"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Sulh Hukuk Mahkemesi Taşınmaz hukukuna ilişkin davada Antalya 4. Asliye Hukuk Mahkemesi ve Antalya 3. Sulh Hukuk Mahkemelerince ayrı ayrı görevsizlik kararı verilmesi nedeni ile yargı yerinin belirlenmesi için gönderilen dosya içindeki tüm belgeler incelendi, gereği düşünüldü: -K A R A R- Dava, 6831 sayılı Kanunun 2/B maddesi kapsamında orman sınırları dışına çıkarılan taşınmazda yapılan zilyetlik tespitinin iptali ile davacı adına tescil edilmesi istemine ilişkindir. Asliye Hukuk Mahkemesince, uyuşmazlığın taşınmaz üzerindeki üstün zilyetliğinin tespiti ile korunmasına ilişkin olduğu gerekçesiyle görevsizlik kararı verilmiştir. Sulh Hukuk Mahkemesi ise, davanın zilyetlik tespitine itiraza ilişkin olduğu ve salt zilyetliğin korunmasına ilişkin olmadığı gerekçesiyle görevsizlik yönünde hüküm kurmuştur....
Hukuki yararın bulunmadığının tespiti halinde davanın, dava şartı yokluğu gerekçesiyle usulden reddine karar verilmelidir (HMK 114/1-h, 115 m.). Öğretide ve Yargıtay'ın devamlılık gösteren uygulamalarında, taşınmaz hakkında derdest ortaklığın giderilmesi davasının, kentsel dönüşüm uygulamasının ya da kamulaştırma işleminin bulunması gibi istisnai durumlarda muhdesatın tespiti davasının açılmasında güncel hukuki yararın bulunduğu kabul edilmektedir. Somut olayda; 1-Dava konusu 886 ada 3 parsel sayılı taşınmaz arsa vasfı ile Hazine adına kayıtlıdır, davacı üzerindeki yapının kendisine ait olduğunu davalının dairenin birinde işgalci olduğunu ileri sürerek müdahalenin önlenmesi, ecrimisil ve yapının kendisine aidiyetinin tespitini istemiş mahkemece davanın kabulüne karar verilmiştir. Davalı vekilinin istinaf isteminde bulunması üzerine, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 6....
Öte yandan Anayasa Mahkemesi'nin 25.09.2013 gün 2013/93 Esas, 2013/101 Karar sayılı ilamında da; “Kamulaştırmasız el atmadan söz edilebilmesi için taşınmaz zilyetliğinin idareye geçmesi ve taşınmazın fiilen kamu hizmetine tahsis edilmiş olması gerektiği; imar kısıtlamalarında taşınmazın zilyetliğinin malikte kalmaya devam etmekte olup, yalnızca malikin tasarruf yetkisinin, ilgili mevzuattan kaynaklanan bazı kısıtlamalara maruz kaldığı, bu nedenle imar kısıtlamalarından kaynaklanan tazminat davalarının idari yargıda açılabileceği” kabul edilmiştir. Açıklanan nedenlerle mahkemece dava dilekçesinin görev yönünden reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik görülmemiştir....
Anılan dosyada yapılan kapsam belirlemesinin doğru ve tarafları bağlayıcı olduğu yolundaki iddia bu nedenlerle usul ve yasaya uygun bulunmamaktadır. 6- Taşınmaz üzerindeki davalı tarafın zilyetliğinin niteliği: Davacılar ......
Mahallesi çalışma alanında bulunan 131 ada 24 parsel sayılı 216,18 metrekare yüzölçümündeki taşınmaz, kadastro tutanağının beyanlar hanesine, "6831 sayılı Yasa'nın 2/B maddesi uyarınca orman sınırları dışına çıkarılmıştır. İş bu taşınmaz mal ve üzerindeki iki katlı bina 30 yıldan beri ...'nın fiili kullanımındadır” şerhi yazılarak; 131 ada 23 parsel sayılı 177,37 metrekare yüzölçümündeki taşınmaz ise kadastro tutanağının beyanlar hanesine "6831 sayılı Yasa'nın 2/B maddesi gereğince Hazine adına orman sınırları dışına çıkarılmıştır. İş bu taşınmaz mal 30 yıldan beri ..'un fiili kullanımındadır" şerhi yazılarak bahçe vasfıyla Hazine adına tespit edilmişlerdir. Davacı ..., 131 ada 23 parsel sayılı taşınmazın beyanlar hanesinde kimlik bilgilerinin yanlış yazıldığı ve 22,63 metrekarelik kısmının davalı adına kullanım şerhi verilen 131 ada 24 parsel içerisinde tespit gördüğü iddiasına dayanarak dava açmıştır....
tarih 37/38 sayılı inceleme raporunda taşınmazın boş olduğu, kullanıcısının olmadığının belirlendiğinin bildirildiğini, 6292 sayılı yasadan faydalanmak isteyen davacının zilyetliğinin tespiti istediği taşınmazın tarımsal amaçla kullanılmaması ve kullanıcısının olmaması nedeniyle usul ve yasaya aykırı davanın reddini talep etmiştir....
Zilyet, zilyetliğin arkasında bulunan ayni (nesnel) veya şahsi (kişisel) bir hakka dayandığı takdirde dava bir hak davası niteliğini kazanır.” denilmekle salt zilyetliğin korunması davaları ile zilyetliğin tespiti davaları arasındaki fark net bir şekilde açıklanmıştır. (Yargıtay 8 Hukuk 2016/18089E-2020/3321K) Davacı dava dilekçesinde hakka dayalı zilyetliğinin tespitini ileri sürmekle öncelikle mahkemece davanın hakka dayalı zilyetliğin tespiti olarak incelenmesi gerekirken davanın yanılgılı olarak muhtesatın aidiyet tespiti davası olarak incelenerek sonuçlandırılması isabetsizdir. Davacının davası hakka dayalı zilyetliğin tespiti davası olarak görülmeli buna göre delilleri toplanılmalı ve toplanılacak delilleri tartışıldıktan sonra istemi hakkında olumlu yada olumsuz bir karar verilmesi gereklidir....
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen hükmün Yargıtay'ca incelenmesi istenilmekle; temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldı, inceleme raporu ve dosyadaki belgeler okundu, GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ: Yargıtay bozma ilamında özetle; “dava konusu 104 ada 5 ve 7 parsel sayılı taşınmazların dava açıldıktan sonraki tarihte, yargılamanın devamı sırasında 6292 sayılı Yasa uyarınca satılarak Hazinenin mülkiyetinden çıktığı ve davalılardan ... adına tescil edildiği, davaya zilyetliğin şerhine yönelik olarak devam edilmesi mümkün değil ise de, davacının taşınmaz üzerindeki zilyetliğinin tespiti yönünden hüküm kurulmasına engel yasal bir düzenlemenin mevcut olmadığı, taşınmazlar üzerindeki zilyetliğin tarafların murisi... ile başladığı, davalıların zilyetliğinin de muristen gelen miras hakkına dayalı olarak, yani mirasçı sıfatıyla sürdürüldüğünün anlaşıldığı belirtilerek, kullanım kadastrosunun yapıldığı tarih itibariyle davacının...
Asliye Hukuk Mahkemesi tarafından ayrı ayrı görevsizlik kararı verilmesi nedeni ile yargı yerinin belirlenmesi için gönderilen dosyanın yapılan incelemesi sonunda: GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkilinin Samsun İli, Atakum İlçesi, Atakum Mah. 8340 ada, 3 ve 4 no'lu parsellerde Ali kızı Hatice Yurdakul üzerine tapuya kayıtlı taşınmazın tamamının 20 yıl boyunca kiralanmasıyla ilili 27/12/2018 tarihinde yevmiye no'lu işlemiyle Hatice Yurdakul vekili Ali Osman Tüfenk ile sözleşme imzalandığını, müvekkili tarafından kiralanana 4 adet elektrik ve 3 adet su aboneliğinin mevcut olduğunu, elektrik aboneliğinin davacının üzerine iken haberleri olmadan davalının üzerine geçirildiğini, müvekkilinin taşınmaz ile ilgili projelerini tasarlarken 24/08/2019 tarihinde taşınmazın bulunduğu yere bariyerlerin yapıldığını, taşınmaz üzerine inşaat yerine girmek yasaktır yazıldığını, taşınmazı kullanma durumunun ortadan kalktığını, müvekkiinin zilyetliğinin taraflar arasında...
Dosya kapsamından, davaya konu taşınmazın 2/B niteliğine sahip olduğu, yapılan zilyetlik tespiti çalışmalarında bu taşınmazın beyanlar hanesine, uzun zamandır zilyetliği bulunmasına rağmen davacının adının zilyet olarak yazılmadığı belirtilerek taşınmazda davacının zilyetliğinin tespitine karar verilmesinin istendiği anlaşılmaktadır. Davanın 29/04/2013 tarihinde açılmasına ve 3402 sayılı Kadastro Kanununun 11. maddesinde öngörülen 30 günlük askı ilânı süresinin geçmiş olduğunun anlaşılmasına göre, salt zilyetliğin korunması ile ilgisi bulunmayan uyuşmazlığın asliye hukuk mahkemesinde görülüp, sonuçlandırılması gerekmektedir. SONUÇ: Yukarıda belirtilen nedenlerle; 6100 sayılı HMK'nın 21 ve 22. maddeleri gereğince ... Asliye Hukuk Mahkemesinin YARGI YERİ OLARAK BELİRLENMESİNE 30/09/2015 gününde oy birliği ile karar verildi....