Yani, delil tespiti kesin delil niteliğinde değildir. Somut olayda; davacı vekili tarafından, davadan önce yaptırılan delil tespiti dosyasına sunulan bilirkişi raporlarında; davacının evinin ve eşyalarının yangın nedeni ile zarar gördüğü ve zararın miktarı bildirilmiştir. Delil tespiti dosyasının içeriğinden, bu raporun davalı yana tebliğ edildiği, davalı vekilinin yargılama aşamasında yapılan delil tespitini kabul etmediklerini belirttiği anlaşılmaktadır. Bu nedenle, tespit dosyasına sunulan bilirkişi raporu, davalılar aleyhine bir delil olarak kabul edilemez. Mahkemenin, yeni bir bilirkişi incelemesi yaptırmaksızın, delil tespiti dosyasına sunulan bilirkişi raporlarına dayanarak hüküm oluşturması anılan nedenlerle isabetli bulunmamıştır....
Mahkemece yapılan inceleme sonucunda; delil tespiti isteyenin talebinin reddine karar verilmiştir.Talep eden vekili, istinaf başvuru dilekçesi ile; müvekkilinin kusur tespiti istemekte hukuki yararının bulunduğunu, taleplerinin reddine karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılarak, delil tespiti taleplerinin kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.Talep, HMK'nın 400. vd. maddelerinde düzenlenen delil tespiti istemine ilişkindir. HMK'nın 341.maddesine göre, ilk derece mahkemelerinden verilen nihai kararlar ile ihtiyati tedbir, ihtiyati haciz taleplerinin reddi ve bu taleplerin kabulü hâlinde, itiraz üzerine verilecek kararlara karşı istinaf yoluna başvurulabilir....
Bu durum karşısında mahkemece; davacı idare tarafından açılan kamulaştırma bedelinin tespiti ve taşınmazın tescili davasının kabulüne, birleşen kamulaştırmasız elatma nedeniyle tazminat davasının ise reddine karar vermek gerekirken, yerinde olmayan gerekçeyle kamulaştırmasız elatma nedeniyle tazminat davasının kısmen kabulüne, kamulaştırma bedelinin tespiti ve taşınmazın tescili davasında ise konusuz kalan dava hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verilmesi doğru görülmemiştir. Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, 10.12.2007 gününde oybirliğiyle karar verildi....
Dava, tapu kayıt malikinin tespiti ve tapu kaydında isim düzeltilmesi istemine ilişkindir. Taşınmazların, kadastro tespiti ya da tapuya tescili sırasında mülkiyet veya diğer hak sahiplerinin isim, soy isim, baba adı kimlik bilgilerinin kayda eksik ya da hatalı işlenmesi, kayıt düzeltme davalarının kaynağını oluşturur. Bu nedenle de bu tür davalarla kimlik bilgileri düzeltilirken, taşınmaz malikinin değişmemesi, diğer bir anlatımla mülkiyet aktarımına neden olunmaması gerekir. Bunun içinde kayıt maliki ile ismi düzeltilecek kişinin aynı kişi olduğunun tespiti zorunludur. Eldeki davada davacı, dava konusu taşınmazın kayıt malikinin kendisi olduğunun tespiti ve kayıttaki kimlik bilgilerinin düzeltilmesini istemiştir. Ancak, eda davası ile birlikte bağımsız bir tespit davasının dinlenebilmesi için diğer genel dava şartları dışında özellikle davacıların bu hukuki münasebetin mevcut olmadığının hemen tespitini talep etmekte hukuki bir yararları bulunmalıdır....
Aile Mahkemesinin 2017/928 Esas, 2020/109 Karar ve 13.02.2020 tarihli dosyasının incelenmesinde; davacı tarafından babalığın tespiti amacıyla dava açıldığı, mahkemece davanın kabulüne karar verilerek,'' Şanlıurfa ili ... İlçesi ... Mahallesi No:6 Hane:... Bsn No:69 da nüfusa kayıtlı ... TC kimlik nolu ...'nın davalı Batman İli Merkez İlçesi ... Mahallesi Cilt No:32 Hane No:4 Bsn No:23 de nüfusa kayıtlı ... TC kimlik nolu ...'in kızı olduğunun tespitine, babalığına hükmen tayinine " şeklinde hüküm kurulduğu görülmüştür. Dava, babalığın tespiti davası olup, babalığın tespiti istemi şahsa sıkı sıkıya bağlı bir hakkın kullanımı niteliğindedir. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 74 üncü maddesi uyarınca davanın vekil eliyle açıldığı hallerde vekile bu konuda özel yetki verilmiş olması şarttır. Babalığın tespiti davası gibi kamu düzenine ilişkin olan bu tür davalarda, hâkim maddi olguları resen araştırır ve kanıtları serbestçe takdir eder....
