WhatsApp Hukuki Asistan

Yeni

Son Karar yapay zeka destekli hukuk asistanınız artık WhatsApp üzerinden cebinizde. Aşağıdaki hizmetlerden dilediğinizi seçerek WhatsApp asistanınıza soru sorarak hemen kullanmaya başlayabilirsiniz.

Hukuki Destek Alma
Hukuki sorularınız için anında uzman desteği alın
Yargıtay ve BAM Kararı Arama
Emsal kararlar ve içtihatlar için arama yapın
Dava Dilekçesi Hazırlama
Yapay zeka ile hızlı ve profesyonel dilekçeler oluşturun
Sözleşme Hazırlama
Özelleştirilmiş sözleşme şablonları oluşturun
Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

O yüzden mahkemece açıklanan bu yön üzerinde durulması, başka bir anlatımla taşınmazın tüm paydaşların katıldığı kullanma paylaşımına konu olup olmadığının, tarafların bu konudaki delilleri istenerek açıklığa kavuşturulması gerekir. Yapılacak inceleme ve araştırma sonucu dava konusu taşınmazın bütün paydaşlarının katılması suretiyle kullanma taksimine tabi tutulduğu ve bilirkişilerin rapor ve krokilerinde belirledikleri alanın davacıya veya onun murislerine bırakıldığı saptanırsa, davalının taksimen davacıya bırakılan taşınmaza elatması haksız olacağından elatmanın önlenmesi kararı verilmeli, aksi halde payı sebebiyle davalının da taşınmazda yararlanma hakkı olacağından, elatmanın önlenmesi isteği reddolunmalıdır. Yukarıda açıklanan hususlar üzerinde durulmaksızın elatmanın önlenmesi isteği eksik inceleme ve araştırmayla kabul edildiğinden karar bozulmalıdır....

    Ancak, yurdumuzda sosyal ve ekonomik nedenlerle paylı bir taşınmazın resmi ifrazı yapılmadan paydaşlar arasında haricen veya fiilen taksim edilerek kullanıldığı da bir gerçektir. Tapulu bir taşınmazın Türk Medeni Kanunun 706, B.K.nun 213 ve Tapu Kanununun 26.maddeleri hilafına harici veya fiili taksim ile bölünme olanağı yoksa da, taşınmazın kullanma biçimi tüm paydaşlar arasında varılan bir anlaşma ile belirlenmiş, yada paydaşlar arasında fiili kullanma şekli oluşarak uzunca bir süre paydaşlar bu durumu benimsemişlerse kayıtta paylı fakat fiilen bağımsız bir hal alan kullanma şekli yapılacak resmi bir taksime veya şuyuun satış sureti ile giderilmesine yada o yerde imar uygulaması yapılmasına kadar korunmalıdır. Ahde vefa kuralı yanında Türk Medeni Kanunun 2.maddesinde düzenlenen dürüst davranma kuralı da bunu gerektirir....

      O yüzden mahkemece açıklanan bu yön üzerinde durulması, başka bir anlatımla taşınmazın tüm paydaşların katıldığı kullanma paylaşımına konu olup olmadığının, tarafların bu konudaki delilleri istenerek açıklığa kavuşturulması gerekir. Yapılacak inceleme ve araştırma sonucu dava konusu taşınmazın bütün paydaşlarının katılması suretiyle kullanma taksimine tabi tutulduğu ve bilirkişilerin rapor ve krokilerinde belirledikleri alanın davacıya veya onun murislerine bırakıldığı saptanırsa, davalının taksimen davacıya bırakılan taşınmaza elatması haksız olacağından elatmanın önlenmesi kararı verilmeli, aksi halde payı sebebiyle davalının da taşınmazda yararlanma hakkı olacağından, elatmanın önlenmesi isteği reddolunmalıdır. Yukarıda açıklanan hususlar üzerinde durulmaksızın elatmanın önlenmesi isteği eksik inceleme ve araştırmayla kabul edildiğinden karar bozulmalıdır....

        Ne var ki, taşınmazın kullanma biçimi tüm paydaşlar arasında varılan bir anlaşma ile belirlenmiş yada fiili bir kullanma biçimi oluşmuş, uzun süre paydaşlar bu durumu benimsemişlerse kayıtta paylı, eylemsel olarak (fiilen) bağımsız bu oluşumun tapuda yapılacak resmi taksime veya ortaklığın satış suretiyle giderilmesine yahut o yerde bir imar uygulaması yapılmasına kadar korunması, "ahde vefa" kuralının yanında TMK'nin 2. maddesinde düzenlenen iyi niyet kuralının da bir gereğidir. Aksi halde, pek çok kimse zarar görecek toplum düzeni ve barışı bozulacaktır....

          Ne var ki, taşınmazın kullanma biçimi tüm paydaşlar arasında varılan bir anlaşma ile belirlenmiş yada fiili bir kullanma biçimi oluşmuş, uzun süre paydaşlar bu durumu benimsemişlerse kayıtta paylı, eylemsel olarak (fiilen) bağımsız bu oluşumun tapuda yapılacak resmi taksime veya ortaklığın satış suretiyle giderilmesine yahut o yerde bir imar uygulaması yapılmasına kadar korunması, "ahde vefa" kuralının yanında TMK'nin 2. maddesinde düzenlenen iyi niyet kuralının da bir gereğidir. Aksi halde, pek çok kimse zarar görecek toplum düzeni ve barışı bozulacaktır....

