olduğunu ancak Devletin; ilgili kanun maddesi uyarınca sorumluluğunun söz konusu olması için tapu sicilinin tutulmasından maddi bir zararın doğmuş olması, tapu sicilinin tutulması ile zarar arasında doğrudan bir bağ olması gerektiğini, tapu sicilinde yapılan yanlışlığın düzeltme veya dava yoluyla zararı önleme imkanı mevcut oldukça Devletin sorumluluğundan ve zarardan söz edilemeyeceğini, davacı tarafın ipoteğin kaldırılması için dava açabilecek ve yanlışlığı düzeltebilecek imkana sahip olduğunu, düzeltme imkanı mümkün iken zarardan söz edilemeyeceğini ve Hazineye karşı tazminat davası açılamayacağını, davacının bu davayı açmakta hukuki yararı bulunmadığını, tapu kaydı üzerindeki 3.3.1989 tarihli ipotek kaydının taşınmaz satışına engel oluşturmadığını, davacının sözleşme uyarınca satış bedelinin tamamını satış anında almayacağını, satış bedelinin vadeli olarak senetlere bağlandığını, bu sebeple talep edilen tazminat miktarı yerinde olmadığını, davacı tarafın tazminat bedeline satış vaadi...
Kusurun varlığı ya da yokluğu Devletin sorumluluğu için önem taşımamakta, sadece Devletin memuruna rücû halinde, iç ilişkide etkisi söz konusu olmaktadır. Bu sorumluluk türünün, Borçlar Kanununun haksız fiil sorumluluğu, adam çalıştıranın sorumluluğu ve diğer objektif sorumluluk halleri, sebepsiz mal iktisap edenlerin sorumluluğu ile karıştırılmamalıdır. Bu nedenle, Devletin tapu sicilinin tutulmasından kaynaklanan sorumluluğuna dayanılarak açılan davalarda, bu sorumluluk halerine ilişkin olarak düzenlenen zamanaşımı, munzam zarar ve hakkaniyet indirimi ya da makul indirim kurallarının uygulama imkanı yoktur. T.M.K.nun 1007. maddesine dayanılarak açılan davalar için ayrıca zamanaşımı öngörülmediğinden, 6098 sayılı Borçlar Kanununun 146. (mülga 818 sayılı Borçlar Kanununun 125. maddesindeki) 10 yıllık genel zamanaşımı süresinin uygulanması söz konusu olcaktır. 4721 sayılı Türk Medenî Kanununun 1007....
Görüldüğü üzere, tapu sicilinin tutulmasını üzerine alan Devlet, tapu siciline tanınan güvenden ötürü, hak durumuna aykırı kayıtlardan doğan tehlikeyi de üstlenmektedir. Tapu müdürü ya da memurunun kusuru olsun olmasın, tapu sicilinin tutulmasında kişilerin çıkarlarını koruyan hukuk kurallarına aykırı davranılmış olması yeterlidir. Kusurun varlığı ya da yokluğu Devletin sorumluluğu için önem taşımamakta, sadece Devletin memuruna rücuu halinde, iç ilişkide etkisi söz konusu olmaktadır. Bu sorumluluk türünün, Borçlar Kanununun haksız fiil sorumluluğu, adam çalıştıranın sorumluluğu ve diğer objektif sorumluluk halleri, sebepsiz mal iktisap edenlerin sorumluluğu ile karıştırılmamalıdır. Bu nedenle, Devletin tapu sicilinin tutulmasından kaynaklanan sorumluluğuna dayanılarak açılan davalarda, bu sorumluluk hallerine ilişkin olarak düzenlenen zamanaşımı, munzam zarar ve hakkaniyet indirimi ya da makul indirim kurallarının uygulama imkanı yoktur....
tapu kaydına güvenerek gayrimenkulü satın aldığını, tapu kütüğünden kaynaklanan zararlardan devletin sorumluluğu bulunduğunu, müvekkillerinin tapu kaydının iptali nedeniyle uğramış olduğu zararların tazminine karar verilmesini talep ve dava ettikleri anlaşılmıştır....
Kusurun varlığı ya da yokluğu Devletin sorumluluğu için önem taşımamakta, sadece, Devletin memuruna rücu halinde iç ilişkide etkili olmaktadır. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 18.11.2009 gün ve 2009/4 - 383 E. - 2009/517 K.; 16.06.2010 gün ve 2010/4 - 349 E. - 2010/318 K. sayılı kararlarında da vurgulandığı gibi, tapu işlemleri kadastro tespit işlemlerinden başlayarak birbirini takip eden işlemler olduğundan ve tapu kütüğünün oluşumu aşamasındaki kadastro işlemleri ile tapu işlemleri bir bütün oluşturduğundan, bu kayıtlarda yapılan hatalardan TMK'nın 1007. maddesi anlamında Devletin sorumlu olduğunun kabulü gerekir....
