Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

Bu durum tespit ışığında davacının seçimlik haklarından bedel iadesini içeren sözleşmeden dönme hakkını kullanmasının TMK'nın 2. ve TBK'nın 227/3. maddeleri uyarınca hakkaniyete ve taraflar arasındaki hak ve menfaatler dengesine aykırı olacağı, yine ayıp nedeniyle değer kaybı bulunmadığı sabit olmakla davacının usul ve yasaya uygun olan karara karşı yapmış olduğu istinaf isteminin HMK nun 353/1.b-1 maddesi gereğince reddine, oy birliği ile aşağıdaki şekilde hükmün tesis edilmiştir....

İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; mahkemece davacının aracı kullanmadığı ve davalının daha önce temerrüde düştüğü görmezden gelinerek 118.000,00 TL'nin iadesi hususunda ödeme tarihinden itibaren faize hükmetmesi gerekirken, aracın iadesi tarihinden itibaren faize hükmedilmesine karar verilmesi hukuka aykırı olup kararın bu yönüyle ortadan kaldırılması ve ödeme tarihinden itibaren faize hükmedilmesine karar verilmesi gerektiğini beyan ile; yerel mahkeme kararının kaldırılmasına, karar verilmesini talep ederek, istinaf başvurusunda bulunmuştur. Davalı tarafça, davacı vekilinin istinaf dilekçesine karşı cevap dilekçesi verilmemiştir. DELİLLER: Kocaeli 5. Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 17/01/2020 Tarih - 2019/65 Esas - 2020/33 Karar sayılı kararı ve tüm dosya kapsamı. DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE: DAVA; ayıp nedeniyle sözleşmeden dönme ve bedel iadesi istemine ilişkindir....

Ayıba karşı tekeffül koşullarının gerçekleşmesi ve yasada öngörülen yükümlülük yerine getirilmiş olması durumunda alıcıya yukarıda belirtilen BK.m.202 ve 203 ile seçimlik haklar tanımıştır. Yani alıcı davacı dilerse sözleşmeden dönebilir, dilerse satım parasının indirilmesini isteyebilir. Davacı ile davalı arasında sözleşme ilişkisi bulunduğuna göre, kaza tarihinde davaya konu aracın davalının mülkiyetinde bulunmaması, davalıyı sorumluluktan kurtarmaz. Hal böyle olunca mahkemece, öncelikle davacının hangi seçimlik hakları kullandığı (sözleşmeden dönme mi, bedel indirimi mi) sorularak, davacı sözleşmeden dönme ve bedel iadesi istediği takdirde araçta daha sonradan, davacı elindeyken meydana gelen kazalar sebebiyle oluşan değer düşüklüğünün hesaplanarak alacaktan mahsubuna karar verilmeli, bedel indirimi istediği takdirde ise Borçlar Kanunu'nun 202. maddesi gereği nispi metod uygulanarak davacının alacağı belirlenmeli ve sonucuna uygun bir karar verilmelidir....

    Asliye Ticaret Mahkemesi'nce verilen 15.01.2019 gün ve 2018/508 - 2019/26 sayılı kararı onayan Daire'nin 19.01.2021 gün ve 2020/3610 - 2021/118 sayılı kararı aleyhinde davacı vekili tarafından karar düzeltilmesi isteğinde bulunulmuş ve karar düzeltme dilekçesinin süresi içinde verildiği de anlaşılmış olmakla, dosya için düzenlenen rapor dinlenildikten ve yine dosya içerisindeki dilekçeler, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra gereği konuşulup düşünüldü: Davacı vekili, davacının 03.05.2012 tarihli sözleşme kapsamında davalıdan satın aldığı ses sisteminin ayıplı çıktığını, davalının 4 kez eleman göndermesine rağmen sorunun giderilmediğini, bunun üzerine 25.07.2012 tarihli ihtarname ile sözleşmeden dönme ve bedel iadesi hakkını kullandıklarının davalıya bildirildiğini, davalının olumsuz cevap vermesi üzerine mahkeme aracılığıyla tespit işlemi yaptırdıklarını malın ayıplı olduğunu ileri sürerek satış bedeli olarak davalıya ödenen 64.900.- TL'nin 27.07.2012 tarihinden...

      Davacı’nın dava dilekçesindeki talebi aracın ayıpsız misli ile değişimi, bu mümkün olmadığı takdirde araç bedelinin iadesi ve bunun da mümkün olmaması halinde ayıp oranında bedel indirimine hükmedilmesi yönündedir. Ne var ki, ilk derece mahkemesince HMK.nun 31.maddesinde düzenlenen Hakimin davayı aydınlatma ödevi kapsamında, davacıya bu talebi hakkında değişim hakkını mı, ya da sözleşmeden dönme veya ayıp oranında bedel indirimi hakkını mı kullanacağı hususu açıklattırılmamış ve hükmün 1.fıkrasında ayıp oranında bedel indirimine hükmedilmiş; daha sonra Bölge Adliye Mahkemesinde bu karar kaldırılarak ayıpsız misli ile değişimi yönünde hüküm kurulmuştur....

