Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

Dava dilekçesindeki açıklamaya göre dava, 4721 sayılı TMK'nın 1007. maddesi gereğince tapu sicilinin tutulmasından kaynaklı tazminat davasıdır. İncelenen dosya kapsamına, kararın dayandığı gerekçeye ve tapu işlemleri, kadastro tespiti işlemlerinden başlayarak birbirini takip eden sıralı işlemler olup, tapu kütüğünün oluşumu aşamasındaki kadastro işlemleri ile tapu işlemleri bir bütün oluşturduğundan, bu kayıtlarda yapılan hatalar, hatalı tapu sicili oluşmasına sebebiyet verdiği için, kadastro tespitinde yapılan hatalar da, TMK'nın 1007. maddesi anlamında tapu sicili kavramı içindedir. Hatalı yapılan kadastro tespiti ile oluşan tapu kaydının daha sonra mahkeme kararıyla iptal edilmesi halinde, tapu malikinin bu nedenle doğan zararından TMK'nın 1007. maddesi anlamında Devlet sorumludur....

    Dava dilekçesindeki açıklamaya göre dava, 4721 sayılı TMK'nın 1007. maddesi gereğince tapu sicilinin tutulmasından kaynaklı tazminat davasıdır. İncelenen dosya kapsamına, kararın dayandığı gerekçeye ve tapu işlemleri, kadastro tespiti işlemlerinden başlayarak birbirini takip eden sıralı işlemler olup, tapu kütüğünün oluşumu aşamasındaki kadastro işlemleri ile tapu işlemleri bir bütün oluşturduğundan, bu kayıtlarda yapılan hatalar, hatalı tapu sicili oluşmasına sebebiyet verdiği için, kadastro tespitinde yapılan hatalar da, TMK'nın 1007. maddesi anlamında tapu sicili kavramı içindedir. Hatalı yapılan kadastro tespiti ile oluşan tapu kaydının daha sonra mahkeme kararıyla iptal edilmesi halinde, tapu malikinin bu nedenle doğan zararından TMK'nın 1007. maddesi anlamında Devlet sorumludur....

      GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ: 1-Dava konusu taşınmaza uygulanan tapu kaydının geldisi olan 8.9.1944 tarih ve 22 sıra numaralı tapu kaydının ilk tesisinden itibaren tüm tedavül kayıtlarının varsa haritaları ile birlikte Tapu Sicil Müdürlüğü ve Tapu Kadastro Genel Müdürlüğü Arşiv Dairesi Başkanlığından getirtilerek dosyasına konulması, 2- 5.10.1970 Tarih ve 2 sıra numaralı tapu kaydının revizyon gördüğü ......

        Açıklanan bu durum karşısında, davacı ve davalıların dayanak tapu kayıtlarının her ikisinin de çekişmeli taşınmaza uyduğu anlaşılmaktadır. Davacıların dayandığı tapu kaydının kök tapu kaydı, K.Sani 306 tarih ve 23 sıra numaralı, davalıların dayandığı tapu kaydının kök tapu kaydı ise Mart 335 tarih ve 5 sıra numaralı tapu kaydı olduğuna göre, öncelikle daha eski tarihli olan davacıların tapu kaydına miktarı itibariyle öncelik verilmesi, kalan kısım yönünden ise davalılar adına tescili gerekeceğinin kabulü gerekir....

          sınırlarına itibar edilerek kapsamının belirlenmesi, tapu kaydının sınırlarının sabit olup olmadığının araştırılması, tapu kaydının dayanağı olan tescil ilamında Hazine ve belediye taraf olduğundan bu ilamın Hazine ve belediyeyi bağlayacağının düşünülmesi, tapu uygulamasına göre davacı ... ve ...'...

