Mahkemece, dava konusu taşınmazın gerçek değeri ile tapudaki satış bedeli arasında fahiş fark bulunduğundan bahisle tasarrufun iptali davasının kabulüne karar verilmiş; hüküm, davalı üçüncü kişi vekili temyiz edilmiştir. Dava İİK’nın 277 vd. maddelerine dayalı tasarrufun iptali istemine ilişkindir. Dosya içerisindeki bilgi ve belgelere ,mahkeme kararının gerekçesinde ve değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına ve İİK’nın 278/III-2 bendine göre akdin yapıldığı sırada, kendi verdiği şeyin değerine göre borçlunun ivaz olarak pek aşağı bir fiyat kabul ettiği akitlerin bağışlama hükmünde ve batıl bulunmasına göre davalı üçüncü kişi vekilinin yerinde görülmeyen tüm temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanunun uygun bulunan hükmün ONANMASINA ve aşağıda dökümü yazılı 24.245,33 TL kalan onama harcının temyiz eden davalı 3.kişiden alınmasına 13.1.2015 gününde oybirliğiyle karar verildi....
Mahkemece, davanın İİK'nun 277.maddesine dayalı olarak açılan tasarrufun iptali davası olduğu, ticari dava niteliğinde olmayıp genel mahkemelerde görülmesi gerektiğinden bahisle görevsizlik karar verilmiş; hüküm, davalılar vekili tarafından temyiz edilmiştir Dosya içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde ve değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına ve 6100 sayılı HMK’nin ve 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun yürürlüğe girmesi ile tasarrufun iptali davaları mutlak ticari dava niteliğinde olmayıp şahsi nitelikte ve borçlunun tasarruflarına yönelik bulunmasına bundan dolayı asliye hukuk mahkemelerinin görevine girdiği ve öte yandan 01/07/2012 tarihinden itibaren açılan davalarda artık asliye ticaret mahkemesi ile asliye hukuk mahkemesi arasındaki ilişki işbölümü değil görev ilişkisi olup, somut olayda da dava bu tarihten sonra 04.04.2016 tarihinde İİK.nin 277 ve devamı maddelerine dayanılarak açılmış bulunmasına göre davalılar vekilinin...
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :İş Mahkemesi Tasarrufun iptali istemine ilişkin olarak açılan davada Kütahya 2. Asliye Hukuk Mahkemesi ile Kütahya İş Mahkemelerince ayrı ayrı görevsizlik kararı verilmesi nedeni ile yargı yerinin belirlenmesi için gönderilen dosya içindeki tüm belgeler incelendi gereği düşünüldü: - K A R A R - Dava, davalı şirketin borçları nedeniyle davacı tarafından başlatılan takipte hesapların blokeli olması nedeniyle haciz işlemi yapılamaması ve davalının davaya konu taşınmazını diğer davalıya devrettiği iddiasına dayalı tasarrufun iptali davasıdır. Asliye Hukuk Mahkemesince, davanın davacı SGK tarafından 6183 sayılı Kanuna göre açılan tasarrufun iptali davası olduğu ve 5510 sayılı Kanunun 88/19 fıkrası uyarınca iş mahkemesinde görülmesi gerektiği gerekçesiyle görevsizlik kararı verilmiştir....
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Ticaret Mahkemesi Taraflar arasındaki tasarrufun iptali davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne dair verilen hükmün süresi içinde davalılar tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü: -K A R A R- Davacı vekili, davalı borçlu ... aleyhine icra takibi yaptıklarını, borcu karşılayacak malı bulunamadığını ileri sürerek borçlunun, dava konusu hisselerini davalı ağabeyi ...’a satışına ilişkin tasarrufun iptalini talep ve dava etmiştir. Davalılar usulüne uygun davetiye tebliğine rağmen duruşmalara gelmemiş ve davaya cevap vermemiştir. Mahkemece, tasarrufun kardeşler arasında yapıldığı gerekçesi ile davanın kabulüne karar verilmiş; hüküm, davalılar tarafından temyiz edilmiştir. Dava İİK’nın 277 vd. maddelerine dayalı tasarrufun iptali istemine ilişkindir....
A.Ş'nin ticari amaçla kullandıkları kredi borcundan kaynaklandığını, vekil edeninin müteselsil kefil olduğu kredi teminat sözleşmesinin ise 23/12/2013 tarihinde akdedildiğini ve iptali istenen tasarrufun ise 21/01/2013 tarihli olduğunu, dolayısıyla iptali istenen tasarrufun borcun doğumundan önce gerçekleştiğini, ayrıca mal kaçırma kastıyla yapılmış bir tasarrufun söz konusu olmadığını, tasarrufun alacağın muaccel olduğu tarihten önce yapıldığını, taşınmazların 18' inin birden devrinde hayatın olağan akışına aykırı bir durum olmadığını, zira bu taşınmazların bir bütünlük arz ettiğini ve satış bedellerinin ödendiğini, ödeme dekontlarının mevcut bulunduğunu, taşınmaz hisse satışının gerçek bir satış niteliğinde olduğunu, kaldı ki davacının aciz vesikası da sunmadığını ileri sürerek davanın reddine karar verilmesini istemiştir....