Sözleşme ile kiralananın apartmanın çatı katı olduğu ve haberleşme hizmeti ekipmanları kurulması amacıyla kiraya verildiği anlaşılmaktadır. 6098 sayılı TBK’nun 344. ve devamı maddeleri gereği kira tespiti talebinin ancak konut ve çatılı işyeri kiralarından kaynaklanan uyuşmazlıklarda uygulanabileceği, bunun haricinde kira tespiti istenemeyeceği nazara alındığında, apartmanın çatı katı olarak kiralanan dava konusu taşınmaz, Türk Borçlar Kanunu'nun genel hükümlerine tabi olup hakkında kira tespiti talep edilemeyeceğinden açılan davanın bu gerekçe ile reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi doğru değil ise de sonucu itibariyle doğru olan redde ilişkin hüküm yönünden yeniden yargılama yapılması gerekmediğinden, gerekçenin düzeltilerek onanması HUMK 438/7.maddesi gereğidir....
Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 2005/274 esas 2006/90 karar sayılı dosyasının konusunun sözleşmeye dayalı mülkiyetin tespiti ve tescil istemine, davacının taleplerinin ise murisinin ortaklığının tespiti ile bu ortaklığa dayalı mülkiyetin tespiti ve tescil istemlerine ilişkin olması nedeniyle, somut olayda HUMK'nun 237. maddesindeki kesin hükmün şartlarının bulunmadığının düşünülmemesi ve yazılı şekilde hüküm tesisi de doğru görülmemiştir. SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere 11.04.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi....
Kuruma karşı dava açılabilmesi için .. olayda; davacı, davalı işveren nezdinde 31.08.2010 – 29.08.2011 ve 13.08.2012 – 13.11.2014 tarihleri arasında geçen çalışmasının 5953 sayılı Basın İş Kanunu kapsamında olduğunun, aylık net ücretinin 2.250,00 TL olduğunun ve buna göre sigorta primlerinin yatırılması gerektiğinin tespiti istemiş, dosya içerisinde bulunan davacının hizmet döküm cetvelinde ise davalı işyerinde 20.10.2010 – 29.04.2011 ve 13.08.2012 - 13.11.2014 tarihleri arasında bildirim bulunan çalışmaları olduğu, davacının isteminde davalı işveren nezdindeki çalışmaları olarak beyan edilen 31.08.2010 – 19.10.2010 ve 30.04.2011 – 30.04.2011 tarihlerinin hizmet döküm cetvelinde görülmediği ve davacının prime esas kazanç tutarının tespiti istemi de bulunduğu gözetildiğinde, davacının istemini münhasıran itibari hizmet süresinin tespitine yöneltmediği, hizmet tespiti ve hizmet tespiti davası içerisinde değerlendirilecek prime esas kazanç tutarının tespitini de içerdiği anlaşılmakla, davacının...
Mahkemece, hizmet tespiti davası alacak davasından tefrik edilerek ayrı esasa kaydedilmiş, son duruşmada ara kararı ile davalılardan ... yönünden davanın husumetten reddine karar verilmiş, davalı ... yönünden ise davanın kabulüne karar verilmiştir. Taraflar arasında davacı işçinin hizmet süresinde uyuşmazlık bulunmaktadır. İş yargılamasında çalışma olgusunu ve hizmet süresini, ispat yükü, genel ispat kuralı gereği iddia eden işçiye aittir. İşçi işçilik davası sırasında hizmet süresinin tespiti ile ilgili işçilik alacaklarından bağımsız olarak hizmet tespiti davası açmış olabilir. Bu durumda hizmet süresine bağlı işçilik alacakları davasının sonuçlanması, hizmet tespiti davasının sonucuna bağlıdır. Bu nedenle hizmet tespit davasının bekletici mesele yapılması gerekir. Hizmet tespitine ilişkin davada verilen karar Yargıtay 10....
ne ait işyerinde 01.06.1981 – 15.09.1981 ve 01.06.1982 – 15.09.1982 tarihleri arasında geçen çalışmalarının tespiti ve davalı ... İşletme Müdürlüğü'ne bağlı işyerinde 15.07.2006 – 19.03.2013 tarihleri arasında geçen çalışmalarına ilişkin de fazla mesai ücretlerinin tahsili istemine ilişkindir. Mahkemece; hem hizmet tespiti hem de fazla mesai alacağına ilişkin taleplerin reddine karar verilmiştir. 6100 sayılı HMK'nın 167. maddesi gereğince yargılamanın iyi bir şekilde yürütülmesini sağlamak için aralarında bağlantı bulunsa bile davaların ayrılmasına davanın her safhasında karar verilebilir. Yine aynı yasanın 30. maddesinde mahkemenin yargılamayı mümkün olduğunca hızlı ve bir düzen içerisinde seyretmesini sağlamakla yükümlü olduğu belirtilmiştir. Hizmet tespiti davalarının yasal dayanağını oluşturan 506 sayılı Yasa'nın 79/10. ve 5510 sayılı Yasa'nın 86/9. maddeleri oluşturulup bu davalar için özel bir ispat yöntemi öngörmemiştir....