Açıktır ki, sözkonusu yararlanma, ancak, diğer paydaşların haklarına saygı gösterildiği oranda hukuksal himaye görecektir. Nitekim, Medeni Kanunda, yararlanma hakkının, “diğer paydaşların hakları ile bağdaştığı ölçüde” mevcut bulunduğunu kesin bir biçimde belirtmiştir (TMK.mad.693). Kaldı ki TMK.mad.2 hükmü gereğince de bu sonuca ulaşılacaktır. Paya uyan bir belirtme ve sınırlandırma olmadığı takdirde, her paydaşın, öbürlerine zarar vermemesi kaydıyla taşınmazı kullanma hakkı vardır. Bu hakkın ölçüsü ise, her somut olayda durumun özelliğini gözönünde tutarak araştırılmak gerekir.Paylı malı, diğer paydaşların hakları ile bağdaşmayan bir biçimde kullanan paydaşlar (davalılar), kullanmayan (davacı) haklarını, rayiç kira üzerinden ve onun payı oranında ödemekle yükümlüdür....
Türk Medeni Kanunu'nun (TMK) 706., Türk Borçlar Kanunu'nun (TBK) 237., Borçlar Kanunu'nun (BK) 213.), Tapu Kanunu'nun 26. maddeleri hilafına tapulu taşınmazlarda harici veya fiili taksim ile payların mülkiyeti ana taşınmazdan ayrılamaz. Ne var ki, taşınmazın kullanma biçimi tüm paydaşlar arasında varılan bir anlaşma ile belirlenmiş yada fiili bir kullanma biçimi oluşmuş, uzun süre paydaşlar bu durumu benimsemişlerse kayıtta paylı, eylemsel olarak (fiilen) bağımsız bu oluşumun tapuda yapılacak resmi taksime veya ortaklığın satış suretiyle giderilmesine yahut o yerde bir imar uygulaması yapılmasına kadar korunması, "ahde vefa" kuralının yanında TMK'nın 2. maddesinde düzenlenen iyi niyet kuralının da bir gereğidir. Aksi halde, pek çok kimse zarar görecek toplum düzeni ve barışı bozulacaktır....
Ne var ki, taşınmazın kullanma biçimi tüm paydaşlar arasında varılan bir anlaşma ile belirlenmiş yada fiili bir kullanma biçimi oluşmuş, uzun süre paydaşlar bu durumu benimsemişlerse kayıtta paylı, eylemsel olarak ( fiilen) bağımsız bu oluşumun tapuda yapılacak resmi taksime veya şuyun satış suretiyle giderilmesine yahut o yerde bir imar uygulaması yapılmasına kadar korunması, " ahde vefa" kuralının yanında Medeni Kanunu'nun 2. maddesinde düzenlenen iyiniyet kuralının da bir gereğidir. Aksi halde, pek çok kimse zarar görecek toplum düzeni ve barışı bozulacaktır....
Zira, yasa, yalnızca her paydaşın kullanma ölçüsünü belirtmiştir. Kullanma olanağı sınırsız değilse (müşterek mülkiyet konusu bir apartmandaki asansörden yararlanma gibi), paydaşların örneğin yerce bölünmüş ya da zamanla değişen bir kullanma anlaşmasıyla kullanmanın biçiminde uyuşmaları gerekir. Açıktır ki, sözkonusu yararlanma, ancak, diğer paydaşların haklarına saygı gösterildiği oranda hukuksal himaye görecektir. Nitekim, Medeni Kanunda, yararlanma hakkının, “diğer paydaşların hakları ile bağdaştığı ölçüde” mevcut bulunduğunu kesin bir biçimde belirtmiştir (TMK.mad.693). Kaldı ki TMK.mad.2 hükmü gereğince de bu sonuca ulaşılacaktır. Paya uyan bir belirtme ve sınırlandırma olmadığı takdirde, her paydaşın, öbürlerine zarar vermemesi kaydıyla taşınmazı kullanma hakkı vardır....
Ne var ki, taşınmazın kullanma biçimi tüm paydaşlar arasında varılan bir anlaşma ile belirlenmiş yada fiili bir kullanma biçimi oluşmuş, uzun süre paydaşlar bu durumu benimsemişlerse kayıtta paylı, eylemsel olarak (fiilen) bağımsız bu oluşumun tapuda yapılacak resmi taksime veya ortaklığın satış suretiyle giderilmesine yahut o yerde bir imar uygulaması yapılmasına kadar korunması, "ahde vefa" kuralının yanında TMK'nin 2. maddesinde düzenlenen iyi niyet kuralının da bir gereğidir. Aksi halde, pek çok kimse zarar görecek toplum düzeni ve barışı bozulacaktır. O halde, paydaşlar arasındaki elatmanın önlenmesi ve ecrimisil davalarında öncelikle tüm paydaşları bağlayan harici bir taksim sözleşmesi ve özel bir parselasyon planının olup olmadığı veya fiili kullanma biçiminin oluşup oluşmadığı üzerinde özenle durulmalı, varsa çekişmeli yerin kimin kullanımına terk edildiği saptanılmalı, harici veya fiili taksim yoksa uyuşmazlık yukarıda değinildiği gibi, TMK.'...
