"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi Taraflar arasındaki tapu sicilinin tutulmasından kaynaklanan tazminat davasından dolayı yapılan yargılama sonunda: Davanın reddine dair verilen yukarıda gün ve sayıları yazılı hükmün Yargıtay'ca incelenmesi, davacı vekili yönünden verilen dilekçe ile istenilmiş olmakla, dosyadaki belgeler okunup iş anlaşıldıktan sonra gereği görüşülüp düşünüldü: - K A R A R – Dava, tapu sicilinin tutulmasından kaynaklanan tazminat istemine ilişkindir. Mahkemece, davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı tarafından temyiz edilmiştir....
ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ TARİHİ : 22/03/2022 NUMARASI : 2018/254 ESAS, 2022/157 KARAR DAVA KONUSU : Tazminat (Tapu Sicillerinin Tutulması Kaynaklı Rücuen) KARAR : Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesinin kararına karşı davacı vekilince istinaf kanun yoluna başvurulmuş ve istinaf incelemesi yapılmak üzere Dairemize tevzi edilmiş olmakla dosya incelendi, gereği düşünüldü: İDDİA: Davacılar vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkillerinin dedesi T2 (TC.) mübadele ile Yunanistan’dan Türkiye‘ye geldiğini ve oradaki arazileri ve malvarlıkları Türkiye’de Kömürcü Niko namı ile bilinen şahsın malvarlıkları ile değiştirildiğini, Müteveffanın o tarihlerde verilen yerlerin metruk ve şehir dışında olması sebebi ile ev kuramadığını ve arazilerini zeytin için uzun yıllar işlettiğini, bir adet ev yaptığını ve orada oturduğunu, daha sonra İstanbul’a geldiğini ve arazilerinin tapu kayıtlarını güncellediğini, tapuların Osmanlıcadan Türkçeye çevrilerek aktarılmasını sağladığını...
Bu duruma göre; -Tüm geldileri ve gittileri ile birlikte dayanak tapu kaydının (23/06/1955 gün ve 58 sayılı) ve 223 sayılı parselin kadastro tutanağının ve varsa dayanak tapu kaydının Tapu Müdürlüğü'nden getirtilip işbu tapu kaydının dava konusu taşınmazı kapsayıp kapsamadığının ya da başkaca bir taşınmaza revizyon görüp görmediği irdelenmeksezin, bu manada dava konusu taşınmazı iyi bilen yaşlı mahalli bilirkişiler belirlenerek mahallinde yeniden keşif yapılmaksızın, anılan dayanak tapu kaydının başka bir taşınmaza revizyon görmemiş olması ve dava konusu taşınmazı kapsaması halinde davanın esasının incelenmesi gerektiği düşünülmeksizin (dayanak alınan tapu kaydının gayrisabit hudutlu olduğu anlaşıldığı taktirde miktarı ile geçerli bulunduğunun gözetilmesi, diğer deyişle miktar fazlası kısmın kadastro tesbitinin iptal edilmesi nedeniyle TMK'nın 1007. maddesi uyarınca tapu sicilinin tutulmasından kaynaklı bir zararın oluşmayacağı, dayanak alınan tapu kaydı nedeniyle oluşan zararın miktar...
Çünkü şerh tapu da görünse idi, o takdirde paydaşların payı bu şerh üzerinden düşülecekti. Burada davacının bir kusuru olmadığından dava tapu sicilinin tutulmasından kaynaklı tazminat davasına ilişkin olduğundan yerel mahkemece verilen karar doğrudur. Bu nedenle, davalı idare vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1- b-1. maddesi uyarınca esastan reddine dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur. HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1- İzmir 17....
maddesi ''Tapu sicilinin tutulmasından doğan bütün zararlardan Devlet sorumludur.'' hükmünü içermekte olup, bu maddede düzenlenen sorumluluk, kusura dayanmayan (objektif) bir sorumluluk türü olup, tapu sicil müdür ya da memurunun kusuru olsun ya da olmasın, sicilin tutulmasında, kişilerin malvarlığı çıkarlarını koruyan hukuk kurallarına aykırı davranılmış olması yeterlidir....
