının gerekçesine yönelik olmayan temyizde, hukuki yararı bulunmadığı anlaşıldığından, 5320 sayılı Kanunun 8/1 ve 1412 sayılı CMUK’nın 317. maddeleri uyarınca, sanık Y.. K.. müdafiinin, tebliğnameye uygun olarak, TEMYİZ İSTEĞİNİN REDDİNE, 10/12/2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi....
Ancak; Aile hukukundan kaynaklanan yükümlülüğün ihlali suçunun, suç tarihine göre uzlaştırma kapsamında bulunmayan TCK'nın 232/1 maddesinde düzenlenen kötü muamele ve 86/2, 3-a-e maddesinde düzenlenen kasten yaralama suçları ile birlikte işlendiği iddia edildiğinden, CMK'nın 253/3. maddesine göre uzlaşma kapsamında bulunmadığı, ancak yapılan yargılama neticesinde sanığın kasten yaralama ve kötü muamele suçlarından beraat etmesi karşısında, aile hukukundan kaynaklanan yükümlülüğün ihlali suçu yönünden, CMK'nın 254. maddesi uyarınca uzlaştırma hükümlerinin uygulanması ve sanığın hukuki durumunun yeniden değerlendirilmesi zorunluluğu, Kanuna aykırı, katılan ... vekilinin temyiz nedenleri yerinde görüldüğünden, tebliğnameye aykırı olarak HÜKÜMLERİN BOZULMASINA, yargılamanın bozma öncesi aşamadan başlayarak sürdürülüp sonuçlandırılmak üzere dosyanın esas/hüküm mahkemesine gönderilmesine, 27/12/2022 tarihinde oy birliğiyle karar verildi....
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Ceza Mahkemesi SUÇLAR : Kasten yaralama, tehdit, aile hukukundan kaynaklanan yükümlülüğün ihlali HÜKÜMLER :... 3....
"İçtihat Metni"Mahkemesi :İş Mahkemesi Dava, Kurum işleminin iptali ve sosyal güvenlik hukukundan kaynaklanan menfi tespit istemine ilişkindir. Mahkemece, ilâmında belirtildiği şekilde davanın reddine karar verilmiştir. Hükmün, davacı avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi. Dosyadaki yazılara, hükmün Dairemizce de benimsenmiş bulunan yasal ve hukuksal gerekçeleriyle dayanağı maddî delillere ve özellikle bu delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre, yerinde bulunmayan bütün temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun olan hükmün ONANMASINA, 09.05.2016 gününde oybirliğiyle karar verildi....
Tüm bu açıklamalar sonucunda şunu belirtmek gerekir ki, iş hukukundan kaynaklanan alacaklar bakımından baştan belirli veya belirsiz alacak davası şeklinde belirleme yapmak kural olarak doğru ve mümkün değildir. Bu sebeple iş hukukunda da belirsiz alacak davasının açılabilmesi, bu davanın açılması için gerekli şartların varlığına bağlıdır. Eğer bu şartlar varsa, iş hukukunda da belirsiz alacak davası açılabilir, yoksa açılamaz (C. Simil, Belirsiz Alacak Davası, I. Bası, İstanbul 2013, s. 414). Keza aynı şey kısmi dava için de söz konusudur. Yukarıda açıklanan maddi ve hukuki olgular ışığında olmak üzere, somut olay değerlendirildiğinde; davacı Sendika tarafından, sendika üyelik ve dayanışma aidat alacakları belirsiz alacak olarak nitelendirilmiş, mahkemece belirsiz alacak davası açılamayacağı gerekçesi ile davanın usulden reddine karar verilmiş ise de, bu kabul yerinde değildir....
