İcra İflas Kanununun 91. maddesi hükmü gereğince gayrimenkulün haczi ile takip konusu borç ve eşya arasında ilişki kurulur ve tasarruf yetkisi Türk Medeni Kanununun 1010. maddesi anlamında kısıtlanmış olur. Bu tür kişisel haklar tapu kütüğüne şerh verilmekle hak sahibine eşya üzerinde dolaylı da olsa hâkimiyet kurma hakkı sağlamaz ise de tasarruf yetkisinin dar anlamda kısıtlanması sonucunu doğurduğundan taşınmaz üzerinde sonradan bu hakla bağdaşmayan hak kazanan kişilere karşı da ileri sürülebilir hale gelir. Haciz şerhinin usulsüz konulduğunun saptanması halinde veya lehtarın talebi üzerine kaldırılması mümkün olduğu gibi İcra ve İflas Kanununun 110. maddesi uyarınca da borcun ödenmesi, icra takibinin düşmesi ya da herhangi bir sebeple haczin kalkması halinde de şerhin terkini mümkündür....
tesisine,her iki tarafında sair istinaf sebeplerinin esastan reddine; 2- )A-)İlk Derece Mahkemesinin "Davalı-karşı davacının tasarruf yetkisinin sınırlandırılmasına ilişkin talebinin reddine"şeklindeki hüküm fıkrasının ortadan kaldırılmasına ve yeniden hüküm kapsamında; Davacı-davalı kadının taşınmaz ve araç ile ilgili tasarrufun kısıtlanması talebinin konusu kalmadığından karar verilmesine yer olmadığına, B-)İlk Derece Mahkemesinin "Davacı-karşı davalı eş için belirlenmiş olan aylık 2.000 TL.tedbir nafakasının karar kesinleşinceye kadar devamına,Davacı-karşı davalı boşanma ile yoksulluğa düşeceği anlaşılmakla TMK 175.maddesi uyarınca davacı-karşı davalı eş için belirlenmiş olan aylık 2.000 TL.tedbir nafakasının karar kesinleştikten sonra yoksulluk nafakası olarak sürdürülmesine,fazlaya ilişkin talebin reddine",şeklindeki hüküm fıkrasının ortadan kaldırılmasına ve yeniden hüküm kapsamında; Davacı-davalı kadın lehine boşanma dava tarihi olan 20.08.2015 tarihinden itibaren geçerli olmak...
tesisine,her iki tarafında sair istinaf sebeplerinin esastan reddine; 2- )A-)İlk Derece Mahkemesinin "Davalı-karşı davacının tasarruf yetkisinin sınırlandırılmasına ilişkin talebinin reddine"şeklindeki hüküm fıkrasının ortadan kaldırılmasına ve yeniden hüküm kapsamında; Davacı-davalı kadının taşınmaz ve araç ile ilgili tasarrufun kısıtlanması talebinin konusu kalmadığından karar verilmesine yer olmadığına, B-)İlk Derece Mahkemesinin "Davacı-karşı davalı eş için belirlenmiş olan aylık 2.000 TL.tedbir nafakasının karar kesinleşinceye kadar devamına,Davacı-karşı davalı boşanma ile yoksulluğa düşeceği anlaşılmakla TMK 175.maddesi uyarınca davacı-karşı davalı eş için belirlenmiş olan aylık 2.000 TL.tedbir nafakasının karar kesinleştikten sonra yoksulluk nafakası olarak sürdürülmesine,fazlaya ilişkin talebin reddine",şeklindeki hüküm fıkrasının ortadan kaldırılmasına ve yeniden hüküm kapsamında; Davacı-davalı kadın lehine boşanma dava tarihi olan 20.08.2015 tarihinden itibaren geçerli olmak...
KARŞI OY (X): 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun “İdari dava türleri ve idari yargı yetkisinin sınırı” başlıklı 2. maddesinin 1. fıkrasında, İdarî işlemler hakkında yetki, şekil, sebep, konu ve maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırı olduklarından dolayı iptalleri için menfaatleri ihlâl edilenler tarafından açılan davalar, iptal davaları; İdari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları doğrudan muhtel olanlar tarafından açılan davalar da, tam yargı davaları olarak sayılmıştır. İlgili idarelerin hareketsiz kalarak İmar Kanununda öngörülen sürede kamulaştırma yoluna gitmemek suretiyle taşınmaz sahibinin mülkiyet hakkının süresi belirsiz bir şekilde kısıtlanması idari işlem ve eylem niteliğinde olup bu işlemin iptali ve bu işlem ve eylemden doğan zararın tazmini idari yargıda açılacak iptal ve tazminat davasının konusunu oluşturur....
KARŞI OY (X) : 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun “İdari dava türleri ve idari yargı yetkisinin sınırı” başlıklı 2. maddesinin 1. fıkrasında, İdarî işlemler hakkında yetki, şekil, sebep, konu ve maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırı olduklarından dolayı iptalleri için menfaatleri ihlâl edilenler tarafından açılan davalar, iptal davaları; İdari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları doğrudan muhtel olanlar tarafından açılan davalar da, tam yargı davaları olarak sayılmıştır. İlgili idarelerin hareketsiz kalarak İmar Kanununda öngörülen sürede kamulaştırma yoluna gitmemek suretiyle taşınmaz sahibinin mülkiyet hakkının süresi belirsiz bir şekilde kısıtlanması idari işlem ve eylem niteliğinde olup bu işlemin iptali ve bu işlem ve eylemden doğan zararın tazmini idari yargıda açılacak iptal ve tazminat davasının konusunu oluşturur....
