"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi -K A R A R- Dosya içeriğine göre dava, BK.nun 18. maddesine dayalı muvazaalı tasarrufun iptali istemine ilişkindir. Başkanlar Kurulu Kararı ve Yargıtay Yasasının 14. maddesine göre temyiz inceleme görevi Yüksek 4.Hukuk Dairesine aittir. Bu nedenlerle dosyanın anılan Daire Başkanlığına GÖNDERİLMESİNE 22.3.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi....
Somut olayda, dava dilekçesinde ihtiyati haciz talebi ile birlikte netice-i talep kısmında; "05/03/2017 tarihinde yapılan muvazaalı tasarrufların iptali ile eski malik davalı T4 adına tescili" talep edilmiş, mahkemece 07/03/2017 tarihli resmi satış senedinin iptaline karar verilmiştir. Oysa ki dava dilekçesindeki açıklamalarda davanın niteliği itibariyle tasarrufun iptali talebi olduğu anlaşılmaktadır. Tasarrufun iptali davası, alacaklıya alacağını tahsil olanağını sağlayan, nispi nitelikte yasadan doğan bir dava olup tasarrufa konu malların aynı ile ilgili değildir. Bu nedenle, mahkemece davacı vekiline talebini açıklattırıp davayla ilgili yasal şartların incelenmesi gerekirken, tapu iptaline karar verilmesi eksik ve yetersiz inceleme ve araştırmaya dayalı olup isabetsizdir....
Bu durumda, mevcut davada, İİK'nun 277 ve devam maddelerinde yer alan tasarrufun iptali davasının görülebilme şartlarıdan olan, "iptali istenen tasarrufun takip konusu borçtan sonra yapılmış olması" şartının gerçekleşmediği açıktır. Dolayısıyla, İİK'nun 277 ve devam maddelerine dayanılarak davanın kabulüne karar verilmesi yerinde değildir. Dava dilekçesinde dayanılan ikincil talep, tasarrufun BK'nun 19 maddesi uyarınca iptaline ilişkindir. Ne varki, ilk derece mahkemesince bu talebe ilişkin hiç bir delilin toplanmadığı görülmektedir. İİK.nun 277 ve devamı maddelerinde düzenlenen tasarrufun iptali davaları ile Türk Borçlar Kanunun 19.maddesinde düzenlenen muvaza nedenine dayalı iptal davaları birbirinden farklı davalar olup, farklı hükümlere tabidir....
Ancak TBK'nın 19.maddesine göre dava açılabilmesi için davacının İİK'nın 277 ve devamı maddelerine dayalı olarak açılan tasarrufun iptali davasından farklı olarak, davacının kesinleşmiş bir alacağının varlığı ön koşul değil ise de, davacının böyle bir davayı açmakta hukuki yararı olması için davalıdan bir alacağının olması veya yasadan doğan bir talep hakkının (miras payı gibi) olması gereklidir. (Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 27/01/2020 gün ve 2018/1597 E., 2020/50 K.sayılı emsal içtihadı) Muvazaaya dayalı davalarda davacının icra takibine geçmesi ve aciz belgesi almasına gerek yoktur....
ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ TARİHİ : 08/03/2022 NUMARASI : 2021/350 ESAS- 2022/101 KARAR DAVA KONUSU : Tasarrufun İptali KARAR : Malatya 3....
Bu durumda mahkemece davacı tarafa 6100 sayılı HMK.nın 31. (1086 sayılı HUMK.nun 75/2) maddesi uyarınca davacı tarafın isteğinin ne olduğu, davayı İİK.nun 277 ve devamı maddelerine dayalı tasarrufun iptali davası mı yoksa Borçlar Kanunun 19. maddesine dayalı muvazaa nedeniyle iptal davası olarak mı açtıklarının, davalıların yaptıkları hangi tasarrufun iptalini istedikleri açık ve net bir şekilde açıklattırılması, davalılar arasında hukuki ve fiili irtibatın da bulunduğunun göz önünde tutularak tarafların toplanan ve toplanacak tüm delillerinin birlikte değerlendirilerek hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken yanlış değerlendirme sonucu yazılı olduğu üzere hüküm kurulmuş olması doğru olmadığı gibi kabule göre de davanın kabulü halinde davacının alacak ve ferileri ile sınırlı biçimde davalılar arasındaki tasarrufun iptaline karar verilmesi gerekirken davacının tüm alacağının davalı 3. kişiden tahsili sonucunu doğuracak biçimde karar verilmesi de doğru bulunmamıştır....