Komşuluk hukukundan kaynaklanan elatmanın önlenmesi davalarında davalının kusurlu olması aranmaz. Davalının kusurlu olup olmaması, kasıtlı hareket edip etmemesi, elatmanın önlenmesi davasına etkili değildir. Yeter ki, davalının eylemi ile davacının zararı arasında illiyet bağı bulunsun. Davalının hiçbir kusuru olmasa dahi, elatmanın önlenmesine, eski hale getirme ve tazminata hükmedilebilir. Kural olarak davacının zararının doğmaması için bir önlem almaması da elatmanın önlenmesi davasını etkilemez. Somut olayda; mahkemece yapılan keşif sonucu anılan bilirkişi raporuna göre davacının, davalının kendi taşınmazına dikmiş olduğu ağaçlar nedeniyle hoşgörü ve tahammül sınırlarını aşan zararının bulunduğu saptanamamış, zarar ispatlanamamıştır. Bu durumda yukarıda değinilen ilkelere göre davacının komşuluk hukukundan kaynaklanan bir zararı tespit edilemediğinden davanın reddi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş, kararın bozulması gerekmiştir....
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Ceza Mahkemesi SUÇ : Aile hukukundan kaynaklanan yükümlülüğün ihlali Sanık hakkında kurulan hükmün; karar tarihi itibarıyla 6723 sayılı Kanun'un 33 üncü maddesiyle değişik 5320 sayılı Kanun'un 8 inci maddesi gereği yürürlükte bulunan 1412 sayılı Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu'nun (1412 sayılı Kanun) 305 inci maddesi gereği temyiz edilebilir olduğu, karar tarihinde yürürlükte bulunan 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun (5271 sayılı Kanun) 260 ıncı maddesinin birinci fıkrası gereği temyiz edenin hükmü temyize hak ve yetkisinin bulunduğu, 1412 sayılı Kanun'un 310 uncu maddesi gereği temyiz isteğinin süresinde olduğu, aynı Kanun'un 317 nci maddesi gereği temyiz isteğinin reddini gerektirir sebeplerin bulunmadığı yapılan ön inceleme neticesinde tespit edilmekle, gereği düşünüldü: I....
SUÇ : Aile hukukundan kaynaklanan yükümlülüğün ihlali HÜKÜM : Beraat TEBLİĞNAME GÖRÜŞÜ : Onama Sanık hakkında kurulan hükmün; karar tarihi itibarıyla 6723 sayılı Kanun’un 33 üncü maddesiyle değişik 5320 sayılı Kanun’un 8 inci maddesi gereği yürürlükte bulunan 1412 sayılı Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu’nun (1412 sayılı Kanun) 305 inci maddesi gereği temyiz edilebilir olduğu, karar tarihinde yürürlükte bulunan 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun (5271 sayılı Kanun) 260 ıncı maddesinin birinci fıkrası gereği temyiz edenin hükmü temyize hak ve yetkisinin bulunduğu, 1412 sayılı Kanun’un 310 uncu maddesi gereği temyiz isteğinin süresinde olduğu, aynı Kanun’un 317 nci maddesi gereği temyiz isteğinin reddini gerektirir bir durumun bulunmadığı yapılan ön inceleme neticesinde tespit edilmekle, gereği düşünüldü: I....
TEMYİZ SEBEPLERİ Katılanın temyiz isteği, sanığın aile hukukundan kaynaklanan maddi ve manevi yükümlülüklerini ihlal ettiğine vesaire ilişkindir. O yer Cumhuriyet savcısının temyiz talebi, katılanın istikrarlı ve değişmeyen beyanlarında eşi sanığın evine bakmadığını ve uzun süredir bırakıp gittiğini beyan ettiği, emniyet tarafından yapılan araştırmada, 7 kişi bir arada ikamet ettikleri ve ...'in 2 oğlunun kuaför yanında çalıştıkları, ayda 400 TL kazandıkları ve maddi durumlarının da iyi olmadığı, sanığın düzenli olarak para göndermediğinin tespit edildiği, bu haliyle sanığın aile hukukundan kaynaklanan yükümlülüklerini ihlal ettiği bu haliyle hakkında mahkumiyet kararı verilmesi gerekirken soyut ve bir nedene dayanmaksızın yardıma muhtaç olmadan geçinebildikleri kabul edilerek sanığın beraatına karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğuna ilişkindir. III....