-Yerel mahkemenin davalı bakanlığa harçtan muaf olmasına rağmen harç alınması şeklinde hüküm kurulması, -Davacının hangi sendikalara üye olup olmadığı, şayet üyeyse hangi tarihte üye olduğu netleştirilmeden bu sendikalara ilişkin sendika kayıt üye fişi ve gerekli belgeler getirilmeden TİS uyarınca fazla çalışma alacağının hesaplanması, -Dava dosyasındaki TİS sözleşmeleriyle davacının iddia olunan sendika ile TİS taraflarının aynı olup olmadığı netleştirilmeden hüküm kurulması, - Davacının hangi tarihte TİS hükümlerinden yararlandığı netleştirilmeden tüm çalışma dönemleri boyunca TİS'ten yararlandırılması, -Dava dosyası içerisinde yer alan mesai çizelgeleri ve belgelerinin resmi kurum tarafından düzenlenmesi nedeniyle davacının imzasına gerek bulunmadığı, bu nedenle kayıtlı dönemlerin kayıtlara göre kayıtlı olmayan dönemlerin tanık beyanlarına göre hesaplanması, tanık beyanına dayalı hesaplanması durumunda %30 hakkaniyet indirimi uygulanmaması, -Bilirkişi raporunun her dönem için...
Yine tarafların tacir olup olmadıklarına bakılmaksızın; TTK ndan, TMK nun 962–969. maddelerinden, TBK nun 202, 203, 444, 447, 487–501, 515–519, 532–545, 547–554, 555–560 ve 561–580. maddelerinden, fikrî mülkiyet hukukuna dair mevzuattan, borsa, sergi, panayır ve pazarlar ile antrepo ve ticarete özgü diğer yerlere ilişkin özel hükümlerden ve bankalara, diğer kredi kuruluşlarına, finansal kurumlara ve ödünç para verme işlerine ilişkin düzenlemelerden doğan hukuk davaları ve çekişmesiz yargı işleri ticari dava ve ticari nitelikte çekişmesiz yargı işi sayılır. TTK nun 5. maddesinde de ticari dava ve ticari nitelikte çekişmesiz yargı işi kurumundan hareket ederek asliye ticaret mahkemelerinin görevli olduğu dava ve işler düzenlenmiştir. TTK nun 5. maddesine göre; Asliye ticaret mahkemeleri tüm ticari davalar ile ticari nitelikteki çekişmesiz yargı işlerine bakmakla görevlidir....
davalı işveren arasında 2014 yılının başında toplu sözleşme görüşmeleri başladığını, toplu sözleşme görüşmeleri devam ederken işyerinde bir kısım işçinin iş bıraktığı ve çalışma koşullarını protesto ettiği görüldüğünü, protestolar toplu iş görüşmelerini yürüten sendika tarafından desteklendiğini, davacının grevin haksız olduğunu öğrendiğinde işe dönme iradesi göstergesi olduğunu, değinilmiş öğreti kaynakları ve Yargıtay Hukuk Genel Kurulu kararı ile somut olaya ilişkin açıklamalarının birlikte değerlendirildiğinde, davalı şirket tarafından yapılmış olan fesih neticesinde, davacının kıdem ve ihbar tazminatına hak kazanmış olduğu belirterek; yerel mahkeme kararının kaldırılarak davacının tüm taleplerinin kabulüne karar verilmesini talep ettiklerini bildirmiştir....
İşçilerin grev hakkı vasıtasıyla korudukları mesleki ve ekonomik menfaatler sadece daha iyi çalışma koşulları veya mesleki nitelikteki toplu taleplere ilişkin değildir. Ayrıca işçileri doğrudan ilgilendiren ekonomik ve sosyal politika sorunları ve işletmenin karşılaştığı problemlere yönelik çözümleri de içerir. Hükümetin ekonomik politikasının sosyal ve istihdama ilişkin sonuçlarını protesto eden ulusal grevin yasak olmadığına ilişkin açıklama ve grevin yasaklanması, örgütlenme özgürlüğünün ciddi ihlali niteliğindedir. Grev hakkı bakımından önemli bir diğer düzenleme de Avrupa Sosyal Şartı ve denetim organı olan Avrupa Sosyal Haklar Komitesinin yorumudur. Avrupa Sosyal Şartının 6/4. maddesinde "grev hakkı dahil toplu eylem hakkı" düzenlenmiştir. Avrupa Sosyal Haklar Komitesi maddeyi yorumunda: grev hakkının sadece toplu iş sözleşmesi prosedürü sırasında ve bu prosedürle bağlantılı olarak kullanılamayacağını kabul etmektedir....
DAVA KONUSU : Sendikalara İlişkin Mevzuattan Kaynaklanan Davalar (Sendikanın Toplu İş Sözleşmesi Yapma Yetkisinin Tespiti (Çoğunluk Tespiti) (Send. K. M. 43,44)) KARAR : TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ : Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili T1 T.C. T6 ve bağlı işyerlerinde işletme düzeyinde toplu iş sözleşmesi bağıtlayabilmek amacıyla yasanın aradığı çoğunluğa sahip olduğunun tespiti için T3 Bakanlığı Çalışma Genel Müdürlüğü'ne 02/11/2020 Tarih, 3/2167 Sayılı yazısı ile başvurarak yetki tespiti verilmesini talep ettiğini, müvekkili sendikanın yetki tespiti talebine karşı T3 Bakanlığı Çalışma Çalışma Genel Müdürlüğü'nün15/06/2021 tarih ve E-10864794- 103.02- 503866 Sayılı yazısı ile olumsuz yetki tespiti verildiğini, T3 Bakanlığı Çalışma Genel Müdürlüğü tarafından verilen olumsuz yetki tespitinin hatalı olduğunu, iptalinin gerektiğini, müvekkili sendikanın T.C....