KARŞI OY (X): 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun “İdari dava türleri ve idari yargı yetkisinin sınırı” başlıklı 2. maddesinin 1. fıkrasında, İdarî işlemler hakkında yetki, şekil, sebep, konu ve maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırı olduklarından dolayı iptalleri için menfaatleri ihlâl edilenler tarafından açılan davalar, iptal davaları; İdari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları doğrudan muhtel olanlar tarafından açılan davalar da, tam yargı davaları olarak sayılmıştır. İlgili idarelerin hareketsiz kalarak İmar Kanununda öngörülen sürede kamulaştırma yoluna gitmemek suretiyle taşınmaz sahibinin mülkiyet hakkının süresi belirsiz bir şekilde kısıtlanması idari işlem ve eylem niteliğinde olup bu işlemin iptali ve bu işlem ve eylemden doğan zararın tazmini idari yargıda açılacak iptal ve tazminat davasının konusunu oluşturur....
KARŞI OY (X) : 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun “İdari dava türleri ve idari yargı yetkisinin sınırı” başlıklı 2. maddesinin 1. fıkrasında, İdarî işlemler hakkında yetki, şekil, sebep, konu ve maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırı olduklarından dolayı iptalleri için menfaatleri ihlâl edilenler tarafından açılan davalar, iptal davaları; İdari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları doğrudan muhtel olanlar tarafından açılan davalar da, tam yargı davaları olarak sayılmıştır. İlgili idarelerin hareketsiz kalarak İmar Kanununda öngörülen sürede kamulaştırma yoluna gitmemek suretiyle taşınmaz sahibinin mülkiyet hakkının süresi belirsiz bir şekilde kısıtlanması idari işlem ve eylem niteliğinde olup bu işlemin iptali ve bu işlem ve eylemden doğan zararın tazmini idari yargıda açılacak iptal ve tazminat davasının konusunu oluşturur....
KARŞI OY (X): 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun “İdari dava türleri ve idari yargı yetkisinin sınırı” başlıklı 2. maddesinin 1. fıkrasında, İdarî işlemler hakkında yetki, şekil, sebep, konu ve maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırı olduklarından dolayı iptalleri için menfaatleri ihlâl edilenler tarafından açılan davalar, iptal davaları; İdari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları doğrudan muhtel olanlar tarafından açılan davalar da, tam yargı davaları olarak sayılmıştır. İlgili idarelerin hareketsiz kalarak İmar Kanununda öngörülen sürede kamulaştırma yoluna gitmemek suretiyle taşınmaz sahibinin mülkiyet hakkının süresi belirsiz bir şekilde kısıtlanması idari işlem ve eylem niteliğinde olup bu işlemin iptali ve bu işlem ve eylemden doğan zararın tazmini idari yargıda açılacak iptal ve tazminat davasının konusunu oluşturur....
Hüküm davacı-karşı davalı erkek tarafından kusur belirlemesi, tazminatlar ve iştirak nafakası yönünden temyiz edilmiş ise de, kadının tasarrruf yetkisinin sınırlandırılması ve bu isteğe yönelik vekalet ücreti, davacı-karşı davalı erkek tarafından temyize konu edilmemiştir. Bu duruma göre, davalı-karşı davacı kadın tasarruf yetkisinin sınırlandırılması ve bu isteğe yönelik vekalet ücreti yönünden katılma yoluyla temyiz hakkını kaybetmiştir. Açıklanan sebeple davalı-karşı davacı kadının tasarruf yetkisinin sınırlandırılması ve bu isteğe yönelik vekalet ücretine ilişkin katılma yolu ile temyiz dilekçesinin reddine karar vermek gerekmiştir. b-Davacı-karşı davalı erkeğin gerçekleşen ve mahkemece de kabul edilen kusurlu davranışları davalı-karşı davacı kadının kişilik haklarına saldırı niteliğindedir. Açıklanan sebeple davalı-karşı davacı kadın lehine uygun miktarda manevi tazminat takdir edilmek üzere hükmün bozulması gerekmiştir....
Bu düzenleme ile yasa, tasarruf yetkisinin sınırlanmasına iki halde gidilebileceğini öngörmüştür. Bunlardan birincisi; sınırlanmayı ailenin ekonomik varlığının korunması gerekli kılmalı, ikincisi ise evlilik birliğinden doğan mali bir yükümlülüğün yerine getirilmesinin bunu gerektirmesidir. Her iki halde de yasa, sınırlanmanın ölçülü olmasını aramıştır. Ölçülülük, sınırlanma ile ulaşılmak istenen amaç bakımından sınırlanmanın gerekli ve orantılı olmasını gerekli kılar. Olayda davalı erkeğin mal varlığının bir kısmını elden çıkarma yönünde girişimde bulunduğu toplanan delillerden anlaşıldığına göre, davalının tasarruf yetkisinin sınırlanmasında gereklilik bulunduğu gerçekleşmiştir. Ne var ki sınırlanma ölçülü olmalıdır. Mahkemece davalıya ait davaya konu tüm taşınmazlar üzerindeki tasarruf yetkisinin sınırlanmasına karar verilmiştir....