Açıklanan nedenlerle, taraf vekillerinin istinaf taleplerinin esasa ilişkin sebepler incelenmeksizin kabulü ile kararın kaldırılarak, yerel mahkemece davacının muvazaa hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve davalı eski eş adına tapuya kayıt ve tescili talebi hakkında Asliye Hukuk Mahkemesi sıfatıyla deliller değerlendirilerek sonucuna göre olumlu veya olumsuz bir karar verilmesi, davacı tarafın eldeki davada katkı payı talebi bulunmadığı, yasal zaman aşımı süresi içinde bu hususta ayrı bir dava açıldığı takdirde ilgili mahkemesince talebin değerlendirilmesi gerektiği hususunun göz önüne alınması, davacı tarafın dava dilekçesinde alacak talebi bulunmayıp ıslahla yeni talep ilave edilemeyeceği de nazara alınarak karar verilmek üzere dosyanın mahkemesine iadesine" karar verilmiş, ilk derece mahkemesinin 2020131 esasını almış olup mahkemece 24/09/2020 tarihli ara karar ile; "davanın TBK'nun 19. maddesine göre muvazaa hukuksal nedenine dayalı tapu iptali tescili davası olduğu anlaşılmakla davaya...
Dava dilekçesindeki ileri sürüşe ve yargılama sırasındaki sözlü ve yazılı açıklamalara göre dava niteliği itibarıyla TBK 19.maddesinde tanımını bulan muvazaa hukuksal nedenine dayalı iptal davasıdır. Kural olarak muvazaa nedeniyle hakları ihlal olunan ve zarar gören 3.kişiler tek taraflı veya çok taraflı hukuki işlemlerin geçersizliğini ileri sürebilirler. 3.kişinin danışıklı işlem ile hakkının zarar gördüğünün benimsenebilmesi için onun danışıklı işlemde bulunandan bir alacağının var olması ve bu alacağın ödenmesinin önlemek amacıyla danışıklı bir işlem yapılması gerekir. Davacının bu davadaki amacı alacağını tahsil edebilmek için muvazaa nedeniyle temelde geçersiz olan işlemin hükümsüzlüğünü sağlamaktır. Muvazaaya dayalı davalarda davacının icra takibine geçmesi ve aciz belgesi almasına gerek yoktur....
Davacının bu davadaki amacı, alacağını tahsil edebilmek için muvazaa nedeniyle temelde geçersiz olan işlemin hükümsüzlüğünü sağlamaktır. Öte yandan medeni usul hukukunda hukuki yarar, mahkemeden hukuksal korunma istemi ile bir davanın açılabilmesi için davacının bu davayı açmakta (mahkemeden hukuksal korunma istemekte) bir çıkarının bulunmasıdır. Bu çıkarın da karar verilene kadar sürmesi gerekir. 6098 sayılı Kanun’un 19. maddesine göre bir dava açılabilmesi için davacının kesinleşmiş bir alacağının varlığı ön koşul değildir. Ancak davacının bu davayı açmakta hukuki yararı olması için, davalıdan bir alacağının olması gereklidir....
Ne var ki, muvazaa hukuksal nedenine dayalı olarak açılan davalarda dava değeri, taşınmazın keşfen belirlenen değerinin davayı açan mirasçıların, miras paylarına isabet eden kısmı (50.231,33-TL) olup, bu durum dikkate alınmadan taşınmazın tamamının değeri üzerinden fazla harca hükmedilmesi doğru değil ise de; bu husus yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden hükmün 3. bendindeki “... bakiye 5.072,70-TL nisbi karar ve ilam harcının ...” ibaresinin hüküm fıkrasından çıkartılarak yerine “... bakiye 3.357,05-TL nisbi karar ve ilam harcının ...” ibaresinin yazılmasına, davalının bu yöne ilişkin temyiz itirazlarının kabulü ile 6100 sayılı HMK'nin geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK'nun 438/7. maddesi uyarınca hükmün bu şekliyle DÜZELTİLEREK ONANMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 26.02.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi....
Kararı, davalılar temyiz etmiştir. 1) Dava, muvazaa nedenine dayalı iptal istemine ilişkindir. İİK'nın 140/1. maddesinde İcra Müdürlüğünce hangi hallerde haciz sıra cetveli düzenleneceği belirtilmiştir. İİK'nın 355. maddesi uyarınca düzenlenen ve maaş hacizleri ile ilgili yapılan sıralamanın İİK'nın 140/1. maddesinde tanımlanan sıra cetveli niteliğinde olduğundan söz edilemez. Sıra cetveline itiraz davalarında davalının alacağının gerçek olduğunu ispat etmek zorunda olmasına rağmen, maaş hacizlerinde üst sıralarda bulunan alacaklar aleyhine açılan davalar genel muvazaa mahiyetinde olup bu davalarda genel ispat kuralları geçerlidir....
