Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

Somut olayda, davacı bankanın kredi sözleşmelerinden kaynaklı alacağı için aleyhinde icra takipleri yaptığı davalı-borçlu T4, diğer davalı T5'e verdiği bonoya dayalı olarak davalı alacaklı tarafından yapılan haciz işlemine ilişkin tasarrufun muvazaa nedeni ile iptalini talep ettiği anlaşılmaktadır. Davacı tarafça tasarrufun iptali yönündeki talepleri ile birlikte haciz sırasına yönelik de talepte bulunulmuş ise de; borçlunun maaşına yazılan haciz yazılarının sıraya konularak bu sıra ile ödeme yapılmasının İİK'nun 140/1 maddesinde tanımlanan sıra cetveli niteliğinde olmadığı, davanın TBK'nın 19. maddesine dayalı muvazaa iddiasına dayalı iptal istemine ilişkin olduğunun kabulü gerekmektedir.(Yargıtay 4.H.D. 24/02/2021 T. 2020/1230 E. 2021/781 K.)...

Mahkemece, davanın BK’nun 19.maddesine dayalı olarak açılan muvazaalı işlemin iptali olduğu, borç kaynağı senedin Konya 14.İcra Müdürlüğünün 2013/1289 sayılı dosyasından takibe konulduğunu, takipten önce senet borçlusunun diğer davalı çocuklarına 18.10.2012 tarihinde temlik ettiği, temlik alanların borçlunun çocukları olması nedeni ile borçlunun mali durumunu bilebilecek şahıslardan olduğu, muvazaa olgusunun açık olduğundan bahisle davanın kabulüne karar verilmiş; hüküm, davalılar Mehmet ve İrfan vekili tarafından temyiz edilmiştir. Dava BK’nun 19.maddesine dayalı olarak açılan muvazaalı işlemin iptaline ilişkindir. Davacının kendisinin alacağını akim bırakan bir işleme karşı, takip yapılmamış olması, İİK. 284. maddedeki hak düşürücü sürenin geçmiş olması gibi değişik düşüncelerle BK 18.(yeni 19.) maddeye dayalı olarak bir dava açabileceği gibi aynı işlem için İİK. 277 vd maddelerine göre bir tasarrufun iptali davası açması da mümkündür....

    cebri icra ve satış hakkı tanınacağı yönündeki görüşü doğrultusunda davanın kabulü ile yapılan muvazaalı devir işleminin TBK m.19 gereğince (her türlü haciz ve takyidattan ari şekilde) iptali ile, Ankara 23....

      tasarrufun iptali davası açtığı, bu davanın açılması ve yargılamanın devamı istihkak davasının varlığına bağlı olduğu, somut olayda hatalı olmakla birlikte temyiz edilmeyerek inceleme dışı bırakılarak, istihkak davasının konusu kalmadığından karar verilmesine yerolmadığına karar verildiğine ve bu durum kesinleştiğine göre artık karşılık olarak açılan tasarrufun iptali davasının da konusu kalmayacağından bu dava hakkında da konusu kalmayan dava hakkında karar verilmesine yerolmadığına karar verilmesinin gerekeceği, öte yandan davacının tasarrufun iptali istemi bağımsız olarak açılacak tasarrufun iptali davasının konusunu oluşturacak ve görevli mahkemenin ise dava değerine göre Asliye Hukuk Mahkemesi olacağı, Mahkemece, davalı karşılık davacı alacaklıdan tasarrufun iptali davası yönünden karşılık dava olarak devam etmek istemesi halinde davanın konusu kalmayan dava hakkında karar verilmesine yerolmadığına, bağımsız olarak tasarrufun iptali davası olarak davaya devam etmek istemesi...

        Mahkemece, toplanan delillere göre, aciz halinde olan borçlunun borcun doğmundan sonra, kardeşine yaptığı tasarrufun İİK'nun 278, maddesine göre bağış niteliğinde olup iptali gerektiğinden davalı ... aleyhine açılan davanın kabulüne diğer davalı şirket ve davalı ...'in kötüniyeti ispatlanmadığından bahisle diğer davalılar yönünden davanın reddine karar verilmiş hüküm davacı, davalı ... ve .... vekili tarafından temyiz edilmiştir. Dava İİK'nun 277 ve devamı maddelerine dayalı olarak açılan tasarrufun iptali istemine ilişkindir. İcra ve İflas Kanununun 277 ve izleyen maddelerinde düzenlenen tasarrufun iptali davalarında amaç, borçlunun aciz ya da iflasından önce yaptığı ve aslında geçerli olan bazı tasarrufların geçersiz ya da "iyiniyet kurallarına aykırılık" nedeniyle alacaklıya karşı sonuçsuz kalmasını ve dolayısıyla o mal üzerinden cebri icraya devamla alacağın tahsilini sağlamaktır....

