Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

- K A R A R - Davacı vekili asıl davada, arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesi gereğince müvekkiline 1 işyeri ve 6 daire verilmesi gerektiğini, binanın süresinde bitirilemediğinden sözleşmenin mahkeme kararı ile geriye etkili olarak feshine karar verilerek Yargıtay denetiminden de geçerek kesinleştiğini, feshin geriye etkili olmasına rağmen hak ve adalet prensipleri gereği müvekkiline kira tazminatı ödenmesi gerektiğini ileri sürerek, şimdilik 1 adet işyeri ve 6 adet daire için 7 yıllık kira bedeli olarak 10.000,00 TL nin tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiş, ıslah dilekçesi ile davasını belirsiz alacak davasına dönüştürmüş, birleşen davada da 6100 sayılı HMK'nın 107. maddesi gereğince kira bedelinin belirlenmesini istemiştir. Davalı vekili, sözleşmenin feshi nedeniyle kira tazminatı istenemeyeceğini belirterek, davanın husumet, zamanaşımı ve esastan reddine karar verilmesini istemiştir....

    Mahkemece, iddia, benimsenen bilirkişi raporu ve dosya kapsamına göre; 13.06.2008 tarihli sözleşmenin 5. maddesi uyarınca dairelerin teslim tarihinin 30.11.2009, mevcut inşaatın tamamlanma oranının yaklaşık % 42 olduğu, davalının, sözleşmede kararlaştırılan sürede üzerine düşen binayı imar ve teslim borcunu yerine getirmediği, BK'nun 106. ve 108. maddesi gereğince sözleşmenin feshi halinde sadece menfi zararların istenebileceği, müspet zarar anlamında talepler olduğundan eksik ve hatalı imalat bedellerinin miktarının belirlenerek tahsiline ilişkin talebin reddinin gerektiği, sözleşmenin feshi halinde, yüklenici davalı taraf imalat bedelini isteyebileceğinden, işin tespiti ile hali hazırdaki iş ve malzemelerin davacılara ait olduğunun hüküm altına alınması yönündeki talebin de reddi gerektiği, davacı vekilinin sözleşmenin 5.maddesindeki günlük 50,00 TL gecikme tazminatı olumlu zarar kapsamında olduğundan, sözleşmenin geriye etkili feshinde istenmesinin mümkün olmadığı, 21. maddedeki...

      Davalı, sözleşme gereği taksitlerin ödenmemesi halinde muacceliyet şartının olduğunu, davacının ihtarına 18.1.2008 tarihli cevabi ihtarlarıyla sözleşmenin feshinin kabul edildiğini, senet iadesi için şirkete gelmelerinin istendiğini ancak davacının şirkete gelmediğini savunarak davanın reddini dilemiştir. Mahkemece, taşınmazın tapuda başkası adına kayıtlı ve davalının da yüklenici olması nedeni ile sözleşmenin geçerli olduğuna, ancak davanın konutun teslim tarihinden önce erken açılmış olduğuna dayanılarak reddine karar verilmiş; hüküm, davacı tarafından temyiz edilmiştir. Taraflar arasında düzenlenen 18.2.2007 tarihli harici 2008/14344-2009/4490 sözleşme ile davalının yapacağı binadan daire satın alınmasına karar verilmiş; davacı tarafından çekilen 7.1.2008 tarihli ihtarla sözleşmenin feshi bildirilmiş, davalı da 18.1.2008 tarihli cevabi ihtarıyla sözleşmenin feshini kabul etmiştir. Taraflar arasında sözleşmenin feshi yönünde uyuşmazlık bulunmamaktadır....

        - K A R A R - Davacılar vekili, davalı yüklenici ... ve diğer davalılar ve müvekilleri arasında arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesi imzalandığını, dava dışı hissedarlar ile başka bir sözleşme yapıldığını ancak dava dışı arsa sahiplerinin, yüklenicinin teşvikiyle ortaklığın giderilmesi davası açtıklarını ve satış sonucu müvekillerinin hissesinin kalmadığını, böylece sözleşmenin ifasının imkansız hale geldiğini ve zararlarının oluştuğunu ileri sürerek, sözleşmenin feshi ile uğranılan zararın tahsilini talep etmişlerdir. Mahkemece, tüm dosya kapsamından, sözleşmenin ifasının imkansız hale gelmesinde tüm arsa sahipleri ve yüklenicinin ortak kusurlu oldukları, bu durumda, sözleşmenin feshi ve menfi zarardan sözedilemeyeceği gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir....

