Davalı vekili cevap dilekçesiyle; davalı şirketin "..." markası ile mücevher tasarımları ve koleksiyonları ile mücevher endüstrisine yön veren bir şirket olduğunu, taraflar arasında köşe bayilik sözleşmesi akdedildiğini, sözleşmenin 11. maddesinde taraflar arasındaki uyuşmazlıklarda İstanbul Çağlayan Mahkemeleri ve İcra Dairelerinin yetkili mahkeme olduğunun düzenlendiğini, bu nedenle yetkisizlik kararı verilmesi gerektiğini, sözleşmenin 4.maddesinde sözleşmenin bir yıl süre ile yürürlükte kalacağının, yenilenmesine yönelik bir talebinin olmaması halinde sözleşmenin kendiliğinden sona ereceğinin yer aldığını, davacı tarafça yenilenmesine yönelik bir talep bulunmaması nedeni ile davalı şirketin Beyoğlu 60. Noterliğinin 01/12/2021 tarih ... yevmiye numaralı ihtarnamesinde sözleşmenin sona erme tarihi itibariyle sözleşmede bahsi geçen mağazadaki ......
Mahkemece her iki kira sözleşmesinin tarihlerinin ve konusunun aynı olduğu bu nedenle tarafların yeni bir sözleşme yapma iradesinin mevcut olmadığı ikinci sözleşmenin muvazaalı olarak akdedildiği, kimsenin kendi muvazaasına dayanarak talepte bulunamayacağı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir. Menfi tespit istemine konu ve iptali istenen sözleşme... ada ... parselde bulunan konaklama tesisine ilişkin olup 29.02.2012 başlangıç tarihli ve 10 yıl sürelidir. Sözleşmenin 2.maddesinde kiracının 2012 yılı kira bedelini 37.500 TL ve 30.06.2012 tarihli çekle ödediği, 2013, 2014, 2015 yılları kira bedellerinin ise her yılın mayıs ayı içinde ve 40.000 TL olarak ödeneceği kararlaştırılmıştır. Davacılar açmış oldukları iş bu dava ile kiralanan taşınmazın aynı tarihte bir başkasına kiraya verildiği bu nedenle sözleşmenin ifasının imkansız hale geldiğinden bahisle sözleşme uyarınca verilen çek ve senet nedeniyle menfi tespit isteminde bulunmuş ve sözleşmenin iptalini istemiştir....
Mahkemece, bozma üzerine dava konusu olayda herhangi bir ödeme yapılmamış olmasının sözleşmenin fesih nedeni sayılabilmesi için sözleşmenin imzalanmasını takiben 6 aylık sürenin ödeme yapılmaksızın geçirilmiş olması gerektiği, söz konusu sürenin sona erdiği 27.05.2007 tarihinden önce inşaat alanında yapılan kazı faaliyetleri sonucunda hazırlanan hak ediş raporları doğrultusunda davacı şirkete hibe ödemesi yapıldığı dikkate alındığında sözleşmenin imzalanmasını takiben 6 ay içinde herhangi bir ödeme yapılmaması halinin gerçekleşmediği gerekçesi ile davanın kabulüne kara verilmiştir. Ne var ki, davacının sözleşmenin imza tarihinden itibaren 6 ay içerisinde kendilerine ödeme yapıldığına ilişkin bir iddiası olmadığı gibi aksine ödeme belgelerinin davalı tarafından onaylanmayarak kendilerine iade edildiği belirtilmektedir....
İlk derece mahkemesince, iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre, adi yazılı sözleşmenin devre ilişkin taahhüt niteliği taşıdığı, aynı sözleşmenin 7. maddesinde sözleşmenin ancak 4. maddede belirtilen avans ödemesinin yapılması ile geçerlilik kazanacağının düzenlendiği, sözleşmenin geçerliliğinin belirli bir işlemin (ödemenin) yapılmasına bağlandığı, 7. maddede davacının yerine getirmesi gereken bir durum/işlemin sözleşmenin geçerliliği için kabul edildiği, söz konusu maddenin alıcıya edim yerine getirilmedikçe, sözleşmeden kaynaklanan hakları satıcıya karşı ileri sürmesini engeller mahiyette olduğu, açıkça "geçerlilik" maddesi denildiğinden ve davalının ihtiyarında olan bir işlem olduğundan davalı alıcıya sözleşmeden avans ödemesi yapıncaya kadar cayma hakkını verdiği, "geciktirici koşul" mahiyetinde görülmediği, davacının TBK'nın 175. maddesi çerçevesinde sözleşmenin kurulmuş olduğuna yönelik iddialarına itibar edilmediği, sözleşmenin geçerli şekilde kurulması için kararlaştırılan...
İlk derece mahkemesince yapılan yargılama neticesinde, taraflar arasında 06/03/2006 tarihli tek satıcılık/uluslararası distribitörlük sözleşmesi yapıldığı, sözleşmenin 8. maddesinde taraflar arasında işbu sözleşmeden kaynaklanan herhangi bir uyuşmazlığın, Alman Hukuku uyarınca tahkim yargılaması ile çözüme kavuşturulacağı, tahkim yerinin Bonn/Almanya olarak belirlendiği, sözleşmenin aynı şartlarla devam ettiği, davalı tarafın sözleşmenin devamına ilişkin yazılı bildirimlerinin davacı tarafça benimsendiği ve dava dilekçesinde de tek satıcı sıfatı ile 2006 yılında anlaşıldığı belirtilerek denkleştirme ve zarar hesabı istendiği, taraflar arasındaki sözleşmenin ve tahkim şartının geçerli olduğu gerekçesi ile davalının tahkim itirazının kabulü ile HMK'nın 117 ve 138. maddeleri gereğince davanın usulden reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından istinaf edilmiştir....
