USD bedelli çeki müvekkiline teslim ettiğini, alacağı temellük alan müvekkilinin ise, ilgili çeki vade tarihinde, dava dışı üçüncü kişiden tahsil etiğini, davacı tarafın, işbu haksız ve mesnetsiz davasında, alacağın temliki hükümleri kapsamında müvekkiline devredilen alacağın tahsili sebebiyle iktisap edilen kur farkı tutarının sebepsiz zenginleşme hükümleri kapsamında iadesini talep ettiğini, alacağını müvekkiline devreden davacı şirketin, bu işlem sebebiyle müvekkilinden 274.525,52 Tl ödeme tahsil ettiğini, alacağın vadesi geldiğinde tahsil edilememesi riskini de üstlenerek davacı şirkete 274.525,52 TL ödeme yapan müvekkilinin, vade tarihinde yapmış olduğu tahsilat sebebiyle, davacı şirketin fakirleştiğinin söylenemeyeceğini, taraflar arasında imzalanan faktoring sözleşmesinin 23.maddesiyle davacı şirketin kur farkı talebinde bulunamayacağınında açıkça hükme bağlandığını, bu sebeplerle davanın reddini, icra inkar tazminat talebinin reddini, takibinde haksız ve kötü niyetli olan davacı...
Dava eksik ödenen sigorta tazminatı istemine ilişkin olup özünde maddi tazminat istemine ilişkindir. Avukatlık asgari ücret tarifesinin 13/4. Madde ve fıkrası maddi tazminat istemli davaların tamamen reddi durumunda hükmedilecek avukatlık ücretinin tarifenin ikinci kısmının 2. Bölümüne göre hükmedilmesi gerektiğini belirtmiştir.Dava mahiyeti itibarı ile kur farkından kaynaklı eksik ödendiği iddia olunan maddi tazminat istemidir. Davanın tamamen reddi durumunda hükmedilmesi gereken vekalet ücreti de AAÜT'nin 13/4 madde ve fırkası gereği maktudur. Tüm bu anlatılan nedenlerden ötürü davanın reddine karar verilmiş buna dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur....
Dava eksik ödenen sigorta tazminatı istemine ilişkin olup özünde maddi tazminat istemine ilişkindir. Avukatlık asgari ücret tarifesinin 13/4. Madde ve fıkrası maddi tazminat istemli davaların tamamen reddi durumunda hükmedilecek avukatlık ücretinin tarifenin ikinci kısmının 2. Bölümüne göre hükmedilmesi gerektiğini belirtmiştir.Dava mahiyeti itibarı ile kur farkından kaynaklı eksik ödendiği iddia olunan maddi tazminat istemidir. Davanın tamamen reddi durumunda hükmedilmesi gereken vekalet ücreti de AAÜT'nin 13/4 madde ve fırkası gereği maktudur. Tüm bu anlatılan nedenlerden ötürü davanın reddine karar verilmiş buna dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur....
Davalı vekili, davacı ne miktar mal faturası tanzim etmişise tamamının kapatıldığını müvekkilince ödendiğini, itiraz dilekçesinde de belirttikleri gibi eğer davacının iddiası iade farkından kaynaklanan bir alacak ise müvekkilinin iade farkı borcunun da bulunmadığını, dayanağı olan faturaların kabul edilmeyerek davacıya iade edildiğini ileri sürerek davanın reddi gerektiğini savunmuştur. Mahkemece, toplanan deliller ve alınan bilirkişi raporları doğrultusunda; takip talebinde her ne kadar ödenmeyen satım bedelinin tahsili istenmiş ise de gerçekte aradaki uyuşmazlığın iade farkı faturasından kaynaklandığı, taraflar arasında vade farkı talebini haklı kılacak bir uygulama bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, hüküm taraf vekillerince temyiz edilmiştir....
DELİLLERİN İNCELENMESİ VE GEREKÇE;Dava; vade farkından dolayı oluşan alacağın tahsili için başlatılan takibe yapılan itirazın iptali davasıdır.Davacı vekili; taraflar arasındaki ticari ilişkiye istinaden tutulan cari hesapta vade farkından kaynaklı olarak alacaklı olduklarını, bu alacağın ödenmemesi üzerine takibe başladıklarını, davalının itiraz ettiğini beyan ederek, takibe yapılan itirazın iptalini dava ve talep etmiş; davalı vekili ise; fatura içeriğinde yer alan vade farkı ibaresinin, vade farkı istenebileceği sonucunu doğurmadığını beyan ederek davanın reddini istemiştir.Davanın açıldığı tarihte yürürlükte bulunan usul hükümleri doğrultusunda basit yargılama usulüne tabi olarak oluşturulan tensibe istinaden yargılamaya başlanmış, yöntemine uygun ön inceleme duruşması açılarak öncelikle dava şartları ve ilk itirazlar incelenmiş, hukuki ihtilaf noktaları belirlenmek suretiyle tahkikat aşamasında deliller toplanmış, ------- sayılı icra dosyası ----- üzerinden dosya içerisine alınıp incelenmiş...
