Aksi takdirde bu sözleşmesin 5.1.10.maddesine göre işlem yapılır " düzenlemesi getirilmiştir. Bu şekilde davacı kuruma müracaat eden üç hastaya 10 günü geçecek şekilde efor testi ve tansiyon ritim holter tetkikleri için randevu verildiği hususu tarafların kabulündedir. Mahkemece, 10 günü aşan ancak makul sürelerde tetkik ve muayene yapıldığı kabul edilerek bu kalem ceza uygulanmasının yerinde olmadığı kabul edilmiştir. Ancak hukukumuzda sözleşmeye bağlılık (Ahde Vefa-Pacta Sund Servanda) ve sözleşme serbestliği ilkeleri kabul edilmiştir. Bu ilkelere göre sözleşme yapıldığı andaki gibi aynen uygulanmalıdır. Bu nedenle davalı idarenin sözleşmenin 5.1.10....
Sözleşmesin feshinde kusurlu olan taraf ne Borçlar Kanununun 97.maddesine dayanarak nama ifaya izin ne de kar yoksunluğu zararı isteyeceğinden davanın reddi doğrudur. Yapılan yargılamaya, toplanan delillere ve tüm dosya içeriğine göre davacının bütün temyiz itirazlarının reddi ile usul ve yasaya uygun hükmün ONANMASINA, 900,00 TL Yargıtay duruşma vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, 24.01.2012 tarihinde oybirliği ile karar verildi....
Boşta geçen süre ücreti hesaplanırken geçersiz sayılan feshi izleyen dört aylık dönem ücreti üzerinden hesap yapılması gerekirken, davacının işe başlatılmadığı tarihteki ücret üzerinden hesaplanması hatalı olup bozmayı gerektirmiştir. 4.Kıdem tazminatına sözleşmesin feshedildiği tarihten itibaren faiz yürütülmelidir. Davacının işe başlatılmadığı tarih fesih tarihi olarak kabul edildiğinden, kıdem tazminatına bu tarihten itibaren faiz yürütülmesi gerekirken, geçersiz sayılan fesih tarihinden itibaren faiz yürütülmesi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir. SONUÇ: Temyiz olunan kararın, yukarıda yazılı sebeplerden dolayı BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine 18.10.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi....
Dosya içeriği ve toplanan delillerden, Dairenin önceki bozma kararında, 12.11.2003 tarihli “borç tasfiye sözleşmesin”nin 4721 sayılı TMK.nun 873/2. maddesi hükmüne göre borcun ödenmemesi halinde rehinli taşınmazın mülkiyetinin alacaklıya geçeceğine dair sözleşme hükümlerine değer verilemeyeceği ve geçersiz olduğu belirtilmiş, mahkemece bozma ilamına uyularak yapılan yargılamada taraflar arasında akdedilen ve geçersiz olduğu kabul edilen anılan sözleşmeye değer verilmeyip, depo kararı verilmesinde kural olarak bir isabetsizlik bulunmamaktadır. Ne var ki, 12.11.2003 tarihli sözleşmenin geçersizliği kabul edilmesine rağmen, faize ilişkin hükümlerine değer verilmesi doğru değildir....
AŞ. yanında işe başlamışsa da, davalı şirketin kuruluş ve tescil tarihinin 30.03.2004 olması ve taşeron ile ilk sözleşmenin 01.06.2004 de yapılmış olması dikkate alındığında; davacının bu tarihlerden önceki çalışmasının nerede ve davalı ile ilişkili olan bir işyerinde geçip geçmediğinin araştırılarak davacının davalı yanındaki çalışma süresi kesin olarak tespit edilmeden yazılı şekilde hüküm kurulması hatalı olup bozma sebebidir. 2-Taraflar arasında sözleşmesin feshi ve buna bağlı olan ihbar tazminatı konusunda uyuşmazlık mevcuttur İhbar tazminatı, belirsiz süreli iş sözleşmesini haklı bir sebep olmaksızın ve usulüne uygun ihbar süresi tanımadan fesheden tarafın, karşı tarafa ödemesi gereken bir tazminattır. Buna göre, öncelikle iş sözleşmesinin 4857 sayılı İş Kanunu'nun 24 ve 25. maddelerinde yazılı olan sebeplere dayanmaksızın feshedilmiş olması ve 17. maddesinde belirtilen şekilde usulüne uygun olarak ihbar süresi tanınmamış olması halinde ihbar tazminatı ödenmelidir....
AŞ. yanında işe başlamışsa da, davalı şirketin kuruluş ve tescil tarihinin 30.03.2004 olması ve taşeron ile ilk sözleşmenin 01.06.2004 de yapılmış olması dikkate alındığında; davacının bu tarihlerden önceki çalışmasının nerede ve davalı ile ilişkili olan bir işyerinde geçip geçmediğinin araştırılarak davacının davalı yanındaki çalışma süresi kesin olarak tespit edilmeden yazılı şekilde hüküm kurulması hatalı olup bozma sebebidir. 2-Taraflar arasında sözleşmesin feshi ve buna bağlı olan ihbar tazminatı konusunda uyuşmazlık mevcuttur İhbar tazminatı, belirsiz süreli iş sözleşmesini haklı bir sebep olmaksızın ve usulüne uygun ihbar süresi tanımadan fesheden tarafın, karşı tarafa ödemesi gereken bir tazminattır. Buna göre, öncelikle iş sözleşmesinin 4857 sayılı İş Kanunu'nun 24 ve 25. maddelerinde yazılı olan sebeplere dayanmaksızın feshedilmiş olması ve 17. maddesinde belirtilen şekilde usulüne uygun olarak ihbar süresi tanınmamış olması halinde ihbar tazminatı ödenmelidir....
