Kararı çocuğa kayyım olarak tayin edilen T3 de adli yardım talepli olarak istinaf etmiş, adli yardım talebinin kabulü istinafının incelenmesinde; dava dilekçesinin kayyıma usulüne uygun olarak tebliğ edildiği, kayyımın HMK 66 ve 67 maddesi gereğince usulüne uygun müdahale talebinde bulunmadığı, dolayısıyla davaya usulüne uygun müdahale talebinde bulunmayan kayyımın davanın tarafı olmadığı, hal böyle olunca kararı istinaf etme hakkının da olmadığı anlaşılmakla davacının istinaf talebinin reddine, kayyımın istinaf talebinin HMK 352 maddesi uyarınca reddine dair aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir....
yardım talebinin Bölge Adliye Mahkemesi'ne veya Yargıtay'a yapılacağı, 337.madde hükmüne göre adli yardım talebinin takdire göre duruşmalı veya duruşmasız incelenerek mahkemece karara bağlanacağı, bu karara karşı kararı veren mahkemeye itiraz edileceği, itirazın görevli mahkemece incelenip karara bağlanacağı ve verilen kararın kesin olacağı anlaşılmaktadır....
Bilindiği üzere; adli yardım, talepte bulunan tarafın, istemlerinin açıkça dayanaktan yoksun olmaması halinde bir davanın gerektirdiği oldukça kabarık olan harç ve masrafları sağlayamaması durumunda, bu mali külfetlerden geçici olarak muaf tutulmasıdır. Adli yardıma ilişkin usûl ve esaslar 6100 sayılı HMK'nin 334-340. maddelerinde düzenlenmiş olup, adli yardım talebinin her dava bakımından açıldığı tarihteki duruma göre değerlendirilmesi gerekeceği kuşkusuzdur....
Adli yardıma ilişkin usûl ve esaslar 6100 sayılı HMK'nun 334 ila 340. maddelerinde düzenlenmiş olup, adli yardım talebinin her dava bakımından açıldığı tarihteki duruma göre değerlendirilmesi gerekeceği açıktır. Hal böyle olunca,öncelikle davacının adli yardım isteği konusunda eldeki davanın açıldığı tarihteki duruma göre değerlendirilme yapılmak suretiyle bir karar verilmesi,adli yardım isteğinin kabul edilmemesi halinde; davada ileri sürülen ecrimisil isteği ile ilgili olarak nisbi harcın alınması ve bu zorunluluk yerine getirildiği takdirde davaya devam edilmesi gerekirken, anılan husus gözardı edilerek işin esası bakımından hüküm kurulması doğru değildir. Tarafların temyiz itirazları açıklanan nedenden ötürü yerindedir....
Zira, cümlenin diziliş biçime göre, "bedeni hasara neden olan trafik kazalarında" ifadesi cümlenin başına konmuş olup, hangi tür trafik kazalarının bu bent kapsamında değerlendirilmesi gerektiği açık bir tercihle belirlenmiştir. Yani, "maddi hasarla" neticelenen trafik kazalarında salt olay yerinin terk edilmesi rücu sebebi değildir. İkinci koşul ise; sigortalı araç sürücüsünün olay yerini terk sebebinin, "tedavi veya yardım amaçlı sağlık kuruluşuna gitme, can güvenliği nedeniyle uzaklaşma gibi zorunlu hallerden birine dayanmaması" gerekir. Çünkü, bedeni hasara neden olan trafik kazlarında, sigortalı araç sürücüsünün tedavi veya yardım amaçlı sağlık kuruluşuna gittiğini, can güvenliği nedeniyle olay yerinden uzaklaştığını mer'i genel şartlar uyarınca ispat etmesi durumunda sigortacının rücu hakkı doğmayacaktır (Bkz: İzmir BAM 11. HD.nin 17.03.2021 tarih ve 1352/352; Bursa BAM 5....
