Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

Mahkemece yapılan yargılama sonunda çekişmeli 3800 parsel sayılı taşınmaz bakımından davanın kabulü ile davacının zilyetliğinin tespitine, çekişmeli 4340 parsel sayılı taşınmaz bakımından davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı ... vekili ve davalı Hazine vekili tarafından temyiz edilmiştir. Karar gerekçesi ve kısa kararda dava konusu 4340 parsel sayılı taşınmaz bakımından davanın kabulü ile davacının zilyetliğinin tespitine, 3800 parsel sayılı taşınmaz bakımından açılan davanın reddine dair hüküm kurulduğu halde gerekçeli kararın hüküm kısmında, dava konusu 3800 parsel sayılı taşınmaz bakımından davanın kabulü ile davacının zilyetliğinin tespitine, 4340 parsel sayılı taşınmaz bakımından açılan davanın reddine karar verilmiştir. 6100 sayılı HMK'nın 298/2. maddesi gereğince; “Gerekçeli karar, tefhim edilen hüküm sonucuna aykırı olamaz.”...

    Mahkemece bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonunda davacı ...’nin 745 parsel sayılı taşınmaza yönelik davasının kabulüne, davacıların ve müdahillerin ...,...,... parsel sayılı taşınmazlara yönelik davalarının reddine, 745 parsel sayılı taşınmazın davacı ... adına, 1078 parsel sayılı taşınmazın ... adına, 1295, 1296, 1298, 1299, 1300, 1301, 1302, 1303 parsel sayılı taşınmazların ise Hazine adına tapuya kayıt ve tesciline, 1295 parsel sayılı taşınmaz üzerindeki zeytin ağaçlarının ve zilyetliğinin ...’ye; 1296 parsel sayılı taşınmaz üzerindeki zeytin ağaçlarının ve zilyetliğinin ...’ye; 1298 parsel sayılı taşınmaz üzerindeki zeytin ağaçlarının ve zilyetliğinin ...’ye; 1299 parsel sayılı taşınmaz üzerindeki zeytin ağaçlarının ve zilyetliğinin ...’ya; 1300 parsel sayılı taşınmaz üzerindeki zeytin ağaçlarının ve zilyetliğinin ...’a; 1301 parsel sayılı taşınmaz üzerindeki zeytin ağaçlarının ve zilyetliğinin ..., ......

      Uyuşmazlık konusu taşınmaz kadastro öncesi Toprak Tevzi Komisyonunca yapılan çalışmalar sonucu Hazine adına tapuya bağlandığına göre tapu kaydının oluştuğu 1957 yılından sonra tapulu taşınmazlar üzerinde sürdürülen zilyetlik hukuken bir değer taşımaz ve kişi yararına herhangi bir hak bahşetmez. Bu durum karşısında davacı taraf 17.5.1957 tarihinden geriye doğru taşınmaz tapusuz durumda iken bu tür taşınmaz üzerinde sürdürülen zilyetliği kanıtlamak zorundadır. Yani zilyetliğin başlangıcı 1937 yılına gitmektedir. Keşifte dinlenen yerel bilirkişiler ve tanıklar davacının zilyetliğinin 1966 yılından itibaren başladığını, daha öncesinde davacının bir zilyetliğinin bulunmadığını ifade etmişlerdir. Buna göre davacının 1957 yılından öncesinde zilyetliğinin bulunmadığı açıktır. Bu beyanlar gözetildiğinde taşınmaz tapulu iken davacının zilyetliğinin başladığı anlaşılmaktadır....

        Birleşik 1996/890 Esas - 1998/1002 Karar sayılı dosyada davacı Hazine vekili, dava konusu yerin yayla sayıldığını, davalı ...’in sürekli zilyetliğinin bulunmadığını ileri sürerek, müdahalesinin önlenmesine, taşınmaz üzerindeki binaların kal’ine ve taşınmazın hazine adına tesciline karar verilmesini istemiştir. Birleşik 1996/891 Esas - 1998/756 Karar sayılı dosyada davacı Hazine vekili, dava konusu taşınmazın yayla sayıldığını, davalı ...’nin sürekli zilyetliğinin bulunmadığını ileri sürerek, müdahalesinin önlenmesine, taşınmaz üzerindeki binaların kal’ine ve taşınmazın hazine adına tesciline karar verilmesini istemiştir. Birleşik 1996/896 Esas - 1998/997 Karar sayılı dosyada davacı Hazine vekili, dava konusu taşınmazın yayla sayıldığını, davalı ... Uçar’ın sürekli zilyetliğinin bulunmadığını ileri sürerek, müdahalesinin önlenmesine, taşınmaz üzerindeki binaların kal’ine ve taşınmazın hazine adına tesciline karar verilmesini istemiştir....

          Taraflar arasındaki uyuşmazlık, bir kısım mirasçılar tarafından davalıya yapılan satışın hukuken geçerli olup olmadığı, satış senedi geçerli değil ise davalının taşınmaz üzerindeki zilyetliğinin iktisap sağlayıcı süreye ulaşıp ulaşmadığı konusundadır. Davalı dayanağı 12.6.1982 tarihli satış senedinde tüm mirasçıların imzalarının bulunmaması, mirasçılardan Sabahattin’in imzasının da kendisine ait olmadığının anlaşılması karşısında iştirak halinde mülkiyet hükümlerine tabi taşınmazda bir kısım mirasçıların taşınmaz satışına ilişkin 12.6.1982 tarihli senede değer verilmesi mümkün değil ise de, mahkemece 3.şahıs konumundaki davalının taşınmaz üzerindeki bağımsız zilyetliğinin tespit gününe kadar iktisap sağlayan süreye ulaşıp ulaşmadığı; diğer bir anlatımla zilyetliğinin başlangıç tarihi ile süresi konusunda yapılan araştırma hüküm vermeye yeterli bulunmamaktadır. Doğru sonuca varılabilmesi için mahallinde yaşlı, tarafsız ve yöreyi iyi bilen şahıslar huzuru ile keşif icra edilmelidir....