Davalı yan ise davacıdan satılan ve teslim edilen mal bedeli ve sözleşme gereği gecikme faizi ve vade farkından dolayı alacaklı olduğunu belirtip davanın reddini istemiştir. Davacı yanın talebinde de açıklandığı üzere verilen müşteri çek ve senetleri ve ödeme makbuzları birlikte değerlendirilerek ve tarafların tacir olduğu da gözetilerek ticari defterler üzerinde inceleme yapılıp davalı yanın mal satışından ve vade farkından ne miktar alacaklı olduğunun saptanması yine davacı yanın verdiği müşteri çek ve senetleri de dahil olmak üzere davalının davacıdan yaptığı tahsilatlar tespit edilip taraflar arasındaki borç alacak miktarı saptandıktan sonra sözleşme gereği davacı yanca davalıya verildiği belirtilen 2 adet kambiyo senedinin teminat vasfının devam edip etmediği üzerinde durularak bir karar verilmelidir. Her ne kadar mahkemece bu yönde bilirkişi incelemesi yaptırılarak rapor alınmış ise de bu rapora taraf vekilleri gerekçelerini de göstermek suretiyle itiraz etmiştir....
Davalı vekili, davacının düzenlediği vade farkı faturasının kabul edilmediğini savunarak davanın reddini istemiştir. Mahkemece, davalının ticari defter ve kayıtlarını sunmadığı, davacının ticari defter ve kayıtlarında alacağa konu faturaların kayıtlı olduğu, bakiye 3.906,59 TL. alacağının bulunduğu, bu alacağın vade farkından kaynaklanmadığı gerekçesiyle davalının takibe itirazının asıl alacak üzerinden iptaline, takibin devamına, asıl alacak üzerinden %40 icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine, işlemiş faiz isteminin reddine karar verilmiş, hüküm davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir. Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle gerektirici sebeplere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, davalı vekilinin yerinde görülmeyen bütün temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun bulunan hükmün ONANMASINA, aşağıda yazılı onama harcının temyiz edenden alınmasına, 25.01.2012 gününde oybirliğiyle karar verildi....
Davalı, taraflar arasında cari hesap sözleşmesi bulunmadığını, davacının talebinin bir bölümünün vade farkından kaynaklandığını, davacıya borçlu oldukları miktarı davadan önce ödediklerini belirterek davanın reddi ile %40 tazminata hükmedilmesini istemiştir. Mahkemece, yapılan yargılama sonunda davalının davadan sonra davacıya ödemede bulunduğu, davacının vade farkına ilişkin talebini takipsiz bıraktığı gerekçesi ile ödenen bölüm yönünden karar verilmesine yer olmadığına bu miktar üzerinden davacı yararına tazminata karar verilmiş, hüküm davalı vekilince temyiz edilmiştir. Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle gerektirici sebeplere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, davalı vekilinin yerinde görülmeyen bütün temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun bulunan hükmün ONANMASINA, 21.9 .2006 gününde oybirliğiyle karar verildi....
Dava, vade farkı faturasına ( ... seri numaralı ) dayalı olarak davacı şirketten haksız surette tazmin edilen paranın günümüz şartlarına uyarlanarak ''Sebepsiz zenginleşme'' hükümlerine göre yasal faiziyle davalı şirketten tahsili talepli maddi tazminat ve davacı şirketin adresine gelinerek, haciz tehdidi altında bırakıldığı ve ticari itibarının zedelendiği iddiasıyla açılan manevi tazminat istemine ilişkindir. Mahkemece, davacı vekilinin davalı aleyhine açmış olduğu itirazın iptali davasının dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddine karar verilmiş ve karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur....
Davalı vekili; takip konusu faturanın vade farkından kaynaklandığını, dosyaya sunulan sözleşmedeki imzanın müvekkili şirket yetkilisine ait olmadığını, bir an için müvekkili şirketin söz konusu sözleşmeye icazet verdiği kabul edilse dahi sözleşmenin taraflar arasındaki ticari ilişkinin çok cüzi bir kısmını oluşturduğu, ayrıca taraflar arasında vade farkına dair bir uygulamanın da olmadığını belirterek davanın reddini talep etmiştir. Mahkemece toplanan deliller ve dosya kapsamına göre; taraflar arasındaki ticari ilişki nedeniyle gecikerek ödenen fatura bedellerine vade farkının uygulanmaması hususunun teamül haline dönüştüğü, ayrıca fiili olarak uygulanmayan 2007 tarihli sözleşmedeki vade farkı düzenlemesine dayanılarak 2009 yılında vade farkı talep edilmesinin iyi niyet kuralı ile bağdaşmayacağı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir. Dava 14/12/2007 tarihli sözleşmeye dayanılarak açılmıştır....