WhatsApp Hukuki Asistan

Yeni

Son Karar yapay zeka destekli hukuk asistanınız artık WhatsApp üzerinden cebinizde. Aşağıdaki hizmetlerden dilediğinizi seçerek WhatsApp asistanınıza soru sorarak hemen kullanmaya başlayabilirsiniz.

Hukuki Destek Alma
Hukuki sorularınız için anında uzman desteği alın
Yargıtay ve BAM Kararı Arama
Emsal kararlar ve içtihatlar için arama yapın
Dava Dilekçesi Hazırlama
Yapay zeka ile hızlı ve profesyonel dilekçeler oluşturun
Sözleşme Hazırlama
Özelleştirilmiş sözleşme şablonları oluşturun
Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

Dava, gayrimenkul satış vaadi sözleşmesinden kaynaklı tapu iptal ve tescil talebi ile açılmış yargılama aşamasında sözleşmenin ifa edilmemesinden kaynaklı müspet zararın tazminine dönüştürülmüştür. Dosya içerisindeki sözleşme incelendiğinde, davalının kendisine ait ya da miras hisselerini sözleşmenin konusu yaptığı anlaşılmıştır. Dolayısıyla zamanaşımı süresi belirlenirken iştirakin çözüldüğü tarihin esas alınması gerekir. Dosyada zamanaşımı itirazında bulunan davalının iştirakin çözüldüğüne ilişkin herhangi bir delil sunmadığı görüldüğünden zamanaşımı yönündeki itirazı yerine görülmemiştir. Geçerli sözleşmeye dayalı olarak davacının müspet zararını talep etmesi yerindedir. Müspet zarar sözleşmenin hiç ya da gereği gibi yerine getirilmemesinden kaynaklanan zarardır....

Sözleşmesinden kaynaklanmış olup, asıl davada yüklenicinin ödenmeyen iş bedelinin tahsili için giriştiği icra takibine vâki itirazın iptâli, karşı davada ise davacı namına çalıştırılan iş makinelerinin hizmet bedelinin ve su hattına verilen zararın ve akdin ifa edilmemesinden doğan zararın tahsili talep edilmiş, mahkemece asıl davanın aynen, karşı davanın ise kısmen kabulüne dair verilen karar davalı karşı davacı iş sahibi vekilince temyiz edilmiştir. 1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenlere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir. 2-Yanlar arasında imzalanan sözleşmenin 6. maddesinde sözleşmenin bedeli 875 metre doğalgaz borusu baz alınarak belirlenmiş, doğal gaz borusundaki artış ve eksilişlerin fiyata yansıtılacağı kabul edilmiştir....

    -TL.lık çek ve senet aldığını, sözleşme süresi beş yıl olmasına rağmen bir yıl sonra davalının müvekkiline teslim ettiği demirbaşları almak istediğini, müvekkiline mal göndermediğini, hal böyle olunca sözleşmenin süresinden önce fiilen sona erdiğini ileri sürmüş ve konusuz kalan çek ve senedin iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, davaya konu çek ve senedin iddia edildiği gibi, teminat senedi olmadığını, davalının borçlarına karşılık müvekkili şirketle anlaşılarak verildiğini, davacı sözleşmeden doğan edimlerini yerine getirmediği için hem cari borçlarına, hem de sözleşmenin ifa edilmemesinden doğan müvekkili şirketin uğradığı zarar ziyanlara ve kâr mahrumiyetine karşılık bu çek ve senetlerin verildiğini belirterek haksız davanın reddi ile % 40 tazminatın davacıdan tahsilini istemiştir....

      Menfi zarar borçlunun sözleşmeye aykırı hareket etmesi yüzünden sözleşmenin hüküm ifade etmemesi dolayısıyla ortaya çıkar (Hâluk Tandoğan, age., s. 427). Bu husus BK’nun 108. Maddesindeki düzenlemeden kaynaklanmıştır. Burada alacaklı sözleşmenin hükümsüzlüğünden kaynaklanan zararının tazmini söz konusudur. Çünkü sözleşme fesih edilerek hükümsüz olduktan sonra tekrar sözleşmeye dayanarak borcun ifa edilmemesinden doğan zarardan söz edilemez; istenilecek zarar menfi zarardır. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu somut olayda olduğu gibi başlangıçta geçerli olarak kurulan ancak, sonradan hükümsüz hale gelen sözleşmede zararı “Bir sözleşmenin başlangıçta geçerli olarak kurulmasına rağmen daha sonra ortaya çıkan nedenler dolayısı ile imkansız hale gelmesi durumunda, davacı gerçek ve güncel müspet zararını talep edebilmelidir.” şeklinde belirlemiştir....

