"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi Davacı vekili tarafından, davalı aleyhine 05.04.2011 gününde verilen dilekçe ile tapu iptali ve tescil istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın reddine dair verilen 29.09.2011 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü: _K A R A R_ Dava, taşınmaz satış vaadi sözleşmesine dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir. Davalı, satış vaadine karşılık 30.000 TL’nin peşin alındığını, sözleşmede 30.000 TL’nin ise 30.03.2011 tarihinde ödenmesinin kararlaştırıldığını davacının edimini yerine getirmediğini, açılan davanın reddini savunmuştur. Mahkemece, dava reddedilmiştir. Hükmü, davacı temyiz etmiştir....
Bu durum, satışı vaat edilen taşınmazın tapusunda temliki tasarrufu engelleyen bir kaydın bulunması veya 3194 sayılı İmar Kanununun 18/son maddesi hükmüne aykırı şekilde taşınmaz satışı vaat edilmesi ya da vaade konu taşınmazın bir başka mahkemede mülkiyet uyuşmazlığına konu olması halinde de geçerlidir. Somut olayda; davanın dayanağı olan 08.01.1997 tarihli satış vaadi sözleşmesi ile dava konusu taşınmazların geldisi olan 178 sayılı parseldeki davalı hissesinden bir miktar payın davalı tarafından davacıya satışı vaat edilmiştir. Sözleşme usulünce resmi şekilde düzenlenmiş, ayrıca satılan payların teslim edildiği ve bedelinin de ödendiği sözleşmede belirtilmiştir. Satış vaadine konu taşınmaz daha sonra hükmen davalının da paydaş olduğu paylı mülkiyete konu dava konusu taşınmazlara ifraz edilerek tescil edilmiştir. Davacı davalının vaat borcunu yerine getirmediğini ileri sürerek tapu iptali ve tescil istemektedir....
Mahkemece öncelikle satış vaadi sözleşmesine konu taşınmazların belirlenmesi gerekir. Davacılar mirasbırakanı kadastro tespiti öncesi de satış vaadine konu taşınmazlarda paydaştır. Davalılar satışı vaat edilen yerlerin satın alınan kişiye devredildiğini de savunmaktadırlar. Bu savunma da nazara alınarak satış vaadine konu payların kadastro tespiti sırasında nazara alınıp alınmadığı saptanmalı, satışı vaat edilen taşınmazlardaki 10 hisseden 5,5 payın mülkiyeti sözleşme alacaklısına kadastro tespiti yoluyla geçmiş ise davanın reddine karar verilmelidir. Satış vaadine konu payların satıcı üzerinde bulunuyor olması halinde de öncelikle bu paylar yönünden dava dışında kalan paydaşlar var ise davada yer almaları sağlandıktan sonra sonuca gidilmelidir. Mahkemece tüm bu yönler üzerinde durulmadan eksik inceleme ile davanın kabulüne karar verilmesi doğru görülmediğinden kararın bozulması gerekmiştir....
Bu durum, satışı vaat edilen taşınmazın tapusunda temliki tasarrufu engelleyen bir kaydın bulunması veya 3194 sayılı İmar Kanununun 18/son maddesi hükmüne aykırı şekilde taşınmaz satışı vaat edilmesi ya da vaade konu taşınmazın bir başka mahkemede mülkiyet uyuşmazlığına konu olması halinde de geçerlidir. Somut olayda; davanın dayanağı olan 08.03.2000 tarihli satış vaadi sözleşmesi ile dava konusu taşınmazların geldi tapusu olan 178 parseldeki davalı tarafından hissesinden 907200 payın davacıya satışı vaat edilmiştir. Sözleşme usulünce resmi şekilde düzenlenmiş, ayrıca satılan payların teslim edildiği ve bedelinin de ödendiği de sözleşmede hüküm altına alınmıştır. Satış vaadine konu taşınmaz daha sonra hükmen davalının da paydaş olduğu paylı mülkiyete konu dava konusu taşınmazlara ifraz edilerek tescil edilmiştir. Davacı davalının vaat borcunu yerine getirmediğini ileri sürerek tapu iptali ve tescil istemektedir....
Bu durum, satışı vaat edilen taşınmazın tapusunda temliki tasarrufu engelleyen bir kaydın bulunması veya 3194 sayılı İmar Kanununun 18/son maddesi hükmüne aykırı şekilde taşınmaz satışı vaat edilmesi ya da vaade konu taşınmazın bir başka mahkemede mülkiyet uyuşmazlığına konu olması halinde de geçerlidir. Somut olayda; davanın dayanağı olan 06.03.2000 tarihli satış vaadi sözleşmesi ile dava konusu taşınmazların geldi tapusu olan 178 parseldeki davalı tarafından hissesinden 50803 payın davacıya satışı vaat edilmiştir. Sözleşme usulünce resmi şekilde düzenlenmiş, ayrıca satılan payların teslim edildiği ve bedelinin de ödendiği de sözleşmede hüküm altına alınmıştır. Satış vaadine konu taşınmaz daha sonra hükmen davalının da paydaş olduğu paylı mülkiyete konu dava konusu taşınmazlara ifraz edilerek tescil edilmiştir. Davacı davalının vaat borcunu yerine getirmediğini ileri sürerek tapu iptali ve tescil istemektedir....
Davalılar, satış işleminde muvazaa bulunmadığını ve iyi niyetli olduklarını savunarak, davanın reddini istemişlerdir Mahkemece davalıların yakın akraba olmaları nedeniyle davanın kabulüne ve davalılar arasındaki satış vaadine ilişkin işlemin davacının icra takip dosyalarındaki alacak ve fer’ileri ile sınırlı olmak üzere iptaline karar verilmiş; hüküm, davalılar ... ve ... tarafından temyiz edilmiştir. Dosya içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına, borçlu Şenol ile 3. kişi ...’nin kardeş olmalarına, İ.İ.K.’nun 278/1 maddesinde kardeşler arasında yapılan ivazlı yada ivazsız tasarrufların bağışlama hükmünde sayılacağının öngörülmesine ve kararda yazılı diğer gerekçelere göre davalıların yerinde olmayan temyiz itirazlarının reddi ile usul ve yasaya uygun hükmün ONANMASINA ve aşağıda dökümü yazılı 1.676.00....
Kaynağını Borçlar Kanununun 22. maddesinden alan taşınmaz satış vaadi sözleşmeleri, Borçlar Kanununun 213. maddesi ile Türk Medeni Kanununun 706 ve Noterlik Kanununun 89. maddesi hükümleri uyarınca noter önünde re'sen düzenlenmesi gereken, bir başka anlatımla geçerliliği resmi şekil şartına bağlı kılınan, tam iki tarafa borç yükleyen ve kişisel hak sağlayan sözleşme türüdür. Vaat alacaklısı, taşınmaz satış vaadi sözleşmesi ile mülkiyet devir borcu yüklenen satıcıdan edim yerine getirilmediğinde Türk Medeni Kanununun 716. maddesi uyarınca açacağı tapu iptali ve tescil davasında borcun hükmen yerine getirilmesini isteyebilir. Taşınmaz satış vaadi sözleşmesinden doğan davalar için özel bir zamanaşımı süresi öngörülmediğinden Borçlar Kanununun 125. maddesi hükmü gereğince on yıllık zamanaşımı süresi uygulanır ve bu süre sözleşmenin ifa olanağının doğması ile işlemeye başlar....
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ DAVA TÜRÜ : ELATMANIN ÖNLENMESİ -KARAR- Dava, gayrimenkul satış vaadine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir. Davanın açıklanan bu nitelendirmesine göre, 2797 sayılı Yargıtay Yasasının 14.maddesi uyarınca temyiz incelemesi Yüksek 14. Hukuk Dairesine ait bulunduğundan dosyanın ilgisi yönünden anılan Daire Başkanlığına gönderilmesine, 8.10.2008 tarihinde oybirliğiyle karar verildi....
Davalı vekili ilk derece mahkemesine vermiş olduğu cevap dilekçesinde özetle; davacının babası Mesut Nardalı ile Ahmet Remzi Kılıçyaldır arasında dava konusu taşınmaz hakkında 1973 yılında yapılan gayrimenkul satış vaadine dayanarak da hak iddia edemeyeceğini, zira taşınmaz satış vaadi sözleşmesinin 10 yıllık zaman aşımının dolduğunu, 1936 yılındaki komisyon kararından sonra dava konusu taşınmaz hakkında ne gibi işlemler yapıldığının meçhul olduğunu, bu nedenle davanın reddini talep etmiştir....
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi Davacı vekili tarafından, davalılar aleyhine 07.05.2008 gününde verilen dilekçe ile satış vaadine dayalı tapu iptali ve tescil istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın kabulüne dair verilen 14.02.2012 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü: K A R A R Dava, satış vaadi sözleşmesine dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir. Davalılar, davanın reddini savunmuştur. Mahkemece,davanın kabulüne karar verilmiştir....