Dava, Borçlar Kanunu'nun 19. maddesinde düzenlenen dava konusu işlemin danışıklı (muvazaalı) yapıldığı iddiasına dayalı tasarrufun iptali istemine ilişkindir. Davacı vekili, dava dilekçesinde davalılar arasında yapılan danışıklı satış işleminin iptali istemiştir. Davacı tarafından yargılama sırasında davanın İİK 277 vd maddelerine ilişkin olduğu yolunda bir beyanda da bulunulmamış aksine danışıklılık nedeni ile işlemin iptali istenmiştir. Öte yandan, danışıklı bir hukuki işlem ile üçüncü kişilere zarar verilmesi, onlara karşı işlenmiş bir haksız eylem niteliğinde olduğundan, kural olarak danışıklı işlem (muvazaalı muamele) nedeniyle hakları zarara uğratılan üçüncü kişiler, tek taraflı veya çok taraflı olan bu hukuki işlemlerin geçersizliğini ileri sürebilirler....
-KARŞI OY- Davalının taşınmaz devrine ilişkin tasarrufunun İİK’nın 277 vd. maddeleri ile BK’nın muvazaya ilişkin 18. maddesine maddesine dayanılarak iptali istemiyle açılan davanın, iptali istenen tasarrufun borcun doğumundan önce yapılmış olması gerekçesiyle reddedilmesi nedeniyle vâki temyiz başvurusu üzerine Dairemizde yapılan incelemede kararın onanmasına karar verilmiş ise de aşağıdaki gerekçeyle Sayın Çoğunluğun düşüncesine iştirak edemiyorum. Dava dilekçesi incelendiğinde; davacının alacağını alamadığı davalının, adına kayıtlı taşınmazı rayiç değerinin çok altında bir bedelle sattığı, bu yüzden alacağını alamadığı ileri sürülerek İİK 277 vd maddeleri ve BK’nın 18. maddesi gereğince tasarrufun iptali talep edilmiştir. Mahkemece sadece İİK’nın 277 vd. maddelerine göre talep değerlendirilerek, dava konusu tasarrufun davacının alacağının doğumundan önce gerçekleştiği, bu durumun dava ön koşulunun gerçekleşmesini engellediği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir....
Dava, ileri sürülüş biçimine göre TBK'nın 19.maddesine dayalı olarak açılan tasarrufun iptali isteğine ilişkindir. Gerek TBK.m.19'da düzenlenen muvazaa hukuksal nedenine dayanılarak açılan iptal davaları gerekse İİK.m.277 ve devamı madde hükümleri uyarınca açılmış tasarrufun iptali davaları, tasarrufa konu malların aynı ile ilgili olmayıp, alacaklıya alacağını temin imkanı sağlayan nispi nitelikteki dava türleridir. Muvazaaya dayalı iptal davalarında da davanın başarıya ulaşması halinde İİK'nın 283/1 maddesi kıyasen uygulanarak, davacıya tasarruf konusu taşınmaz üzerinden haciz ve satış yetkisi verilmesine karar verilecektir. Davacı tarafın talebi de zaten buna yöneliktir....
HMK’nun 60. maddesine göre ise zorunlu dava arkadaşları birlikte hareket etmek zorundadır Yalnız bir davalı tarafından ileri sürülen yetki itirazı hukuki sonuç doğurmaz. Ayrıca HMK'nun 19/2. maddesine göre bu yetki kesin yetki kuralı olmadığından taraflarca süresi içerisinde usulüne uygun olarak itiraz halinde mahkemece dikkate alınır. Yine aynı madde de yetki itirazının cevap dilekçesi ile ileri sürülmesi gerektiği belirtilmiştir. Tasarrufun iptali davaları basit yargılama usulüne tabi dava olup HMK'nun 317/2.maddesine göre cevap dilekçesi dava dilekçesinin tebliğinden itibaren iki haftadır Mahkemece yetkisizlik kararı verilmiş ise de verilen sonuç doğru görülmemiştir.HMK Somut olayda, davalılar ayrı ayrı cevap süresi içerisinde yetki itirazında bulunmamışlardır....