İŞ MAHKEMESİ TARİHİ : 14/12/2021 NUMARASI : 2020/189 ESAS - 2021/473 KARAR DAVA KONUSU : Sendikalara İlişkin Mevzuattan Kaynaklanan Davalar KARAR : TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ : Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; T6 Hiz. İnş. San. ve Tic. A.Ş. İşletmesinde çalıştığı iddia olunan 57 işçiden 24' ünün başvuru tarihi olan 02/10/2020 tarihinde davalı T7-İş Sendikası üyesi bulunduğu ve davalı T7-iş Sendikasının toplu iş sözleşmesi yapmak için çoğunluğu haiz olduğuna ilişkin 16/10/2020 tarih ve 71155614- 103.02 (103.02) - 2322974 sayılı yetki tespitinde bulunulmasının usule ve maddi gerçeğe aykırı olduğunu, T7-İş Sendikasının başvuru tarihi itibariyle T6 Hiz. İnş. San. ve Tic. A.Ş. işletmesinde yeterli üyesi bulunmamasına rağmen itiraz olunan ve iptali istenen yetki tespitinde T7-İş Sendikasının 24 üyesi olduğunun hatalı olarak belirtildiğini, Belediye-İş Sendikasının, T6 Hiz. İnş....
CEVAP : Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; banka tarafından gönderilen ihtarnamede maddi hata yapılarak sehven borç bakiyesinin 96.380,53- TL olarak yazıldığını, halbuki aynı ihtarnamenin 4 no'lu bendinde ödenmesi gereken meblağın 136.265,18- TL olduğunun belirtildiğini, aynı ihtarnamede fazlaya dair sözleşme ve mevzuattan kaynaklanan talep ve haklarını saklı tuttuklarını, %72 temerrüt faizi, faizin gider vergisi ve sair yasal ferilerin tahsil olunacağının belirtildiğini, kat ihtarnamesi ile müşterek borçlu, müteselsil kefiller ve ipotekli taşınmaz malikinin mutemerrit duruma düştüğünü, ihtarnameye itiraz edilmediğini, ihtarnamenin sadece borcun istemine ilişkin olduğunu, meblağın bildirilmesinin zorunlu olmadığını, yapılan ödemeye rağmen borcun halen devam ettiğini beyanla davanın reddini talep etmiştir. Davalının delilleri, icra dosyası, tapu kayıtları, müvekkil banka kayıtları, kredi sözleşmesi, ihtarname, ipotek belgeleri, bilirkişi incelemesi....
İnceleme konusu karar, iş kazasından kaynaklanan tazminat talebine ilişkin olup, yukarıda sözü edilen Yargıtay Birinci Başkanlık Kurulu'nun iş bölümü kararına göre, belirgin biçimde Dairemizin inceleme alanı dışında kalmakta ve iş kazaları ve meslek hastalığından kaynaklanan işveren ve işçi arasındaki maddi ve manevi tazminat taleplerinin temyiz incelemesi Yargıtay 21. Hukuk Dairesi'nin görevine girmektedir. SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz incelemesi Dairemizin görevine girmeyip Yargıtay 21. Hukuk Dairesi'nin görevine girdiğinden, dava dosyasının 2797 sayılı Yargıtay Kanunu'nun 6723 sayılı Kanun ile değişik 60/3. maddesi gereğince Yargıtay 21. Hukuk Dairesi'ne GÖNDERİLMESİNE, 04.10.2017 tarihinde oy birliğiyle karar verildi....
Öte yandan Anayasa Mahkemesi’nin 25.09.2013 gün 2013/93 Esas, 2013/101 Karar sayılı ilamında da; “Kamulaştırmasız el atmadan söz edilebilmesi için taşınmaz zilyetliğinin idareye geçmesi ve taşınmazın fiilen kamu hizmetine tahsis edilmiş olması gerektiği; imar kısıtlamalarında taşınmazın zilyetliğinin malikte kalmaya devam etmekte olup, yalnızca malikin tasarruf yetkisinin, ilgili mevzuattan kaynaklanan bazı kısıtlamalara maruz kaldığı, bu nedenle imar kısıtlamalarından kaynaklanan tazminat davalarının idari yargıda açılabileceği” kabul edilmiştir. Yukarıda açıklanan nedenlerle, davanın idare yargıda görülmesi gerektiğinden, dava dilekçesinin görev yönünden reddine hükmedilmesinde bir isabetsizlik görülmemiştir. Davacı vekilinin temyiz itirazları yerinde olmadığından usul ve yasaya uygun olan hükmün ONANMASINA, peşin alınan temyiz ve temyize başvurma harçlarının Hazineye irad kaydedilmesine, 24.06.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi....
Mahkemesi’nin 25.09.2013 gün 2013/93 esas, 2013/101 Karar sayılı ilamında da “Kamulaştırmasız el atmadan söz edilebilmesi için taşınmaz zilyetliğinin idareye geçmesi ve taşınmazın fiilen kamu hizmetine tahsis edilmiş olması gerektiği; imar kısıtlamalarında taşınmazın zilyetliğinin malikte kalmaya devam etmekte olup, yalnızca malikin tasarruf yetkisinin, ilgili mevzuattan kaynaklanan bazı kısıtlamalara maruz kaldığı, bu nedenle imar kısıtlamalarından kaynaklanan tazminat davalarının idari yargıda açılabileceği” kabul edilmiştir. Yukarıda açıklanan nedenlerle davanın idari yargıda görülmesi gerektiğinden, dava dilekçesinin görev yönünden reddi yerine, yazılı şekilde hüküm kurulması, Doğru görülmemiştir....