Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

Mahkemece, "...davalının muvazaalı satış suretiyle elinden çıkardığı taşınmazın ½ payının davacı payı olduğu konusunda ihtilaf bulunmadığı, taşınmazın davacının rızası dışında elinden çıkması nedeniyle takdir edilen 202 TL'nin süresinde ödenmemesi nedeniyle davacının munzam zararının ortaya çıktığı yukarıda alınan bilirkişi raporundan anlaşılmış ve talep doğrultusunda aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.” Gerekçesiyle, davanın kabulü ile davacının uğramış olduğu zarar karşılığı 20.000 TL'nin dava tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiş, hüküm davalı vekili tarafından süresinde temyiz edilmiştir. Davada; muris muvazaasına dayalı açılan tazminat davasında hükmedilen alacağın, vaktinde tahsil edilememesi ve bu suretle uğranılan munzam zarar nedeniyle, tazminat talep edilmektedir....

    kapsamında olduğunu, davacı taraf munzam zararını somut bir şekilde ispat edemediğini, davacı taraf munzam zarar talebine dayanak olarak ülkemizde yaşanan enflasyon, kur artışını sebep gösterdiğini ancak Yargıtay'ın istikrarlı munzam zararın objektif değil sübjektif bir zarar olduğu ve enflasyon, kur artışı vb. genel durumların munzam zarar olarak değerlendirilemeyeceği yönünde olduğunu, kabul anlamına gelmemek kaydı ile, sigorta hukuk prensibi itibari ile, müvekkili şirketin sorumluluğu mal varlığında riziko anında meydana gelen azalma ile sınırlı olduğunu, "munzam zarar" kavramı ile "sorumluluk sigortası" kavramı nitelik itibari ile örtüşmediğini, borçlunun kusurlu olması durumunda munzam zarar talep edilmesinin munzam zarar talep şartlarından biri olduğunu, müvekkili şirketin kusurunun bulunmadığını, müvekkili şirket tarafından davacıyı zarar uğratmak maksadı ile ödeme yapılmadığı hususunun gerçeği yansıtmadığını, müvekkili şirketin hasar aşamasında 4.757,01-TL tutarında hasar tazminatı...

      ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ TARİHİ : 11/02/2020 NUMARASI : 2019/50 E-2020/38 K DAVA KONUSU : Tazminat (Kamulaştırma Bedelinin Geç Ödenmesinden Kaynaklanan Munzam Zarar Nedeniyle) KARAR : Salihli 2....

      ’ın yerleşik kararlarına göre, munzam zarar olası bir zarar olmadığı, davacının iddia ve talep ettiği gibi “muhtemel kar” ya da “farz edilen gelir”in kabul edilmediği, somut olaylar nedeniyle gerçekleşen zarardan, temerrüt faiziyle karşılanan kısmı aşan zarar varsa bu husus inandırıcı bir biçimde kanıtlanabilirse ve de davalının kusuru /temerrüdü ile zarar arasında illiyet bağı kurulabilirse, bu koşullarda munzam zarar talep edilebileceği, esasen davacının da somut bir zarardan söz etmediği, muhtemel kar mahrumiyetine dayandığı bu hususun ise “munzam zarar” kapsamı dışında kaldığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir....

      Alacaklının, munzam zararını yasal delillerle kanıtlaması halinde borçlu; ya alacaklının bir zarara uğramadığını ya da borç zamanında ifa edilmiş olsaydı bile, alacaklının değeri düşmeyecek bir yatırım yapmayacağını ispat ederek sorumluluktan kurtulabilir. İkinci görüşe göre; munzam zarar alacaklısı, öncelikle temerrüde uğrayan asıl alacağın varlığını, bu alacağın geç veya hiç ifa edilmemesinden dolayı temerrüt faiziyle karşılanmayan zarar miktarını; zarar ile borçlu temerrüdü arasındaki uygun illiyet bağını kanıtlamalıdır....

        DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE: Dava, munzam zarar talebine ilişkindir....

