Öte yandan kural olarak cebri icra yolu ile yapılan satışlar hakkında tasarrufun iptali veya muvazaa sebebiyle iptal davası açılamaz ise de, alacaklısından mal kaçırmak amacıyla alacak-borç ilişkisi yaratılan durumlar ile ihale alıcısı ile ilgili nam-ı müstear iddialarının bulunduğu durumlarda anılan davaların açılması mümkündür....
Karara karşı T3 Şirketi vekili, davanın tasarrufun iptali davası olması nedeniyle davaya bakma görevinin Asliye Hukuk Mahkemesinde olduğunu, mahkeme red kararı vermiş ise de, reddedilen kısım üzerinden müvekkiline haciz uygulandığı da dikkate alınarak %20 tazminata hükmedilmesi gerektiğini belirterek istinaf başvurusunda bulunmuştur. HMK'nın 355. maddesi kapsamında istinaf itirazları ve kamu düzenine ilişkin hususlarla sınırlı olarak yapılan inceleme sonunda: Dava; İİK'nın 277. ve devamı maddeleri kapsamında nam-ı müstear iddiasına dayalı tasarrufun iptali istemine ilişkindir. Namı müstear (inançlı işlem) ile gizlenmiş muvazaalı işlemler hakkında iptal davaları açılabileceği Yargıtay uygulamaları ile kararlılık kazanmıştır. (Yargıtay HGK'nin 12.10.2001 gün ve 2001/2- 515 E., 605 K sayılı; 17.Hukuk Dairesinin 20.06.2011 gün ve 2010/11090 E.-2011/6367 K. sayılı kararları)....
Dava İİK'nun 277 maddesine dayalı olarak açılan nam-ı müsteair niteliğindeki işlemin iptali istemine ilişkindir. Nam-ı müstear, adını herhangi bir nedenle gizli tutmak isteyen bir kişinin, sözleşmeyi kendi hesabına, başka bir kişiye yaptırmasıdır. Tasarrufun iptali veya BK'nun 19.maddesine göre açılan davalar yönünden ise alacaklıdan mal kaçırmak isteyen borçlunun kendi adını gizli tutarak hukuki işlemi kendi hesabına, başka bir kişiye yaptırmasıdır. Bu tür işlemlerin İİK'nun 277 ve devamı maddelerine dayalı olarak iptali istenilerek davacı alacaklının alacağına kavuşması sağlanır. İşlemin nam-ı müstear olarak gerçekleştiğini ispat külfeti davacıya aittir....
Dava İİK'nun 277 maddesine dayalı olarak açılan nam-ı müsteair niteliğindeki işlemin iptali istemine ilişkindir. Nam-ı müstear, adını herhangi bir nedenle gizli tutmak isteyen bir kişinin, sözleşmeyi kendi hesabına, başka bir kişiye yaptırmasıdır. Tasarrufun iptali veya BK'nun 19.maddesine göre açılan davalar yönünden ise alacaklıdan mal kaçırmak isteyen borçlunun kendi adını gizli tutarak hukuki işlemi kendi hesabına, başka bir kişiye yaptırmasıdır. Bu tür işlemlerin İİK'nun 277 ve devamı maddelerine dayalı olarak iptali istenilerek davacı alacaklının alacağına kavuşması sağlanır. İşlemin nam-ı müstear olarak gerçekleştiğini ispat külfeti davacıya aittir....
O halde, davanın nam-ı müstear iddiasına dayalı tapu iptali ve tescili davası olarak açıldığı kabul edilip tarafların iddia ve savunmaları ile bildirdikleri deliller doğrultusunda esasa ilişkin değerlendirme yapılarak bir karar verilmesi gerekirken davanın, katılma alacağının tahsili amacıyla açılan tasarrufun iptali davası olarak nitelendirilip kabul şekli bakımından da borcun doğum tarihi, rejimin başladığı tarih olarak kabul edilecek yerde tasfiye tarihi olarak kabul edilmek suretiyle yazılı olduğu şekilde karar verilmesi doğru olmamıştır. Bu itibarla davacı vekilinin istinaf başvurusu yerindedir....
Tasarrufun iptali davalarında İİK 281/2 maddesi hükmüne göre hakim, iptale tabi tasarrufların konusu olan mallar hakkında alacaklının talebi üzerine ihtiyati haciz kararı verebilir. Teminatın lüzum ve miktarı mahkemece takdir ve tayin olunur. Şu kadar ki, davanın elden çıkarılmış mallar yerine kaim olan kıymete taalluku halinde, teminat göstermeksizin ihtiyati haciz kararı verilemez. Tasarrufun iptali davalarında dava kabulle sonuçlandığı takdirde, alacaklı tarafından başlatılacak yeni bir icra takibi sözkonusu olmayıp İİK'nın 281/2. maddesi gereğince uygulanan ihtiyati haciz, tasarrufun iptali davasının kabulü ile kesin hacze dönüşür ve davacı alacaklı verilen ilamı icra dosyasına ibraz ederek cebri icra işlemine devam eder....
