Davada dayanılan biçimine uygun olarak düzenlenen 31.12.1996 günlü sözleşmede davalılar arasındaki 29.07.1996 tarihli arsa payı karşılığı inşaat yapım sözleşmesine gönderme yapıldığı, arsa sahibi davalı ...’ın 179 parsel sayılı taşınmazda inşa edilecek olan binanın adına tahsis edileceği A ve B Bloktan kura çekilişi sonucu saptanacak olan bir daireyi davacıya satış vaadinde bulunduğu görülmektedir. Bu haliyle satış vaadinin konusu muayyen olmayan bir şeye taalluk eden borçtur. Borçlar Kanununun 70. maddesi uyarınca verilmesi lazım gelen şey yalnız nevi ile tayin edilmişse işin mahiyetinden aksi anlaşılmadıkça bu şeyin seçimi borçluya aittir. Diğer taraftan satış vaadi sözleşmesine göre borcun yerine getirilmesi ancak inşaatın tamamlanması ve taşınmazda kat irtifakı veya kat mülkiyetinin kurulmasına bağlıdır. Kısaca bu aşamada satış vaadi borçlusundan sözleşmenin ifası istenemez....
İcra Müdürlüğü'nün 2013/3164 esas sayılı dosyası ile icra takibi başlatıldığını, takip konusu borcun hangi genel kredi sözleşmesinden kaynaklandığının belli olmadığını, kefalet sözleşmesinin geçersiz olduğunu, yeni tarihli genel kredi sözleşmesi varken eski tarihli genel kredi sözleşmesine istinaden kredi kullandırılmasının hakkın kötüye kullanımı niteliğinde olduğunu ileri sürerek takip konusu borcun hangi genel kredi sözleşmesine dayalı olarak tahsis edildiğinin tespit edilmesini, davacıların 23.05.2008 tarihli genel kredi sözleşmesine kefaletinin geçersizliğinin tespit edilmesini ve sonraki tarihli genel kredi sözleşmesi varken önceki tarihli genel kredi sözleşmesine dayalı kredi tahsis edilmiş ise bu tahsisin hakkın kötüye kullanımı niteliğinde olduğunun tespit edilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, davalı banka ile dava dışı asıl borçlu Hasdoç Yedek Parça Tic. Ltd....
Bilindiği üzere; zamanaşımı, kanunda belirtilmiş olan süresi içinde talep ve dava edilmemiş olan alacakların özüne dokunmamakla beraber “dava edilebilme vasfını kaybetmesi” sonucunu doğuran bir süre geçimidir. Hak düşürücü süreden farklı olarak, zamanaşımında borç sona ermemekte ve fakat dava edilebilme olanağı kalmamaktadır. Diğer taraftan, hak düşürücü sürenin varlığını hakimin kendiliğinden (re’sen) gözetmesi gerekirken, zamanaşımının varlığı def’i olarak ileri sürülürse dikkate alınabilir (BK m.140). Dolayısıyla, zamanaşımı borçluya sadece bir def’i hakkı verir. Buna da zamanaşımı def’i denilmektedir. Tüm bu açıklamalar ışığında somut olaya gelince; dava satış vaadi sözleşmesine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkin olup mahkemece, her ne kadar satış vaadi sözleşmesinin düzenlendiği 08.06.1999 tarih itibariyle zamanaşımının dolduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmişse de davalı ...'...
ya, dava konusu taşınmazla ilgili olarak İstanbul Belediyesince 27/02/1985 tarih ve 621 tarihli tapu tahsis belgesi verilmiş olup tapu tahsis belgesi iptal edilmediği sürece davalı ..., tahsis belgesine konu taşınmaz üzerinde hak sahibidir ve söz konusu şahsi hakkını başkasına temlik edebilir. Nitekim bu kapsamda tahsis belgesi sahibi davalı ..., sahibi olduğu şahsi hakkını Beşiktaş 5. Noterliğinin 15/10/1999 tarih ve 35042 yevmiye numaralı düzenleme şeklindeki gayrimenkul satış vaadi sözleşmesi ile davacıya usulüne uygun olarak devretmiş olduğundan temlik aldığı bu hakka dayalı olarak davacının müdahalenin men'ini talep etme hakkı doğmuştur. Tapusu bulunmayan taşınmazlarda hakkın devri, zilyetliğin teslimi yoluyla olur. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 04.12.1996 tarihli ve 1996/14-763 E.-864 K. sayılı kararında da belirtildiği gibi, tapu tahsis belgesi bir mülkiyet belgesi olmayıp yalnızca fiili kullanmayı belirleyen ve ilgilisine kişisel hak sağlayan bir zilyetlik belgesidir....
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi Davacı vekili tarafından, davalı aleyhine 29.3.2006 gününde verilen dilekçe ile müdahalenin men'i, ecrimisil istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın kabulüne dair verilen 4.12.2006 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü: K A R A R Dava, 05.12.2005 günlü taşınmaz mal satış vaadi sözleşmesine dayalı bağımsız bölüme davalının haksız elatmasının önlenmesi ve ecrimisil ödetilmesi istemleri ile açılmıştır. Davalı taşınmazda tahsis sahibi ...’in kiracısı olarak bulunduğunu kullanma hukuki bir nedene dayandığından açılan davanın reddini savunmuştur. Mahkemece dava kabul edilmiş, çekişme konusu 6 numaralı bağımsız bölüme davalının elatmasının önlenmesine ve 928.77 YTL ecrimisil tahsiline karar verilmiştir. Hükmü davalı temyiz etmiştir....
