Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

Asliye Ticaret Mahkemelerince ayrı ayrı görevsizlik kararı verilmesi nedeniyle yargı yerinin belirlenmesi için gönderilen dosya içindeki tüm belgeler incelendi, gereği düşünüldü: -K A R A R- Dava, kasko sigorta sözleşmesinden kaynaklanan rücuen tazminat istemine ilişkindir. Asliye Hukuk Mahkemesince, davanın 6102 sayılı TTK.nin 6.kitabında düzenlenen sigorta sözleşmelerinden kaynaklandığı gerekçesiyle görevsizlik yönünde hüküm kurmuştur Asliye Ticaret Mahkemesi ise, sigortalı ile zarar sorumlusu arasındaki ilişkinin ticari olmadığı, sigorta şirketinin halefiyete dayanarak dava açtığı belirtilerek görevsizlik kararı verilmiştir. Somut olayda uyuşmazlık 6102 sayılı TTK.nin 1472 (6762 sayılı TTK.nin 1301) maddesi uyarınca sigorta şirketi tarafından sigortalısına ödenen tazminatın haksız fiile (trafik kazasına) sebebiyet veren davalıdan rücuen tahsili isteminden kaynaklanmaktadır....

    Eldeki dava kosko sigortasına dayalı olarak kanuni halefiyete göre açılmıştır. Sigortacının halefiyete dayalı olarak açacağı rücuen tazminat davasında, görevli mahkemenin belirlenmesi konusunda; 22.03.1944 tarih, 37 Esas, 9 Karar sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme kararında "sigortacının halefiyete dayalı açtığı davanın aynen sigortalı kimsenin sorumlu kişiye karşı açmış olduğu bir dava gibidir. Sigortalının muhtelif mahkemelerde dava açma hakkı varsa, aynı hak sigortacının halefiyet hakkına dayanan rücu davası için de söz konusudur" ilkesi benimsenmiştir. Buna göre; sigortacının halefiyete dayalı olarak açtığı davada, davanın nitelendirmesi yapılırken, davacının sigortalısı ile zarara neden olduğu iddia edilen arasındaki hukuki ilişkiye bakılması gerekir....

      Delillerin değerlendirilmesi ve gerekçe; Dava, Birleşik kasko sigorta poliçesi gereği sigortalısına ödeme yapan davacının ödediği bedelin rücuen tahsili talebine ilişkindir. Sigortacının halefiyete dayalı olarak açacağı rücuen tazminat davasında, görevli mahkemenin belirlenmesi konusunda; 22/03/.... tarih, .... Esas, 9 Karar sayılı (03/07/1944 tarihli Resmi Gazetede yayınlanan) Yargıtay İçtihadı Birleştirme kararında "sigortacının sorumlu kişi aleyhine açacağı dava, sigorta poliçesinden doğan bir dava değildir. Bu nedenle halefiyet davası ticari dava sayılamaz. Bu dava aynen sigortalı kimsenin sorumlu kişiye karşı açmış olduğu bir dava gibidir. Sigortalının muhtelif mahkemelerde dava açma hakkı varsa, aynı hak sigortacının halefiyet hakkına dayanan rücu davası için de söz konusudur" ilkesi benimsenmiştir....

        Sigorta poliçesine dayalı olarak sigorta şirketi tarafından sigortalısına ödenen tazminatın halefiyete dayalı olarak rücuen tazmini istemli davalarda sigortalı ile zarara neden olan davalının ticari işletmesi bulunan bir tacir olup olmadığı dikkate alınarak görev hususunun değerlendirilmesi gerekmektedir. Somut olayda davacı sigortacının halefi olduğu sigortalı ve davalı tacir olup dava konusu uyuşmazlık ticari işletmelerini ilgilendirmektedir. Bu bakımdan yapılan açıklamalar dikkate alındığında uyuşmazlık ticari dava niteliğinde olup çözümü Asliye Ticaret Mahkemesi'nin görev alanına girdiğinden davanın esasına girilerek sonucuna göre karar verilmesi gerekirken görevsizlik kararı verilmesi doğru görülmemiş, kararın bozulması gerekmiştir. SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmen BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davacıya geri verilmesine 10.3.2015 gününde oybirliğiyle karar verildi....

          Bu nedenle Dairemizce dosya üzerinden yapılan incelemede: Davanın sigorta poliçesine dayalı olarak açılan rücuen tazminat davası olduğu, Sakarya 4. AHM tarafından davanın TTK'da düzenlenen hususlardan olduğu gerekçesi ile görevsizlik kararı verildiği, Sakarya ATM tarafından ise davanın sigorta sözleşmesinden değil, davalının kusuru ile gerçekleşen haksız fiilenden kaynaklandığı, davalıların tacir olmadığı gerekçesi ile karşı görevsizlik kararı verdiği anlaşılmaktadır. Dava, Türk Ticaret Kanunu'nun 1472. maddesinden kaynaklanan halefiyete dayalı olarak ödenen tazminatın davalılardan rücuen tahsiline ilişkin tazminat davası olup, sigorta ettirenin kendisine zarar verene açacağı davanın, onun halefi sıfatıyla sigortacı tarafından açılmasıdır. Sigorta ettirenin dava hakkı, tazmin ettiği bedel nispetinde sigortacıya intikal eder....

