Bu durumlarda sigorta primlerinin, yukarıda belirtilen mercilerin kararlarının kesinleşme tarihini izleyen ayın sonuna kadar ödenmesi halinde, gecikme cezası ve gecikme zammı alınmaz ve 102 nci madde hükümleri uygulanmaz." düzenlemesi yer almaktadır. Somut olayda, gerek iş teftiş raporunda gerekse kurum kayıtlarında ödenen ancak bordroya ve SPEK tutarına dahil edilmeyen bir fazla çalışma ücreti ile ulusal bayram ve genel tatil ücretinden bahsedilmemektedir. İleri sürülen iddia ücret, fazla çalışma ücretinin sigortalılara eksik ödendiği iddiasıdır.5510 sayılı yasaya göre SPEK dahil olan tutarlar ödenmiş veya ödenmesine karar verilerek sonradan ödenen tutarlardır. Uyuşmazlıkta geçmişte yapılan ve bordrolara yansıtılmayan bir ödeme bulunmamaktadır. Dolayısıyla varlığı henüz kesinleşmeyen bir alacak bulunduğu iddiasıyla bu miktarlar için Kurumca aylık prim hizmet belgesi istenmesine yönelek kurum işlemi hatalı olup, davanın kabulüne yönelik mahkeme kararı yerinde olmuştur....
Tanık beyanları değerlendirilirken bunların inandırıcılığı üzerinde durulmalı, verdikleri bilgilere nasıl vakıf oldukları, işveren, işçi ve işyeriyle ilişkileri düşünülmeli ve tanıklar buna göre dinlenilmeli, re’sen araştırma kapsamında sadece taraf tanıkları ile yetinilmeyip mümkün oldukça bordrolu, komşu ve yakın işyerlerinde bu yeri bilen ve tanıyanlar da dinlenerek tanık beyanlarının sağlığı denetlenmeli ve çalışma olgusu böylece hiç bir kuşku ve duraksamaya yer bırakmayacak biçimde belirlenmelidir. 2.Öte yandan, prime esas kazanç tespiti yönünden 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu'nun Geçici 7 nci maddesi uyarınca davanın yasal dayanağı 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanununun 77 ve 5510 sayılı Kanun'un 80 inci maddesidir....
Kararın davalı Kurum vekili tarafından tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince, davalının istinaf isteminin kabulü ile kararın kaldırılmasına ve davanın reddine dair karar verilmiştir. Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi ... tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü: I. DAVA Davacı vekili, 10.08.2018 tarihli dava dilekçesinde özetle; “Müvekkiline bağlanan emekli aylığının emsallerine göre düşük olup hesaplama hatası yapıldığı, Kurum işleminde hesaplama hataları ve hukuka aykırılık içermekte olup müvekkilinin mağduriyetine sebep olduğu, 01.12.2012 tarihinde bağlanan yaşlılık aylığı miktarının tespiti ile doğacak aylık farklarının 01.12.2012 tarihinden bu yana tahsiline," talep ve dava etmiştir....
İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı kurum vekili istinaf dilekçesinde özetle; yerel mahkemece maddi ve hukuki vakıalar ve delillerin yeterince değerlendirilmemesi ve eksik ve yetersiz inceleme neticesinde hüküm tesis edildiği, hükme esas alınan raporda, alınan ücretin ispati konusunun gerçeğe uygun olup olmadığını, murisin ücretinin kayıtlardan yüksek olduğuna dair tanık beyanı dışında herhangi bir belge olmadığını, hizmet süreleri ve prime esas kazanç tutarları ile ilgili olarak işveren tarafından kuruma yapılan bildirimler dikkate alınarak kurum tarafından bu bildirimlere göre işlem tesis edildiği, mahkemece verilen usul ve yasaya aykırı kararın kaldırılmasına ve davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir....
Davanın yasal dayanağını oluşturan 506 sayılı Yasa'nın 79/10. ve 5510 sayılı Yasa'nın 86/8. maddeleri bu tip hizmet tespiti davaları için özel bir ispat yöntemi öngörmemiş ise de davanın niteliği kamu düzenini ilgilendirdiği ve bu nedenle özel bir duyarlılık ve özenle yürütülmesi gerektiği Yargıtay'ın içtihadı gereğidir. Hizmet tespiti davasının yasal dayanağı 506 sayılı Kanun’un 79/10 ve 5510 sayılı Kanun’un 86/9. maddeleridir. Bu tür sigortalı hizmetlerin tespitine ilişkin davalar, kamu düzenine ilişkindir. Bu nedenle özel bir duyarlılıkla ve özenle yürütülmesi zorunludur. Bu çerçevede hak kayıplarının ve gerçeğe aykırı sigortalılık süresi edinme durumlarının önlenmesi, temel insan haklarından olan sosyal güvenlik hakkının korunabilmesi için, bu tür davalarda tarafların gösterdiği kanıtlarla yetinilmeyerek, gerekli araştırmaların resen yapılması ve kanıtların toplanması gerektiği göz önünde bulundurulmalıdır....
İŞ MAHKEMESİ TARİHİ : 01.10.2020 NUMARASI : 2017/393 E - 2020/206 K DAVA KONUSU : SPEK TESPİTİ KARAR : İzmir 14. İş Mahkemesi'nce verilen 01.10.2020 tarih, 2017/393 Esas ve 2020/206 Karar sayılı hükmün, istinaf başvurusu yoluyla incelenmesinin davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü....
Somut olayda; davacı vekili, davacının davalı iş yerlerinde 10/10/1996 ile 05/08/2004 tarihleri arasında kesintisiz işçi olarak çalıştığını ancak sigortasının yapılmadığını bildirerek hizmet tespiti isteminde bulunmuştur. Davacı vekili ... 1. İş Mahkemesinin 2005/759 Esasında kayıtlı dosyasında davacının davalı iş yerlerinde 10/10/1996 ile 05/08/2004 tarihleri arasında kesintisiz çalıştığını, haksız olarak işten çıkarıldığını kendisine alacak ve tazminatlarının ödenmediğini bildirerek hizmet tespiti dosyası ile birleştirilerek yargılama yapılarak alacak ve tazminata karar verilmesini istemiştir. Dosya kapsamında ... 1. İş Mahkemesince ... 1. İş Mahkemesinin 2005/759 Esasında kayıtlı alacak ve tazminat dosyası bu hizmet tespiti dosyası ile birleştirilmiştir. Yargıtay 21. Hukuk Dairesinin 23/02/2012 tarih 2010/13231 E. - 2012/2270 K. sayılı kararında, Hizmet Tespiti ve Alacak - Tazminat davalarının ayrılmasına karar verildiği, ... 1....
Yazılı delille ispat sınırının altında kalan miktar için tanık dinlenebileceği gibi, tespiti istenen miktar sınırı aşsa dahi varlığı iddia edilen çalışmanın öncesine ve sonrasına ait yazılı delil başlangıcı sayılabilecek belgeler bulunuyorsa tanık dinlenmesi mümkündür. Nitekim Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 20.10.2010 gün ve 2010/10-480 Esas - 2010/523 Karar, 20.10.2010 gün ve 2010/10-481 Esas - 2010/524 Karar, 20.10.2010 gün ve 2010/10-482 Esas - 2010/525 Karar, 19.10.2011 gün ve 2011/10-608 Esas - 2011/649 Karar, 19.06.2013 gün ve 2012/10-1617 Esas - 2013/850 Karar sayılı ilamlarında da aynı görüş ve yaklaşım benimsenmiştir. Bunun yanında; 6100 sayılı HMK.nın "senede karşı tanıkla ispat yasağı" başlıklı 201. maddesinde ise; "Senede bağlı her çeşit iddiaya karşı ileri sürülen ve senedin hüküm ve kuvvetini ortadan kaldıracak veya azaltacak nitelikte bulunan hukuki işlemler ikibinbeşyüz Türk Lirasından az bir miktara ait olsa bile tanıkla ispat olunamaz" hükmü yer almaktadır....
Nitekim Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 20.10.2010 gün ve 2010/10- 480 Esas - 2010/523 Karar, 20.10.2010 gün ve 2010/10- 481 Esas - 2010/524 Karar, 20.10.2010 gün ve 2010/10- 482 Esas - 2010/525 Karar, 19.10.2011 gün ve 2011/10- 608 Esas - 2011/649 Karar, 19.06.2013 gün ve 2012/10- 1617 Esas - 2013/850 Karar sayılı ilamlarında da aynı görüş ve yaklaşım benimsenmiştir. 5510 sayılı Kanun'un "Prime Esas Kazançlar" başlıklı 80'inci maddesinin 4/1- (a) bendi kapsamında sigortalı olanların prime esas kazançlarının ve prim ödeme gün sayılarının hesabına ilişkin birinci fıkrasının (b) bendine göre, "Ayni yardımlar ve ölüm, doğum ve evlenme yardımları, görev yollukları, seyyar görev tazminatı, kıdem tazminatı, iş sonu tazminatı veya kıdem tazminatı mahiyetindeki toplu ödeme, keşif ücreti, ihbar ve kasa tazminatları ile Kurumca tutarları yıllar itibarıyla belirlenecek yemek, çocuk ve aile zamları, işverenler tarafından sigortalılar için özel sağlık sigortalarına ve bireysel emeklilik sistemine ödenen...
Bu durumda zamanaşımı süresi bakımından 3917 Sayılı Kanunun yürürlüğe girdiği 08.12.1993 tarihinden önceki dönemle, 5198 sayılı Yasanın yürürlüğü sonrası döneme ilişkin prim ve gecikme zamları yönünden, Sosyal Sigortalar Kurumu’nun alacak hakkı, Borçlar Kanunu’nun 125. maddesinde öngörülen 10 yıllık zamanaşımı süresine tabidir. Giderek zamanaşımının başlangıç tarihi ise yine Borçlar Kanunu’nun 128. maddesi gereğince alacağın muaccel olduğu tarihtir ve zamanaşımının kesilmesi ve durdurulmasına ilişkin Borçlar Kanunu’nun 132. ve ardından gelen maddeleri de burada aynen geçerlidir. 08.12.1993 tarihinden yürürlüğe giren 3917 Sayılı Kanunun getirdiği düzenlemenin geçerli olduğu tarihler arasındaki döneme ilişkin prim ve gecikme zammı alacakları yönünden ise, 6183 Sayılı Kanunun zamanaşımına ilişkin 102. ve ardından gelen maddeleri geçerlidir....