Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

Mahkemece,maddi tazminat davasının kabulüne,manevi tazminat davasının ise kısmen kabulüne karar verilmiştir. Dosya kapsamındaki kayıt ve belgelerden,davaya konu 27.02.1998 tarihinde meydana gelen zararlandırıcı olayın Kurum tarafından iş kazası olarak kabul edildiği,davacının Kurumca kabul edilmiş maluliyet oranının %7.3 olduğu,hükme esas alınan ve oluşa uygun bulunan kusur raporunda %75 oranında davalı şirket ... Gıda San. Ve Tic.A.Ş'nin,%5 oranında davalı ...'ın ve %20 oranında da kazalının kusurlu olduğunun açıklandığı,1.6.2000 tarihinde açılan 2.000,00TL miktarlı açılan kısmi maddi tazminat davasında müddeabihin 20.02.2009 tarihli ıslah dilekçesi ile 19.306,71TL ye artırıldığı,ıslahen artırılan maddi tazminat kısmı için davalı şirket vekilince süresinde zamanaşımı def-i'nde bulunulduğu anlaşılmıştır....

    Uygulama ve öğretide kabul edildiği üzere, zamanaşımı failin ve zararın öğrenildiği tarihten başlatılmalıdır.Zarar görenin zararı öğrenmesi demek, zararın varlığı, mahiyeti ve esaslı unsurları hakkında bir dava açma ve davanın gerekçelerini göstermeye elverişli bütün hal ve şartları öğrenmiş olması demektir. Hal böyle olunca, davacı tarafından 05.12.2000 tarihinde meydana gelen haksız fiile ilişkin maddi tazminat isteminin 21.01.2013 tarihinde ıslahen artırılması üzerine süresi içerisinde davalı şirket vekili tarafından ileri sürülen zamanaşımı def'i'nin kabul edilerek ıslahen istenilen miktara ilişkin tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerekirken, ıslahen istenilen miktarı da kapsar biçimde tazminat talebinin kabulüne karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular göz önünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir....

      yapılması gereken bir değerlendirme ise de, davanın dayanağı olan maddi vakıanın belirlenmesi ve taleplerinin açıklığa kavuşturulması yükümlülüğünün davacı yana düşen bir husus olduğu, davacı vekilinin telif bedeli değil, haksız fiile dayalı telif tazminatı ve manevi tazminat isteminin kabulüne imkan olmadığı, FSEK'in 52'de öngörülen şekil şartına uyulmadan yapılan mali hakların devrine dair bir taahhüdün, edimlerin kısmen de olsa yerine getirilmesinden sonra geçersiz olduğu yönündeki iddianın MK'nın 2. maddesi uyarınca dinlenemeyeceği, bu nedenle davacının haksız fiil vakıasına dayalı üç kat telif tazminatı ve manevi tazminat istemlerinin tümüyle reddi gerektiği gerekçesiyle, asıl ve birleşen davaların reddine karar verilmiştir....

        hükmedilen manevi tazminat miktarlarının bu ölçülere uymayıp fazla tayini, 2- Her ne kadar davacılar vekili tarafından davacıların haksız tutuklama nedeniyle maddi ve manevi zarara uğradığını belirten dava dilekçesinde davacılar için ayrı ayrı ''10.000'er TL” maddi tazminat talebinde bulunulmuş ise de, sonradan "ıslah" suretiyle bu hususta sözlü veya yazılı talepte bulunulması mümkün bulunduğundan ve davacı vekili tarafından 23.03.2012 havale tarihli dilekçe ile maddi tazminat yönünden talep konularını, bilirkişi raporu doğrultusunda ayrı ayrı ''23.719,37'' TL olarak ıslah etmiş olması karşısında, bu husus da nazara alınarak davacıların maddi tazminat talebi konusunda bir karar verilmesi gerekirken, ıslah talebinin dava açma süresi içerisinde yapılmaması gerekçesiyle ıslah talebinin reddine karar verilmesi suretiyle eksik maddi tazminata hükmedilmesi, 3- Davacılar yararına hükmedilen toplam tazminat miktarına göre karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi...

          Yukarıda açıklanan ilkeler doğrultusunda, iş kazası nedeniyle davacıya Kurumca bağlanan gelirin ilk peşin sermaye değeri ile geçici iş göremezlik ödeneğinin rücu edilebilecek kısmının hesaplanarak, bilirkişi raporunda belirlenen zarar tutarından indirilmesi gerekirken, yazılı şekilde indirim yapılmadan hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir. 2- Aynı zamanda iş kazası nedeniyle tazminat alacağı haksız fiile dayalı olup, faiz başlangıcı tazminatı doğuran zararlandırıcı olay tarihidir. Somut olayda, dava konusu iş kazasının 01.04.2009 tarihinde meydana geldiği, dava dilekçesinda maddi ve manevi tazminat istemlerinin tamamı için iş kazası tarihinden itibaren faiz işletilmesi talep edilmiş olmasına karşın; manevi tazminat istemi hakkında faize hükmedilmemesi hatalı olmuştur. Mahkemece yukarıda açıklanan maddi ve hukuksal olgular dikkate alınmadan, hüküm kurması usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir....

