WhatsApp Hukuki Asistan

Yeni

Son Karar yapay zeka destekli hukuk asistanınız artık WhatsApp üzerinden cebinizde. Aşağıdaki hizmetlerden dilediğinizi seçerek WhatsApp asistanınıza soru sorarak hemen kullanmaya başlayabilirsiniz.

Hukuki Destek Alma
Hukuki sorularınız için anında uzman desteği alın
Yargıtay ve BAM Kararı Arama
Emsal kararlar ve içtihatlar için arama yapın
Dava Dilekçesi Hazırlama
Yapay zeka ile hızlı ve profesyonel dilekçeler oluşturun
Sözleşme Hazırlama
Özelleştirilmiş sözleşme şablonları oluşturun
Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

Öncelikle bu tespit yapılmalıdır.BK'nun 19.maddesine göre dava açılabilmesi için davacının İİK'nun 277 ve devamı maddelerine dayalı olarak açılan tasarrufun iptali davasından farklı olarak davacının kesinleşmiş bir takibin varlığı ön koşul değildir.Ancak davacının bir alacağının olması da bir dava şartıdır.Bu durumda mahkemece, boşanma ve mali haklara ilişkin kararın kesinleşmesinin beklenerek, kararın bu şekilde kesinleşmesi yani davacının eşinden boşandığı ve alacağının olduğunun anlaşılması halinde, 23.02.2011 tarihinde yapılan satış sırasında boşanma davası açılmamış ise de davalı ...'in kardeşi olan ... ile davacı ... arasındaki sorun ve geçimsizliklerden haberdar olduğu, nitekim hem kendisi hem de eşi tarafından boşanma davasının yargılaması sırasında tanıklık yaptığı bu hali ile satış sırasında davalı ...'...

    Dava BK’nun 19.maddesine dayalı olarak muvazaalı takibin iptaline ilişkindir. Gerek İİK'nun 277 maddesine göre açılan tasarrufun iptali davalarında gerekçe BK'nun 19.maddesine dayalı olarak açılan danışıklı işlemin iptaline ilişkin davada asıl amaç alacağın tahsilini sağlamaktır .Nitekim tasarrufun iptali davalarında İİK 283/1 maddesi doğrudan BK'na göre açılan davalarda kıyasen uygulanarak iptal ve tescile gerek olmaksızın davacıya haciz ve satış isteyebilmesi yönünden hüküm kurulması gerektiği dairemizin giderek Yargıtay'ın yerleşmiş görüşleri arasındadır. Somut olayda, mahkeme kararında davacı ... ile ....’in halen evli olduğu belirtilmiş ise de davalı ...’in açıklamalarında boşanma davasının açıldığı, davacı vekilinin dava dilekçesinde ise davacının nafaka alacağının olduğundan bahsedilmektedir....

      Taraflar arasındaki tasarrufun iptali davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine dair verilen hükmün süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü: -K A R A R- Dava, İİK.nun 277 ve devamı maddelerine dayalı tasarrufun iptali istemine ilişkin olup mahkemece, alacağın geçici yada kesin aciz vesikasına bağlanmadığı ve bu nedenle görülebilirlik koşulu bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir....

        a devrine ilişkin işlemin davacının katılma alacağını azaltmak kastıyla muvazaalı olarak yapıldığının tespitine, davacının tapu iptali ve tescil talebinin reddine, karar verilmiş hüküm süresi içerisinde davacı vekili ve davalılar vekili tarafından temyiz edilmiştir. 1-Dava BK'nun 19. maddesine dayalı olarak açılan muvazaalı sebebine dayalı tapu iptali ve tescil davasına ilişkindir. BK'nun 19. maddesine göre dava açılabilmesi için davacının İİK'nun 277 ve devamı maddelerine dayalı olarak açılan tasarrufun iptali davasından farklı olarak davacının kesinleşmiş bir alacağının varlığı ön koşul değildir. Ancak davacının bu davayı açmakta hukuki yararı olması için davalıdan bir alacağının olması gereklidir. Dosya içerisindeki bilgi ve belgelerden, davacı ile davalı ... arasında Safranbolu Asliye Hukuk (Aile Mahkemesi Sıfatı ile) Mahkemesinin 2012/172 Esas sayılı dosyasından katkı payı alacağı davası açıldığı anlaşılmaktadır....

          Dava İİK 277 ve devamı maddelerine dayalı olarak açılan nam-ı müstear niteliğindeki tasarrufun iptali istemine ilişkindir. Uygulamada borçlunun, gerçekte kendi adına satın almak üzere bedelini ödediği bir taşınmazı (veya bir aracı) alacaklılarından kaçırmak amacı ile yakını (eşi, oğlu vs) adına tescil ettirmiş olması halinde, tasarrufun (hukuki işlem) dışarıdan üçüncü kişiler arasında yapılmış görünmesine rağmen, gerçekte bedeli borçlunun mal varlığından çıkmış fakat karşılığı borçlunun arkasına gizlendiği kişinin mal varlığına girmiştir. Namı müstear (inançlı işlem) ile gizlenmiş muvazaalı işlemler hakkında iptal davaları açılabileceği Yargıtay uygulamaları ile kararlılık kazanmıştır. (Yargıtay HGK'nin 12.10.2001 gün ve 2001/2-515 E., 605 K sayılı; 17.Hukuk Dairesinin 20.06.2011 gün ve 2010/11090 E.-2011/6367 K. sayılı kararları). Bu tür işlemlerin İİK 277 ve devamı maddelerine dayalı olarak iptali istenilerek davacı alacaklının alacağına kavuşması sağlanır....