          Devir işlemleri esnasında her türlü konuda yardımcı olacağımızı beyan ederiz.." şeklinde olup yazının altında davacı şirkete atfen imza ve kaşe olduğunun görüldüğü, ilgili belgedeki imzanın, davacı şirket yetkilisi tarafından kabul edildiği, davacı yanın, sözleşmenin davalı yanca fesh edildiğine ve baskı altında imzalandığına ilişkin herhangi bir delil sunmadığı, bu durumda muvafakatname başlıklı belgenin davacıyı bağlayacağı gerekçesiyle davacı vekilinin istinaf isteminin esastan reddine karar verilmiştir. Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir. 1- Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle gerektirici sebeplere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, davacı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddine karar verilmesi gerekmiştir. 2-Dava, sözleşmenin, sözleşmenin feshi nedeniyle doğan zarar, kâr kaybından doğan zarar ile denkleştirme (portföy) tazminatı istemlerine dair belirsiz alacak davasıdır....

            Taraflar arasındaki sözleşmenin feshi ve alacak davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince sözleşmenin feshi talebi yönünden karar verilmesine yer olmadığına, alacak talebinin ise reddine karar verilmiştir. Kararın taraflarca istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince davacının başvurusunun kabulü ile İlk Derece Mahkemesi hükmü kaldırılarak yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle karar verilmesine yer olmadığına, davalının başvurusunun ise esastan reddine karar verilmiştir. Bölge Adliye Mahkemesi kararı davalı tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü: I....

              Somut olayda, ihalelere konu sözleşmelerin davacı iş sahibi tarafından feshedildiği konusunda taraflar arasında herhangi bir ihtilaf bulunmadığı, taraflar arasında imzalanan sözleşmelerin yüklenicinin cezai sorumluluğu başlıklı maddesinde düzenlenen cezai şartın ifaya ekli cezai şart niteliğinde olduğu, sözleşmenin feshi halinde ifaya ekli cezai şart alacağı isteminde bulunulmasının mümkün olmadığı, ancak taraflar arasında imzalanan sözleşmenin anılan hükmü ve anılan emsal içtihatlar dikkate alındığında davacı iş sahibinin gecikme tarihininden sözleşmenin feshedildiği tarihe kadar ki sürece ilişkin olarak, diğer ifadeyle sözleşmenin ayakta olduğu sürece ilişkin olarak cezai şart alacağı isteminde bulunabileceği, sözleşmede on günlük gecikmenin sonunda sözleşmenin kendiliğinden feshedilmiş sayılacağı yönünde bir düzenleme bulunmaması ve gecikme halinde sözleşmenin feshi konusunda davacı iş sahibine takdir hakkı sunulması karşısında cezai şart alacağının on günlük süreyle sınırlı olmadığı...

                Bir başka anlatımla, arsa payı devri karşılığı inşaat sözleşmelerinin feshi, taraf iradeleri fesihte birleşmediği sürece ancak mahkeme kararı ile mümkün olmaktadır. Somut uyuşmazlığımızda, mahkemece davalı yüklenicinin kusuru olmaması nedeniyle sözleşmenin feshi talebinin de reddine karar verilmiş ise de, davalı yüklenici tarafından davacı arsa sahibine karşı ... 5. Asliye Hukuk Mahkemesi 2017/244 Esas sayılı dava dosyası ile de sözleşmenin feshi ile menfi ve müspet zarar tazmininde bulunduğu, böylelikle tarafların iradelerinin sözleşmenin feshi konusunda birleştiği anlaşıldığından mahkemece sözleşmenin feshi talebinin kabulü gerekirken reddi doğru olmamış, kararın bu nedenle bozulması uygun bulunmuştur....

                  Ne var ki BK'nın 535/son maddesinde “ haklı sebeplerden dolayı mukavelede muayyen müddetin hitamından evvel ve eğer şirket muayyen olmayan bir müddet için akdedilmiş ise evvelce ihbara hacet olmaksızın şirketin feshi talep edilebilir” hükmü mevcut olup, adi ortaklığın haklı nedenlerle sözleşmede belirlenen süreden önce feshi mümkündür. Davalı-karşı davacının karşı davasında ileri sürdüğü hususlar ve talepleri esasında adi ortaklığı feshini içermekte olup, bu durumda, karşı dava yönünden adi ortaklığın feshi koşullarının oluşup oluşmadığının incelenmesi ve değerlendirilmesi zorunludur. Davalı-karşı davacı karşı davalı yönetici ortağın sözleşmeye aykırı davrandığını ileri sürmektedir....

                    İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacılar vekili istinaf başvurusunda; hem karşı taraf vekalet ücretini hem de sözleşmenin feshi nedeniyle mahrum kalınan vekalet ücretini talep ettiklerini, mahkemece sadece,sözleşmenin feshi nedeniyle mahrum kalınan vekalet ücreti yönünden hüküm kurulduğunu, diğer talebin hiç değerlendirilmediğini ve bu hususta olumlu ya da olumsuz bir karar verilmediğini, bu hususun HMK'nın 297. maddesine aykırı olduğunu ileri sürerek kararı istinaf etmiştir....

                    UYAP Entegrasyonu