C)Yerel Mahkeme kararının özeti: Mahkemece, toplanan delillere ve bilirkişi raporuna göre, davalı taraf her ne kadar davacının istifa ederek iş sözleşmesin kendisinin sona erdirdiğini iddia etse de iş yerine 5 yıl 5 ay 23 gün hizmet veren bir işçinin her hangi bir neden göstermeksizin ve haklarını zayi olacağını bilerek iş yerinden ayrılmasının hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, duruşmada dinlenen tanık beyanlarına göre de iş verenin davacının işten ayrılması konusunda baskı yaptığını, tüm bu hususlar birlikte değerlendirildiğinde istifa dilekçesinin davacıdan baskıyla alındığını, kendi iradesiyle istifa etmediğini, iş verenin davacının iş sözleşmesini sona erdirdiğinin kabulü gerekeceği, davalı tarafça davacının iş sözleşmesin haklı nedenle sona erdirildiği ispat eder her hangi bir delilin olmadığı, feshin haksız olduğu anlaşılmakla 17/04/2015 tarihli bilirkişi raporu dikkate alınarak davacının kıdem tazminatı ve ihbar tazminatı taleplerinin kabulüne karar verildiği, davacı taraf...
Davacının kasa işlemi yaptıktan sonra fatura kesimi yapmaması şeklindeki eylem ve davranışının İş Kanununun 25 II-e bendine göre, davacı işçinin iş sözleşmesine aykırı davranışının biçimi, ağırlığı ve sonuçlarına göre iş sözleşmesin sürdürülmesinin işveren bakımından beklenemez bir hal oluşturduğundan söz edilebilirse de, dosya genelinden davacının eylem ve davranışının iş akdi tazminatsız olarak feshini gerektirecek ağırlıkta olmadığı, davacının davranışlarını yönlendirici (veya engelleyici) nitelikte ve yeterlilikte yazılı şirket içi belgelerin (kasa yönetmeliği vb) davacıya tebliğ edilmemiş olması sebebiyle, davacının tazminatsız olarak haklı gerekçe ile feshedilmesinin ölçülü olmadığı, Ancak, taraflar arasındaki güven ilişkisinin onarılamaz şekilde bozulduğu ve iş sözleşmesin sürdürülmesinin işveren bakımından beklenemez bir hale dönüştüğü anlaşıldığından, davacının iş akdi feshinin geçerli nedenle yapıldığı sonucuna varılarak davanın reddine hükmetmek gerekmiştir...” gerekçesi ile...
Bu bağlamda rekabet yasağı sözleşmesin tüm Türkiye’yi kapsaması doğru değil ise de, sırf sözleşmede çok geniş bir coğrafi bölge alınmış olmasını gerekçe göstererek, sözleşmenin aynı il, hatta aynı muhit yönünden dahi geçersiz olduğunu ileri sürmek sözleşme ekonomisi ve sözleşmeyi ayakta tutma ilkesine ve taraf iradelerine açık aykırılık teşkil edecektir (Akın Ünal, Kelepçeleme Sözleşmeleri, Adalet Yayınevi, 2013, s.212). 5- Öte yandan, rekabet yasağına aykırı davranan tarafın, bu şartın aynı muhit yönünden dahi geçersizliğinin ileri sürmesi MK 2.maddesindeki hakkın açıkça kötüye kullanılması yasağının ihlali anlamına gelecektir. Anılan nedenlerle, yerel mahkemenin rekabet yasağı sözleşmesini büsbütün geçersiz sayarak davanın bu gerekçeyle reddini doğru bulmadığımdan, yerel mahkeme kararını onayan Dairemiz çoğunluk görüşüne katılmıyorum....
Öte yandan; Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 21.03.2001 tarihli, 2001/232 Esas ve 2001/272 sayılı kararı ile sonrasında Dairemizin istikrar kazanmış uygulamalarında belirtildiği üzere, borçlanılan sürenin ilişkin olduğu çalışmaları Almanya’da geçen davacı hakkında, Anayasanın 90/son maddesi uyarınca Türkiye Cumhuriyeti ile Almanya Federal Cumhuriyeti arasında imzalanan Sosyal Güvenlik Sözleşmesin “bir kimsenin Türk sigortasına girişinden önce, bir Alman Rant Sigortasına girmiş bulunması halinde, Alman Rant Sigortasına giriş tarihi, Türk Sigortasına giriş tarihi olarak kabul edileceği” yönündeki uzun vadeli sigorta kollarından olan “Malullük, Yaşlılık ve Ölüm Sigortaları(aylıkları)” başlıklı beşinci bölüme 02.11.1984 tarihinde imzalanıp 05.12.1985 tarihli 3241 sayılı Yasayla onaylanıp yürürlüğe giren Ek Sözleşme ile getirilen sözleşmenin 29’uncu maddesinin 4’üncü bent hükmünün, bir atıfet yasası olan 3201 sayılı Kanunun 5/son maddesi karşısında uygulamada önceliği bulunmaktadır....