            Asliye Ticaret Mahkemesi(Denizcilik ihtisas mahkemesi) ise, uyuşmazlığın haksız fiile dayalı tazminat davsı olduğu ve deniz ticaret ile ilgil, olmadığı gerekçesiyle görevsizlik yönünde hüküm kurmuştur. 6762 sayılı TTK.’nun görev hususunu düzenleyen 4. maddesine 20.04.2004 tarih, 5136 sayılı Kanun ile eklenen son fıkrayla “İş durumunun gerekli kıldığı yerlerde HSYK.’nun olumlu görüşü ile Adalet Bakanlığı’nca bu Kanunun dördüncü kitabında yer alan deniz hukukuna ilişkin ihtilaflara bakmak ve asliye derecesinde olmak üzere Denizcilik İhtisas Mahkemeleri kurulacağı ve bu mahkemelerin yargı çevresinin HSYK. tarafından belirleneceği” hükmü getirilmiştir. TTK.’na eklenen metinden de anlaşılacağı gibi, TTK.’nun 4. kitabında yer alan 816 ilâ 1262. maddeleri arasında düzenlenen uyuşmazlıkların deniz hukukuna ilişkin olduğu ve Denizcilik İhtisas Mahkemesinde, yahut bu davalara bakmakla görevli asliye mahkemelerinde görülmesi gerektiği hususu tartışmasızdır....

              Değerlendirme İş kazalarından kaynaklanan maddi ve manevi tazminat davalarında zararlandırıcı olaya neden oldukları ileri sürülen kişi veya kişilerin kusur oranlarının kesin olarak tespiti hem maddi hem de manevi tazminat miktarını doğrudan etkilemesi bakımından önem taşımaktadır. Zira maddi tazminat davalarında sigortalının veya hak sahiplerinin kazanç kaybının hesaplanmasında davacı veya hak sahibinin kendi kusuru oranında tespit olunan kazanç kaybından indirim yapılacağı gibi yine manevi tazminat davalarında hükmedilecek manevi tazminat miktarının takdirinde tarafların kusur durumu mahkemece öncelikle dikkate alınacaktır....

                Sürer için eşinin kaybından dolayı 20.000,00 TL manevi tazminat, iki kızının ölümü sebebi ile ayrı ayrı 10.000,00 TL manevi tazminat, davacı ... için babasının ölümünden dolayı 10.000,00 TL, kardeşlerinin ölümünden dolayı ayrı ayrı 5.000,00 TL manevi tazminatın tahsiline karar verilmesini talep etmiş, ıslah dilekçesi ile talebini artırmıştır. Davalılar kusura ve tazminat miktarına itiraz ederek davanın reddini savunmuşlardır. Mahkemece toplanan delillere göre; davanın kısmen kabulü ile asıl davada ... için eşinin ölümünden dolayı 7.205,51 TL, kızı ... 'in ölümünden dolayı 15.137,02 TL, kızı ... 'in ölümünden dolayı 8.481,29 TL destekten yoksun kalma tazminatının; davacı ... için babasının ölümünden dolayı 9.531,00 TL olmak üzere toplam 40.354,82 TL maddi tazminatın, davacı ... Sürer için eşinin ölümünden dolayı 15.000,00 TL, kızı ... 'in ölümünden dolayı 9.900,00 TL ve kızı ......

                  Manevi tazminat talebi yönünden; Manevi tazminat talebi yönünden harcın yatırılmamış olması nedeniyle manevi tazminat talebinin kanunen işlemden kaldırılmış olduğu, hüküm tarihi itibariyle HMK 150/5 .maddesindeki sürenin geçmiş olduğu, 492 sayılı Harçlar Kanunu'nun 30.maddesi ve 6100 sayılı HMK'nın 150.maddesi gereğince davalı ...Ş 'ye yönelik manevi tazminat davasının açılmamış sayılmasına, maddi tazminat talebi yönünden; davanın haksız fiile dayalı maddi tazminat davası olduğu, davacının dava dilekçesi ile haksız fiil olarak nitelendirdiği işlemin davalı tarafından kendisine karşı kambiyo senetlerine karşı haciz ve ardından iflas yolu ile takibe girişilmesi olduğu, atıf yapıldığı üzere Anayasa'mıza göre herkesin meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahip olduğu, ilgili yasalara göre haciz ve iflas yolu ile takip başlatılmasının veya dava açılmasının başlı başına haksız niteliğinde...

                    Somut olaya gelince, davalının ve dava dışı eşin davacıya yönelik davranışlarının manevi tazminat gerektirip gerektirmeyeceğinin tartışılması gereklidir. Davacı, dava dışı eşinden 22/10/2012 tarihinde anlaşmalı olarak boşanmıştır. Taraflar arasındaki anlaşma uyarınca dava dışı eşin davacıya 40.000 TL ödemesine, aylık 5.000 TL nafaka vermesine, bunun dışında tarafların birbirlerinden maddi ve manevi tazminat taleplerinin olmadığına karar verilmiştir. Yukarıda incelenen kanun maddeleri uyarınca, davacının dava dışı eşinin davacıya yönelik sadakatsizlik eyleminin TMK'nın evlenmeyle eşe yüklediği ödevler arasında bulunan sadakat yükümlülüğünü ihlal nedeni ile anılan Kanunun 185. ve 174. maddeleri uyarınca boşanma sebebi ve istek halinde manevi tazminatı gerektirir nitelikte olduğu kuşkusuzdur. TMK daki düzenleme, dava dışı eşin evlenme ile kurulan aile birliğinin tarafı olması sıfatından kaynaklanmaktadır....

                      UYAP Entegrasyonu