Birleştirilen dosya davacıları dava konusu yere ilişkin temliken tescil talebinde bulunmuş ise de, inşaat yaptıkları yerin kendilerine ait olmadığını bilmektedirler. Tapu maliki Belediye bu yerin davalı-karşı davacılara kiralandığına dair kira sözleşmesini delil olarak dosyaya sunduğu gibi temliken tescil davacıları vekili 14.12.1982 tarihli duruşmada "müvekkillerimin kiracı olduğunu kabul ediyoruz" şeklinde beyanda bulunmuştur. Arsa sahibinin inşaat yapımı sırasında karşı koymamış olması temlik vaadinde bulunduğu anlamına gelmez. Bu itibarla, birleştirilen davada temliken tescil davacıları iyi niyetli olmayıp, lehlerine sübjektif şart gerçekleşmemiştir. Burada önemli olan husus öncelikle sübjektif koşulun gerçekleşmiş olmasıdır. Bu koşulun bulunmadığı hallerde diğer koşulların gerçekleşmiş olması davanın kabulü için yeterli değildir....
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE: Dava, temliken tescil istemli dava olup, ilk derece mahkemesince yapılan yargılama neticesinde "davacı vekilinin ihtiyati tedbir talebinin reddine" dair verilen 03/05/2023 tarihli ara karara karşı davacı tarafça istinaf kanun yoluna başvurulmuştur....
Yasal ayrıcalıklar dışında, TMK’nın 684/1 ve 718/2 maddeleri hükümlerine göre, arazinin mülkiyeti ve buna bağlı olan tasarruf hakkı o arazide kalıcı olmak koşuluyla yapılan şeyleri de kapsar TMK’nın 725. maddesinde bu kuralın istisnalarından birisi düzenlenmiş, böylece muhdesatla arasındaki bağlantı kesilmiş bina sahibine bazı koşulların oluşması halinde ayrılmaz parça niteliğindeki taşkın yapı için üzerinde bulunduğu taşınmaza malik olabilme olanağı tanınmıştır. Bunun için, tapuya kayıtlı özel mülkiyete konu bir taşınmaz üzerinde, temelli kalması amacıyla yapılan binanın ayrılmaz parçası yine tapuda kayıtlı üçüncü kişiye ait taşınmaza taşkın yapılmış olmalıdır. Taşkın inşaat, taşkın yapı ile iki komşu taşınmazı fiilen birleştirmekte, ekonomik bir bütünlük oluşturmaktadır. Bu özelliğinden dolayı taşkın yapıya dayanan temliken tescil isteği taşınmaza bağlı kişisel hak niteliğindedir....
Davalı yan ise temliken tescil talebinde bulunmuştur. TMK’nin 725. maddesine dayanılarak tescil talebinde bulunulabilmesi bazı koşulların varlığına bağlıdır; a) Birinci koşul, malzeme sahibinin iyiniyetli olmasıdır. TMK’nin 725. maddesi hükmünden açıkça anlaşılacağı üzere, taşkın yapının bulunduğu arazi parçasının mülkiyetinin yapı sahibine verilebilmesi için öncelikli koşul iyiniyettir. Öngörülen iyiniyetin TMK’nin 3. maddesinde hükme bağlanan sübjektif iyiniyet olduğunda da kuşku yoktur. Bu kural, taşkın inşaatı yapan kimsenin, elattığı taşınmazın başkasının mülkü olduğunu bilmemesini veya beklenen tüm dikkat ve özeni göstermesine karşılık bilebilecek durumda olmamasını ya da taşkın inşaat yapmakta haklı bir sebebinin bulunmasını ifade eder. İyiniyetin varlığı iddia ve savunmaya bakılmaksızın mahkemece re’sen araştırılmalıdır....
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi Davacı vekili tarafından, davalılar aleyhine 15.10.2002 gününde verilen dilekçe ile taşkın inşaat iddiası ile tapu iptali ve tescil istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın reddine dair verilen 24.10.2007 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü: _K A R A R_ Dava, Türk Medeni Kanununun 725. maddesine dayalı temliken tescil istemiyle açılmıştır. Davalı, davacının iyiniyetli olmadığını, taşkın yapıyı bilerek yaptığını açılan davanın reddini savunmuştur. Mahkemece, dava reddedilmiştir. Hükmü davacı temyiz etmiştir. Yasal ayrıcalıklar dışında, Türk Medeni Kanununun 684/1 ve 718/2 maddelerine göre, arazinin mülkiyeti ve buna bağlı olan tasarruf hakkı o arazide kalıcı olmak koşuluyla yapılan şeyleri de kapsar....
