Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ -KARAR- Mahkeme kararındaki nitelendirmeye göre dava; Fikir ve Sanat Eserleri Kanunundan kaynaklanan tazminat istemine ilişkin olup, 11.Hukuk Dairesinin bozma ilamı bulunduğu anlaşılmaktadır. Yargıtay Büyük Genel Kurulunun 24.01.2014 tarih ve 1 sayılı kararı ile aynen kabul edilen ve 29.01.2014 günü Resmi Gazetede yayımlanarak 01.02.2014 tarihinde yürürlüğe giren hukuk dairelerine ilişkin işbölümü uyarınca temyiz incelemesi Yargıtay 11.Hukuk Dairesine ait bulunmaktadır. Hal böyle olunca, yukarıda açıklanan nedenlerle, dosyanın ilgisi yönünden anılan Daire Başkanlığına GÖNDERİLMESİNE,12.11.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi....

    "İçtihat Metni" MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi K A R A R Dava, 1163 sayılı Kooperatifler Kanunundan kaynaklanan elatmanın önlenmesi, tazminat isteğine ilişkindir. 2797 sayılı Yargıtay Kanununa 6723 sayılı Kanunun 21. maddesi ile değişik 60/3. maddesi gereğince Yargıtay Birinci Başkanlık Kurulunun Hukuk Dairelerinin işbölümünü düzenleyen 12.02.2016 tarihli ve 2016/1 sayılı Kararına göre ve davanın açıklanan niteliği itibariyle temyiz inceleme görevi Yargıtay (23.) Hukuk Dairesine ait bulunmaktadır. SONUÇ: Yukarıda belirtilen nedenle dosyanın görevli sözü edilen Yüksek Daire Başkanlığına GÖNDERİLMESİNE, 16.11.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi....

      Kanuna, Kıyı Kanunundan önce oluşmuş hakların nasıl ve hangi ölçüler içinde korunabileceğini belirlemek için geçici madde eklenmiş ve buna uygun olarak Yönetmelikle kısmi yapılaşma tanımlanmış ve mevcut hakların sınırları belirlenmiştir. Yönetmelik maddelerinde yer alan bu düzenleme göz önüne alındığında, daha önce kanunla belirlenmiş hakların korunması ve kişilerin mağdur edilmemesinin amaçlandığı anlaşılmaktadır. Ancak imar hukukunda, kazanılmış hak kavramı ile ilgili olarak belli bir ölçütün, Kıyı Kanununun amacına uygun olarak belirlenmesi zorunludur. Kanun ve Yönetmelik hükmüne göre kısmi yapılaşma olması durumunda kazanılmış hak; anılan yapıların mevcut haliyle korunmasına ilişkin olup, daha sonra yapılacak imar planlarında 100 metrelik sahil şeridinin Kıyı Kanununa uygun olarak planlanması ve yeni yapılaşmaların Kıyı Kanununa uygun olması gerektiği kuşkusuzdur....

        Somut olayda, az yukarıda bahsi geçen ilkeler uyarınca, bilirkişi kurulu içtihatlara uygun oluşturulmadığı gibi, hükme esas alınan bilirkişi raporunda, dava konusu ve bitişik komşu taşınmazların ve idarece tespit edilen kıyı kenar çizgisinin dikkate alınarak, kıyı kenar çizgisinin belirlendiği belirtilmiş olmasına rağmen harita mühendisi tarafından düzenlenen raporun eki olan krokide, keşfen tespit edilen kıyı kenar çizgisi ile Bakanlık tarafından onaylanan kıyı kenar çizgisi kroki üzerinde ayrı ayrı gösterilmemiş, yine çevre parsellere ilişkin kıyı kenar çizgisi de kroki de işaretlenmemiştir....

          Bütün bunlardan mülkiyet hukukundan kaynaklanan tüm uyuşmazlıkları çözmekle Adli Yargı yerinin görevli olduğu, 3621 sayılı Yasanın kıyı-kenar çizgisinin belirlenmesinde ve uygulanmasında ortaya çıkacak çekişmelerde Adli Yargı görevini kısıtlayacak bir hüküm içermediği sonucu çıkmaktadır. O halde mahkemece kıyı-kenar çizgisinin az yukarıda sözü edilen 13.3.1972 tarih 7/4 sayılı ve 28.11.1997 tarih 5/3 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararları doğrultusunda saptanmasını benimseyen uygulaması yasalara aykırı değildir. Ne var ki; bilirkişilerce kıyı kenar çizgisinin saptanması bakımından yapılan araştırma hüküm kurmaya yeterli değildir. Şöyleki; Yukarıdan beri söylendiği üzere somut olayda idari merci olan Valilik taşınmazın bulunduğu mahalde 3621 sayılı kanunun 5 ve 9.maddelerine dayanarak kıyı kenar çizgisini belirlemiş ve bu 25.10.1996 ve 07.12.2001 tarihlerinde ilgili Bakanlıkça onanmıştır....

