"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Ceza Mahkemesi SUÇ : Kişi hüviyet veya sıfatına ilişkin yalan beyanda bulunma HÜKÜM : Mahkumiyet 5271 sayılı CMK’nin 231. maddesinin 8. fıkrasının son cümlesi hükmü uyarınca, hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının kesinleştiği 09.09.2009 tarihinden itibaren deneme süresi içinde işlenen ikinci suç tarihi olan 20.06.2010 tarihine kadar dava zamanaşımının durduğu gözetilerek yapılan incelemede; 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 7 ve 5252 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Kanunun 9. maddeleri karşısında; sanığa yüklenen "kişi hüviyet ve sıfatına ilişkin yalan beyanda bulunma" suçunun yasada gerektirdiği cezasının türü ve üst sınırı itibariyle tabi olduğu, suç tarihinde yürürlükte bulunan ve sanık lehine olan 765 sayılı TCK.nun 102/4 ve 104/2. maddelerinde öngörülen 7 yıl 6 aylık olağanüstü dava zamanaşımının, suçun işlendiği 04.05.2005 tarihinden hüküm tarihine kadar gerçekleşmesi nedeniyle kamu davasının...
İcra ve İflas Kanununun 89. maddesinin dördüncü fıkrası uyarınca, kendisine gönderilen haciz ihbarnamesine süresi içinde fakat gerçeğe aykırı şekilde itiraz eden üçüncü kişinin fiili, gerçeğe aykırı beyanda bulunma suçunu oluşturacaktır. Ancak bu suçun oluşabilmesi için bildirimin, bizzat kendisine haciz ihbarnamesi gönderilen üçüncü kişi tarafından yapılması gerekmektedir. Üçüncü kişinin gerçeğe aykırı beyanda bulunma suçundan cezalandırılması ile birlikte talep edilen tazminat isteği, haksız fiile dayalı bir tazminat olduğundan, suçun oluşmaması durumunda, ortada haksız fiil bulunmadığından tazminat isteği de reddedilecektir....
İcra Hukuk Mahkemesinin 02.10.2019 tarihli ve 2018/551 Esas, 2019/553 Karar sayılı kararı ile imzaya ve borca itirazın reddine dair karar verildiği, Uyap sistemi üzerinden yapılan incelemede söz konusu bu kararın 12.10.2019 tarihinde kesinleştiğinin anlaşıldığı, 89/1 haciz ihbarnamesinin ise henüz takip kesinleşmeden üçüncü kişiye tebliğ edildiğinin anlaşıldığı, bu haliyle yapılan icra takibinin birinci haciz ihbarnamesinin tebliğ ve itiraz tarihinde kesinleşmediği anlaşılmıştır. Haciz isteme hakkı kural olarak alacaklının borçluya karşı başlatmış olduğu takibin kesinleşmesi ile doğar. Takip alacaklısı üçüncü kişinin tebliğ edilen haciz ihbarnamesine verdiği cevabın (itiraz) aksini ispat ederek cezalandırılması ve ayrıca tazminata mahkum edilmesini isteyebilir. Ancak bu sorumluluğun doğabilmesi, borçluya karşı kesinleşmiş bir icra takibinin mevcudiyetine bağlıdır. Üçüncü kişinin haciz ihbarnamesine karşı yalan beyanda bulunması cezai bakımdan suç, hukuki bakımdan haksız fiildir....
Bununla birlikte suçun oluşması için sanığın beyanda bulunması yeterli olmayıp sanığın beyanı üzerine kamu görevlisi tarafından bir belgenin de düzenlenmesi gerekmektedir. TCK'nın 206. maddesi aynı Kanun'un 268. maddesine göre daha genel bir madde olarak düzenlenmiştir. TCK'nın 268. maddesinde sanığın kimliği hakkında yalan beyanda bulunması düzenlenmişken 206. madde ise kimlik bilgileri dışında başka hususlarda da yalan beyanda bulunmayı da kapsamaktadır. 268. maddede sanık, hakkında yapılan soruşturma ve kovuşturmadan kurtulmak için yalan beyanda bulunurken 206. maddede ise sanık, her türlü amaç için yalan beyanda bulunabilmektedir....
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Sulh Ceza Mahkemesi SUÇ : Resmi belgenin düzenlenmesinde yalan beyan HÜKÜM : Beraat Bir yakınını ziyaret için cezaevine giden sanığın amcasına ait nüfus cüzdanını ibraz etmesi şeklinde gerçekleşen olayda; görevlilerin durumu hemen fark ettiği, sanık hakkında bu kimlik bilgilerine göre işlem yapılmadığı anlaşılmakla; TCK'nin 206/1. maddesinde tanımlanan “resmi belgenin düzenlenmesinden yalan beyanda bulunma” suçunun oluşmadığı; sanığın eyleminin 5326 sayılı Kabahatler Kanunu'nun 40/1. maddesinde düzenlenen "kimliği hakkında gerçeğe aykırı beyanda bulunmak" kabahatini oluşturduğu gözetilmeden, sanık hakkında resmi belgenin düzenlenmesinde yalan beyanda bulunma suçundan beraat hükmü kurulması, Yasaya aykırı, Cumhuriyet savcısının temyiz nedenleri bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükmün bu sebepten dolayı 5320 sayılı Kanun’un 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nin 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA; ancak sanığın eylemine...