            Hukuk Dairesi         2011/5611 E.  ,  2011/6932 K."İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Sulh Hukuk Mahkemesi Hükümlü hakkında vesayet hukukuna ilişkin olarak açılan davada Gaziantep 1.Sulh Hukuk ve Gercüş Sulh Hukuk Mahkemelerince ayrı ayrı yetkisizlik kararı verilmesi nedeni ile yargı yerinin belirlenmesi için gönderilen dosya içindeki tüm belgeler incelendi, gereği düşünüldü: -K A R A R- Dava, hükümlüye vasi tayini istemine ilişkindir. Türk Medeni Kanununun 411. maddesine göre, “vesayet işlerinde yetki, küçüğün veya kısıtlının yerleşim yerindeki vesayet dairesine aittir. “ Dosya kapsamındaki, adrese dayalı nüfus kaydı, müddetname, 24.11.2010 günlü Jandarma Komutanlığı adres araştırma yazısı ve hükümlünün beyanına göre düzenlenen 23.11.2010 tarihli Cezaevi Müdürlüğü yazısında gösterilen adrese göre hükümlünün cezaevine girmeden önceki son yerleşim yerinin ..., ......

              İntifa hakkı, bir başkasına ait ekonomik değeri olan eşya, hak ve mal üzerinde kurulan ve sahibine en geniş kullanma ve yararlanma imkanı sağlayan, kişiye bağlı bir sınırlı ayni haktır. Bu hak, aksi kararlaştırılmadıkça konusu olan şeyden tam bir yararlanma ve kullanma hakkı verir. Yine eski MK.'nın ve yeni TMK (796 m.) intifa hakkının sona erme hallerini düzenlemiş, intifa hakkı sahibinin vazgeçmesi, süre dolması ve ölümle son bulması hüküm altına alınmıştır. Dosyamızda bunlar dosyada mevcut olmayıp halen geçerli bir intifa şerhi vardır. Nitekim mahkemece dosya bilirkişiye tevdi edilmiş, düzenlenen raporda davacının 1/2 intifa hakkına karşılık 2005 yılı için 9 aylık, 2006 yılı 12 aylık, 2007 yılı 10 aylık toplam 5106.56 TL olup, 1/2 hissesine karşılık 2553.28 TL gelir alması gerektiği, ek raporlar bu miktarın 3941.28 TL olduğu hesaplanmıştır. Her ne kadar Eyüp 2....

                Ancak; Türk Medeni Kanununun yararlanma, Kullanma ve Koruma başlıklı 693. maddesi uyarınca paydaşlardan her biri diğerlerinin hakları ile bağdaştığı ölçüde paylı maldan yararlanabilir ve onu kullanabilir. Uyuşmazlık halinde yararlanma ve kullanma şekli hâkim tarafından belirlenir. Bu belirleme paylı malın kullanılmasının zaman veya yer itibariyle paydaşlar arasında görülmesi biçimde de olabilir. Mahkemece sonuçta tarafların paydaş oldukları taşınmazın kullanım biçimi kayıttaki pay oranlarına göre belirlendiğinden kurulan hükümde usul ve yasaya aykırılık yoktur.Yapılan yargılamaya toplanan deliller ve tüm dosya içeriğine göre davalının tüm temyiz itirazlarının reddiyle usul ve yasaya uygun hükmün ONANMASINA, aşağıda yazılı onama harcının temyiz edene yükletilmesine, 2.5.2006 gününde oybirliği ile karar verildi....

                  Bu şekilde kurulan hükmün HMK’nun 297. maddesine uygun düşmeyeceği ve infazda tereddüt doğuracağı açık-seçiktir. Mahkemece yapılması gereken iş, 11.07.2011 tarihli bilirkişi raporunu düzenleyenlerin huzuruyla yerinde yeniden keşif yapmak, mevcut durumu Türk Medeni Kanununun 737. maddesi çerçevesinde inceleyip değerlendirmek, paydaş olan davalı ve eşinin taşınmazı kullanım şeklinin taşkın olup olmadığını, diğer paydaşa kullanma biçiminin bir zararı olup olmadığını duraksamasız tespit ettirmek, bir zarar varsa bunun giderilme biçimini yine hükmün infazında duraksamaya yer bırakmayacak şekilde bilirkişilerden sorup saptamak ve bu konuda ayrıntılı ve gerekçeli rapor almak, hükmü de alınacak rapora uygun kurmak olmalıdır. Değinilen bütün bu yönler bir yana bırakılarak, infazda kuşku doğuracak şekilde istemin kabulü doğru olmamıştır. Karar, açıklanan nedenlerle bozulmalıdır....

                    O halde, paydaşlar arasındaki elatmanın önlenilmesi davalarında öncelikle tüm paydaşları bağlayan harici bir taksim sözleşmesi ve özel bir parselasyon planın olup olmadığı veya fiili kullanma biçiminin oluşup oluşmadığı üzerinde özenle durulmalı, varsa çekişmeli yerin kimin kullanımına terk edildiği saptanılmalı, harici veya fiili taksim yoksa uyuşmazlık yukarıda değinildiği gibi, TMK'nin müşterek mülkiyet hükümlerine göre çözümlenmelidir. Somut olaya gelince; dava konusu taşınmazın tümünde tüm paydaşları bağlayan harici bir taksim sözleşmesi veya fiili kullanma biçiminin oluşup oluşmadığı araştırılmamış, sadece tarafların beyanların ve bir kısım tanıkların beyanlarından hareketle fiili kullanma biçimi olduğu benimsenip sonuca gidilmiştir....

                      UYAP Entegrasyonu