İşte bu nedenle Devlet, nüfus sicilleri gibi tapu sicillerinin de tutulmasını üstlenmiş, bunların aleniliğini ( herkese açık olmasını ) sağlamış, iyi ve doğru tutulmasından doğan sorumluluğu kabul etmiş, değinilen tüm bu sebeplerin doğal sonucu ilke olarak tapuya güven kuralı uyarınca taşınmaz mal edinen kişinin iyi niyetini korumak zorunluluğunu duymuştur. Belirtilen ilke MK.nun 1023 ( Eski Kanun 931 ) maddesinde aynen "tapu sicilindeki kayda hüsnüniyetle istinat ederek mülkiyet veya diğer bir ayni hakkı iktisap eden kişinin bu iktisabı muteber olur" şeklinde yer almış, aynı ilke tamamlayıcı madde niteliğinde bulunan 1024 ( Eski Kanun 932 ) maddede başka bir ifade ile tekrarlanmıştır. Söz konusu maddeye göre tapu sicilinde ismi geçen kişinin gerçek hak sahibi olduğuna inanan veya kendinden beklenen tüm özeni göstermesine rağmen gerçek malik olmadığını, tapu sicilinde yolsuzluk bulunduğunu bilmesi imkansız olan kişinin iktisabı geçerlidir....
HD'nin 13/06/2016 gün ve 2015/2707 E ve 2016/6827 K sayılı kararı ). yine, 4721 sayılı TMK'nın "sorumluluk" kenar başlığını taşıyan 1007. maddesinde "Tapu sicilinin tutulmasından doğan tüm zararlardan devlet sorumludur" hükmü nazara alındığında, bu tür davalarda tazminat yükümlüsünün hazine olduğu ve husumetin hazineye karşı yöneltilmesi gerektiği, yine, eldeki davanın, tapu sicilinin tutulması nedeniyle Devletin kusursuz sorumluluğuna dayalı tazminat davası olması nedeniyle nisbi vekalet ücretine tâbi nitelikte olacaktır. ( bkz. Y. 20....
gösterildiği gibi değil, yaklaşık 175 m² aşağısında olduğunun tespit edildiğini, müvekkilinin, taşınmazı almadan önce gerçekleştirilen hatalı işlemi ve taşınmazın yüzölçümünün tapudaki gibi olmadığını 29.01.2013 tarihinde öğrendiğini, müvekkilinin tapu siciline dayanarak güvenip 516 m² yüzölçümlü taşınmazı satın aldığını, hatalı tapu kadastro tescil işlemlerinden müvekkilinin zararının bulunduğunu, davalı idarenin de tapu sicilinin tutulmasından doğan zarardan kusursuz sorumluluğunun olduğunu, bu nedenlerle fazlaya ilişkin dava ve talep hakları saklı kalmak üzere şimdilik 10.000,00....
düzeltmenin kaldırılması veya tapu iptal davası açılmadığını, bu nedenle davacının tapuların düzeltilmesiyle ilgili dava ve itiraz hakkı olmadığını, dolayısyla düzeltmeyle ilgili taşınmazın 3000,00m²den 2.742,09 m² eksilerek 257,92 m² olması sebebine dayanan tazminat davasının ön şartının yerine getirlmediğini, davacı her ne kadar, 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 1007. maddesinde “Tapu sicilinin tutulmasından doğan bütün zararlardan Devlet sorumludur....
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; davalı idarenin husumetinin bulunmadığını, davanın zamanaşımına uğradığını, dava konusu taşınmazın orman olmasına rağmen tarla olarak değerlendirilmesinin hatalı olduğunu, ormanlık olan bir arazinin sadece üzerindeki orman ürünleriyle değerlendirilmesi gerektiğini, münavebe ürün seçiminin hatalı olduğunu, gelir hesabı yapılırken ürünlerin verim miktarlarının yüksek, giderlerin ise düşük alındığını, kapitalizasyon faiz oranının hatalı olduğunu, objektif değer artışı uygulanmasının hatalı olduğunu, tazminat miktarının yüksek hesaplandığını belirterek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir....