Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Ceza Mahkemesi SUÇ : 3167 Sayılı Kanuna Muhalefet HÜKÜM : Mahkumiyet Dosya incelenerek gereği düşünüldü: 1- Dosyada bulunanan imza sirkülerine göre tüzel kişi yetkilisinin Ankara- Çankaya nüfusuna kayıtlı ..... oğlu ..... doğumlu ... olduğu halde suçla ilgisi bulunmayan Kars Selim ilçesi nüfusuna kayıtlı .... oğlu .... doğumlu ... hakkında kamu davası açılıp hüküm kurulması, 2- Kabule göre de; 20.12.2009 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak aynı gün yürürlüğe giren 5941 sayılı “Çek Kanunu” ile 3167 sayılı “Çekle Ödemelerin Düzenlenmesi ve Çek Hamillerinin Korunması Hakkında Kanun” yürürlükten kaldırılmış, dava konusu suçun unsurları ve yaptırımları farklı biçimde yeniden düzenlenmiş olduğundan; 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 2 ve 7. maddeleri de gözetilerek, sanığın hukuksal durumunun bu kapsamda tekrar değerlendirilip belirlenmesinde zorunluluk bulunması, Bozmayı gerektirmiş, sanığın temyiz itirazları bu nedenle yerinde görülmüş...

    Yukarıda belirtilen hukuki ve fiili durumlar ışığında; Türk vatandaşlığından izinle çıkan ve borçlanma başvurusunda bulunduğu tarihte Türk vatandaşı olmayan kişilerin 3201 sayılı Kanun kapsamındaki borçlanma istemlerinin, talep tarihinde Türk vatandaşı olma şartı aranmaksızın kabul edilmesi gerekmekte olup, davacı borçlanma talep tarihinde Türk vatandaşı olmasa bile Türk vatandaşı iken yurt dışında geçen ve belgelendirilen çalışmalarını borçlanabileceği anlaşılmakla (Yargıtay 10.Hukuk Dairesi'nin 13.02.2018 tarih 2016/142 Esas-2018/922 Karar sayılı ilamı da bu yöndedir.)...

    Yerleşim yerinin tespit edilemediği hallerde, karine olarak nüfusa kayıtlı olunan yer de yerleşim yeri olarak kabul edilir. 12.12.2007 tarihinde yürürlüğe giren eski 2675 Sayılı Yasayı yürürlükten kaldıran 5718 Sayılı Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku Hakkındaki Yasanın 43. maddesinde "mirasa ilişkin davalar, ölenin Türkiye'deki son yerleşim yeri mahkemesinde, son yerleşim yerinin Türkiye'de olmaması halinde terekeye dahil malların bulunduğu yer mahkemesinde görülür" hükmü yeralmaktadır. Dosya kapsamından, göçmen kaçakçılığı nedeniyle Urla'da ölü bulunan Afganistan vatandaşı olan kişilerin Türkiye içinde başka yerleşim yerlerinin olmadığı anlaşılmakla, yetkili mahkeme Urla Sulh Hukuk Mahkemesidir. SONUÇ: Yukarıda belirtilen nedenlerle; H.Y.U.Y.’nın 25. ve 26. maddeleri gereğince Urla Sulh Hukuk Mahkemesinin YARGI YERİ OLARAK BELİRLENMESİNE 18.07.2008 gününde oybirliğiyle karar verildi....

      ın, Çorum Alaca Akçaköy nüfusuna kayıtlı olduğu, müteveffanın nüfus kayıtlarında yerleşim yerinin Dortmund Almanya Federal Cumhuriyeti gözüktüğü, Alaca Belediye Başkanlığı yazılarından ve davacı tarafça sunulan kayıt ve belgelerden açıkça anlaşılacağı üzere murisin Alaca'da defnedildiği, davacı tarafın da bu düşüncelerle davayı Alaca Asliye Hukuk Mahkemesi'ne açtığı, şahsın kabrinin ve davanın sonuçlandırılması için gereken kayıt ve belgelerin ve dinlenmesi muhtemel tanıkların Alaca'da bulunduğu, bu durumda hadisede 5718 sayılı Milletlerarası Özel Hukuk Usul Kanunu’nun 41. maddesi hükümlerinin uygulanmasının hukuken olanaklı olmadığı gerekçesiyle yetkisizlik kararı verilmiştir. Somut olayda, davacı, kızı ...'ın Almanya'daki nüfus kayıtları ile Türkiye'deki nüfus kayıtları arasında çelişki bulunduğu, bu nedenle ...'...

        Hukuk Dairesi’nin 20.11.2006 tarih ve 11422-14965, 20.06.2006 tarih ve 2251-9376, 23.03.2006 tarih ve 2215-3162, 16.10.2006 tarih ve 10610-12898 sayılı kararlarında da belirtildiği üzere 3201 sayılı Kanun bir borçlanma yasası olup, Kanunun 1. maddesine göre, Türk vatandaşlarının, Türk vatandaşı olarak yurtdışında geçen çalışmalarını borçlanabilmeleri öngörülmüştür....

          Mahkemece, bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonunda, tenfizi istenen yabancı mahkeme kararının kesinleştiği, Türkiye ile Suriye arasındaki adli yardım anlaşmasının 20.10.2011 tarihinde yürürlüğe girdiği ancak, sözleşmenin 16/3 maddesinde ancak bu anlaşmanın yürürlüğe girmesinden sonra verilecek kararların tanıma ve tenfizine uygulanabileceği hükmü öngörüldüğünden dava tarihinde Türkiye ve Suriye arasında tenfizi mümkün kılan sözleşme bulunmadığı, 5718 sayılı MÖHUK ve Suriye Medeni Hukuk Muhakeme Usulleri Yasası’nın 306 ve 308 maddelerinde tenfiz konusunda benzer düzenleme bulunup Türkiye ile Suriye arasında akdi karşılıklılık olmamakla birlikte kanuni karşılıklılık halinin mevcut olduğu, fiili uygulama bakımından yapılan incelemede, Türk vatandaşı Bilal Bayram’ın Hatay 1....

            Davacı 1954 doğumlu olup, 1924 doğumlu muris ..... serbest göçmen iken Türkiye Cumhuriyeti nüfusuna 1980 yılında tescili yapılmıştır. Dolayısıyla, Bulgaristan Devleti’nden gelen kayıtlarda davacının murisin kızı olduğunun bildirilmesi ve davacının murisin Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığını kazanmasından sonra doğmamış olması nedeniyle TMK’nın 293. maddesi gereği tanınmasının bir öneminin bulunmaması nedeniyle .....’in mirasçısı olduğu anlaşılmaktadır. Ancak, Anayasamızın 35. maddesi hükmünde de temel haklar arasında sayılan miras hakkının kamu yararı amacıyla kanunla sınırlandırılabileceği öngörülmüştür....

              adının T1 olduğunu, Ablak oğlu Ali adında ne bir akrabalarının ne de Yarbaşı Beldesi'nde bu isimde bir kişinin olmadığını, dava konusu taşınmazlardan 160 Ada 85 Parsel sayılı taşınmazı 40- 50 yılı aşkın süredir müvekkilinin babası Bekir ve ondan sonra müvekkili T1 tarafından kullanıldığını ve bu nedenlerle Osmaniye İli Düziçi İlçesi Yarbaşı Karaçarlı 160 Ada 85, 86 ve 87 parsellerde kayıtlı taşınmazlarda 4/8 hisse sahibi olarak yazılan "Ablak oğlu Ali" malik adının T1 (İsa ve Fatma oğlu) olarak düzeltilmesini talep ve dava etmiştir....

              Hükmün, taraf vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi. 1- Dosyadaki yazılara, toplanan delillere ve hükmün dayandığı gerektirici sebeplere göre, davacı vekilinin tüm, davalı Kurum vekilinin sair temyiz itirazlarının reddi gerekir. 2- Davacı, ıslah dilekçesi ile, talebini Türk vatandaşı olduğu süreye hasretmiş olup; Mahkemece, Türk vatandaşı olan sürelerin borçlanılabileceği gözetilerek, nüfus müdürlüğünden vukuatlı nüfus kayıt örneği getirtilip, Türk vatandaşlığından izinle çıkılmış olması durumunda, sadece Türk vatandaşı olunan sürenin borçlanılabileceği gözetilmelidir. 3- Yine, Mahkemenin, henüz yapılmış bir borçlanma işlemi bulunmadan, sigorta başlangıcına ilişkin kabulü eksik inceleme ve araştırmaya dayalıdır....

                Yurt içi sigortalılık kayıt ve tescili bulunmayan, 20.09.2002 tarihi itibarıyla izinle çıkarak Türk Vatandaşlığını kaybeden 14.08.1962 doğumlu davacı, 22.11.2012 günlü dilekçesiyle, Almanya’da geçen 18 yaşın ikmal edildiği 14.08.1980 tarihi sonrası yurt dışı sürelerini 3201 sayılı Yasaya göre borçlanmak istemiş; ancak, borçlanma talep tarihinde Türk Vatandaşı olmadığı gerekçesiyle borçlanma başvurusunun reddi üzerine eldeki bu dava açılmıştır. Davacı, yurt dışında Türk Vatandaşlığı döneminde geçen borçlanmaya esas sürelerden istenilen kadarını 3201 sayılı Yasa kapsamında borçlanabileceğinin tespitini, Alman rant sigortasına giriş olan 01.08.1979 tarihinin Türkiye’de sigorta başlangıcı olarak belirlenmesini ve aksi kurum işlemlerinin de iptalini istemiştir....

                  UYAP Entegrasyonu