Dava İİK'nun 277 ve devamı maddelerine dayalı olarak açılan tasarrufun iptaline ilişkindir. 1-İİK'nun 277 ve izleyen maddelerinde düzenlenen tasarrufun iptali davalarında amaç, borçlunun haciz yada iflasından önce yaptığı ve aslında geçerli olan bazı tasarrufların geçersiz ya da "iyiniyet kurallarına aykırılık" nedeniyle alacaklıya karşı sonuçsuz kalmasını ve dolayısıyla o mal üzerinden cebri icraya devamla alacağın tahsilini sağlamaktır. Davacı, iptal davası sabit olduğu takdirde, tasarruf konusu mal üzerinde cebri icra yolu ile hakkını almak yetkisini elde eder ve tasarruf konusu taşınmaz mal ise, davalı üçüncü şahıs üzerindeki kaydın düzeltilmesine gerek olmadan o taşınmazın haciz ve satışını isteyebilir (İİK.md.283/1). Bu yasal nedenle iptal davası, alacaklıya alacağını tahsil olanağını sağlayan, nispi nitelikte, yasadan doğan bir dava olup; tasarrufa konu malların aynı ile ilgili değildir....
Şikayet konusu icra dosyası ile ilgili olarak alacaklının açtığı tasarrufun iptali davası, takip alacaklısı ... ile takip borçlusu ... ve taşınmazın sırasıyla malikleri ..., ... ve ... arasında görülmüş olup, anılan davada, taşınmazları ihale yolu ile satın alan ve adına tescil ettiren şikayetçi 3. kişi ... taraf değildir. Yukarıda açıklanan yasal düzenlemeler ışığında somut olayın incelenmesinde; taşınmazları ihale yolu ile satın alan 3. kişinin taşınmazlarının, tarafı olmadığı tasarrufun iptali davası sonucunda verilen karara dayalı olarak haczedilmesi usulsüz olup, mahkemece şikayetin kabulü ile hacizlerin kaldırılmasına karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsizdir....
Hazinesi yönünden aciz belgesinin aranmayacağının da yerleşmiş Yargıtay uygulaması haline gelmiş olmasına, davacı alacağının miktarına, borçluya ait taşınmazlar üzerindeki kısıtlamalara ve davacı alacağından önce konulmuş hacizlere nazaran borçluların aciz halinin gerçekleştiğinin de anlaşılmasına ve kararda yazılı diğer gerekçelere göre davalılar ...’nın temyiz itirazlarının reddi gerekir. 2-Tasarrufların iptaline karar verilirken satışların yapıldığı sırada davacı alacağının doğmuş ve (sonra bile olsa) kesinleşmiş amme alacağı miktarları tespit edildikten sonra bu miktarlara göre tasarrufun iptaline karar verilmesi gerekirken yazılı olduğu gibi davacının alacak miktarı ile takip dosyası belirtilmeden infazda tereddüt oluşturacak şekilde davanın kabulüne karar verilmesi doğru değildir. 3-Davalılar ...’in temyiz itirazlarının incelenmesinde, dava 6183 sayılı Kanun’un 24 vd maddelerine dayalı olarak açılmış tasarrufun iptali istemine ilişkindir....
Dava İİK'nun 277 ve devamı maddelerine dayalı olarak açılmış tasarrufun iptali davasına ilişkindir. Bu tür davaların dinlenebilmesi için diğer dava koşullarının yanında, iptali istenilen tasarrufun borcun doğumundan sonra gerçeklemesi gerekir. Somut olayda, alacağa esas ilam borçlunun 14.03.2011 tarihinde sebep olduğu trafik kazasından doğan tazminata ilişkin olduğundan borcun doğumunun 14.03.2011 tarihi olduğunun kabulü gerekirken aksi değerlendirme ile borçluya bu olay nedeni ile verilen ceza tarihinin esas alınması hatalıdır. Öte yandan, diğer davalı N.'e yapılan tasarrufun sadece borçlunun hissesi dikkate alınarak ve İİK'nun 277 ve devamı maddelerindeki koşulların gerçekleşip gerçekleşmediği tartışılarak sonucuna karar verilmesi gerekirken diğer hissedarların devri dikkate alınarak talebin reddi de isabetsizdir. Bu nedenlerle, mahkemece dava konusu taşınmazlar üzerine ihtiyati haciz kararı verilmemesi isabetli değildir....
Mahkemece dava konusu taşınmazın gerçek değeri ile tapuda gösterilen bedeli arasında fahiş fark bulunması nedeniyle davanın kabulüne, dava konusu taşınmazın satışına ilişkin tasarrufun takip konusu alacak ve ferileri ile sınırlı olmak üzere iptaline karar verilmiş; hüküm, davalılardan ... ve ... tarafından temyiz edilmiştir. Dava İİK.nun 277 ve devamı maddelerine dayalı tasarrufun iptali istemine ilişkindir. Tasarrufun iptali davaları icra takibine bağlı davalar olup, sonuçta verilen iptal kararı da icra takibindeki miktarla sınırlı tutulmaktadır. Bunun sonucunda da alacağın herhangi bir şekilde ödenmesi veya alacaktan vazgeçilmesi halinde davanın konusu kalmamaktadır. Somut olayda, hüküm tarihinden sonra davacı alacaklı vekilinin Çatak İcra Müdürlüğünün 2007/12 sayılı takip dosyasına konu olan alacaktan vazgeçtiği, takip dosyası içinde bulunan 17.10.2008 tarihli tutanaktan anlaşılmaktadır....