sahte nüfus cüzdanını kullanarak noterde araç satış sözleşmesi imzaladığı iddiasıyla “Resmi belgenin düzenlenmesinde yalan beyanda bulunma” suçundan açılan kamu davasında; "resmi belgenin düzenlenmesinde yalan beyanda bulunma” suçunun oluşması için kişinin açıklamaları üzerine yetkili bir kamu görevlisi tarafından resmi bir belgenin düzenlenmesi ve düzenlenen resmi belgenin, beyanın doğruluğunu ispat edici bir güce sahip olması gerekir, iddianamedeki anlatıma göre somut olayda, suça konu nüfus cüzdanı ile noterde araç satış sözleşmesi imzalanmış olduğu, noter sözleşmesinin, TCK’nin 204/3. maddesinde düzenlenen “kanun hükmü gereği sahteliği sabit oluncaya kadar geçerli olan belge” olduğu, eylemin TCK’nin 204/1-3. maddelerindeki suçu oluşturduğu, ayrıca katılan ... adına sahte olarak düzenlenen nüfus cüzdanı ile ilgili resmi belgede sahtecilik suçundan Reyhanlı 3....
nüfus müdürlüğüne yapılan bildirim ile sanıkların adres kayıtlarının oluştuğu, bu sebeple yalan beyan suçunun unsurlarının oluşmadığı, dolandırıcılık suçu yönünden ise, sanıkların borçlanma ve senet tanzim tarihlerinde mevcut ticari faaliyetleri sonucu düzenledikleri senetlerin, vade tarihinde işlerinin bozulması nedeniyle ödeyememeleri ve tanzim tarihinde faal oldukları adresi terketmeleri nedeniyle taraflar arasında alacak davasına konu hukuki ihtilafın bulunduğu böylelikle unsurları itibariyle oluşmayan dolandırıcılık ve yalan beyanda bulunma suçlarından verilen beraat kararlarında bir isabetsizlik görülmemiştir....
Çocuk Mahkemesi TARİHİ : 04/03/2014 NUMARASI : 2013/139 (E) ve 2014/158 (K) SUÇ : Yalan beyanda bulunma, 6136 sayılı yasaya muhalefet 5237 Sayılı Türk Ceza Kanununun 7 ve 5252 Sayılı Türk Ceza Kanununun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Kanunun 9. maddeleri hükümleri karşısında; yüklenen yalan beyanda bulunma ve 6136 sayılı Yasaya muhalefet suçlarının yasada gerektirdiği cezalarının türü ve üst sınırları itibariyle tabi olduğu, suç tarihinde yürürlükte bulunan ve suça sürüklenen çocuk lehine olan 765 Sayılı TCK.nun 102/4 ve 104/2. maddelerinde öngörülen dava zamanaşımının; suçların işlendiği 17.02.2003 tarihinden zamanaşımının durduğu süreler de nazara alınarak hüküm tarihine kadar gerçekleştiği gözetilmeden kamu davasının düşürülmesi yerine, suça sürüklenen çocuğun mahkümiyetine karar verilmesi, Yasaya aykırı, suça sürüklenen çocuğun temyiz itirazları bu nedenle yerinde görülmüş olduğundan sair yönleri incelenmeksizin hükmün 5320 sayılı Yasanın 8/1 maddesi gereğince uygulanması...
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Ceza Mahkemesi SUÇ : Yankesicilik suretiyle hırsızlık HÜKÜM : Mahkumiyet Mahalli mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle dosya incelenerek, gereği düşünüldü: Sanık ...’nin hırsızlık eylemine uyan 765 sayılı TCK'nun 492/7 ve 492/7, 61 maddeleriyle; yalan beyanda bulunma eylemine uyan 765 sayılı TCK'nun 343/2 ile, 102/4 ve 104/2 maddeleriyle 5237 sayılı TCK.nun 268/1, 66. maddeleri ayrı ayrı bir bütün olarak uygulanması sonucunda 765 sayılı TCK'nun 343/2 maddesi zaman aşımı yönünden sanık yararına bulunduğu ve sanığa atılı yankesicilik suretiyle hırsızlık, yankesicilik suretiyle hırsızlık suçuna teşebbüs ve yalan beyanda bulunma suçunun gerektirdiği cezanın üst sınırına göre, aynı Yasanın 102/4 ve 104/2. maddelerinde belirtilen 7 yıl 6 aylık genel dava zamanaşımının, suç tarihi olan 29.01.2004 ve 16.04.2004 gününden inceleme tarihine kadar geçmiş bulunması, Bozmayı gerektirmiş, sanık ... müdafiinin temyiz itirazları ve tebliğnamedeki düşünce...
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Ağır Ceza Mahkemesi SUÇ : Kişi hüviyet veya sıfatına ilişkin yalan beyanda bulunma ... 5271 sayılı CMK’nin 231/8-son cümlesi uyarınca, hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının kesinleştiği 14.11.2008 tarihinden, denetim süresi içinde ikinci suçun işlendiği 15.09.2009 tarihine kadar dava zamanaşımının durduğu gözetilerek yapılan incelemede; 5237 sayılı TCK’nin 7 ve 5252 sayılı TCK’nin Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun’un 9. maddeleri karşısında; sanığa yüklenen 765 sayılı TCK'nin 343/2 (5237 sayılı TCK'nin 206 ) maddesinde düzenlenen "Memura yalan beyanda bulunma" suçunun Kanundaki cezasının miktarı ve üst sınırına göre, suç tarihinde yürürlükte bulunan ve lehe olan 765 sayılı TCK'nin 102/4 ve 104/2 maddelerinde öngörülen olağanüstü dava zamanaşımının, 26.10.2001 olan suç tarihinden hüküm tarihine kadar gerçekleştiği gözetilmeden yargılamaya devamla mahkûmiyet hükmü kurulması, Yasaya aykırı, sanık müdafisinin temyiz nedenleri bu...