            "İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi DAVA TÜRÜ : Tasarrufun İptali Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm davacı tarafından temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü: Uyuşmazlık ve hüküm Türk Borçlar Kanunu'nun 19. maddesine dayanan muvazaa nedeniyle tasarrufun iptali talebine ilişkin olup, inceleme görevi Yargıtay Büyük Genel Kurulu'nun 01.02.2017 tarihinde yürürlüğe giren 20.01.2017 tarih 2017/1 sayılı iş bölümü kararı gereğince Yargıtay 17. Hukuk Dairesine aittir. SONUÇ : Yukarıda belirtilen sebeple dosyanın görevli Yargıtay 17. Hukuk Dairesi Başkanlığına gönderilmesine oybirliğiyle karar verildi. 15.03.2018(Prş.)...

              Mahkemece, davacının aracı satın aldığı tarihte trafik kaydında haciz şerhi bulunmadığından 2918 sayılı yasaya uygun olarak yapılan noterde düzenlenen satış sözleşmesi ile davacının aracın mülkiyetini kazandığını ve 3.kişinin kötü niyeti ispatlanmadığından bahisle istihkak davasının kabulüne karşılık olarak açılan tasarrufun iptaline karar verilmiş; hüküm, davalı-karşılık davacı alacaklı vekili tarafından temyiz edilmiştir. 2010/10305 2010/10697 Dava, 3.kişinin İİK’nun 96 ve devamı maddelerine dayalı olarak açtığı istihkak davası ile alacaklının İİK’nun 277-280,maddesine dayalı karşılık dava olarak açtığı tasarrufun iptali davasına ilişkindir. İİK’nın 282. Maddesine hükmüne göre, borçlu ve borçlu ile hukuki işlemde bulunan kişiler arasında zorunla dava arkadaşlığı vardır. Somut olayda, borçlu ... Ltd. şirketi dava da taraf gösterilmemiştir. Taraf teşkili davanın görülebilme koşullarından olup, re’sen nazara alınması gerekir....

                Mahkemece, borcun doğmundan sonra davalıların baba-kız olmaları nedeni ile aralarındaki tasarrufun İİK'nun 278/3-1 maddesine göre bağış niteliğinde olduğu ve bir bedel almadan devredilmiş olduğundan bahisle davanın kabulüne karar verilmiş; hüküm, davalı ... vekili tarafından temyiz edilmiştir. Dava İİK'nun 277 ve devamı maddelerine dayalı olarak açılan tasarrufun iptali davasına ilişkindir. Bu tür davalarda amaç, borçlunun haciz yada iflasından önce yaptığı ve aslında geçerli olan bazı tasarrufların geçersiz ya da "iyiniyet kurallarına aykırılık" nedeniyle alacaklıya karşı sonuçsuz kalmasını ve dolayısıyla o mal üzerinden cebri icraya devamla alacağın tahsilini sağlamaktır. Devir alan üçüncü şirketin bu işlemleri yaptığı iddia ve ispat edilmediğinden tasarrufun iptali gerekmektedir. Dosya içeriğinden davalı ...'...

                  davalılar arasındaki muvazaalı senet ve bu senede dayalı olarak yapılan icra takibine ilişkin tasarrufun İİK’nun 277 ve devamı maddeleri ile TBK’nun 19.maddesi gereğince iptaline, muvazaalı takip dosyasına ödenen borçlunun maaşı üzerine ihtiyati haciz konulmasına karar verilmesini talep etmiştir....

                    İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı vekili istinaf dilekçesi ile; davanın temelinin TBK 19 uyarınca irade-beyan uyumsuzluğuna dayalı işlemden kaynaklandığını, yapılmak istenen işlem şahsi teminat (kefalet) işlemi olmakla beraber; görünürde işlem taşınmaz satış vaadi olarak yapıldığını, tarafların böyle bir iradesi olmadığından sebebe bağlı olan taşınmazın tescili (satış vaadi sözleşmesi) işlemi geçersiz olacağını, diğer taraftan TBK tarafından sıkı şekil şartları öngörülen kefalet sözleşmesinin de şekli şartları yerine getirilmediğinden o da şekil yönünden geçersiz olduğunu, bu sebeple yargılama konu yönüyle TBK genel hükümlerine göre yapılarak incelenmesi gerektiğini, böylece görevli mahkeme genel görevli mahkeme olan Asliye Hukuk Mahkemeleri olduğunu belirterek mahkeme kararının kaldırılmasını talep etmiştir. DELİLLER: Tüm dosya kapsamı....

                      UYAP Entegrasyonu