Mahallesinde kain, davacıların maliki bulunduğu, 1152 ada 37 parselde 14 kapı nolu binanın yaklaşık 12 metre doğu cephesinde bulunan davalıya ait Alo 153 Şikayet ve İstek Hattı binasının üzerine yapılan 4 metre yüksekliğindeki bilirkişi raporu ve krokisinde reklam panosu olarak gösterilen dijital ışıklı reklam panosunun kaldırılmasına ve komşuluk hukukundan doğan davacılara yarattığı muarazanın giderilmesine karar verilmiştir. Hükmü, davalı vekili temyiz etmiştir. TMK m. 683'teki "Bir şeye malik olan kimse, hukuk düzeninin sınırları içinde, o şey üzerinde dilediği gibi kullanma, yararlanma ve tasarrufta bulunma yetkisine sahiptir. Malik, malını haksız olarak elinde bulunduran kimseye karşı istihkak davası açabileceği gibi, her türlü haksız elatmanın önlenmesini de dava edebilir" hükmü ile mülkiyet hakkının kanunla toplum yararına kısıtlanabileceği temel ilke olarak kabul edilmiştir....
kararına istinaden satış bedelinden icra dosyalarının tamamının tahsil edildiği, satış sonrası anataşınmazın tamamının malikinin davalı olduğu, paylı maldan yararlanma, kullanma ve yönetime ilişkin taraflar arasında bir anlaşmanın bulunmadığı, olayda ise Kat Mülkiyeti Kanununun uygulanamayacağı ve uyuşmazlığın genel hükümlere göre çözümlenmesi gerektiği anlaşılmaktadır. 4721 sayılı Türk Medenî Kanunun 689. maddesinde, “Paydaşlar, kendi aralarında oybirliğiyle anlaşarak yararlanma, kullanma ve yönetime ilişkin konularda kanun hükümlerinden farklı bir düzenleme yapabilirler....
Ne var ki, taşınmazın kullanma biçimi tüm paydaşlar arasında varılan bir anlaşma ile belirlenmiş yada fiili bir kullanma biçimi oluşmuş, uzun süre paydaşlar bu durumu benimsemişlerse kayıtta paylı, eylemsel olarak (fiilen) bağımsız bu oluşumun tapuda yapılacak resmi taksime veya ortaklığın satış suretiyle giderilmesine yahut o yerde bir imar uygulaması yapılmasına kadar korunması, "ahde vefa" kuralının yanında TMK'nin 2. maddesinde düzenlenen iyi niyet kuralının da bir gereğidir. Aksi halde, pek çok kimse zarar görecek toplum düzeni ve barışı bozulacaktır....
Yukarıda belirtildiği üzere taşınmazın kullanma biçimi tüm paydaşlar arasında varılan bir anlaşmayla belirlenmiş ya da fiili bir kullanma biçimi oluşmuş, uzun süre de paydaşlar bu durumu benimsemişlerse; kayıtta paylı, eylemli olarak bağımsız bu oluşumun resmi taksim yapılana veya ortaklığın giderilmesine kadar “ahde vefa” (söze sadakat) kuralı doğrultusunda korunması gerektiğinden yola müdahalenin önlenmesi davasının kabulüne karar verilmesinde isabetsizlik yoktur. Ancak, geçit hakkı tesis eder şekilde davacıya fen bilirkişisinin raporunda “c” harfi ile gösterilen yerden yol olarak yararlanma hakkı tanınması doğru olmamıştır. Hükmün bu nedenle bozulması gerekir ise de, yapılan yanlışlığın giderilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden hükmün HUMK'nun 438/Vll maddesi gereğince düzeltilerek onanması gerekmiştir....
Türk Medeni Kanunu'nun (TMK) 706., Türk Borçlar Kanunu'nun (TBK) 237., Borçlar Kanunu'nun (BK) 213.), Tapu Kanunu'nun 26. maddeleri hilafına tapulu taşınmazlarda harici veya fiili taksim ile payların mülkiyeti ana taşınmazdan ayrılamaz. Ne var ki, taşınmazın kullanma biçimi tüm paydaşlar arasında varılan bir anlaşma ile belirlenmiş yada fiili bir kullanma biçimi oluşmuş, uzun süre paydaşlar bu durumu benimsemişlerse kayıtta paylı, eylemsel olarak (fiilen) bağımsız bu oluşumun tapuda yapılacak resmi taksime veya ortaklığın satış suretiyle giderilmesine yahut o yerde bir imar uygulaması yapılmasına kadar korunması, "ahde vefa" kuralının yanında TMK'nin 2. maddesinde düzenlenen iyi niyet kuralının da bir gereğidir. Aksi halde, pek çok kimse zarar görecek toplum düzeni ve barışı bozulacaktır....