Dava, temliken tescil (taşkın bina yapımı nedeniyle) talebine ilişkindir. İşbu dava dosyasında talep edilen temliken tescil dava dosyası ile ilgili olarak aynı taraflar arasında görülen müdahalenin meni ve kal davası dosyasına birleştirme kararı verildiği, davalı tarafça birleştirme kararının istinaf edildiği anlaşılmıştır. 6100 sayılı HMK‘nın 168. maddesi; “Aynı yargı çevresinde yer alan aynı düzey ve sıfattaki hukuk mahkemelerinde görülmekte olan davalar yönünden verilen birleştirme ve ayırma hususundaki ilk derece mahkemesi kararlarına karşı istinaf yoluna; bölge adliye mahkemesi kararları hakkında ise temyiz yoluna, ancak hükümle birlikte gidilebilir....
TMK’nın 725. maddesinde bu kuralın istisnalarından birisi düzenlenmiş, böylece muhdesatla arasındaki bağlantı kesilmiş bina sahibine bazı koşulların oluşması halinde ayrılmaz parça niteliğindeki taşkın yapı için üzerinde bulunduğu taşınmaza malik olabilme olanağı tanınmıştır. Bunun için, tapuya kayıtlı özel mülkiyete konu bir taşınmaz üzerinde, temelli kalması amacıyla yapılan binanın ayrılmaz parçası yine tapuda kayıtlı üçüncü kişiye ait taşınmaza taşkın yapılmış olmalıdır. Taşkın inşaata konu yapı iki komşu taşınmazı fiilen birleştirmekte, ekonomik bir bütünlük oluşturmaktadır. Bu özelliğinden dolayı taşkın yapıya dayanan temliken tescil isteği taşınmaza bağlı kişisel hak niteliğindedir. Taşılan arazi malikinin devir borcu eşyaya bağlı bir borç olduğundan inşaat maliki hakkını taşılan arazinin her malikine karşı kullanabilir. Yeni malikler de Türk Medeni Kanununun 725. maddesinde belirtilen haklardan yararlanabilecekleri gibi borçlardan da sorumlu olur....
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ DAVA TÜRÜ : ELATMANIN ÖNLENMESİ, YIKIM, TAZMİNAT, TEMLİKEN TESCİL Taraflar arasında görülen davada; Davacı, kayden maliki olduğu 42 ada 5 ve 12 parsel sayılı taşınmaza komşu 4 parselden davalıların taşkın yapılanmak suretiyle müdahale ettiklerini, yapılan perde duvarın evinin ışık almasını engellediğini, ihtilafın çözümü için sözleşme yapmalarına rağmen müdahalenin devam ettiğini ileri sürerek elatmanın önlenmesine, ilave inşaatların yıkımına ve 10.000 Euro tazminatın tahsiline karar verilmesini istemiştir....
Bütün bu anlatımların doğal sonucu olarak davacının işin başından beri zemin mülkiyetinin ileride kendisine geçirileceği inancıyla hareket ettiğinin kabulü, yani olayda temliken tescil isteminin kabulü için subjektif koşulun oluştuğu düşünülemez. Tüm bu nedenlerle inşaatın tamamlanmadığı da gözetilerek temliken tescil davasının reddi, davalı ve karşı davacının davasının kabulü yerine davacının istemi hüküm altına alındığından karar bozulmalıdır. SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı ve karşı davacı vekillerinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan harcın istek halinde yatıranlara iadesine, 03.07.2006 tarihinde oybirliği ile karar verildi....
Öyle ise; mahkemece temliken tescil isteminin reddine karar verilmesinde ve taşkın binanın kaim bedelinin ödenmesi suretiyle elatmanın önlenmesi ile yıkıma hükmedilmiş olmasında kural olarak bir isabetsizlik yok ise de; mahkemece "binanın taşkın kısımlarının yıkımının, binanın tamamının yıkımına neden olup olmayacağı" kuşkuya yer bırakmayacak biçimde ortaya konulmadığı gibi, taşkın kısımların yapı değeri de, taşkın kısım miktarı itibariyle hatalı hesaplanıp, usulüne uygun olarak tespitedilmemiştir....