Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

, özel bir ambulansta boyunluğun bulunması gerektiğini, travmalı bir hastanın yanlış nakil edilmesi suçunun kendisine yüklenemeyeceğini, hastanın 19/05/1997 tarihinde beyin cerrahi kliniğine yatışının saat 20.00’de yapıldığını, hastayı her hangi bir yere sevk etmediğini, hasta serviste yatarken hasta yakınlarının hastaneden gitmeye karar verdiklerini, hastanın annesi ...’in hasta tabelasına "tedavi kabul etmeyip isteğim üzerine oğlum ......

    Dava konusu soruşturma raporunda, davalının 22 adet reçetedeki ilacı hasta/hasta yakınına teslim edilmediği halde Kuruma fatura edilmesi nedeniyle, 22 adet reçetenin indirimli bedeli olan 52.673,18 TL'nin reçetelerin ödendiği tarih dikkate alınarak yasal faizi ile davalıdan tahsili gerektiği yönünde görüş bildirildiği anlaşılmaktadır. Mahkemece, dava konusu reçete sahibi hastaların kronik böbrek hastası oldukları ve diyalize girdikleri, belirtilen ilaçların davalı eczacı tarafından verildiği ve diyalizden hemen sonra da hasta tarafından kullanıldığı, bu nedenle kurumun zarara uğratıldığından söz edilemeyeceği gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir. Her ne kadar mahkemece reçete sahibi hastalar tarafından kullanıldığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiş ise de; soruşturma konusu reçetelerin sahibi olan ve soruşturma dosyasında beyanı alınan hasta ve hasta yakınları yargılama sırasında dinlenilmemiştir....

      Davacının iş sözleşmesi, 14.04.2006, 09.01.2007, 07.08.2009 tarihlerinde yapılan yazılı uyarılara rağmen bahse konu işyerinde iş sözleşmesine ve iş mevzuatına aykırı hareketlerine devam ettiği ve en son 14.11.2009 ve 16.11.2009 tarihlerinde vuku bulan oda temizliğini düzgün yapmadığı, hasta ve hasta yakınları ile gereksiz tartıştığı gerekçeleriyle 4857 sayılı Kanun'un 25/II-b.-d.-e.-h. bentleri gereğince 23.11.2009 tarihinde davalı işverence feshedilmiştir. Feshe konu edilen davacının 14.04.2006, 09.01.2007 ve 07.08.2009 tarihlerindeki davranışlarına ilişkin olarak fesihten önce davacıya uyarı cezaları verildiğinden ve ayrıca 4857 sayılı Kanun'un 26. maddesi gereğince altı iş günü geçtikten sonra fesih yetkisi kullanılamayacağından, sözkonusu davranışlar davalı işveren için haklı fesih sebebi oluşturmaz....

        Gerçekten de müvekkil (hasta) mesleki bir iş gören vekilden, tedavinin bütün aşamalarında titiz bir ihtimam ve dikkat beklemek hakkına sahiptir. Gereken özen görevini göstermeyen vekil, TBK 510.maddesi hükmü uyarınca, vekaleti gereği gibi ifa etmemiş sayılmalıdır. Aynı hususlar adam çalıştıran sıfatı ile doktorun görev yaptığı sağlık kuruluşları için de geçerlidir. Manevi tazminat taleplerinde 6098 sayılı TBK'nun 56.(818 sayılı Borçlar Kanunu'nun 47.) maddesi hükmüne göre, hakimin özel halleri göz önünde tutarak manevi zarar adı ile hak sahibine verilmesine karar vereceği bir para tutarı adalete uygun olmalıdır. Manevi tazminat, zarara uğrayanda, manevi huzuru gerçekleştirecek ve tazminata benzer bir fonksiyonu da olan özgün bir nitelik taşır. Manevi tazminat bir ceza olmadığı gibi, mamelek hukukuna ilişkin zararın karşılanmasını da amaç edinmemiştir. Zarar görenin zenginleşmemesi, zarar sorumlusunun da fakirleşmemesi gerekmektedir....