            "İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Sulh Hukuk Mahkemesi DAVA TÜRÜ : Taşınmaz Zilyetliğinin Tespiti ... ile Hazine ve Karacaören Köyü Tüzel Kişiliği aralarındaki taşınmaz zilyetliğinin tespiti davasının kabulüne dair Boyabat Sulh Hukuk Mahkemesinden verilen 01.04.2010 gün ve 13/244 sayılı hükmün Yargıtay’ca incelenmesi davalı Hazine temsilcisi tarafından süresinde istenilmiş olmakla dosya incelendi gereği düşünüldü: K A R A R Dosya muhtevasına, dava evrakı ile yargılama tutanakları münderecatına, mevcut deliller mahkemece takdir edilerek karar verildiğine ve takdirde bir isabetsizlik bulunmadığına göre yerinde olmayan temyiz itirazlarının reddi ile usul ve kanuna uygun olan hükmün ONANMASINA ve 2588 sayılı Kanunla eklenen 492 sayılı Harçlar Kanununun 13/j maddesi uyarınca Hazineden harç alınmasına mahal olmadığına 15.02.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi....

              Davacı ..., çekişmeli 3800 ve 4340 parsel sayılı taşınmazların kendi fiili kullanımında bulunduğu iddiasıyla, zilyetliğinin tespiti ve beyanlar hanesine şerh verilmesi istemiyle dava açmıştır. Mahkemece verilen, çekişmeli 3800 parsel sayılı taşınmaz bakımından davanın kabulü ile davacının zilyetliğinin tespitine; çekişmeli 4340 parsel sayılı taşınmaz bakımından davanın reddine ilişkin önceki hüküm, davacı ... vekili ve davalı Hazine vekili tarafından temyiz edilmekle, ... (Kapatılan) 16....

                Davacı ..., çekişmeli taşınmazın bir bölümünün 16.11.1936 tarihinde murisi tarafından satın alınan yer olduğunu ve bu tarihten itibaren zilyetliğinin kendilerinde bulunduğunu ileri sürerek iddiasına konu kısmın tapu kaydının iptali ile adına tescilini talep etmiştir. Keşifte dinlenen mahalli bilirkişi ve davacı tanıkları dava konusu yerin davalının miras bırakanına ait olduğunu, öncesinde üzerinde 3 katlı bina bulunduğunu, bu binanın alt katının bir odasını 1936 yılında davacının annesine sattığını, ancak binanın 1967 yılında yıkıldığını beyan etmişlerdir. Zirai bilirkişi tarafından düzenlenen raporda ise taşınmaz üzerinde yapı enkazına ait molozlar ile kendiliğinden yetişen badem ağacı bulunduğu belirtilmiş olup rapor eki fotoğraflarda da taşınmaz bölümünün moloz yığını ve kendiliğinden yetişen otlarla kaplı olduğu görülmektedir....

                  Dosya kapsamı itibariyle dava konusu satış sözleşmesinin konusu olan taşınmazın tapusuz taşınmaz olduğu ve zilyetliğinin satışla davacıya verildiği anlaşılmıştır. Tapusuz taşınmazların harici satışı menkul satışı hükmünde olması itibariyle taşınmazın zilyetliğinin de devri halinde harici satış sözleşmeleri geçerlidir. Satış tarihi itibariyle taşınmazın tapusuz olduğu ve davalıya zilyetliğinin satış tarihi itibariyle devrinin yapıldığı tespit edildiğinden tapusuz taşınmazların haricen satışına ilişkin sözleşmenin geçerli olduğu anlaşıldığından davalı sözleşme gereğince edimini yerine getirmiş olduğu gözetilerek, davalının taşınmazın tapusunu davacı adına tescil ettirme yükümlülüğü bulunmadığı da değerlendirilerek davanın reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hatalı değerlendirmeye dayalı olarak kısmen kabule ilişkin hüküm tesisi usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir....

                    Mahkemece, paftasında tescil harici yol olarak gösterilen taşınmazın, fiilen yol veya 136 ada 48 parsel sayılı taşınmazın parçası olup olmadığı, davacı tarafın zilyetliğinin bulunup bulunmadığı araştırılmamıştır. Hal böyle olunca, doğru sonuca varılabilmesi için, taraflara tanık ve varsa diğer delillerini bildirmeleri için süre verilmeli, mahallinde, yöreyi iyi bilen, tarafsız ve olabildiğince yaşlı kişiler arasından seçilecek mahalli bilirkişiler ve taraf tanıkları hazır olduğu halde keşif yapılarak, dava konusu taşınmaz bölümünün zeminde fiilen kamu malı niteliğinde yol olup olmadığı, kamu malı niteliğinde yol olmadığı saptandığı takdirde davacı yanın bu bölüm üzerinde kadastro tespitinin yapıldığı tarihe kadar 20 yılı aşkın süreyle malik sıfatıyla zilyetliğinin bulunup bulunmadığı ve davacı yanın taşınmaz üzerindeki zilyetliğinin sürdürülüş biçimi sorulup saptanarak sonucuna göre bir karar verilmelidir. Bu hususlar göz ardı edilerek karar verilmesi isabetsizdir....

                      UYAP Entegrasyonu