      Asliye Hukuk (Ticaret) Mahkemesinin yetkili olduğu” gerekçesiyle karşı yetkisizlik kararı vermiştir. 6100 sayılı HMK'nın 6. maddesi uyarınca genel yetkili mahkeme davalının yerleşim yeri mahkemesi olup, 10. madde uyarınca sözleşmeden kaynaklanan dava, sözleşmenin ifa edileceği yer mahkemesinde de açılabilir. Somut olayda sözleşmeden kaynaklanan dava, genel yetkili mahkemede açılabileceği gibi ifa yeri mahkemesinde de açılabileceğinden kesin yetki bulunmamaktadır. HMK'nın 19/2. maddesi uyarınca, yetkinin kesin olmadığı davalarda, yetki itirazının, iki haftalık (HMK m.127) cevap süresi içinde ileri sürülmesi gerekir. Aksi halde yetki itirazı dikkate alınmaz. Somut olayda dava dilekçesi davalı tarafa 22.12.2014 ... günü tebliğ edilmiş; HMK'nın 92/2. maddesi uyarınca iki haftalık süre 05.01.2014 ... günü sona ermiştir. Davalı vekili ise iki haftalık cevap süresi geçtikten sonra 06.01.2015 tarihinde yetki itirazında bulunmuştur....

        Diğer bir söyleyişle, genel olarak menfi zarar, sözleşmenin kurulmamasından veya geçerli olmamasından; müspet zarar ise, ifa edilmemesinden doğan zararı ifade eder (T.C.YARGITAY Hukuk Genel Kurulu ESAS NO: 2014/3- 8 KARAR NO: 2015/10 )....

        Yani borçlunun temerrüdü halinde alacaklı ya edimin ifasını ve gecikme nedeniyle uğradığı zararının tazminini veya bunlardan vazgeçtiğini belirterek borcun ifa edilmemesinden kaynaklanan zararının tazminini veyahutta sözleşmeden dönerek, sözleşmenin hükümsüz kalması nedeniyle uğradığı zararının tazminini talep edebilecektir....

          Menfi zarar ise; uyulacağı ve yerine getirileceğine inanılan bir sözleşmenin hüküm ifade etmemesi ve yerine getirilmemesi yüzünden güvenin boşa çıkması dolayısıyla uğranılan zarardır. Başka bir anlatımla, sözleşme yapılmasaydı uğranılmayacak olan zarardır. Menfi zarar borçlunun sözleşmeye aykırı hareket etmesi yüzünden sözleşmenin hüküm ifade etmemesi dolayısıyla ortaya çıkar (Tandoğan, s. 427). Burada alacaklının sözleşmenin hükümsüzlüğünden kaynaklanan zararının tazmini söz konusudur. Çünkü sözleşme fesih edilerek hükümsüz olduktan sonra tekrar sözleşmeye dayanarak borcun ifa edilmemesinden doğan zarardan söz edilemez; istenilecek zarar menfi zarardır. Başka bir anlatımla, genel olarak menfi zarar, sözleşmenin kurulmamasından veya geçerli olmamasından; müspet zarar ise, ifa edilmemesinden doğan zararı ifade eder (Fikret Eren, Borçlar Hukuku, Genel Hükümler, 12. Baskı, İstanbul 2010, s. 482)....

            Asliye Hukuk Mahkemesince, davacı ile davalı arasında sözleşme ilişkisi olup sözleşmeden kaynaklanan davalarda 6100 sayılı HMK’nın 10. maddesine göre sözleşmenin ifa edildiği yer mahkemesi de yetkili olup davacı da seçimlik hakkını sözleşmenin ifa edildiği yer olan Harran Asliye Hukuk Mahkemesinde dava açmak suretiyle kullandığı gerekçesiyle yetkisizlik kararı verilmiştir. 6100 sayılı HMK'nın 6. maddesi gereğince bir davada genel yetkili mahkeme, davalının yerleşim yerinin bulunduğu yer mahkemesidir. Aynı Kanunun 10. maddesinde sözleşmeden doğan davalar için, sözleşmenin ifa edileceği yer mahkemesinin de yetkili olduğu belirtilmiştir ki bu da özel yetkiye ilişkin bir düzenlemedir. İcra ve İflas Kanunu’nun 72/son maddesine göre menfi tespit ve istirdat davaları, takibi yapan icra dairesinin bulunduğu yer mahkemesinde açılabileceği gibi, davalının ikametgâhı mahkemesinde de açılabilir....

              Sözü edilen bu madde uyarınca alacaklı, sözleşmenin ifası ile teahhür sebebiyle zarar ve ziyanını yada akdin ifasından ve teahhürü sebebiyle zarar ve ziyanı talebinden vazgeçerek borcun ifa edilmemesinden kaynaklanan zarar ve ziyanı veyahut da akdin feshini talep edebilir. Davacı; dava ve ıslah dilekçesinde kendisine teslim edilmeyen daire bedelinin tahsilini istemiş ve bu istem mahkemece kabul edilerek; davacıya ortak yer olması nedeniyle teslim edilemeyen daire bedeli olarak 32.000 TL’nin davalı yükleniciden tahsiline karar verilmiştir. Davacı Borçlar Kanunu’nun 106/II. maddesinde belirtilen seçimlik hakkını; sözleşme hükümleri uyarınca teslim edilmesi gereken dairenin tesliminden vazgeçerek rayiç bedelinin tahsili yönünde kullandığından müspet zarar kapsamında kalan gecikme tazminatını isteyemez. Bu sebeple; gecikme tazminatına ilişkin istemin reddine karar vermek gerekirken kabulü yolunda hüküm kurulması doğru olmamıştır....

                UYAP Entegrasyonu