            Bütün bunlardan mülkiyet hukukundan kaynaklanan tüm uyuşmazlıkları çözmekle Adli Yargı yerinin görevli olduğu, 3621 sayılı Yasanın kıyı-kenar çizgisinin belirlenmesinde ve uygulanmasında ortaya çıkacak çekişmelerde Adli Yargı görevini kısıtlayacak bir hüküm içermediği sonucu çıkmaktadır. O halde mahkemece kıyı-kenar çizgisinin az yukarıda sözü edilen 13.3.1972 tarih 7/4 sayılı ve 28.11.1997 tarih 5/3 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararları doğrultusunda saptanmasını benimseyen uygulaması yasalara aykırı değildir. Ne var ki; bilirkişilerce kıyı kenar çizgisinin saptanması bakımından yapılan araştırma hüküm kurmaya yeterli değildir. Şöyleki; Yukarıdan beri söylendiği üzere somut olayda idari merci olan Valilik taşınmazın bulunduğu mahalde 3621 sayılı kanunun 5 ve 9.maddelerine dayanarak kıyı kenar çizgisini belirlemiş ve bu 25.10.1996 ve 07.12.2001 tarihlerinde ilgili Bakanlıkça onanmıştır....

              Kararı davacı vekilinin temyizi üzerine Dairemizin 2015/27798 E. 2018/19135 K. ve 23/10/2018 tarihli ilamı ile "Davalı Kıyı Emniyeti Genel Müdürlüğü yargılama devam ederken davacıyı devraldıkları tarih ve sonrası için davaya konu dalış tazminatının davacıya ödenmesi için bordro düzenlemiş, bunun üzerine davacı anılan davalıya yönelik davasından feragat ettiğini açıklamış ve Mahkemece isabetli olarak davalı Kıyı Emniyeti Genel Müdürlüğü'ne yönelik davanın feragat nedeniyle reddine karar verilmiştir. Ancak davalı Kıyı Emniyeti Genel Müdürlüğünce tahakkuk ettirilen tazminat davacının kendileri nezdindeki çalışmaya başladığı tarih ve sonrası için hesaplanmış olup, davacının önceki dönem için diğer davalıdan alacağı devam etmektedir. Mahkemece, davalının ıslaha karşı öne sürdüğü zamanaşımı def'i de dikkate alınıp mevcut hesap raporu bir değerlendirmeye tabi tutularak davalı ......

                Davacı taraf, Ardeşen ilçesi Deniz mahallesi 10 ada 706 parsel (eski 3 ada 5 parsel) ile 3 ada 3 parsel arasında kalan ve dilekçe ekindeki krokide işaretli olarak gösterilen boşluğun eski tapu kayıtları kapsamı içinde kaldığı halde, kıyı kenar çizgisi içinde kaldığı gerekçesiyle tescil harici bırakıldığını, ancak daha sonradan Pazar Pazar Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 2008/172 E.- 320 K. sayılı davası ile bu yere ilişkin kıyı kenar çizgisinin yeniden belirlenmesi sonucu bu yerin kıyı kenar çizgisi dışında kaldığının tespit edildiğini, bu haliyle eski tapu kayıtları kapsamındaki dava konusu yerin, sonradan belirlenen kıyı kenar çizgisi esas alınarak adlarına tesciline, kıyı kenar çizgisi içinde kalan kısmın bulunması halinde de TMK 1007. maddesi uyarınca zararlarının tazminine karar verilmesi istemiyle eldeki davayı açmıştır....

                ; Asıl dava, kıyı kenar çizgisi içerisinde kalan taşınmaz bölümü bakımından dava konusu 289 ada 1 parsel sayılı taşınmazın tapu kaydının kısmen iptali, karşı dava ile birleştirilmesine karar verilen davalar ise iptaline karar verilen taşınmaz yönünden TMK'nın 1007. maddesi gereğince tazminat istemine ilişkindir....

                  Asliye Hukuk Mahkemesi Taraflar arasında görülen davanın yapılan yargılaması sonucunda; ilk derece mahkemesince verilen kararın istinaf incelemesi üzerine bölge adliye mahkemesinin yukarıda gün ve sayıları yazılı hükmünün Yargıtayca incelenmesi davalı Hazine vekilince istenilmiş olmakla, dosyadaki belgeler okunup uyuşmazlık anlaşıldıktan sonra gereği görüşülüp düşünüldü: - K A R A R - Dava, terditli olarak dava konusu taşınmazın kıyı kenar çizgisi içerisinden çıkarılması, olmadığında 4721 sayılı TMK'nın 1007. maddesi uyarınca tazminat istemine ilişkindir. İlk Derece Mahkemesince kıyı kenar çizgisi içerisinden çıkarılmaya ve tazminata ilişkin davaların reddine ilişkin olarak verilen karara karşı, davacı vekili tarafından yapılan istinaf başvurusunun Adana Bölge Adliye Mahkemesi 3....

                    UYAP Entegrasyonu