Çünkü yukarıda açıklandığı gibi İİK'nun 277 ve izleyen maddelerinde iptal davasına konu tasarruflar özünde geçerli olmasına rağmen kanunun icra hukuku yönünden iptaline imkan verdiği tasarruflardır. Muvazaaya dayalı iptal davasında ise davacı muvazaalı işlemle kendisinin zararlandırıldığını ileri sürmektedir. İİK’nın 277 ve izleyen maddelerinde düzenlenen iptal davası açma hakkı davacının genel hükümlere, muvazaaya dayanarak dava açmasına engel değildir. Davacının iddiasını kanıtlaması halinde iddianın taşınmazın aynına ilişkin olmadığı, alacağın tahsiline yönelik bulunduğu da gözetilerek İİK'nın 283/1. maddesi kıyasen uygulanarak iptal ve tescile gerek olmaksızın davacının taşınmazların haciz ve satışını isteyebilmesi yönünden hüküm kurulması gerekecektir. Bu açıklamalar ışığında eldeki davanın, İİK. 277. ve devamı maddelerine, olmadığı takdirde TBK. 19. maddesi maddesine göre muvazaa hukuksal nedenine de dayanıldığı, davanın terditli olarak açıldığı görülmektedir....
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ DAVA TÜRÜ : MURİS MUVAZAASI, İPTAL VE TESCİL Yanlar arasında görülen muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalı tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi ...'in raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü; -KARAR- Asıl dava ve birleştirilerek görülen dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali-tescil isteklerine ilişkindir. Mahkemece, her iki davanın kabulü gerektiği yönündeki Daire bozma ilamına uyularak davaların kabulüne karar verilmiştir. Gerçekten de, Daire bozma ilamına uyulmak ve muvazaa olgusu benimsenmek suretiyle asıl davanın kabul edilmesinde bir isabetsizlik yoktur....
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi Taraflar arasındaki muvazaa davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne dair verilen hükmün süresi içinde davalı ... ve İsmet vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü: K A R A R Mahkemece hükmüne uyulan Yargıtay (Kapatılan) 17.Hukuk Dairesi’nin 22.10.2015 tarih, 2015/11421 Esas ve 2015/11025 Karar sayılı bozma ilamında; "davanın ileri sürülüş biçimi itibariyle BK'nun 18 (TBK 19) maddesinde belirtilen genel hükümlere göre açılmış bir dava olduğu, davacı vekilinin dava dilekçesinde açıkça muvazaa hukuksal nedenine dayandığı gibi 29.04.2015 tarihli dilekçesi ile de davanın BK'nun 18.maddesine göre açıldığını belirttiği, BK'nun 18.maddesine göre muvazaa nedeniyle açılan iptal davalarında zamanaşımının söz konusu olmayacağı ve İİK'nın 277 vd .maddelerine göre açılan iptal davalarında aranılan aciz belgesinin muvazaaya dayanan iptal davalarında aranmayacağı...
Öyle ise, iddianın ileri sürülüp biçiminden davanın 1.4.1974 tarih 1/2 sayılı Yargıtay İnançları Birleştirme kararında belirtilen muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı bulunduğu kabul edilmedilir. Bilindiği üzere; Uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa,niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu Muvazaada miras bırakan gerçek-ten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirascısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir....
İlk Derece Mahkemesince davanın kabulüne karar verilmiş, karar davalı vekili tarafından istinaf edilmiştir. 1- İlk derece mahkemesince ; dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptal ve tescil istemi olarak kabul edilerek, davanın kabulüne karar verilmiş, karar davalı tarafından istinaf edilmiştir. Hemen belirtmek gerekir ki, maddi vakıayı bildimek taraflara hukuki nitelendirme yaparak, olay çözümlemek hakime aittir. İddianın içeriğinden ve ileri sürülüş biçiminden davanın, ehliyetsizlik ve muvazaa hukuksal nedenlerine dayalı tapu iptal ve tescil istemi olduğu açıktır. A-Bilindiği üzere, davranışlarının, eylem ve işlemlerinin sebep ve sonuçlarını anlayabilme, değerlendirebilme ve ayırt edebilme gücü bulunmayan bir kimsenin kendi iradesi ile hak kurabilme, borç altına girebilme ehliyetinden söz edilemez....