            Mahkemece; revizyon gören tapu kayıtlarının mevki ve sınırları itibari ile çekişmeli parsele uymadığı, davalıların zilyetliğinin bulunmadığı, davacının tutunduğu, dava dışı 1564 sayılı parsele revizyon gören 11.2.1967 tarihli ve 16 sıra numaralı tapu kaydı ile kadastro sırasında hiçbir parsele revizyon görmeyen 11.2.1967 tarihli 17 sıra nolu tapu kaydının sınırları zeminde tesbit edilmese de dava konusu taşınmaza uyduğu ve davacının zilyet olduğu kabul edilmek suretiyle hüküm kurulmuş ise de; yapılan araştırma, inceleme ve uygulama hüküm için yeterli bulunmamaktadır. Mahkemenin kabulünün aksine 28.6.1989 tarihli komisyon kararı ile davacının tutunduğu 11.2.1967 tarih 17 sıra nolu tapu kaydının 1842 sayılı parseli kapsadığı belirtilerek, 15923 metrekare miktarındaki tapu kaydının miktarından fazla olarak 22400 metrekare yüzölçümündeki 1842 sayılı parsele revizyon gördüğü ve davacı ... ... adına tescil edildiği dosya kapsamından anlaşılmaktadır....

              Davacı Hazine 1/4 pay sahibi olduğu Şubat 1313 tarih 18 numaralı kayıttan gelen Mayıs 1931 tarih 35 sıra numaralı tapu kaydına, davalılar ise Temmuz 1940 tarih 428 sıra numaralı iskan tapu kaydı ile tedavüllerine ve Hazine payı dışındaki payların sahibi oldukları Hazine dayanağı olan Mayıs 1931 tarih 35 sıra numaralı tapu kaydına dayanmışlardır. Yapılan keşif ve uygulama ile tüm dosya kapsamında; davalılar dayanağı ve Hazine dayanağı tapu kayıtlarının çekişmeli parseli kapsadığı anlaşılmaktadır....

                Ancak mahkemece tapu kaydının 4753 sayılı Yasa uyarınca oluşup oluşmadığı kesin olarak saptanmamış, tapu kaydının anılan Yasa uyarınca oluşmuş olması halinde ise belirtmelik tutanakları, tablendikatif listesi ve tevzi haritası getirtilmemiş, komşu parsel tutanakları dosyaya konulmamış, Hazine'nin dayandığı 18.10.1961 tarihli tapu kaydı keşifte mahalli bilirkişiler tarafından yöntemince zemine uygulanmamış, sadece fen bilirkişisinin tapu kaydının çekişmeli taşınmazı kapsadığını belirtir görüşü ile yetinilerek hüküm kurulmuştur. Eksik inceleme ile karar verilemez....

                  tapu kayıtlarının kapsamı kesin olarak belirlenmeli ve mülkiyet belgesi olan tapu kaydına itibar edilmelidir....

                    Mahkemenin de kabulünde olduğu üzere her iki tapu kaydı da dava konusu taşınmaza ait olup uyuşmazlık hangi tapu kaydına değer verileceği noktasında toplanmaktadır. Kural olarak aynı yere ait tapu kayıtlarından eski tarihli ve doğru temele dayanan, hukuki değerini koruyan tapu kaydına üstünlük tanınması gerekir. Ne var ki, davacı Hazinenin dayanağı olan padişah adına kayıtlı tapu, 431 sayılı Kanun gereğince Hazineye intikal etmiş olup, 4071 sayılı Kanun'un 5. maddesinde yer alan, bu kanun hükümlerine göre Hazineye intikal eden tapu kaydı kapsamında Padişah adına tescilden önce veya sonra herhangi bir yolla edinilmiş tapu senedine dayanılarak tasarruf edilen taşınmaz malların, 3402 sayılı Kanun'un 13. maddesine göre ilgilileri adına tespit ve tescil edileceği şeklindeki hüküm karşısında taşınmazın miktarı ile gerekli olan davalı belediyenin dayandığı tapu kaydındaki yüzölçümü kadar bölümünün davalı ......

                      UYAP Entegrasyonu