Sonuç olarak; Davalının kararın tamamına yönelik istinaf başvuru talebinin Hukuk Muhakemeleri Kanununun 353/1- b-1 bendi uyarınca esastan reddine, davacının yardım nafakası miktarına yönelik istinaf başvuru talebinin Hukuk Muhakemeleri Kanunun 353/1- b-2 bendi gereğince kabulüne karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur....
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece yapılan yargılama neticesinde; davanın kısmen kabulü ile davacı lehine 700,00 TL yardım nafakasına hükmedilmiştir. İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ : Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; davanın kabulünü istinaf etmiştir. DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ ve HUKUKİ SEBEPLER : Dava, yardım nafakası istemine ilişkindir. Davacının dava tarihinde Konya Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Meslek Yüksek Okulu öğrencisi olduğu, annesiyle birlikte yaşadığı, 800,00 TL kira ödedikleri, annesine vasi atandığı, devlet bursu aldığı, davalının ise emekli gelirinin bulunduğu, ayrıca tır şoförlüğü yaptığı, adına kayıtlı taşınmazlarının bulunduğu, hükmedilen nafaka ve miktarının günün ekonomik koşulları dikkate alındığında yeterli olduğu anlaşılmakla davalının istinaf talebinin esastan reddine dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur....
[16251-52186-59652] UETS DAVALI ... adına [16212-12876-52434] UETS DAVANIN KONUSU : Menfi Tespit (Kıymetli Evraktan Kaynaklanan) İSTİNAF KARAR TARİHİ : 11/10/2022 KARAR YAZIM TARİHİ : 11/10/2022 Bursa 3.Asliye Ticaret Mahkemesinin 11/02/2022 tarih 2021/540 Esas sayılı Ara Kararına yönelik yapılan istinaf başvurusunun değerlendirilmesi neticesinde: GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı; davalı tarafından Bursa 3.İcra Müdürlüğünün 2019/5256 Esas sayılı dosyasında aleyhine icra takibi yapıldığını, oysaki takibe dayanak bonodaki imzanın tehdit ile alındığını belirterek, borçlu olmadığının tespiti ile adli yardım talebinde bulunmuştur. İlk derece mahkemesince 11/02/2022 tarihli Ara Karar İle; adli yardım talebinin kabulüne karar verilmiştir. 06/04/2022 tarihli duruşmada ise davalı tarafından adli yardım talebinin kabulüne ilişkin karara itiraz edilmiş, mahkemece itirazın reddine karar verilmiştir. Bu karara karşı davalı tarafından istinaf yoluna gelinmiştir....
Adli yardım talebi reddedilirse, ödeme gücünde sonradan gerçekleşen ciddi bir azalmaya dayanılarak tekrar talepte bulunulabilir. " hükmünü haizdir. Somut dosya kapsamında; ilk derece mahkemesince davalı kadının adli yardım talebi herhangi bir ara karar ile değerlendirilmemiş, adli yardım talebinin değerlendirilmesine ilişkin herhangi bir ara karar davalı tarafa tebliğ edilmemiş, davalının adli yardım talebinin reddine karar verildiği sadece nihai karar gerekçesinde açıklanmıştır....
Davacı.... tarafından, davalı ... aleyhine 03/08/2012 gününde verilen dilekçe ile rücuen tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın kısmen kabulüne dair verilen 04/04/2014 günlü kararın Yargıtay’ca incelenmesi davacı vekili ve adli yardım talepli olarak davalı tarafından istenilmekle dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü. Davalı ..., eldeki rücuen tazminat davası sona ermeden önce ceza mahkemesinin kesinleşen kararı ile ağırlaştırılmış müeebbet cezasına mahkum olmakla yasal kısıtlılık altına girmiş, mahkemece, gerekçeli karar, yasal kısıtlı olan davalıya tebliğ edilmiş, hükmü davacı ile adı geçen kısıtlı davalı ... temyiz etmiştir. Bu nedenle adı geçen davalıya Türk Medeni Kanunu’nun 407. maddesi uyarınca bir vasi tayin edilip edilmediği araştırılmalıdır....