        Asıl dava, taşınmaz alım satımı sebebi ile sözleşmeye aykırılıktan kaynaklı sözleşmeden dönme ve bedel iadesi istemine ilişkin olup, karşı dava ise, sözleşmeye aykırılık sebebi ile tahliye ve fuzuli işgal nedeni ile ecrimisil istemine ilişkindir. İhtiyati tedbir talebi ise, karşı T1 A.Ş. vekili tarafından talep edilen alım satıma konu taşınmazın tedbiren müvekkili şirkete iadesi istemine ilişkindir. Dosya kapsamından anlaşıldığı üzere; asıl dava İstanbul Anadolu 1. Tüketici Mahkemesi'nin 2019/55 Esasına kayıtlı olarak açılmış ve burada davacı vekili taşınmazın ayıplı olduğu gerekçesi ile sözleşmeden dönme ve bedel iadesi talep etmiştir....

        Sözleşme ve dava tarihi itibariyle yürürlükte bulunan 6502 sayılı yasanın 8.maddesinde ayıplı mal şu şekilde tanımlanmıştır: "(1) Ayıplı mal, tüketiciye teslimi anında, taraflarca kararlaştırılmış olan örnek ya da modele uygun olmaması ya da objektif olarak sahip olması gereken özellikleri taşımaması nedeniyle sözleşmeye aykırı olan maldır. (2) Ambalajında, etiketinde, tanıtma ve kullanma kılavuzunda, internet portalında ya da reklam ve ilanlarında yer alan özelliklerinden bir veya birden fazlasını taşımayan; satıcı tarafından bildirilen veya teknik düzenlemesinde tespit edilen niteliğe aykırı olan; muadili olan malların kullanım amacını karşılamayan, tüketicinin makul olarak beklediği faydaları azaltan veya ortadan kaldıran maddi, hukuki veya ekonomik eksiklikler içeren mallar da ayıplı olarak kabul edilir."...

        DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ, HUKUKİ SEBEPLER VE GEREKÇE: HMK 353 maddesine göre inceleme yapıldığından duruşma açılmamıştır. Dava, ayıp nedeniyle sözleşmeden dönme ve bedel iadesi talebine ilişkindir....

          Dava, ayıplı ifa nedeniyle sözleşmeden dönme ve bedel iadesine ilişkindir. 28.05.2014 tarihinde 6502 sayılı yasa yürürlüğe girmiş olup, bu yasanın geçici 1. maddesinin 2 fıkrasında ''Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önceki tüketici işlemlerine, bunların hukuken bağlayıcı olup olmadıklarına ve sonuçlarına bu işlemler hangi kanun yürürlükte iken gerçekleşmiş ise kural olarak o kanun hükümleri uygulanır. Ancak: a) Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce kurulan ve hâlen geçerli sözleşmelerin bu Kanuna aykırı hükümleri yürürlük tarihinden itibaren uygulanmaz.'' hükmü getirilmiştir. Anılan düzenleme ışığında somut olaya bakıldığında; eldeki 26.11.2015 tarihli davanın 6502 sayılı yasa döneminde açılmış ise de, taraflar arasındaki sözleşmenin 12.02.2014 tarihinde akdedildiğinden 4077 sayılı yasaya tabi olduğu anlaşılmaktadır. 4077 sayılı yasaya göre de ayıplı ifa halinde tüketici, satıcı, sağlayıcı, üretici veya ithalatçıdan istediğine başvurmakta serbesttir....

            sözleşme kapsamında davalıya yapılan ödemelerin iadesinin talep edilebileceği hususlarının tespit edildiği, ihbarın süresinde yapılıp yapılmadığı hususunda uyuşmazlığın bulunmadığı, davalının sözleşme ile yüklenmiş olduğu işleri fen ve sanat kuralları ile iş sahibinin amacına uygun olarak yapmadığı, sözleşme konusu işin ortaya bir eser çıkarılmasına yönelik olmadığı, var olan bir eserde meydana gelen hataların ve kusurların giderilmesine ilişkin olduğu, bilirkişiler tarafından sözleşme kapsamında yapılan işlerin tam ayıplı olduğunun ve mevcut hali ile kullanılmasının mümkün olmadığının tespit edilmesi karşısında tam ayıplı olduğu tespit edilen işe ilişkin olarak davacının sözleşmeden dönme ve sözleşme kapsamında ödenen bedeli talep etme hakkının bulunduğu, davacının ayıp ile ilgili olarak delil tespiti başvurusunda bulunması ve sonrasında ise icra takibi başlatmasının sözleşmeden dönme iradesi niteliğinde bulunduğu, bu hali ile takibe konu alacağın mevcut ve talep edilebilir nitelikte,...

              UYAP Entegrasyonu