          Dava dilekçesinde hem İİK'nın 277 vd. maddelerine hem de TBK'nın 19. maddesine dayanılarak açıkça davalılar arasında yapılan muvazaalı satış işleminin iptalini istendiğine göre uyuşmazlıkta TBK'nın 19. maddesi gereğince muvazaa hukuksal nedenine de dayanıldığı, İİK'nın 277. vd. maddelerine dayalı tasarrufun iptali koşulu oluşmamış ise TBK'nun 19.maddesine göre muvazaa nedeniyle açılan iptal davalarında İİK'nın 277. vd. maddelerine göre açılan iptal davalarının koşulu olan aciz belgesi bulunması şartı aranmayacağının gözden kaçırılması doğru olmamıştır. Açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile HMK'nın 353/1- a/4. maddesi uyarınca İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına, dosyanın yukarıda belirtilen şekilde işlem yapılmak üzere mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir....

          Mahkemece, davanın İcra İflas Kanununun 277 ve devamı maddeleri uyarınca açılmış tasarrufun iptali talibini kapsadığı, İcra İflas Kanununun 284. maddesinin "İptal davası hakkı, batıl tasarrufun vukuu tarihinden itibaren 5 sene geçmekle düşer" hükmünü içerdiği, davacının, tasarrufun iptaline konu yaptığı davalılar arasındaki satış işleminin 03.02.2010 tarihinde gerçekleştiği, davanın 5 yıllık süre çok fazla geçtikten sonra 02.02.2017 tarihinde açıldığı, İcra İflas Kanununun 284. maddesinde öngörülen sürenin hak düşürücü süre olup, mahkemece resen göz önünde bulundurulması gerektiğinden bahisle davanın reddine karar verilmiş; karar davacı vekili tarafından istinaf edilmiştir. İstinaf mahkemesince, davanın İİK'nun 277 ve devamı maddelerine dayalı olarak açılan tasarrufun iptali davası olduğu, İİK'nun 284. maddesinde belirtilen 5 yıllık sürenin dolmuş olduğu gerekçesi ile isitinaf istemi esastan red edilmiş, anılan karar davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir....

            Yukarıdaki Yargıtay kararlarında da belirtildiği şekilde TBK'nın 19. maddesinde düzenlenmiş muvazaa iddiasına dayalı tasarrufun iptal istemine ilişkin davalarda ispat yükü yönünden genel ilkelere uygun olarak uyuşmazlığın çözümlenmesi gerekir. İspat yükü davacıya aittir. Dosyaya yansıyan bilgi, belge ve deliller dikkate alındığında davacı taraf iddiasını ispatlayamamıştır. Bu nedenlerle davacı vekilinin istinaf dilekçesinde ileri sürmüş olduğu hususlar yerinde değildir....

            İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: İlk derece mahkemesi tarafından yeniden yapılan yargılama sonucunda; Dava BK'nun 19. maddesine dayalı olarak açılan muvaazalı işlemin iptaline ilişkindir. İster İİK'nun 277 ve devamı maddelerine dayalı olarak açılan tasarrufun iptali davalarında olsun isterse BK'nun 19.maddesine göre açılmış muvazaaalı işlemin iptali istemine ilişkin davalar olsun davanın görülebilmesi için iptali istenen işlemin borcun doğumundan sonra yapılmış olması gerekir. Somut olayda, davacı alacağı 12.10.2016 tarihli bonoya ilişkin olduğu, tasarrufun ise bu tarihten önce 11.10.2016 tarihinde yapıldığı anlaşılmaktadır. Davacı taraf her ne kadar ticari ilişkilerinin önceye dayandığını buna ilişkin bononun düzenlendiğini iddia etsede borcun tasarruftan sonra dolması nedeniyle davanın ön koşul yokluğundan reddine, yönelik karar verilmiştir....

            DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE: Dava, İİK 277 ve devamı maddeleri ile TBK 19. maddesine dayalı tasarrufun iptali istemine ilişkindir. Mahkemece davanın kabulüne karar verilmiş, karar davalı T3 vekili tarafından istinaf edilmiştir. Somut olayda, dava koşulları yönünden dosya incelendiğinde, davacının alacağının 09.12.2003 tarihli kredi kartı sözleşmesi ile doğduğu, borçlu hakkında yapılan takip tarihi itibarı ile toplam 87.133,00 TL alacak miktarlı takiplerin kesinleştiği, alacağın gerçek olduğu, 30.01.2019 tarihli haciz tutanağının İİK'nın 105. maddesi kapsamında geçici aciz belgesi niteliğinde olduğu, davanın 5 yıllık hak düşürücü süresi içinde açıldığı anlaşıldığından dava ön koşuları gerçekleşmiştir. İİK'nın 278/3- 2.maddesine göre; akdin yapıldığı sırada, kendi verdiği şeyin değerine göre borçlunun ivaz olarak pek aşağı bir fiyat kabul ettiği akitler batıldır....

            UYAP Entegrasyonu