Mahkemece, asıl, birleşen ve karşı davaların reddine karar verilmiş; hüküm, taraflarca temyiz edilmiştir. 1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenlere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre davacı- karşı davalının tüm temyiz itirazlarının reddi gerekir. 2-Davalı-karşı davacı, sözleşmenin haklı feshi nedeniyle teminat mektubunun paraya çevrildiğini, paraya çevrildiği tarihte güncelleme yapılarak aradaki farkın sözleşmenin 36.2. maddesine göre tahsilini istemiş, mahkemece sözleşmenin iş bu maddesi değerlendirilmeden karşı davanın reddine karar verilmiştir. Taraflar arasında imzalanan sözleşmenin 36.2. maddesinde “4735 sayılı Kanunun 19, 20 ve 21 ... maddelerine göre sözleşmenin feshedilmesi halinde, kesin teminat ve varsa ek kesin teminatlar alındığı tarihten gelir kaydedileceği tarihe kadar ... İstatistik Kurumu tarafından yayımlanan aylık toptan eşya fiyat endeksine göre güncellenir....
Belirsiz süreli olarak kabul edilmelerinin nedeni tarafların sözleşmenin sona erme zamanını belirlememiş olmalarıdır. Somut uyuşmazlıkta; davalının kanundan kaynaklanan nedenlerle asgari süreli iş sözleşmeleri ile çalıştığı anlaşılmaktadır. Dolayısı ile mahkemece, davalının belirsiz süreli iş sözleşmesi ile çalıştığına ilişkin kabulü yerindedir. Her ne kadar sözleşmenin süresinden önce feshi koşuluna bağlı cezai şartın geçerli olabilmesi için taraflar arasındaki sözleşmenin belirli süreli olması gerekse de; sözleşmedeki cezai şarta ilişkin düzenleme dikkatlice incelenecek olursa, cezai şartın sözleşmenin süresinden önce feshe ilişkin olmadığı, iş sözleşmesinin haklı bir nedene dayanmaksızın feshedilmesine ilişkin olduğu görülecektir. Sadece, "kalan süre ücreti" cezai şart miktarının belirlenmesine yönelik olarak öngörülmüştür....
daha programın yayınlanmasının, sözleşmenin uzadığı anlamına gelmediği, sona eren sözleşmenin basında yer almasının davalı ile herhangi bir bağlantısının bulunmadığı ve bu konuda çıkan haberlerden dolayı davalının sorumluluğunun olmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir....
Taraflar arasındaki 01.08.2011 tarihli sözleşmenin 6.2.4. maddesi, '' İşveren, proje süresi içinde ve/veya proje tamamlanmadan sözleşmeyi fesih ederse, Danışman'a projenin feshi anında yapılacak ödemeleri yapacaktır." hükmünü, "Ücret ve Ödeme Planı" başlıklı maddesi, "1.500,00 Euro peşin fatura mukabilinde ödenecektir. 1.500,00 Euro belge tesliminde alınacaktır.'' hükmünü içermektedir. 01.08.2011 tarihli sözleşmenin davalı tarafça 10.08.2011 tarihi itibariyle feshedildiği konusunda uyuşmazlık bulunmamaktadır. Bu durumda mahkemece, taraflar arasındaki sözleşmenin 6.2.4. maddesi uyarınca, projenin fesih anında sözleşmenin imzalanmasıyla ödenmesi gereken 1.500,00 Euro peşin ödeme tutarı yönünden davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken, bilirkişi tarafından da aynı sonuca varılmasına rağmen sözleşme hükmüne uygun düşmeyen gerekçe ile yazılı şekilde hüküm kurulması doğru olmamıştır....
iken müvekkili şirketin işletme büyüklüğü, ürün kapasitesi ve diğer hususlarda yapılan araştırma sonucunda ürün ihtiyacının davacı tarafça tespit edildiği ve sözleşmenin bu tespite göre yapıldığı, ayrıca pandemi koşulları nedeni ile gerekli alımların yapılamadığının belirtildiği, sözleşmenin bir yıl uzatılmasına ilişkin satış danışmanı tarafından taahhütte bulunduğu ve ayrıca cezai şart miktarının fahiş olduğu belirtilmiş ise de, davalının basiretli bir tacir olarak sözleşmenin kurulması sırasında işletme ihtiyaçlarının ne şekilde olacağını kendisinin de dikkate alarak sözleşmeyi düzenlemesi gerektiği, pandemi şartlarının sözleşmenin kurulduğu 2018 yıllarında oluşmadığı ancak davalının 2018 yılından itibaren sözleşme şartlarını ihlal ettiği, cezai şartın fahiş olduğu ileri sürülmüş ise de, sözleşmenin kurulduğu dönem değil belirlenen cezai şartın fahiş olmadığı, ayrıca tarafların tacir olup cezai şartın indirilmesini isteyemeyeceği, davalı savunmalarının yerinde olmadığı anlaşılmakla...