Davacının bu davadaki amacı alacağını tahsil edebilmek için muvazaa nedeniyle temelde geçersiz olan işlemin hükümsüzlüğünü sağlamaktır. Muvazaaya dayalı davalarda davacının icra takibine geçmesi ve aciz belgesi almasına gerek yoktur. Çünkü yukarıda açıklandığı gibi İİK 277 ve izleyen maddelerinde iptal davasına konu tasarruflar özünde geçerli olmasına rağmen kanunun icra hukuku yönünden iptaline imkan verdiği tasarruflardır. Muvazaaya dayalı iptal davasında ise davacı muvazaalı işlemle kendisinin zararlandırıldığını ileri sürmektedir. İİK 277 ve izleyen maddelerinde düzenlenen iptal davası açma hakkı davacının genel hükümlere,muvazaaya dayanarak dava açmasına engel değildir. Davacının iddiasını kanıtlaması halinde ise iddianın taşınmazın aynına ilişkin olmadığı,alacağın tahsiline yönelik bulunduğu da gözetilerek İİK 283/1,2 maddesi kıyasen uygulanarak iptal ve tescile gerek olmaksızın davacının taşınmazların haciz ve satışını isteyebilmesi yönünden hüküm kurulması gerekecektir....
c, 115/2 uyarınca göreve ilişkin dava şartı eksikliği nedeniyle davanın usulden reddine karar verilmiştir....
Ayrıca, iptal davası şahsi bir dava olup, İİK m. 284’te belirtilen sürede açılması gerekli olmasına karşın; muvazaa davası ayni bir dava olduğundan, muvazaa kanıtlanırsa dava konusu mal, borçlunun malvarlığından hiç çıkmamış hale gelir. Buna ilaveten muvazaa iddiasının zamanaşımına bağlı olmadan ileri sürülebileceği belirtilmelidir. Diğer bir fark da İptal davasında aciz hali (kesin ya da geçici aciz vesikası) aranmasına karşın muvazaa davasında ise borçlunun aciz halinde olması aranmamaktadır. Yukarıda da belirtildiği gibi kural olarak iptal davasına konu edilen tasarruflar, muvazaalı akitlerden farklı olarak hukuken geçerlidir. Başka bir ifade ile muvazaalı akitlerde, görülen akit değil tarafların gerçek iradelerine uygun bulunan akit tarafları bağlayıcı olduğu halde, İcra ve İflas Kanununun 277. ve bunu izleyen maddelerinde düzenlenen tasarruflar özel hukuk ilişkisi açısından geçerliliğini korumaktadır....
Asliye Hukuk Mahkemesinin 01.11.2011 tarih ve 2005/55 Esas 2011/255 Karar sayılı ilamında davacı muris muvazaası nedeniyle dava konusu parseldeki davalılara ait payların veraset belgesindeki payları oranında iptali ile davacı adına tapuya kayıt ve tescili, uygun bulunmadığı takdirde saklı pay oranında tenkisi talep etmiş, mahkeme hükmünde "olayımızda muris muvazaasının bulunmadığı, ayrıca Medeni Kanunun 565 maddesi uyarınca murisin kat karşılığı inşaat sözleşmesi ile yaptığı tasarrufların tenkise tabi tasarruflar arasında bulunmadığı, murisin tüm mal varlıklarının toplam değerinin toplam değeri davacının saklı payını karşıladığı, bu durumda dava konusu olayda muvazaa ve tenkis koşulları oluşmadığı" gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir. İlam içeriğinden anlaşıldığı üzere muvazaa nedeniyle tapu iptal ve tescil talebi üzerine ilamda gayrimenkulün aynı tartışma konusu yapılmıştır. Bu nedenle kesinleşmeden infaz edilemeyecektir....
Davacının bu davadaki amacı alacağını tahsil edebilmek için muvazaa nedeniyle temelde geçersiz olan işlemin hükümsüzlüğünü sağlamaktır. Muvazaaya dayalı davalarda davacının icra takibine geçmesi ve aciz belgesi almasına gerek yoktur. Çünkü yukarıda açıklandığı gibi İİK'nun 277 ve izleyen maddelerinde iptal davasına konu tasarruflar özünde geçerli olmasına rağmen kanunun icra hukuku yönünden iptaline imkan verdiği tasarruflardır. Muvazaaya dayalı iptal davasında ise davacı muvazaalı işlemle kendisinin zararlandırıldığını ileri sürmektedir. İİK’nın 277 ve izleyen maddelerinde düzenlenen iptal davası açma hakkı davacının genel hükümlere, muvazaaya dayanarak dava açmasına engel değildir....