        Davalı kurum tarafından, davacı eczacı hakkında; Sosyal Güvenlik Kurumu Kapsamındaki Kişilerin Türk Eczacıları Birliği Üyesi Eczanelerden İlaç Teminine İlişkin 2009 Yılı Protokolü’nün 6.3.3 maddesi gereğince, 2010 yılı mart ayı dönemine ait fatura edilmiş reçetelerden üç adedinin arkasındaki imzaların hasta ya da hasta yakınına ait olmadığının tespiti üzerine 2009 yılı protokol sözleşmesinin feshi ve cezai şartlar başlığı altında düzenlenen 6.3.3 maddesinin ihlal edildiği gerekçesiyle dava konusu işlemi uygulanmıştır....

          hasta kitlesine yönelik müvekkilinin icra ettiği mesleği kötüleyen açıklamaların devamında telafisi imkansız maddi ve manevi zararlara yol açtığını, bu nedenden dolayı 100.000TL manevi tazminat, maddi zararın bilirkişi tarafından tespiti zorunlu olduğu dikkate alındığında maddi zarara ilişkin belirsiz alacak davası olarak şimdilik 1.000TL maddi tazminatın davalıdan alınmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir....

          Davacıya ait eczaneye ilişkin soruşturmada hasta veya hasta yakınına teslim edilmeyen ilaca ait reçete tespit edildiği, bu kapsamda 2012 yılı eczane protokolünün 4.3.6. ve 5.3.5. maddesi uyarınca cezai işlem uygulandığı görülmektedir....

            Bu açıklamalar ışığında, davalı kurum hasta... ...'in davacı şirketin sözleşmeli olmayan doktorunca muayene edilerek, bu doktorun ilgili olduğu başka bir şirket adına muayene ücret faturasının kesildiği ve ücret alınması ile sözleşmenin 3.1.3.1. maddesi hükmüne aykırı davranıldığı açıktır.Davacı hastanenin davalı kurumla sözleşmesi olduğu ve bu hususun hastanece görülebilecek yerlerde ilan edildiği, bu nedenle muayene için tercih edildiği dosya kapsamından anlaşılmaktadır.SGK ile anlaşması olduğu için tercih edilen hastanede ücret alınmaması gereken acile başvuran hasta...'den sözleşmeye aykırı olarak ve onayı alınmadan ücret alındığı gibi, kesilen hizmet bedeli faturasınında davacı şirket dışında başka bir şirket adına kesilmesi sözleşme ve hasta hakları bakımından izah edilemez bir durumdur....

              Özel hastane ile hasta arasında var olduğu kabul edilen sözleşmenin kurulması, sözleşmenin hukukî niteliği, bu hukukî niteliğe uygun olarak uygulanması gereken yasal hükümlerin neler olduğu, taraflara düşen hak ve borçlar ile bunlara aykırılığın varlığı hâlinde sorumluluklarının tespiti uyuşmazlığın çözümünde önem taşır. Özel hastanelerde kural olarak hekim ile hasta arasında değil; hastane ile hasta arasında bir sözleşme ilişkisi vardır. Özel hastane ile hasta arasındaki sözleşme, Borçlar Kanunu’nda düzenlenmiş tipik bir sözleşme değildir. Özel hastaneye başvuran bir hasta veya kanuni temsilcisi ile yapılan ve özel hastane işleticisinin hem tıbbi hem de diğer mutad edimleri (oda, yiyecek, bakım vb otelcilik hizmetleri) yerine getirmeyi üstlendiği sözleşmeye hastaneye kabul sözleşmesi adı verilmektedir....

              (X) KARŞI OY: 11/04/1928 tarihli ve 1219 sayılı Tababet ve Şuabatı San'atlarının Tarzı İcrasına Dair Kanun'un 70. maddesi, 16/03/2004 tarihli ve 2004/7024 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile onaylanan Biyoloji ve Tıbbın Uygulanması Bakımından İnsan Hakları ve İnsan Haysiyetinin Korunması Sözleşmesi (İnsan Hakları ve Biyotıp Sözleşmesi)'nin 5. maddesi ile Hasta Hakları Yönetmeliği'nin 15, 22 ve 31. maddeleri birlikte değerlendirildiğinde herhangi bir tıbbi müdahaleye başlanmadan önce kişilerin, yapılacak işlemlerin riskleriyle ilgili olarak aydınlatılması ve rızalarının alınması zorunlu olup, aydınlatma ve rızanın alınmaması hali, sağlık hizmetinin bu açıdan kusurlu yürütüldüğü sonucunu doğurmaktadır....

                UYAP Entegrasyonu