          Zira, asıl davada (726.838.000) TL ile (2.647.500.000) TL., birleşen ilk davada da (2.301.000.000) TL., yani toplam (5.675.338.000) TL talep edilmişse de, asıl davada talep edilen faiz miktarı davalı tarafından ödenmekle asıl davanın konusu kalmamış, birleşen birinci davada da davacı vekilinin taleplerini açıkladığı 29.03.2002 tarihli dilekçesinde, talep edilen (2.301.000.000) TL'nin (1.571.465.000) TL'nin munzam zarar, bakiyesinin de aracının çalışamamasından kaynaklanan zarar olduğu belirtildiğinden ve aracın çalışamaması nedeniyle oluşan zarar talebi asıl davada reddedilip kesinleşmiş olmakla yeniden talep edilemeyeceğinden, davacının birleşen ikinci davada talep edilen (13.434.807.000) TL munzam zarar talebinin dışında, birleşen birinci davadaki munzam zarar talebi ancak (1.571.465.000) TL olmaktadır....

            Zira, asıl davada (726.838.000) TL ile (2.647.500.000) TL., birleşen ilk davada da (2.301.000.000) TL., yani toplam (5.675.338.000) TL talep edilmişse de, asıl davada talep edilen faiz miktarı davalı tarafından ödenmekle asıl davanın konusu kalmamış, birleşen birinci davada da davacı vekilinin taleplerini açıkladığı 29.03.2002 tarihli dilekçesinde, talep edilen (2.301.000.000) TL'nin (1.571.465.000) TL'nin munzam zarar, bakiyesinin de aracının çalışamamasından kaynaklanan zarar olduğu belirtildiğinden ve aracın çalışamaması nedeniyle oluşan zarar talebi asıl davada reddedilip kesinleşmiş olmakla yeniden talep edilemeyeceğinden, davacının birleşen ikinci davada talep edilen (13.434.807.000) TL munzam zarar talebinin dışında, birleşen birinci davadaki munzam zarar talebi ancak (1.571.465.000) TL olmaktadır....

              Temerrüt faizini aşan zarar miktarı görülmekte olan davada belirlenebiliyorsa, davacının istemi üzerine hâkim, esas hakkında karar verirken bu zararın miktarına da hükmeder.” hükmünü haizdir. Para borcunun ifasında borçlunun kusuruyla temerrüde düşmesi nedeniyle alacaklı nezdinde ortaya çıkan zararın temerrüt faiziyle karşılanamaması hâlinde söz konusu olan bu zarar, borçlunun temerrüdü ile borcun ödendiği tarih aralığındaki dönemi kapsamaktadır. Munzam zarar talep edebilmek için ilk koşul bir para borcunda borçlunun temerrüdünün varlığıdır. İkinci koşul; borçlunun temerrüdü nedeniyle temerrüt faiziyle karşılanamayan alacaklı zararının mevcudiyetidir. üçüncü koşul; borçlunun temerrüde düşmede kusurlu olmasıdır. Dördüncü koşul ise borçlunun temerrüdü ile alacaklının munzam zararı arasındaki illiyet bağının mevcudiyetidir....

                Munzam zarar sorumluluğu, kusur sorumluluğuna dayanır. TBK’nın 122. maddesi (Mülga BK'nın 105.) kusur karinesini benimsemiştir. Munzam zarardan kaynaklanan tazminat borcunun doğması için aranan kusur, borçlunun temerrüde düşmekteki kusurudur. Farklı bir anlatımla, burada zararın doğmasına yol açan bir kusur ilişkisi aranmaz ve tartışılmaz. Sorumluluk için borçlunun temerrüde düşmekteki kusurunun varlığı asıldır. Kural olarak munzam zarar alacaklısı, öncelikle temerrüde uğrayan asıl alacağının varlığını, bu alacağın geç veya hiç ifa edilmemesinden dolayı temerrüt faizi ile karşılanmayan zararını, zarar ile borçlu temerrüdü arasındaki uygun illiyet bağını ispat etmekle yükümlüdür. Alacaklı borçlunun temerrüde düşmekte kusurlu olduğunu ispatla yükümlü değildir. Borçlu ancak temerrüdündeki kusursuzluğunu kanıtlama koşuluyla sorumluluktan kurtulabilir....

                  UYAP Entegrasyonu