Ne var ki, taşınmazın kullanma biçimi tüm paydaşlar arasında varılan bir anlaşma ile belirlenmiş, ya da fiili kullanma biçimi oluşmuş, uzun süre paydaşlar bu durumu benimsemişlerse kayıtta paylı, eylemsel olarak bağımsız bu oluşumun tapuda yapılacak resmi taksime veya ortaklığın satış suretiyle giderilmesine yahut o yerde bir imar uygulaması yapılamsına kadar, korunması "ahde vefa" kuralının yanında MK'nun 2. maddesinde düzenlenen iyi niyet kuralının da bir gereğidir. Aksi halde pek çok kimse zarar görecek, toplum düzeni ve barışı bozulacaktır. Öte yandan TMK'nun 695. maddesinde "yararlanma, kullanma ve yönetime ilişkin konularda paydaşların yatıkları düzenleme ve aldıkları kararlar ile mahkemece verilen kararlar, sonradan paydaş olan veya pay üzerinde ayni hak kazanan kimseleri de bağlar....
O hâlde, paydaşlar arasındaki elatmanın önlenilmesi davalarında öncelikle tüm paydaşları bağlayan harici bir taksim sözleşmesi ve özel bir parselasyon planının olup olmadığı veya fiili kullanma biçiminin oluşup oluşmadığı üzerinde özenle durulmalı, varsa çekişmeli yerin kimin kullanımına terk edildiği saptanılmalı, harici veya fiili taksim yoksa uyuşmazlık yukarıda değinildiği gibi, TMK'nin müşterek mülkiyet hükümlerine göre çözümlenmelidir. Somut olayda; yukarıda açıklanan ilke ve olgular doğrultusunda hükme yeterli bir araştırma ve inceleme yapıldığını söyleyebilme olanağı yoktur....
Mahkemece; 18.03.2011 tarihli birikişi raporu hükme esas alınarak davanın kısmen kabulüne karar verilmiş; hüküm davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle davalının takibe konu edilen dönemde bağımsız bölümlerin maliki bulunduğunun tespit edilmiş olmasına göre, sair temyiz itirazları yerinde değildir.Dava konusu sitenin birden fazla parsel üzerinde yer alması nedeniyle taraflar arasındaki uyuşmazlığın Kat Mülkiyeti Kanunu'na göre değil 4721 sayılı TMK. nun paylı mülkiyet ile ilgili 688 ve diğer maddeleri ile yine taraflar arasında akdedilen ve sözleşme niteliğine bürünen yönetim planına ( işletme projesine) göre çözümlenmesi gerekir.Nitekim TMK. nun 689. maddesinin 1. fıkrasında “Paydaşlar, kendi aralarında oybirliğiyle anlaşarak yararlanma, kullanma ve yönetime ilişkin konularda düzenleme yapabilirler.” hükmü yer almaktadır.Bu açıklamaların ışığında dosyada yer alan belgeler incelendiğinde; yönetim...
Türk Medeni Kanunu'nun (TMK) 706., Türk Borçlar Kanunu'nun (TBK) 237., Borçlar Kanunu'nun (BK) 213., Tapu Kanunu'nun 26. maddeleri hilafına tapulu taşınmazlarda harici veya fiili taksim ile payların mülkiyeti ana taşınmazdan ayrılamaz. Ne var ki, taşınmazın kullanma biçimi tüm paydaşlar arasında varılan bir anlaşma ile belirlenmiş yada fiili bir kullanma biçimi oluşmuş, uzun süre paydaşlar bu durumu benimsemişlerse kayıtta paylı, eylemsel olarak (fiilen) bağımsız bu oluşumun tapuda yapılacak resmi taksime veya ortaklığın satış suretiyle giderilmesine yahut o yerde bir imar uygulaması yapılmasına kadar korunması, "ahde vefa" kuralının yanında TMK'nin 2. maddesinde düzenlenen iyi niyet kuralının da bir gereğidir. Aksi halde, pek çok kimse zarar görecek toplum düzeni ve barışı bozulacaktır....
Hal böyle olunca; mahkemece, davalıya tanıklarının isim ve adreslerini bildirmesi için süre ve imkan tanınması, bildirmesi halinde, mahallinde yeniden keşif icra edilerek, davacılar ve davalı tanıklarının beyanlarının keşif mahallinde alınması, toplanacak delillere göre, davaya konu edilen taşınmaz yönünden, özel parselasyon ya da fiili kullanma biçiminin oluşup oluşmadığının, her paydaşın payına özgülenen bir kısım bulunup bulunmadığının belirlenmesi, yolun da fiili kullanıma dahil edilip edilmediğinin saptanması, var ise, yol olarak özgülenen alana bir müdahale olup olmadığının duraksamaya yer vermeyecek şekilde belirlenmesi ve sonucuna göre karar verilmesi, özel parselasyon ya da fiili kullanma biçiminin oluşmamış olması halinde, uyuşmazlığın TMK'nin müşterek mülkiyet hükümlerine göre çözümlenmesi, bu çerçevede, davacıların taşınmazda kullandığı ya da kullanabileceği bir yer olup olmadığının açıkça saptanması ve hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, özetlenen ilkelere...