Türk Medenî Kanunun 1007. maddesinde tapu sicilinin tutulmasından doğan bütün zararlardan Devletin sorumlu olduğu belirtilerek, Devletin kusursuz sorumluluk ilkesi gereğince sorumlu olduğu açıklanmıştır. Tapu sicilinin tutulmasından dolayı Devletin sorumlu tutulabilmesi için taşınmaz sahibinin zarara uğraması, zararın tapu sicilinin tutulmasından doğmuş olması ve zarar ile tapu sicilinin tutulması arasında illiyet bağının kesilmemiş olması gerekir. Dosya kapsamına, kararın dayandığı gerekçeye, dava konusu taşınmazın yolsuz olarak dava dışı kişiler adına tescil edilmiş ise de, açılan tapu iptali davası sonucu taşınmazın davacıların murisi adına tesciline karar verilmiş olmakla, davacıların zararının karşılanmış olmasına, dava konusu taşınmazın davalı olması nedeniyle yargılama süresince yoksun kalınan kâra ilişkin tazminat talebinin TMK'nın 1007.maddesi kapsamında bulunmamasına ve TMK'nın 1007....
T4 Dava : Tazminat (tapu Sicillerinin Tutulması Kaynaklı Rücuen) Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda; Tarafların İddia Ve Savunmalarının Özeti: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Balıkesir İli, İvrindi İlçesi, Karaçepiş Köyü Çambağlar mevkiinde 193/51 parselin Mustafa Türkan adına kayıtlı olduğunu, söz konusu taşınmazın davacı müvekkilinin dedesi ile tapuda malik olarak gözüken tarafın dedesi arasında 1959 yılında yapılan haricen satım sözleşmesi ile davacı müvekkilinin ailesine geçtiğini, dava konusu taşınmazın ilk kadastro faaliyetinin 1998 yılında yapıldığını, satım sözleşmesine uygun olarak tutanak düzenlendiğini, ancak daha sonra tapu kayıtlarının ne şekilde davalının üzerine geçtiğine bir anlam veremediklerini, tapu sicilinin tutulmasından doğan bütün zararlardan devletin sorumlu olduğunu, tapu sicilinin yanlış tutulmasından dolayı müvekkilinin uğramış olduğu zararın müvekkiline ödenmesi gerektiğini...
Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 18.11.2009 gün ve 2009/4-383 Esas - 2009/517 Karar; 16.06.2010 gün ve 2010/4-349 Esas- 2010/318 sayılı kararlarında da vurgulandığı gibi, tapu işlemleri kadastro tespit işlemlerinden başlayarak birbirini takip eden işlemler olduğundan ve tapu kütüğünün oluşumu aşamasındaki kadastro işlemleri ile tapu işlemleri bir bütün oluşturduğundan, bu kayıtlarda yapılan hatalardan TMK'nın 1007. maddesinde anlamında Devletin sorumlu olduğunun kabulü gerekir. Burada Devletin sorumluluğu kusursuz sorumluluktur. Bu işlemler nedeniyle zarar görenler, Medenî Kanunun 1007. maddesi gereğince, zararlarının tazmini için Hazine aleyhine adlî yargıda dava açabilirler. Medenî Kanunun 1007. maddesi gereğince davalı sıfatı Hazinenin olup ... Bakanlığına izafeten Tapu Müdürlüğünün davalı sıfatı bulunmadığından ... Bakanlığına aleyhine açılan davanın husumetten reddi gereklidir....
Anılan madde uyarınca Devletin sorumluluğunun kapsamı, tapu işlemleri, kadastro tespiti işlemlerinden başlayarak birbirini izleyen işlemler olup tapu kütüğünün oluşumu aşamasındaki kadastro işlemleri ile tapu işlemleri bir bütün oluşturduğundan, bu kayıtlarda oluşan hataları da kapsamaktadır. Bir başka değişle, kadastro işlemleri, tapu kütüğünün oluşumuna dayanak oluşturduğundan, bu işlemler nedeniyle tapu kütüğünde oluşacak yanlışlıklar nedeniyle doğacak zararlar da TMK'nın 1007. maddesi kapsamındadır. Devletin sorumluluğu kusursuz sorumluluk niteliğinde olup, tapu siciline bağlı çıkarların ve mal varlığına ilişkin (ayni) hakların, yanlış tescil sonucu sicile güven ilkesi yönünden değişmesi ya da yitirilmesi, bu haklardan yoksun kalınması temeline dayanır. Çünkü sicillerin doğru tutulmasını üstlenen Devlet, sicillerdeki yanlış kayıtlardan doğan zararları ödemeyi de üstlenmektedir....
Anılan madde uyarınca Devletin sorumluluğunun kapsamı, tapu işlemleri, kadastro tespiti işlemlerinden başlayarak birbirini izleyen işlemler olup tapu kütüğünün oluşumu aşamasındaki kadastro işlemleri ile tapu işlemleri bir bütün oluşturduğundan, bu kayıtlarda oluşan hataları da kapsamaktadır. Bir başka deyişle, kadastro işlemleri, tapu kütüğünün oluşumuna dayanak oluşturduğundan, bu işlemler nedeniyle tapu kütüğünde oluşacak yanlışlıklar nedeniyle doğacak zararlar da TMK'nın 1007. maddesi kapsamındadır. Devletin sorumluluğu kusursuz sorumluluk niteliğinde olup, tapu siciline bağlı çıkarların ve mal varlığına ilişkin (ayni) hakların, yanlış tescil sonucu sicile güven ilkesi yönünden değişmesi ya da yitirilmesi, bu haklardan yoksun kalınması temeline dayanır. Çünkü sicillerin doğru tutulmasını üstlenen Devlet, sicillerdeki yanlış kayıtlardan doğan zararları ödemeyi de üstlenmektedir....