E)DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE; Dava, muvazaa nedenli tasarrufun iptali ve cebri icara yetkisi verilmesi istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesince davanın kabulüne karar verilmiş, karara karşı davalı Tereke temsilcisi istinaf yoluna başvurmuştur. Dava dilekçesindeki iddianın ileri sürülüş biçimi ve açıklamalara göre, davanın niteliği itibari ile TBK'nun 19. maddesinde tanımını bulan muvazaa hukuksal nedenine dayalı iptal davası olduğu anlaşılmaktadır. Uygulamada anılan sözleşmeler gerek özü, gerekse işleyişi açısından, genelde muvazaa, özelde ise nam-ı müstear olarak nitelendirilmektedir. Yüzeysel bakıldığında iptal davaları ile muvazaa davaları arasında bir benzerlik görülmekte ise de, bu benzerlik her iki davanın güttüğü amaçtan öte gitmemektedir....
"İçtihat Metni" MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi Davacı ... vekili Avukat ... tarafından, davalılar ... ve diğerleri aleyhine 08/08/2008 gününde verilen dilekçe ile muvazaa nedeniyle iptal istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın reddine dair verilen 03/06/2016 günlü kararın Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü. Dava, muvazaa nedeniyle iptal istemine ilişkindir. Mahkemece davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir. Dosyada yer alan Çaycuma Ticaret ve Sanayi Odasının 23.10.2015 tarihli yazısı ile davalılardan ...Otomotiv Tic. Ltd. Şti.'nin 05.05.2015 tarihinde Türk Ticaret Kanunu'nun geçici 7. maddesi uygulanarak resen sicilden terkin edildiğinin bildirildiği anlaşılmaktadır....
Dava dilekçesindeki ileri sürülüş biçimine göre, dava hukuksal nitelikçe BK'nin 18.maddesinin(6098 Sayılı Türk Borçlar Kanununun 19.maddesi) özüne ve sözüne uygun muvazaaya dayanmaktadır. Kural olarak 3.kişiler olayımızda davacı, muvazaa nedeniyle hakları zarara uğratıldığı takdirde, tek taraflı veya çok taraflı hukuki işlemlerin geçersizliğini ileri sürebilirler. Çünkü,danışıklı olan bir hukuki işlem ile 3.kişinin zarara uğratılması ona karşı işlenmiş bir haksız eylem niteliğindedir. Ancak 3.kişinin danışıklı işlem ile hakkının zarar gördüğünün benimsenebilmesi için onun danışıklı işlemde bulunandan bir alacağının var olması ve bu alacağın ödenmesini önlemek amacıyla danışıklı işlem yapılması gerekir. Yüzeysel bakıldığında iptal davaları ile muvazaa davaları arasında bir benzerlik görülmekte ise de bu benzerlik her iki davanın güttüğü amaçtan öte gitmemektedir....
Dava BK'nun 19.maddesine dayalı olarak açılan muvazaalı satışın iptaline ilişkindir. 1-Dosyadaki yazılara toplanan delillere hükmün dayandığı gerektirici sebeplere göre davacı vekilinin aşağıda yazılı bendin kapsamı dışında kalan diğer temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir. 2-Yüzeysel bakıldığında iptal davaları ile muvazaa davaları arasında bir benzerlik görülmekte ise de bu benzerlik her iki davanın güttüğü amaçtan öte gitmemektedir. İİK'nun 277.maddesinde sözü edilen iptal davaları borçlu tarafından geçerli olarak yapılmış bazı tasarrufların hükümsüz kılınması için açılır. ... muvazaa davası borçlunun yaptığı tasarrufi işlemlerin gerçekte hiç yapılmamış olduğunu tesbit ettirmeyi amaçlar....
Asliye Ticaret Mahkemesi ise davaya konu olay niteliği itibariyle BK'nın 18. maddesinde tanımını bulan muvazaa hukuksal nedenine dayalı iptal davasıdır. Yüzeysel bakıldığında iptal davaları ile muvazaa davaları arasında bir benzerlik görülmekte ise de bu benzerlik her iki tür davanın güttüğü amaçtan öte gitmemektedir. İİY'nin 277. maddesinde sözü edilen iptal davaları borçlu tarafından geçerli olarak yapılmış bazı tasarrufların hükümsüz kılınması için açılır. Oysa muvazaa davası, alacaklı ve borçlunun yaptığı tasarrufi işlemin gerçekte hiç yapılmamış olduğunu tespit ettirmeyi amaçlar. Kural olarak, muvazaa nedeniyle hakları ihlal olunan ve zarar gören 3. kişiler (olayımızda davacı) tek taraflı ve çok taraflı hukukî işlemlerinin geçersizliğini ileri sürebilirler, danışıklı olan bir hukukî işlem ile 3. kişinin zararlandırılması, ona karşı işlenmiş bir haksız fiil niteliğindedir....