HUKUKİ SEBEPLER ve GEREKÇE: Dava BK'nın 19. maddesine dayalı olarak açılan muvazaalı işlemin iptaline ilişkindir. Dava dilekçesinde, davalılar arasındaki ilişkinin namı müstear ilişki olması sebebiyle, davanın kabulü ile 06/06/2018 tarihli tasarrufun iptaliyle ilgili araç üzerinde lehlerine cebri haciz ve satış yetkisi tanınmasına karar verilmesi talep edilmiştir. Tasarrufun iptali davaları BK 19'a ve İİK 277 ve devamı maddelerine, 6183 sayılı yasaya dayalı olarak açılabilir. HSK 1. Dairesi'nin 25/10/2018 tarih ve 1666 sayılı kararı ile Bölge Adliye Mahkemelerinin iş bölümüne ilişkin kararda Adana Bölge Adliye Mahkemesi'nin Daireler arası İş Bölümünde 3. Hukuk Dairesinin iş bölümünü düzenleyen 10. md. "İcra İflas Kanunu ve 6183 sayılı Kanun'dan kaynaklanan tasarrufun iptali davaları sonucu verilen hüküm ve kararlar,", 11. Md. "TBK'nın 19. maddesi gereğince muvazaa iddiasına ilişkin davalar sonucu verilen hüküm ve kararlar," şeklindeki düzenleme yer almıştır....
Dava, İİK'nun 277 ve devamı maddelerine dayalı olarak açılan tasarrufun iptalini ilişkindir. 1-Davalılar vekili tarafından temyize cevap dilekçeleri ile vekalet ücreti yönünden düzelterek onama istemişler ise de, sunulan dilekçenin temyiz esas defterine kaydı olmadığı gibi temyiz harcıda yatırılmadığından reddi gerekmiştir. 2-Dosya içeriğine, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenlere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına ve kararda yazılı diğer gerekçelere göre davacı vekilinin sair temyiz itirazlarının reddi gerekir. 3-Tasarrufun iptali davalarının dinlenebilmesi için diğer dava koşullarının yanında, iptali istenilen tasarrufun borcun doğumundan sonra gerçekleşmiş olması gerekir.Somut olayda, tasarruf borcun doğumundan önce gerçekleştiğinden davanın ön koşul yokluğundan reddi durumunda davalı taraf yararına hükmedilecek vekalet ücretinin AAÜT’sinin 7/2 fıkrasındaki göre Tarifenin ikinci kısmının ikinci bölümünde yazılı miktarları geçmemek üzere üçüncü...
ın 10/08/2018 tarihinde Esnaf Kredi Kooperatifinden 85.000,00TL kredi kullandığı, aldığı araçları peşin para ile almadığı, senet ödemelerinin devam ettiği, taşınmaz bedelini de ödeyerek satın aldığına ilişkin beyanların dosya kapsamına uygun olduğu, davacı tarafından nam-ı müstear yoluyla davalıların muvazaalı olarak hareket ettikleri iddiasına ilişkin olarak tanık beyanları dışında delil sunulmadığı, dava konusu işlemlerin nam-ı müstear ve muvazaalı olduğu iddiasının davacı tarafından ispatlanamadığı, terditli olarak talep edilen İİK'nun 277. vd. maddelerine göre tasarrufun iptali koşullarının oluşmadığından , ilk derece mahkemesince verilen kararın doğru olduğu gerekçesiyle davacı vekilinin istinaf talebinin HMK 353/1-b.1 maddesi gereğince esastan reddine karar vermiş, hüküm yine davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir. Dava İİK'nun 277 maddesine dayalı olarak açılan nam-ı müsteair neliğindeki işlemin iptali istemine ilişkindir....
Dava İİK 277 ve devamı maddelerine dayalı olarak açılan nam-ı müstear niteliğindeki tasarrufun iptali istemine ilişkindir. Uygulamada borçlunun, gerçekte kendi adına satın almak üzere bedelini ödediği bir taşınmazı (veya bir aracı) alacaklılarından kaçırmak amacı ile yakını (eşi, oğlu vs) adına tescil ettirmiş olması halinde, tasarrufun (hukuki işlem) dışarıdan üçüncü kişiler arasında yapılmış görünmesine rağmen, gerçekte bedeli borçlunun mal varlığından çıkmış fakat karşılığı borçlunun arkasına gizlendiği kişinin mal varlığına girmiştir. Namı müstear (inançlı işlem) ile gizlenmiş muvazaalı işlemler hakkında iptal davaları açılabileceği Yargıtay uygulamaları ile kararlılık kazanmıştır. (Yargıtay HGK'nin 12.10.2001 gün ve 2001/2-515 E., 605 K sayılı; 17.Hukuk Dairesinin 20.06.2011 gün ve 2010/11090 E.-2011/6367 K. sayılı kararları). Bu tür işlemlerin İİK 277 ve devamı maddelerine dayalı olarak iptali istenilerek davacı alacaklının alacağına kavuşması sağlanır....