Türk Medeni Kanunun'un (TMK) 706, Türk Borçlar Kanunu'nun (TBK) 237 ve Tapu Kanunun'un 26. maddeleri hilafına tapulu taşınmazlarda harici veya fiili taksim ile payların mülkiyeti ana taşınmazdan ayrılamaz ise de, taşınmazın kullanma biçimi tüm paydaşlar arasında varılan bir anlaşma ile belirlenmiş ya da fiili bir kullanma biçimi oluşmuş, uzun süre paydaşlar bu durumu benimsemişlerse kayıtta paylı, eylemsel olarak (fiilen) bağımsız bu oluşumun tapuda yapılacak resmi taksime veya şüyuun satış suretiyle giderilmesine yahut o yerde bir imar uygulaması yapılmasına kadar korunması "ahde vefa" kuralının yanında TMK'nin 2. maddesinde düzenlenen iyi niyet kuralının da bir gereğidir. Aksi halde pek çok kimse zarar görecek, toplum düzeni ve barışı bozulacaktır....
Dayandıkları kanun hükümleriyle ve onların uyuşmazlığı vasıflandırmalarıyla bağlı olmadığından uyuşmazlığa uygulanması zorunlu yasa hükümlerini re’sen uygulamak hakimin görevidir. Eldeki davaya bu açıdan bakıldığında davanın mahkemenin kabul ettiğinin aksine Türk Medeni Kanununun 747. maddesine dayalı geçit hakkı istemine ilişkin bir dava değil, tapulu taşınmazın paydaşları arasında yapılan taksimde yol olarak bırakılan yere elatmanın önlenmesi istemiyle açıldığı görülmektedir. Kısaca hakimin davayı vasıflandırması yanılgıya dayalıdır. Davacı, 57 ve 58 sayılı parsellerin paydaşlarından olduğunu, paydaşlar arasında yapılan taksim sonucu davalıların elattığını iddia ettiği yerin yol olarak kullanılmasının kararlaştırıldığını ve davalıların nizalı yere haksız elatarak kullanmasını engellediklerini ileri sürmüştür....
Diğer yandan; 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun (TMK) 683. maddesinde; malikin hukuk düzeninin sınırları içerisinde o şey üzerinde dilediği gibi kullanma, tasarrufta bulunma, yararlanma yetkilerine sahip olduğu, malını haksız olarak elinde bulunduran kişiye karşı her türlü el atmanın önlenmesi davası açabileceği öngörülmüştür.Tapu kaydı iptal edilinceye kadar kayıt malikinin hak sahibi olduğu tartışmasızdır. Somut olaya gelince; mahkemece davalının haricen pay satın aldığı ve hak sahibi olduğu kabul edilerek davanın reddine karar verilmiştir. Ne var ki; tapuda kayıtlı olan bir taşınmazın Türk Medeni Kanunu'nun (TMK) 706., Borçlar Kanununun (BK) 213 ve 2644 sayılı Tapu Kanunu'nun 26. maddeleri hükmü uyarınca, resmi olarak yapılmayan satışına değer verilemez. Haricen satın alma olgusu satın alan bakımından TMK’nun 994. maddesi ve 10.07.1940 tarihli 2/77 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca bedelden kaynaklanan kişisel hak sağlar....
O halde, paydaşlar arasındaki elatmanın önlenilmesi davalarında öncelikle tüm paydaşları bağlayan harici bir taksim sözleşmesi ve özel bir parselasyon planın olup olmadığı veya fiili kullanma biçiminin oluşup oluşmadığı üzerinde özenle durulmalı, varsa çekişmeli yerin kimin kullanımına terk edildiği saptanılmalı, harici veya fiili taksim yoksa uyuşmazlık yukarıda değinildiği gibi, M.K.nun müşterek mülkiyet hükümlerine göre çözümlenmelidir. Somut olaya gelince; gerçekten paydaşlar arasında fiili kullanma biçimi var ise, dava konusu yerin dava dışı paydaşlar ... ile ...’nin dinlenilerek fiili kullanım durumunun ve kira akdinin geçerliliğinin açıklığa kavuşturulması gerektiği açıktır. Davalının dayandığı kira akdinin geçerli olduğu anlaşılsa bile, eğer taşınmazda paydaşlar arasında fiili bir kullanım biçimi oluşmamış ise, paydaş çoğunluğu taşımadığından bu kira akdine değer verilemeyeceği de kuşkusuzdur....
Mahkemece, davanın kabulü ile hisseye vaki müdahalenin önlenmesine ve ortaklığın giderilmesi dava dilekçesi tebliğinden itibaren ecrimisil şartlarının oluştuğu gerekçesi ile 100,00 TL ecrimisilin tahsiline; davacının fazla haklarının saklı tutulmasına karar verilmiş, hüküm, süresinde davalı tarafından temyiz edilmiştir.Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre, sair temyiz itirazları yerinde değildir. TMK.‘nun 688. maddesi; “Paylı mülkiyette birden çok kimse, maddi olarak bölünmüş olmayan bir şeyin tamamına belli paylarla maliktir.Başka türlü belirlenmedikçe, paylar eşit sayılır.Paydaşlardan her biri kendi payı bakımından malik hak ve yükümlülüklerine sahip olur…”Yine, aynı yasanın 693. maddesinde; “Paydaşlardan her biri diğerlerinin hakları ile bağdaştığı ölçüde paylı maldan yararlanabilir ve onu kullanabilir. Uyuşmazlık halinde yararlanma ve kullanma şeklini hâkim belirler....