Ancak yukarıda yazılı madde metni ve yerleşmiş Yargıtay içtihatlarına göre hak düşürücü süre nedeniyle davanın reddine karar verilebilmesi için davanın, tapulama tutanağının düzenlendiği tarihten önceki hak, sınırlandırma ve tespitlere ilişkin olması ve tutanağın kesinleştiği tarihten itibaren on yıl geçtikten sonra açılmış olması gereklidir. Eldeki davada davacıların dayandığı satış vaadi sözleşmesi ise 04.10.1971 tarihlidir. Kadastro Müdürlüğünden gelen yazı içeriğine göre sözleşme, tespit tarihinden sonraki bir tarihte düzenlendiğinden 3402 Sayılı Yasanın 12/3.maddesinin uygulama olanağı yoktur.Ancak dosya içerisinde dava konusu taşınmazın geldisi olan 131 sayılı parselin tespit tarihini de gösterir tutanağı bulunmadığından mahkemece öncelikle taşınmaza ilişkin tutanak getirtilmeli, tespit ve kesinleşme tarihleri ile taşınmaz satış vaadinin düzenlendiği tarih de irdelenerek yukarıda yapılan açıklamalar doğrultusunda bir karar verilmelidir....
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi Davacı vekili tarafından, davalı aleyhine 11.02.2009 gününde verilen dilekçe ile satış vaadi sözleşmesine dayalı tapu iptali ve tescil ve alacak istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın kabulüne dair verilen 12.07.2012 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davalılardan ... tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü: K A R A R Dava, satış vaadi sözleşmesine dayalı tapu iptali ve tescil, ikinci kademedeki istem ise tazminat talebine ilişkindir. Davalılar, davanın reddini savunmuştur. Mahkemece, davalı ... hakkındaki dava atiye bırakıldığından hakkında karar verilmesine yer olmadığına, diğer davalılar yönünden davanın kabulüne karar verilmiştir....
NOTER SATIŞ VAADI SÖZLEŞMESINE DAYALI TAPU IPTALI VE TESCIL HAK DÜŞÜRÜCÜ SÜRE KADASTRO KANUNU (3402) Madde 12 "İçtihat Metni"Davacı vekili tarafından, davalılar aleyhine 10.10.2006 gününde verilen dilekçe ile noter satış vaadi sözleşmesine dayalı tapu iptali ve tescil istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın hak düşürücü süre nedeniyle reddine dair verilen 09.02.2007 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı vekili ve davalılar vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü: K A R A R Dava, taşınmaz satış vaadi sözleşmesine dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir. Davalı davanın reddini savunmuştur. Mahkemece, 10 yıllık hak düşürücü süre geçtiğinden söz edilerek dava reddedilmiştir. Tapulama sırasında 3335 m2 yüzölçümündeki 39 parselin 1/2payı davalılar miras bırakanı T..... Y.... adına tespit görmüştür....
Kendi nam ve hesabına bağımsız çalışmalar nedeniyle aylık talebinde bulunanlar yönünden sigortalılık süresi, kendi nam ve hesabına bağımsız çalışması nedeniyle sigortalılığın devam ettiği veya sigortalının tahsis için yazılı istekte bulunduğu tarih arasında geçen süredir. 02.02.1966 tarihinde doğmuş olan davacının, sigortalı çalışmaları nedeniyle ilk defa prim ödemesinin başladığı 08.07.1985 tarihi ile yaşlılık aylığı bağlanması için Kurum’a başvurduğu 03.08.2010 tarihi arasında 20 yılı geçen (25 yıl 25 gün) sigortalılık süresi bulunmakta olup; hizmet sözleşmesine dayalı çalışmaları nedeniyle 5451 gün prim ödendiği ve tahsis talebinde bulunduğu tarihte 44 yaşında bulunduğu hususları da gözetildiğinde, davacının, salt hizmet sözleşmesine dayalı çalışmaları nedeniyle, 506 sayılı Yasanın geçici 81. maddesinin B/c bendi gereğince (20 yıl sigortalılık süresi, 42 yaş ve 5075 prim günü) yaşlılık aylığı şartlarının gerçekleştiği ve yazılı istek tarihini takip eden aybaşı olan 01.09.2010...
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ DAVA TÜRÜ : ELATMANIN ÖNLENMESİ-ECRİMİSİL Taraflar arasında görülen davada; Davacı, davalı ile imzalanan Gayrimenkul Satış ve Borçlanma Sözleşmesi ile eki niteliğindeki Yuva Kredisi Borçlanma Sözleşmesine istinaden dava konusu bağımsız bölümün davalıya tahsis edildiğini, ancak davalının sözleşme şartlarına ve geri ödeme planına uymaması nedeniyle tahsis hakkının Banka tarafından iptal edildiğini, buna rağmen davalının taşınmazı boşaltıp teslim etmediğini ileri sürüp, elatmanın önlenmesi ve ecrimisil istemiştir. Davalı, davanın reddini savunmuştur. Mahkemece, iddianın sabit olduğu gerekçesiyle elatmanın önlenmesi davasının kabulüne, ecrimisil davasının ise kısmen kabulüne karar verilmiştir. Karar, davalı vekili tarafından süresinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 20.07.2010 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden vekili Avukat ... ile temyiz edilen vekili Avukat ......