          Halefiyete dayalı olan rücu davasında, esas itibariyle sigortalının kendisine zarar verene karşı açacağı tazminat davasının, onun halefi sıfatıyla sigortacı tarafından açılmasıdır. Her tazminat davasında olduğu gibi, sigortacının açtığı rücu davasında da davalının kusurunu ve zararı ispat etmek davacı sigortacıya düşer. Halefiyete dayalı sigorta rücu davasında sigortacı halefiyet hukuki ilişkisi sebebiyle ancak selefinin sahip olduğu haklara sahip olur. Sigortacı halefiyete dayanarak rücu davasını zarar sorumlusu aleyhine yönelttiğine göre, sigortalının zarar sorumlusuna karşı açacağı tazminat davasında sigortalı neyi ispat etmesi gerekiyorsa, sigortacıda bu davada onu ispat etmekle yükümlüdür.Bilirkişi heyeti tarafından sunulan 18/12/2017 tarihli raporda; davalı şirketin iş makinesi elemanının %100 oranında kusurlu olduğu, davacı şirkete sigortalı ... A.Ş.'...

            Dava TTK 1301.maddesinden kaynaklanan halefiyete dayalı olarak hasar bedelinin zarar verenden tahsili için açılan rücuen tazminat istemine ilişkindir. Sigorta ettirenin zarar verene açacağı davanın, onun halefi sıfatıyla sigortacı tarafından açılmasıdır. Sigorta ettirenin dava hakkı, tazmin ettiği bedel nispetinde sigortacıya intikal eder. Dolayısıyla, öncelikle riziko karşılığının sigortalıya ödenmesi gerekir. Ödeme tarihi aynı zamanda üçüncü şahsa rücu edebilme tarihidir. Bu nedenle işleten ve sürücünün faizden sorumluluğunun başlangıcının, halefiyet başlangıcı olan ödeme tarihi olarak kabulü gerekir. ../... - 2 - 2009/5424 2009/7602 Dosyada mevcut belgeye göre davacının 28.2.2003 tarihinde kendi sigortalısına ödeme yaptığı, davalının sigorta şirketi ... Sigorta AŞ dava konusu hasar bedelini dava açıldıktan sonra 21.3.2006 tarihinde ödediği anlaşılmıştır....

              Mahkemece, bozmaya uyularak yapılan yargılama sonucunda, getirtilen yönetim planına göre, yönetime genel güvenlik önlemlerini yerine getirme görevi verilmiş olup, özel güvenlik görevlisi veya alarm sistemi kurma görevi verilmediği, olayın meydana geldiği tarih ve saatte gece bekçisinin görevi başında olduğu ve yönetimin bu şekilde üzerine düşen görevi yerine getirdiği, buna göre, davalıya kusur atfedilemediğinden davacının halefiyete dayalı olarak rücuen talep ettiği tazminat şartlarının oluşmadığı gerekçesiyle, davalı ...hakkında açılan davanın reddine, davalı ... hakkında evvelce verilen karar kesinleşmiş olmakla, yeniden hüküm tesisine yer olmadığına karar verilmiştir. Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir. Dosyadaki yazılara, mahkemece uyulan bozma kararı gereğince hüküm verilmiş olmasına ve delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, davacı vekilinin bütün temyiz itirazları yerinde değildir....

                Dava, kasko sigorta sözleşmesine ve halefiyete dayanılarak açılan rücuen tazminat istemine ilişkindir. Somut olayda, her iki taraf kaza esnasında kendisine yeşil ışık yandığını ve diğer tarafın kırmızı ışıkta geçtiğini iddia etmiştir. Mahkemece Adli tıp Kurumu Trafik İhtisas dairesinden alınan 29.05.2014 tarihli bilirkişi raporunda alternatifli olarak kırmızı ışıktan geçme durumuna göre kusur oranı tayin edilmiştir. Bu haliyle meydana gelen kazada hangi araç sürücüsünün kırmızı ışıkta geçtiği belirlenmiş değildir. Bu durumda, Dairemizin yerleşik içtihatları uyarınca tarafların kazanın meydana gelmesinde % 50 oranında kusurlu olduğu kabul edilerek zararın yarı yarıya paylaştırılması gerekmektedir. Mahkemece, davalı sürücünün kazanın meydana gelmesinde % 50 oranında kusurlu olduğu kabul edilerek sonucuna göre karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir....

                  Maddesi uyarınca halefiyete dayalı olarak açtığı rücuen tazminat davasının TTK'nın 4/1. Maddesinde açıklandığı şeklide her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan bir dava niteliğinde olmadığı ,davalı ile dava dışı -------arasında tüketici ilişkisi olmadığı, gelen müzekkere cevaplarından anlaşılmıştır....

                    UYAP Entegrasyonu